1. anı; samimiyet ve plansızlık gerektirir.
    mesela insanın gün doğumunu izlediği pencere kenarı en afilisinden bir anıdır. ya da şaire göre çöküp peynir ekmek yediği taş bir anıdır. yani anın, anı oluşu kendiliğindendir. modern zamanların anı biriktiricilerinin catering firmalarına hazırlattığı bir organizasyonla yapılan evlilik teklifi asla anı olamayacak nitelikte komik ve kıymetsizdir -nacizane fikrim-. biriktirmek her türlü çirkin bir kelimedir, anı gibi masum bir kelimenin ardına konmuş olsa da tutkuyu beraberinde getirir ki, tutku insanı tutuklar.
    anı, hiç bilmediğim bir şehirde, yağmur altında ıslanmış ve üşümüşken, elişi incik boncuk satan bir amcanın tezgahının arkasında ikram ettiği, tanımadığım dost yüzlü otuz kişiyle yudumlanmış bir bardak çaydı dün benim için. işte o an herkes tüm o insan olmanın getirdiği kötüye eğilimden uzak, üşürken, ıslakken, avuçlarının arasında tuttuğu çay sıcacıkken, gün batarken, zıtlıklar birbiri içinde mündemiçken öyle güzeldi ki.. dedim ki kendi kendime, bu anı unutma cemaziyelevvel. bu çayın tadını, bu üşümeyi, bu güven hissini, bu kuş olup omuzuna konmuş huzuru, yüzüne davetsizce gelip oturmuş o tebessümü unutma. işte anılar böyle küçük küçük, ama büyük şeylerdir..
    #282278 somrero | 2 yıl önce
    0anket 
  2. Üniversitedeyken bir gün arkadaşım sevgilisi ve sevgilisinin arkadaşları bir bara gittik. Tabi bu arkadaşlar Metallica falan dinliyor. O gün birşey içmedim yemin edebilirim ama kanıtlayamam (arkadaşla da konuşmuyoruz çünkü) ben bardan çıktığımda karış karış bildiğim sokağı unuttum. Nereye gittiğimi, nereye girdiğimi hala hatırlamıyorum. İçsem bu kadar olmazdı.
    0anket 
  3. Bir ortamda sigaranın islam'a göre haram olup olmadığı tartışılmaktadır. Tartışma uzayınca birisi dayanamaz ve efsane bir cevap verir:

    "Peygamberimiz haram kılmamış. Demek ki haram değil."
    #282182 bachophile | 2 yıl önce
    3anket 
  4. bas gitarist olarak ikinci sahnem. şu şarkıyı çalıyoruz. grupta da tek gitarist olduğu için bas gitar hafiften şarkının başlarında şarkıyı boğuyor gibi olunca şarkının belirli yerlerinde bas gitarın susmasına karar vermiştik.

    karşımdaki seyirci terra cotta askerlerinden daha rijit durduğu için "lan o kadar çalıyoruz zerre tepki vermiyorlar" moduna girdim ben. hafiften de moralim bozuldu. aklıma şu konserde aimi'nin yaptığı hareket geldi.

    bas gitar susunca ben başlıyorum eli havaya götürmeye falan. ama 1-2 kişi haricinde tepki yok. en sonunda müslüman uyuma videosundaki adam gibi elim havada kaldı. bir daha da yapmadım böyle şeyler.
    #264980 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  5. Benim laptopların menteşleriyle her zaman bir sıkıntım olmuştur.
    İlk laptopumun alt takımının sağ köşesi, sağ Menteşesiyle beraber kırılmıştı ve bilgisayara yeni bir alt takım gerekiyordu fakat bilgisayar eski olduğu için takımı falan da yoktu tabii.

    Ben de bir ümit bunu bilgisayarcıya götürdüm tamir edilmesi için.
    Bilgisayarcı dedi ki bunun alt takımı yok fakat sen sıkma canını ben bir çaresine bakacağım.

    Ben de eyw abi dedim çıktım. Ertesi gün gittiğimde gözlerime inanamadım adam kocaman bir parça plastiği, kaynak makinesiyle eritmiş bilgisayarın sağ kısmına yara bandı yapıştırır gibi kaynak yapmış.

    Bilgisayarın sağ alt kısmı aynı magmaya değmiş gibi olmuş fakat adam yapmış cidden daha Menteşe baskısı 1 2 yıl daha sorun olmadı.

    Fakat adamın dediği bir şey var ki hiç unutmuyorum, bak yeğenim sanatçı gibi çalıştım anasını ....m, Bundan sonra metaor düşse bir şey olmaz buna , dedi.

    50 lira tamir parası verdim. magmaya değmiş laptopumu aldım ben de eve gittim fakat onu da parçalamayı becerdim sonra.

    Evin bir köşesinde gazi olarak emekliliğe ayrıldı kendisi şu an.
    #264566 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    2anket 
  6. Büyükşehire ilk gittiğim zaman belediye otobüsüne arkadan binip, öne geçip kart basmıştım.
    Bütün şehir salak bir ben akıllıyım aq. Herkes önde sıra bekliyor biz bekleyemiyoruz.
    Birkaç öküz anadolulu anımdan biridir, Aklıma geldikçe utanırım. Otobüstekiler ne olduğumu anlayıp içten içe götüyle gülmüştür herhalde.
    #263472 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  7. Hayatımda yediğim ilk kazık bisiklet mevzusunda oldu.
    4-5 yaşında falanım 3 tekerli bisikletim var. yanımda da o yaşlarımdaki en yakın arkadaşım, sürekli ortak kullanıyoruz benim bisikleti onun yoktu çünkü.
    Neyse bu şerefsiz bisiklet aldı, aldığı ilk gece biz de misafirlikteydik onlarda, o zamanlar haftanın 3 günü misafirliğe gitmeyince başka bir eve; komşu sayılmıyordunuz herhalde. her gece misafirliğe ya gidiyorduk ya da bize geliyorlardı.
    Neyse Bu şerefsiz bir kere bisikletine bindirmedi. Hatırladığım ilk Kazık buydu hayatımda.

    Yalnız çok fena dövmüşüm o sinirle annem öyle diyor ben hatırlamıyorum ama öyle yapmışım.
    İyi yapmışım aq aferim bana hırsımı aldıysam.
    #263354 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    2anket 
  8. Birkaç saat önce şehir içi otobüsüne binip eve geliyordum.
    arka koltuğa oturup öne eğik bir şekilde iki elimle yorgun yorgun yüzümü buruştururken önümde bana doğru oturan adamın avucu açık bir şekilde elini bana uzattığını gördüm.
    Adamın gözlerine bakıp bir şey demesini bekledim ama çıt yok. Yorgunluktan ses edecek halim olmadığı için konuşmak da istemiyorum.
    Neyse herif indirmiyor elini. Ben de aynı şekilde elimi uzattım ona. Sol elindeki yırtık gazete parçasını bırakıp cebinden çikolata çıkarıp elime koydu. Borçlu kalmamak için ben de cebimden para çıkarıp eline koydum, koyduğum gibi yere attı ve tekrar açtı elini. Daha büyük bir kağıt verdim, onu da attı.
    İçimden, "ne istiyor bu sevtiğimin kafası" diye düşünmeye başladım. Çikolata verdiğine göre öyle bir şeyler istiyor herhal diye düşündüm ama cepte tel, kart, anahtar ve su terazisi tüpü vardı sadece. Onları çıkarıp cepleri göstererek "bir şey yok" demek isterken uzanıp elimden su terazisi tüpü nü aldı, aldığı gibi cebine attı.
    "İyi ki tel ve kartı almadı" diye avuttum kendimi.

    gece ve otobüste de az kişiyiz. Geriye yaslanıp tam gözlerimi kapatıyorken bu birden kahkaha atmaya başladı. (İlk defa ürktüm ondan) baktım elindeki gazete parçasına bakıp kahkaha atıyor. Sonra bana bakıp tekrar gazeteye bakıp kahkaha atıyor. Otobüste az kişi olduğu için sesi çok yüksek çıkıyor. adamın neye kahkaha attığını çözmeye çalışıyorum. Kişiler de bize dönüp bakıyor arada.
    Adam bana yanındaki koltuğu işaret ederek gel otur, bak şuna der gibi yaptı. Yerimden kımıldamadan elindeki gazeteyi aldım, cıbıldak bir manken resmi. İfadesiz bir yüzle tekrar verdim ona. Bakıp güldükten sonra bana bakıyor habire. Birkaç defa üst üste böyle yaptıktan sonra ben de gülmeye başladım. (Neden gülüyorum hiç fikrim yok ama içten gülüyorum) o gülüyor, ben gülüyorum. O gülüyor, ben gülüyorum..
    Diğerlerine hafif göz ucuyla bakıyorum, onlar da sırıtıyor hafif. Durağıma varmıştım ve indim. Diyarbakır'ın delileriyle meşhur bir yer olduğunu söylemiş miydim?
    #262988 alatriste | 4 yıl önce
    1anket 
  9. Gittiğim kilise, ismini 'den aldığı için ve kendisi de Türkiye'de pek tanınmadığı için sık sık ünlü "rahibe teresa" ile karıştırılmakta.

    Bir etkinlik için (şimdi hatırlamıyorum ne olduğunu) birileri kiliseye pasta yaptırıp getirmişti. Pastanın üstünde de bizim kilisemizi temsilen bir "rahibe teresa" figürü bulunmaktaydı.

    İçimden olaya çok gülsem de pek ses etmedim. Sonuçta henüz yeniydim ve "hahhah teresaları karıştırmışlar" demem tepkiye sebep olabilirdi.

    O sebeple içimden gülmekle yetindim ve "avilalı azize teresa"nın olaya dahil olmamasına şükrettim.
    #262916 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  10. Üniversitede okurken ki zamanlarım elimde atayî'ye ait bir makale var ve fotokopisini çekitireceğim.
    Bir kırtasiyeye girdim ve birden konu siyasete geldi neyse eleman adaletsizlik, toplumun sapkınlığından falan bahsediyor suçu çaktırmadan cumhuriyet'e laik düzene falan getiriyor.
    Osmanlı öyle miymiş işte şeriat varmış hak varmış falan diyor.
    Ben tabi o zaman bu kadar sert değilim siyasi olarak. Abi ne diyon sen, dedim.
    Atayi'nin o dönem yazdığı hamselerinin konusundan bahseden kısmı okumaya başladım.

    Yazı aynen şudur:
    Gençlerin baştan çıkarılması, yaşlı başlı erkeklerin bile kadınlaşması, kadınlar arasında seviciliğin alıp yürümesi ( lezbiyenlik), kadın avcılığı, kendi kendini tatmin, teşhir ve benzeri normal dışılıklar nefhatü'l ezhâr ve sohbetü'l-ekbâr'ın nefha, sohbet ve destanlarında uzun uzun ele alınıp bunlara örnek olaylar sunulur ve toplumun bu tip olaylara karşı gösterdiği tepkiler verilir.

    Atâyi bu sapmalardan söz ederken en çok küçük yaştaki ve gelişme cağındaki erkek çocuk ve gençlerin baştan çıkarılmasını ele alır. Ana baba yavrusu masumların ve onların ailelerinin bundan duyacağı utancı vurgular.

    Gençleri ve onlara meyledenleri, çeşitli olaylar anlatarak uyarır. İçkinin gençleri baştan çıkarmak için bir vasıta olarak kullanıldığını anlatır.

    "Şahid'" adı verilen küçük yaştaki erkeklerin güzelliğine duyulan hayranlık ve sevgi tasavvufun çok erken çağlardan itibaren zaman zaman, amaçtan uzaklaşıp cinselliğe sapmalara yol açmaktaydı. Ayrıca tamamiyle şehevî duygu ve ilişkiler de tasavvur maskesi altında saklanmıyor değildi. ( sübyancılık)

    Atâyi, özellikle nefhatü'l-ezhar ve sohbetü'l-ekbâr'da ahlak çöküntüsüne, hem erkekler hem kadınlar arasındaki bozuk davranışlara ve toplumun bu konudaki çeşitli yaralarına açık açık değinir.
    Hikâyelerinde homoseksüelller, sevici kadınlar, teşhir illetine müptelâ olanlar, gözetleyiciler, kadın avcıları ve benzerleri çok gerçekçi şekilde sergilenirler.

    Birkaç hikaye ve biraz daha bu konu üzerine yazı okuyunca adam afalladı kaldı.
    Fotokopiden kendine de çektirdi okudu mu bilmiyorum fakat yüzünü görmeliydiniz.

    Bu da böyle bir anımdır.

    -Sübyancılar ve kadın avcıları (zorla pezevenklik yapanlar) dışında gerisi istediğini yapabilir, benim umurumda değil mesele adamı göt etmek :).
    #262890 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  11. Abim üniversiteyi şehir dışında okudu, ben de arada yanına gidiyorum tabii...
    halı sahaların da süper popüler olduğu dönemler. ne hikmetse yer yok hiç ve hep gece yarıları oynuyorlar, 2-3 seansı gibi.
    evde de kalamıyorum tek, tırsıyorum, öğrenci evi, bitli ev işte kapısı falan bir tuhaf tam kapanmıyor. ben de onlarla gidiyorum her seferinde.

    bu maçların birinde yine gece yarısı her yer zifiri karanlık, bir tek halı saha gündüz gibi, ışıl ışıl.
    ben de kenarda tribünde oturuyorum. gözlerim kapanıyor ara ara uyuyorum falan...
    yine böyle az uyuklarken paat diye kafama bir şey çaktı, ama nasıl bir çarpma, dedim ki eyvah top kafama çaktı sonunda, beyin kanaması geçiriyorum sanki ama nasıl bir acı.

    birkaç saniye sonra gözlerimi hafif açtım baktım yanımda yerde benden daha beter durumda bir yarasa.
    öldü galiba taş kafama çarparak orayı tam bilmiyorum sevgili dostlar;
    ben orda başımın acısıyla kendime gelmeye çalışırken abim koştu geldi yanıma, merak etti sandım.
    gördün mü mü çok güzel gol çaktım dedi.
    hee gördüm gördüm dedim.
    #258844 la campanella | 4 yıl önce
    3anket 
  12. bir gün izmir'e askere gitmeden önce girilen bi sınav için gitmiştim(yedek subaylık mı ne). ordan da hiç çanakkale'ye gitmedim ya diyip arabayla devam ettim.
    geceyi geçirmek için gelibolu öğretmenevi'ne vardım. daha ilk arabam, citroen xsara. geri geri park etmede biraz sorunum var.
    öğretmen evinin yanına parkederken tamponu yandaki apartmanın duvarına dokundurdum. çıktım, baktım tamponun bi tarafı yere düşmüş.

    ilk defa arabama zarar vermişim, şaşkın ve kızgınım. derken birden kafama bi serinlik geldi.
    apartmanın 2. katındaki bi teyze elinde kovayla "a aayyy afedersiniz sizi görmediimm" dedi. teyze temizlik yaptıktan sonra suyu aşağı döküyor ama aşağı bakmıyor, kafama döküyor.
    daha cem yılmaz filminde demeden önce içimden "...bu klasik sahneyi bana yaşattığın için..." dedim

    hiç bişey diyemedim, teyze arazi.
    arabanın tamponu geçmeli mi neymiş, kaldırıp itince tak diye oturdu. odama gidip duş alıp hayatıma devam ettim.
    #258812 nefarkeder | 4 yıl önce
    0anket 
  13. çok komik ya da ilginç bir anı değil ama gecenin bu saatinde birden aklıma gelince yazayım dedim;

    lise son sınıfım. özel bir üniversite tanıtım günü yapıyor. bizim liseyi de davet etmişler. son sınıf öğrencileri olarak otobüslere doluştuk, kampüse doğru yol almaya başladık. gün boyunca oradayız, tekrar okula dönmeyeceğiz, ders yok yani.

    neyse, uzun bir yolculuğun ardından kampüse vardık. kampüsün ortasında; ne yapalım, ne edelim, hangi fakültelere/bölümlere gidelim diye düşünüyoruz öylece. ben diyorum işte şu şu bölümlere mutlaka uğrayalım, şuralara gidelim falan... gel gör ki içimizden bir arkadaş cevval davranıp ''ya yol çok acıktırdı beni, var mı acıkan? atıştıralım bir yerde'' diyor ve tüm sınıf açlık üzerinde hemfikir oluyor. ancak bir sıkıntımız var, burası özel bir üniversite ve yemekhanesine bir girersek paramız yetmez diye düşünüyoruz.

    pahalılık konusunda da herkes hemfikir oluyor ve aklımıza müthiş bir fikir geliyor: ...

    bölüm gibi bölüm... ''ulan illa ki yiyecek bir şeyler vardır'' diyerek sınıfça gastronomi bölümünün yolunu tutuyoruz. zar zor da olsa bulduğumuz bölüm binasına, istanbul'u yağmalamaya gelen haçlı ordusu gibi giriş yapıyoruz. içerideki öğrenciler ve şefler bizi görünce önce şaşırıyorlar (kalabalık olduğumuz için), sonra gülümsüyorlar (vay be, gastronomiyi ne kadar da önemseyen öğrenciler varmış diyerek)...

    şefler ve öğrenciler büyük bir nezaketle bize bölümü tanıtıyorlar ve yüzleri gülüyor. ardından ''hadi kurabiye yapalım sizinle'' diyerek bizi tezgahların başına alıyorlar ve bingo! yan tezgahlarda hocalar için yemek pişiriliyor. her birimiz ayrı ayrı dünyanın en kurabiyelerini yapıyoruz ve hep birlikte fırına veriyoruz. ama bir taraftan da yan tezgahlardaki yemekleri kesiyoruz ve hala açız...

    şefler bize ''dışarıda masamız var öğrenciler için, isterseniz kurabiyeler pişene kadar orada atıştırın'' diyorlar. biz yavaşça dışarıya çıkıp atıştırmaya başlıyoruz. ama öğrenciler için yapılmış masa çok vasat... kısır, patates salatası, humus falan var yani... ama içeride etler köfteler havada uçuşuyor... cem yılmaz'ın şurada bahsettiğine yakın tarzda tabaklarla içerinin yolunu tutuyoruz ve kurabiyelere bakmaya geldik ayağına tezgahlara yanaşıyoruz.

    şefler tedirgin, şefler huysuz... ama bölüm öğrencileri anlıyor tabii bizi ve (çok yüksek ihtimalle şeflerini delirtmek için) pişen her türlü yemekten tadabileceğimizi söylüyorlar. aman Allah'ım, öğrenciler uçuyor... 12-b sınıfı öğrencileri olarak, gastronomi öğrencilerinin tadım niyetiyle tabaklarımıza koyduğu bütün nevaleyi yiyip bitiriyoruz. biraz evvel kıymaya şekil verip tavaya atan şefler, köfte tam pişmeden tavadan alıp bize servis etmek zorunda kalıyorlar ve öğrenciler mutfak tezgahlarının üzerinde aç karınlarını doyuruyorlar...

    5. ve 6. paragraftaki güler yüzlü, nazik şeflerin yerini; testere necmi'nin şu görseldeki surat ifadesi alıyor. (öğrencilere içlerinden küfrettiklerine eminim.) öğle arasının da gelmesiyle birlikte bir bir mutfağın yolunu tutan hocalar da ortada yenecek bir şey bulamayınca önce şeflere, ardından da bize tip tip bakıp mutfağı terk ediyorlar.

    öğrenciler doymuş şekilde bölümdekilere teşekkür ediyor ve öğleden sonra yapılacak konserdeki yerlerini alıyorlar. konser de bitiyor ve dönüş yolculuğu başlıyor. otobüste hocamız ve diğer sınıflardan bazı öğrenciler açlıktan yakınıyorlar, suratları beş karış... bizim sınıf ise halinden gayet memnun şekilde yol boyunca şarkı söylüyor...

    işte bir günü de böyle geçirmiştik. iyi bir lisedeydik nihayetinde, bu okulu yazmaya tenezzül bile etmeyiz diye kendimizi de kandırmayı unutmadık tabii. gerçi sonra birkaç kişi tıp/diş falan kazanıp gitti bu okula, şimdi utançlarından gastronominin önünden bile geçmiyorlardır sanırım ...

    yaptığımız kurabiyeler mi? öyle bir haldeydiler ki, boş verin...
    #258801 laz ziya | 4 yıl önce
    1anket 
  14. Öğrenciyken 2 mahalle ilerime çöp atmıştım.
    2 gün sonra mahalleden bir kadın beni arayıp mahallesine çöp atmamam konusunda benimle kavga etmişti.
    Bundan ilgincini yaşamadım. be psikopat kadın numaramı çöpten çıkarıp da mı buldun ?

    -tabiki de çöp kutusuna attım.
    #254293 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  15. Bundan yıllar önce bir arkadaşım dövme yaptırmaya karar verdi, ama sıkılır mıyım, ay o mu olsun, ay bu mu olsun diye bir türlü karar veremedi ve geçici dövme yaptırarak süreci biraz değerlendirmek istedi.
    zamanın en meşhur dövmecisi olan ankara ertuğ pasajındaki cemal'e gittik.
    arkadaşım dükkanın önüne yayılmış, çay kahve içerek sohbet eden gruba her nasıl olduysa şöyle dedi;

    -affedersiniz geçici ağda yapıyor musunuz acaba?
    -evet, üzerine bir de bıttım sabunuyla kese atıyoruz.
    #245875 la campanella | 4 yıl önce
    4anket 
  16. göz doktoruna gidilmiştir. doktorun kapısındaki monitörde randevulu hastaların adı geçer.

    11.20 - ardahan abcde
    11.30 - laz ziya

    11.20 randevusundaki hastanın adını görür görmez içten içe sessiz bir kahkaha patlatılır. zaten maskeden dolayı insanlar da güldüğümün farkında değildir. iç ses konuşmaya başlar ''ulan bir insan evladına neden diye isim koyar? çocuğun adını , falan koysaymış keşke, hiç değilse büyükşehir olurmuş keh keh keh''

    bendeniz maske altında minimum 5 dk civarında bu olaya gülerken, 11.10 randevulu hasta doktorun yanından çıkar ve içeriden doktorun asistanının sesi duyulur ''11.20 arda-han abcde'' ...

    5 dk boyunca maske altından sırıtan laz ziya bir anda donakalmıştır. çocuğun asıl ismi 'dır ve ismini koyanlar yanına bir de eklemişlerdir. iç ses vasıtasıyla çocuğun ismini koyanlardan özür dilenir, randevu saati gelince doktorun yanına girilir.
    #245869 laz ziya | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    2anket 
  17. yıllar önce gümüşhane'de memurum, tek yaşıyordum ve yaz içinde askere gidecektim. evi boşaltayım dedim, eşyaların çoğunu da aldığım spotçuya satacaktım, çağırıp fiyat aldım.

    spotçu beni bi güzel kazıkladı önce. mesela televizyonu bana satarken "bunu sattığım paraya alırım, güzel televizyon bu" demesine rağmen yarı fiyata saydı. hadi ona çok şaşırmadım, spotçu sonuçta. çok eşya satan var, çok giden var, ben sana parayı sonra göndereyim dedi (gönderdi baştan yazayım). tabi ben yola çıkıcam, spotçuyu bekleyemedim, evin anahtarını verdim spotçuya, ev sahibine de anlattım durumu. bu arada kendisi aynı zamanda yan komşum, anne-babasıyla birlikte yanımda oturuyor ve binanın altında dükkanı var.

    neyse memlekete vardım, askere gittim, spotçudan para gelmedi. sonunda ankesörlüden aradım, bilgilerimi kaybetmişmiş de, parayı gönderememişmiş falan.

    sonra ev sahibinden bi haber geldi eve. eşyaları evden çıkarırken spotçu eve-boyalara falan zarar vermiş. bi de dedi sen şofben çalıştırıp elektrik tesisatını yakmışsın... ben seni kaymakamlığa şikayet edicem falan...

    spotçuyu aradım. adamın özrü kabahatinden beter, ırkçı. "ben ermeni miyim, yahudi miyim, niye yapayım öyle bişey" dedi. şimdi diyecem "ulan kaç ermeni ile tanıştın, kaç yahudi ile iş yaptın bu güne kadar?" ama laf dalaşına zaman yok. eh başında durmayınca her halt oluyor işte. ev sahibi de ayrı konu, sen neredeydin bunlar olurken? hem ben ordayken elektrik tesisatı gayet de düzgün çalışıyordu!!!
    ...neyse...
    orda yaşayan bi arkadaşımı aradım, kontrol ettirdim. evde hasar var gerçekten dedi. kaymakamlıktakiler zaten hemşerileri olan esnaf ev sahibinin tarafındalar. arkadaşım usta buldu, hasarı yaptırdım derken sonuçta eşyaları 600 küsür tl'ye satmıştım, evin tamiratına 800 küsür tl harcadım. spotçuyla ve ev sahibiyle düşman oldum, sıkıntı sahibi oldum. gurbette kazık ve tecrübe sahibi oldum.

    iş yaptırırken başında durun, sıkıntısı size kalıyor sonra, bişey de iddia edemiyorsunuz... bi de
    allah iyilerle karşılaştırsın.
    #243662 nefarkeder | 4 yıl önce
    0anket 
  18. dışarı çıktım. bir yerde oturdum kahve içtim.
    0anket 
  19. çocukken hiç sevmediğim bir eylemdi köye gitmek. çünkü çocukken şimdikine nazaran daha çok kitap okurdum. şimdi hem kitap konusunda daha seçiciyim (ilgi alanlarım doğrultusunda, kurgusal olmayan kitaplar okuyorum daha çok) hem de vaktimin çoğunu müzik alıyor. evet, okuduğum kitapların da çoğu klasik müzik üzerine zaten. oysa ki benim japon edebiyatını hatmetmiş olmam gerekiyordu müzik yerine. neyse, konuyu çok dağıtmayayım.

    işte yine bir yaz mevsiminde ailelerimiz bizleri yine köye şutlamış ve ben yine bana çok yabancı gelen kuzen topluluklarının içerisine girmiştim. zaten kırım tatarı olmamız sebebiyle, tatarların yaşadığı mahallenin hepsinin sarışın mavi gözlü olup ben olmamam epey ayırıcı bir etkenken bir de "akkadlar çok acayipmiş aslında" dediğimde karşımdaki kişinin "akkad ne ki?!" şeklindeki tavırları benim kuzenlerden ve diğer akrabaların çocuklarından uzaklaşmama sebep oluyordu.

    nasıl olduysa bilmem, o mevsimde bir ara marangozluğa sardı bizim kuzenler. ben de en azından güzel bir uğraş diye daha fazla sokulmaya başladım yanlarına. o yaz sıkıntıdan ölmediysem sebebi bu marangozluk işleridir.

    yine bir gün kendi çapımda bir takım marangozluk uğraşlarına girmişken, baltayla bir tahta parçasına vurup baltanın başparmağımın ucuna girmesi bir oldu. neyse ki çok derine inmedi de başparmağı kurtardık. 1-2 hafta kırık tırnak yüzünden acı çektim ama.

    bu olayın izi hala duruyor parmak ucumda. arada bakar hatırlarım falan...
    #230984 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  20. bütün gün ingilizce, fransızca vs konuşulan bir günün ardından türk arkadaşla dönüş yoluna koyuldum. arkadaşa "otobüsle mi gideceksin?" diye sorayım dedim ama ağzımdan çıkan şu cümle oldu:

    "sen otobüs mü alacaksın?"
    #230113 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  21. Lise yıllarım... Beden eğitimi dersinde her zamanki gibi futbol oynanıyor. arkadaşlardan biri topa var gücüyle asıldı ve okulun giriş kapısındaki camı tuzla buz etti. Bahsettiğimiz kapı demir bir kapı. Cam da demir korkulukların arkasında. Düşünün yani nasıl asıldıysa artık demir korkulukların arkasındaki cam kırıldı. Her neyse; hoca bu arkadaşı odasına çağırdı. Nasıl oldu, nasıl vurdun falan filan meselelerinden sonra hoca bizim arkadaşa babasının nerede çalıştığını soruyor. Bizim arkadaş da babasının fabrikada çalıştığını söylüyor. Hoca da çocuğun ödemekte zorlanacağını düşünerek haline acıyıp camın ederini değil de, cüzi bir miktarını getirmesini söylüyor, olay kapanıyor.

    Gelelim olayın en ilginç kısmına. Bizim bu arkadaşın "fabrikada çalışıyor hocam" dediği babası, aslında fabrikanın genel müdürü. Yani çocuk sırf o parayı ödememek için hocanın "baban ne iş yapıyor" değil de "nerede çalışıyor" sorusuna fabrika cevabını veriyor ve hocanın iyi niyetini suistimal ederek küçük bir meblağla olayı kapatıyor. Kendisi bunu gülerek anlatmıştı sınıfta...

    Yine Aynı elemanla ilgili... (benim arkadaşım falan değildi de işte yalnızca aynı sınıftayız diye arkadaş olarak hitap ediyorum) Bir gün birkaç kişi birden yemek yerken bu arkadaş da yanımızdaydı. Masa üstündeki kapalı Pet şişeyi açarak su içmişti. Çıkışta da dikkat ettim suyun parasını ödemedi. O gün utanıp ben ödemiştim. Çıkışta bana niye ödediğimi, buna gerek olmadığını söylemişti. Zaten o günden sonra da pek muhabbetim olmamıştı. Zannedersem Bir sene sonra da tıp kazandı gitti...

    Velhasılıkelam; cebinizde paranız olsa da olmasa da dürüst olun, doğru olun. Gurur da önemli bir mesele tabii...

    Bu da böyle bir anımdır...
    #228801 laz ziya | 4 yıl önce
    2anket 
  22. Lisede önünde erotik temada yazı yazan boxerlarım vardı.
    Erkek Öğrenci yurdunda kalanlar bilir duşlar devlet yurtlarında genelde yan yana bir aradadır neyse birgün duşu aldım odama gidecem işte erkek yUrdu ya rahat geziyorsun yurda alıştıktan bir süre sonra biri gördü Boxerı çok ilginç ve komik buldu herhalde sanki bir şey var gibi yanındakileri de topladı Boxer üstüne tartışmaya başladılar görseniz bir sempozyum vermedikleri kaldı sonra bu boxerların ünü yurtta yayılmış üst sınıflar bir gün boyunca odaya dadandı boxerları görmek için nerden aldın, bayağı ilginçmiş, satsana Bana vs vs.
    Hayatımda yaşadığım ilginç anılardan biriydi o gün.
    #228431 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    12anket 
  23. odtü'deki bir pentagram konserinde montumun kapşonunun içine bir avuç erik ile bir kutu bira (efes) bırakılmıştı.

    ben bunu nasıl hissetmedim, olay ne ara oldu ve kim tarafından yapıldı hiç bilmiyorum.
    #192174 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0anket 
  24. doğum günümden bir gün önce yine haytalık peşindeyken iki parmağımı çok derin kesmiştim. ailem de doktora götürmüştü. doktor da yarayı görünce beni köşeye çekip 'bak evladım, eğer bunu ailen yaptıysa söyle bana. ben gereğini yapmak için uğraşırım, zira bu yara çocuk işine benzemiyor '' demişti. ben de aptallığımdan ötürü iki kat utanıp inkar etmiştim pek tabii:) halen aklıma geldikçe salaklığıma yanarım:)
    #192173 Trafalgar | 4 yıl önce
    0anket 
  25. Bankacılığa başladığım 2. gün, yer Trabzon şube, müşteri kredi çekmek için gelir ve aşağıdaki diyalog gerçekleşir:

    Ben : İş yeri bilgilerinizi sisteme kaydetmemiz gerekiyor, nerede çalışıyordunuz ?
    Müşteri : Az ileride.

    (Not : Hamsi, laz esprisi yapacakların şimdiden allah belasını versin.)
    #189635 becoolnotfool | 5 yıl önce
    5anket