-
migros tarafından üretilen kedi maması. kuru ve yaş mamaları vardır. oldukça ucuz mamalardır, bir kiloluk paketlerde satılır. kiloluk paketleri 88 tl'dir ve bazen indirime girip bir alana bir bedava yaptıkları da olur.
bunu ben ilk başta denemedim. o zamanlar proline ile sürünüyordum. ama sitedeki diğer kedi besleyenler deniyordu ve kediler şaşırtıcı şekilde seviyordu. proline'dan kurtulduktan sonra ben de birkaç paket alıp denedim ve sorunsuz şekilde yediler. ama ne kadar sağlıklı olduğu konusunda yorum yapamacayağım. bir kere üreticisi bir market zinciri, bu bile kafadan 1-0 geriden başlamasına sebep oluyor. dahası ülke genelinde, insanlar için satılan veya ihraç edilmeye çalışılan gıda ürünlerinde bile sürekli tarım ilacı tespit edildi haberleri geliyor. kediler için satılan ürünlerde neler olabileceğini tahmin edemiyorum. -
android'e oturan yeni bir virüs. Banka hesaplarını boşaltıyormuş milletin. şu yazılımlardan sızdığı tespit edilmiş:
Private SMS, Hummingbird PDF Converter – Photo to PDF, Style Photo Collage, Talent Photo Editor – Blur focus, Paper Doc Scanner, All Good PDF Scanner, Care, Message, Part Message, Blue Scanner, Direct Messenger, One Sentence Translator, Multifunctional Translator, Mint Leaf Message-Your Private Message, Unique Keyboard – Fancy, Fonts & Free Emoticons, Tangram App Lock, Desire Translate, and Meticulous Scanner. Auxiliary Message, Element Scanner -
filmin müziklerini Hildur Guðnadóttir yapmıştır. Filmle adeta hemhal olmuş müzik. Özellikle bathroom dance, bir psikopatın zihnini mükemmel biçimde temsil ediyor.
link: (1 saat kesintisiz versiyonu) -
Çizgiroman kahramanı Batman'in en büyük düşmanıdır. -
başıma bir şey gelmeyecekse izlerken çok sıkıldım.
böyle psikolojik gerilim içeren filmleri izlerken artık eskisi kadar keyif almadığımı, psikolojime iyi gelmediğini fark ettim. bi de daha önce de yazmıştım; bu joaquin phoenix'in oyunculuğuna şapka çıkarsam da adamı ekranda görmek bana keyif vermiyor. sürekli bi hastalıklı karakter görüyorum karşımda, sevemedim gitti şu adamı. adı bile bi garip, ne yazabiliyorum (kopyala yapıştır yapıyorum her seferinde), ne de okuyabiliyorum (herkeste ayrı bi telaffuz). bu filmde de joaquin phoenix ve dram birleşince beni benden aldı.
tekrar ediyorum: joaquin phoenix'in oyunculuğuna lafım yok, oscar için oynamış, ve kaptı da zaten. heath ledger performansıyla karşılaştırılıyor, hangisi daha iyi diye... benim oyum heath ledger'a. ama tabi pek çok kişinin de belirttiği gibi tamamen farklı kategoriler aslında. ben, batman filmlerinin villain karakteri olan jokeri sevdiğim için ve bunu heath ledger mikemmel oynadığı için oyumu o jokere veriyorum. "o aslında özünde iyi bir insan, onu çevresi bu hale getirdi" klişesinde gezen dram filmi karakteri joker izlemek istemediğim için. ve bir de the dark knight başlı başına muhteşem bir filmdi, heath ledger'ın oynadığı joker'e yazılan senaryo da muhteşemdi. hepsi birbirini tetikledi yani. güzel film, güzel karakter, güzel oyunculuk...
bu filmin hikayesini çok derinlikli bulmadım. çizgi romanlarda bahsedilen ve en çok kabul gören joker hikayesi bence daha iyi. karakterin dönüşümünü daha gerçekçi yansıtan bir hikaye. "sıradışı işler gelmiş adamın başına, o da delirmiş, çok normal." diyebiliyorum. ama bu filmdeki hikaye böyle ne biliyim, herkesin başına gelebilecek şeyler aslında.. e şimdi hepimiz psikopat mı olalım yani. hayatın sillesini yemiş herkes psikopat olsun, oldu...
iki çift lafım da gotham city halkına: yahu siz manyak mısınız? v muamelesi yapıyorsunuz adama, yapmayın! v bir freedom fighter, suç makinesi değil. -
Frankestein'ın modern versiyonu. Suçluyu toplum mu yarattı, yoksa insan özünde mi suçlu?
Filmi izledim de, bir şey soracağım.
Joker ve batman kardeş mi?
Yoksa adam zaten şizofren. Sadece hayal mi görüyor?
Biri özelden bilgilendirirse sevinirim. -
dün akşam izledim filmi. şimdi; klasik müzikte senfoniler vardır bütün orkestra tarafından icra edilen. bir de konçertolar vardır. orkestra yer yer eşlik eder ama esas performans bir enstruman ve icracısı için yazılmıştır. bu film bir konçerto. yılların robert de niro'su bile silinmiş gitmiş.
filmle ilgili canımı sıkan tek bir unsur vardı o da penny fleck karakterini canlandıran oyuncunun seçimi. 4 sezon boyunca ekranlarda kalmış, yüzü o diziyle özdeşleşmiş bir oyuncu yerine daha az eskimiş bir yüz bulunabilirdi. -
"seyirci nasıl kötü karakterle empati yapar" dersi veren 2 oscar'lı film!
ben beğendim. -
the hangover serisiyle tanınan todd phillips'in popülerliğini arşa çıkarmış, 92. akademi ödülleri'nde 11 dalda oscara aday olmasıyla adını duyurmuş, geçen yılın en sükseli filmi.
filmin dc comics ürünü hemen hemen hiçbir joker'le bağlantısı bulunmadığı için beğenmedim. phillips'in kendi açıklamalarında da çizgi roman karakteri olan joker'den uzaklaşmak istediğini okudum. ayrıca dc comics'in yeni bir seri başlatmak istediği, üzerine sinemada pek fazla iş olmayan yan karakterlere kendi adlarıyla filmler yapma planı olduğunu, bu filmin de söz konusu halkanın ilk filmi olduğunu okudum. zaten filmin sonu hariç, hiçbir yerinde dc comics'in adı da geçmiyor (joker'in haklarının büyük kısmı warner bros.'ta olabilir). "madem çizgi romanlarla bağlantı noktalarını belirsizleştirmekti amacın, ne diye bruce wayne hikayesinin içine sıçtın?" diye sorarlar adama phillips efendi.
filmin gerçek-hayal arasındaki bağının oldukça belirsiz olmasıyla ilgili birçok teori üretilmiş durumda. filmin özellikle son sahnesinde arthur fleck'in bir anda ciddileştiği anlarla ilgili üretilen teori sayısı o kadar fazla ki, "hepimiz hayal içindeyiz" mantığını inceptionvari bir düşünsel alt yapıyla fırlatanların yazdıklarını okumak bile mümkün olmuş. ben joker'i hiçbir zaman derinlikli ve katmanlı bir karakter olarak görmediğim için kendisine bu kadar derin bakamıyorum.
joaquin phoenix'in leonardo dicaprio'nun "ayılı film" olarak bilinen the revenant'ta yaptığını, joker'de yaptığını düşündüm filmi izlerken. büyük ihtimalle en iyi aktör oscar heykelciğini kapacak. aynı the revenant gibi, joker'in de "oscar için çekilmiş filmler" listesine rahatlıkla gireceğini düşünüyorum. 11 dalda oscar mı? hiç sanmıyorum. marriage story, little women, gisaengchung*, the lighthouse gibi aday filmlerin arasında joker'i, çizgi roman karakteri olmamayı seçen, kökenlerinin tam tersine bir hikaye anlatmayı tercih ederek popülere oynayan bir film olarak hatırlayacağım. -
Bir yönetmen, senarist ya da görüntü yönetmeni kendisini "bir oyuncunun performansı filmi ne kadar ileri taşıyabilir" sorusunun cevabını vermek için ne kadar frenleyebilir?
Son yılların üzerine en çok kritik yapılan ana akım filmlerinden birisi sanırım joker. Sistem eleştirisi, senaryo derinliği, karakter derinliği, çizgi romanlarla paralelliği, joker profili, performans karşılaştırmaları, göndermeler... Salondan çıktığınızda etrafınızda muhtemelen bu kritikleri okuyup filme sistem eleştirisi diyenleri duyabilirsiniz, göndermeleri anladın mı diye birbirine soranları işitebilirsiniz; ama hayır. Bu film bunların hiç birisi değil. Bu film tamamen arthur fleck kimliğinde kendini bulmuş joaquin phoenix için içi boşaltılmış bir sahne. Arthur fleck gibi görmezden gelinen phoenix'in joker'e dönüşeceği ve bu sene akademiden aslında hiç ilgilenmediği o ödülü alacağı film bu. Neyi neden yaptığının, insanların neyi neden yaptığının cevabı yok fleck'in. Hayalle gerçeğin birbirine karıştığı hayatı doğaçlama geçiyor. Sağa sola yazıldığı gibi phoenix'in de filmi doğaçlama geçtiğine eminim. Joker'e değil arthur fleck'e hayat vermiş phoenix. Yarısını nefesimi tutarak izlediğim en gerçek, en iyi performanstı beyaz perdede.
Bilinçli şekilde teknik eksiklikler bırakılmasının tek sebebi bu: perdede hayal mi yoksa gerçek mi, arthur fleck mi yoksa joaquin phoenix mi olduğuna karar veremediğimiz joker'i izlemek... -
Joker’i izledim. Hiç uzatmadan Oscar’ı versinler, değerlendirmelere gerek yok.
Psikolojisi, dramı, gerilimi, sürükleyiciliği, karakter değişimi ile muhteşem işlenmiş bi senaryoydu. Çekim açıları ve soundtrack’leri keza. Oyunculuk zaten muazzam. Ayrıca Gotham City’nin atmosferi de çok iyi yansıtılmış, sanki şehirin içindeymişsin gibi hisse Kapılıyorsun. Mesela Joker’i, Batman’in hikayesinden tanıdık. Ama nasıl Joker olduğu hakkında hiç bi fikrimiz yoktu. Gerçekten kötü müydü, sonradan mı kötü oldu? İyi olabilecek birini, toplumun nasıl çığırından çıkardığını ve adım adım kötülüğe evrilmesini görmek insanı gerçekten Sarsıyor.
-- spoiler --
Filmin içinde baya vurucu sahne vardı tabi. Bruce Wayne’in çocuk haliyle karşılaşması, buzdolabına girmesi, dayak yemesi vs ama benim için en etkileyici sahne: Yaşadığı şeylere tepki veremediğinden; ayakkabısının bağcıklarını hırsla sıktığında çıkan o sesin, sinirini yansıtması.
-- spoiler -- -
10 numara oyunculuk olmuş uzun uzun anlatmaya gerek yok. Mükemmel bir psikolojik eser ortaya konulmuş. batman lore'unu bilen insanlar için tatmin edici ufak tefek göndermeler çok güzel olmuş. Artık en iyi erkek oyuncu Oscarı joaquin phoenix almazsa kapatsın gitsin sjw götler. Bu film ile Joker çizgi roman evrenlerinin en korkulan, iğrenç bir villainken iyice anti-heroya dönüştü. Çaresizce acı dolu kahkaları bence iyi yansıtılmış ama mal seyircinin komik zannedip ota boka gülüp durması bir o kadar sinir bozucuydu.
Akıllarda ki soru olan heath ledger jokeri mi joaquin phoenix jokeri mi diye soracak olursanız bence ikisi de ayrı kategorilerde Biri jokerin tam hali iken diğeri başlangıcı bu yüzden karşılaştırma yanıltıcı olabilir. joaquin phoenix kesinlikle bu filmde sırıtmamış jokerin hakkını en az Heath ledger kadar vermiş. Umarım bu seri devam eder de o zaman daha iyi karşılaştırabiliriz. -
Birçok politik tartışmayı da beraberinde getiren film.
Şöyle ki;
www.google.com.tr/... -
Joaquin Phoenix’in şu açıklamayı yaptığı film:
“Heath’in Joker’i mi? Kimse o seviyeye ulaşamaz. Sette yanımdaymış gibi hissediyordum. Seni seviyor ve özlüyorum, kardeşim. Mirasını onurlandıracağım.” -
çok fazla olumlu yorum alan film.
bu da sevenlerinin sabırsızlık kat sayısını arttırıyor. -
Çıkmasını sabırsızlıkla beklediğim film.
Normalde batman’siz joker, joker’siz batman olmaz ama trailer’ından anladığım kadarıyla muazzam bi film geliyor. Gideceğim. -
76. Venedik film festivalinde altın aslan ödülünü almış. "süper kahraman filmleri" sınıfına dahil edilebilir olması nedeniyle muhteşem bir başarı bence. -
Venedik gestivalinde filmin gösteriminden sonra yazılan yorumlar müthiş, özellikle de phonex'in performansı için. Phonex'in the master'dan sonraki en iyi performansı diyen de var, sinemanın en iyi villain performansı diyen de var, en iyi joker diyen de var ama kötü diyen yok. -
Yeni fragmani beni azicik heyecanlandiran film. Joaquin Phoenix Ledger vasatinin yerine oynamaliydi daha en baştan. Neyse hatanın neresinden dönülse kârdır. -
Yeni fragman düştü
Geçen sene blade runner 2049, ondan önce bvs, ondan da önce man of steel'i beklerken bu kadar heycanlanmıştım. Lam gel işte artık, gel allahın cezası film. -
Her yerde kullanılabilen. -
Her işe yarayan (kimse). -
Bazı kâğıt veya taş oyunlarında istenen kartın veya taşın yerine konabilen kart. -
Yo Yo hayır ağlamıyorum, sadece gözüme fragman kaçtı.
Evet, filmin fragmanı bugün düştü. Yoğun dramatik yapı kendini hissettirmekle beraber joaquin phonex'in vücut dilinden anladığım pek umurunda olmasa da oscar'a oynadığı yönünde. Ya da hem bir joaquin phonex hemde bir dc fanı olarak ben çok büyütüyorum. Lakin şurası bir gerçek ki akademi fiziksel deformasyonu seviyor ve süper kahraman filmleri gençleşen akademiyle birlikte daha çok yer işgal ediyor törende. Bu durumda iyi bir yönetmenlik tecrübesiyle uzun yıllar akıldan çıkmayacak ve ödüle oynayacak bir film kotarmak istemiş olabilir stüdyo. Bu da iyi bir film izleyeceğiz anlamına geliyor ki fragman da bu açıdan umut vaad ediyor, ya da umut fakirin ekmeği.
Son olarak; Joker'in geçirdiği (hoş net bir hikayesi yok çizgi romanlar açısından) ruhsal ve fiziksel değişimi düşünecek olursak bence bu role oturacak bir kaç oyuncudan birisiydi joaquin phonex. Sadece bu bile benim bu filmi asla arkaya üç kez izlemem için bir neden ve bu büyüyü bozabilecek tek gerizekalı Sony. -
amerikan iç savaşı sırasında ortaya çıkmış olan iskambil kartı. euchre isimli oyundaki koz olması için çıkartılmıştır.
kart daha önce "jack" olarak isimlendirilmekteymiş. daha sonra ismi bower olmuş. o da yetmemiş "best bower" olmuş. "daha bokunu çıkaramadık bence" demiş olmalılar ki en son "imperial bower" olmuş.
1860'larda ise euchre oyunu almanya'dan başka ülkelere yayılmaya başlamış. almanlar bu oyuna "juker" veya "juckerspiel" demektelermiş o sırada. haliyle bower atan oyuncu da "ben kazandım!" demek amacıyla "juker" diyormuş. almanca bilmeyen bir ingiliz duruma şaşırmış "adam bower attı, demek ki bower'a joker diyor bu adamlar" diye düşünüp ilk soytarılı joker kartlarını basmış. o zamanlar "jolly joker" yazıyormuş kartın üstünde.
iskambil destesine iki joker koymak da 1940'larda yaygınlaşmış. daha sonra 1950'lerde joker sayısı 3'e çıkmış. ayrıca almanya'daki bazı kart oyunlarında altı joker bulunur.