söze nasıl gireceğinizi bilmediğiniz durumlarda hayatınızı kurtaracak bahanedir.
vakti zamanında büyük sanayi sitelerindeki dev işletmeleri, kobileri, bazen kamu kurumlarını bazen de tarlalarda çalışan çiftçileri ziyaret etmemizi gerektiren bir iş aldık. aylar sürecek bir işti; onlarca farklı iş kolu ve insanla muhatap olmamız gerekiyordu. İçe kapanık ve utangaç biri olduğumdan epey korkuyordum aslında. Ve fakat edindiğim ilk büyük deneyim şu oldu: Sana sunulan çayı iç! Biz Japon ya da çinli değiliz, ne alaka değil mi? Değilmiş! Çay, bu tanışık olmadığınız birbirinden oldukça farklı insanlarla iletişim kurmanız için anahtar rolü oynar. Çay içen insana "bizden" gözüyle bakarlar. Belki büyük işletmelerde kahve de aynı işlevi görürdü, bilmiyorum, fakat çay girdiğiniz her kapıda söze başlamanızı sağlayacak tek ortak araçtır. "ne içersiniz" diye sorulduğunda "çayınız varsa içerim valla" demeniz aradaki soğuk dağları eritir, iki taraf da gevşemeye başlar. Hele de küçük sanayi işletmelerinde ya da çiftliklerde sizin karşınızda gerim gerim gerilen insanları rahatlatmak istiyorsanız, onlardan bir bardak çay istemeniz yeterli olacaktır. O zamanlarda edindiğim alışkanlık hala devam eder. Geçen yıl bir göçebe roman çadırında (göçebe romanlara çok nadir rastlarsınız, neredeyse hiç kalmadılar artık ve içine kapalı topluluklardır, size her zaman mesafeli davranırlar) semaverde çay demlediklerini görüp usulca sokulmuş ve geceye kadar o çadırda misafir edilmiştim. Benim gibi keyifle çay içen birini hiç görmediklerini ve her zaman benim için çay demleyebileceklerini söyleyip kucaklayarak uğurladılar beni. içtenlikle, sıcak bir gülümsemeyle, karşınızda oturan insanlara göstereceğiniz saygıyla birleşirse bir bakdak çay her engeli aşabilir. Çay böyle bir şeydir işte...
evlilik programlarında, taliplerle ilk diyalog çay ile başlardı yakın zaman gündüz kuşağı tv programlarında. bundan dolayı adeta hayra uzanan bir köprü, sevenleri kavuşturan bir büyük, bir çöpçatan, bir iç ısıtan, bir aile kurucu olma vasfı da kazanmış anlamlı sıcak içecek.
hissediyorum sözlük, şu an bir köşede 3. kuşak bir çay evinde güzellemesi yapılıyor bu içeceğin...
Sunum cesidi olan poşet çay 1904 yılında ABD'de bulunmuştur, o dönemde bazıları bunu son derece saçma ve boş bir icat olarak görmüştür. Bu fikirse satıcı tarafindan musterilere tadimlik ve numune amacli ufak posetlerde verilen çaylardan çıkmıştır. Ayrıca İngiltere'ye resmen girişinden önce çay kaçak yollardan temin edilip sadece erkeklerin girmesine izin verilen kahve dükkanlarında el altından satılıyormuş
rize'de yetişen ve makasla toplanan çayı içiyoruz. rizeli makası icat etti, çay, çay olmaktan çıktı. tek tip çay içiyoruz. peki dünya ne içiyor. dünyada bi dünya çay çeşidi var. yetiştirildiği ve hasat edildiği yöreye bağlı olarak adlandırılan ve iklim etkisiyle farklı lezzetleri olan çaylar var. toplandıktan sonra fermentasyon ve kurutma aşamalarında farklı işlemlerden geçirilen ve farklı lezzetlere ulaşan çaylar var. bu işlemler sırasında aromatik bitkilerle birlikte bekletilip farklı aromalar kazandırılan çaylar var. çay yaprakları çevredeki kokuları çeken ve barındıran bir yapıya sahipmiş. bu bilgiyi edinirken eskiden içtiğimiz çaylardaki bakkal dükkanı kokusu geldi aklıma. deterjan aromalı çay içmişliğimiz çoktur. eski çay paketlerinin içinde yalıtım sağlayan bir malzeme yoktu. çay ince kağıttan bir keseye ambalajlanır dışında da ezilmesin patlamasın diye kartondan ikinci bir kat olurdu. bakkal dükkanında ne satılırsa kokusu sinerdi çaya. en çok da kiloyla satılan açık deterjanların kokusu sinerdi. bütün bu çaylar hazırlandıktan sonra içerken içine eklenen şeylerle de çeşitlenebiliyor. bunların başında şeker geliyor. türklerin aksine dünyada çay illa ki şekerli içilir diye bir kaide yok. çünkü şeker pahalı bir şey. dünya çayı rafine şekerden önce tanımış. çaya katılacak şeker uzun zaman yalnızca üst ve üst orta sınıfların erişebildiği bir şey. biz çay içmeye başladığımızda ise şeker herkesin erişebileceği bir şey haline gelmiş durumda. o nedenle ayrılmaz ikili haline gelmişler. özellikle ingilizler çaya süt ekliyor. süt çayın acılığını alıyor biraz. limon dilimleri aroma katıyor. tibet'te çaya tuz ve tereyağı katıyorlar. hintliler tarçın kakule ve karanfil üçlüsüyle zenginleştiriyor çaylarını. her kültürde farklı şekilde hazırlanan tüketilen çaylar var.
ülkemizde ağırlıkta rize'de üretilen, ülke genelinin tükettiği içecektir. en güzel çay sarı çaydır,tabi soğuk içmek gerek. hele sıcak yaz günlerinde hararet basmışken bu çayı içince insanın içi inanılmaz ferahlıyor. döküyor ağzından bütün kelimeleri şakır şakır. çay candır
Çay/#165074 numaralı girdide değerli yazar @ooogooo (çok mu aradın bu ismi mübarek?) güzel bir tanım ile çayı tarif etmiş, şimdiye kadarki gördüğüm en güzel tanım olduğunu bilmeni isterim. üstüne ekleme yapayım: asosyali bile sosyalleştirip bir geveze meczup insana çevirir, mutluluk kaynağı dost meclislerinin vazgeçilmezidir.
Türkiyede çay yerine ot satılıyor. Asıl çay Ahmedi ceylon uk versiyonu. Adam yarım kilo çayı 25 tl’ye satıyor demek ki o çay değil hasadın kalıntıları. Çayı türkiye üretiyor bize tozunu satıyorlar mk.
Milli içeceğimiz. Bir zamanlar epey popüler olan kahvenin tahtını anormal derecede hızlı şekilde ele geçirmiştir. Özellikle ülkemizde üretilmeye başladıktan sonra.
kara yolu ile ulaştığı topraklarda adı chai veya türevi; deniz yoluyla ulaştığı topraklarda ise tee veya türevi şekillerde geçen; anayurdu yukarı birmanya, güneydoğu çin ve orta vietnam olan yapraklı, birkaç metre boya erişebilen bir ağaççık ve bu ağacın yapraklarının belli yöntemlerle suda harşlanmasıyla elde edilen, kendine özgü kırmızı renkli ve genelde sıcak olarak içilen içicek. *
anadolu topraklarında ise yolculuğu tüketiminin yaygınlığına nazaran yenidir denebilir. osmanlı döneminde çay üretimine ilişkin en eskiye dayanan veriler 1879 tarihli. hopa, artvin gibi lokasyonlarda toplam 25 bin ton çay üretildiğine ilişkin belgeler mevcut.
zamanın toplumunda moskov çayı olarak biliniyor zira çalışmak için rusyaya giden erkekler oradan çay fidanları getirip ekmeye başlıyorlar. bingo mevzu bahis çay bildiğimiz çin çayı. çin'e kadar gidemedikleri için gördüğü yerin adını vermiş adamlar. ilk yetiştirildiği bölge ise artvin. sonra alıp yürüyor tabi... ll. abdülhamit de baya önem veriyor bu arada çay üretimine.
cumhuriyetle birlikte modern çay tarımına giden yolu çayhaneler ile birlikte incelemek daha da keyifli.
konu hakkında okurum yazarım benim üzerime kaynak at diyenler için;
Ülkemizde yetiştiridğimiz çayın demlenme süresi , Çin ve uzakdoğudaki birçok ülkede yetiştirilenden uzun ve bu sürede sıcak tutulma ihtiyacı farklıdır.