şimdi herkes çay içiyor. çay kültürümüzde çok yeni aslında. memlekette çay tarımı başlayalı daha 100 yıl olmamış. ondan öncesi kahve var. günün ilk öğününün adı kahvealtı'ndan yuvarlanmış kahvaltı olmuş. buna rağmen kahve içinler amerikan özentisi yaftasını yiyor şu memlekete gireli on birkaç yıl olmuş kahve zinciri yüzünden. çay eskiden pek bilinmezmiş bile. anacağızımın ağzından aktarayım. "biz eskiden çay bilmezdik. misafir gelince kahve yapardık. uzun oturursa bi daha yapardık. " kahveyi unutuşumuz 1970'lerdeki ambargo döneminde yaşanan yoklukla ilintilidir. ama bir unuttuk pir unuttuk. çay başlığında kahve güzellemesi yapmak da bir tür hata oldu ama kahve için kallavi bir yazı projelenmekte.
söze nasıl gireceğinizi bilmediğiniz durumlarda hayatınızı kurtaracak bahanedir.
vakti zamanında büyük sanayi sitelerindeki dev işletmeleri, kobileri, bazen kamu kurumlarını bazen de tarlalarda çalışan çiftçileri ziyaret etmemizi gerektiren bir iş aldık. aylar sürecek bir işti; onlarca farklı iş kolu ve insanla muhatap olmamız gerekiyordu. İçe kapanık ve utangaç biri olduğumdan epey korkuyordum aslında. Ve fakat edindiğim ilk büyük deneyim şu oldu: Sana sunulan çayı iç! Biz Japon ya da çinli değiliz, ne alaka değil mi? Değilmiş! Çay, bu tanışık olmadığınız birbirinden oldukça farklı insanlarla iletişim kurmanız için anahtar rolü oynar. Çay içen insana "bizden" gözüyle bakarlar. Belki büyük işletmelerde kahve de aynı işlevi görürdü, bilmiyorum, fakat çay girdiğiniz her kapıda söze başlamanızı sağlayacak tek ortak araçtır. "ne içersiniz" diye sorulduğunda "çayınız varsa içerim valla" demeniz aradaki soğuk dağları eritir, iki taraf da gevşemeye başlar. Hele de küçük sanayi işletmelerinde ya da çiftliklerde sizin karşınızda gerim gerim gerilen insanları rahatlatmak istiyorsanız, onlardan bir bardak çay istemeniz yeterli olacaktır. O zamanlarda edindiğim alışkanlık hala devam eder. Geçen yıl bir göçebe roman çadırında (göçebe romanlara çok nadir rastlarsınız, neredeyse hiç kalmadılar artık ve içine kapalı topluluklardır, size her zaman mesafeli davranırlar) semaverde çay demlediklerini görüp usulca sokulmuş ve geceye kadar o çadırda misafir edilmiştim. Benim gibi keyifle çay içen birini hiç görmediklerini ve her zaman benim için çay demleyebileceklerini söyleyip kucaklayarak uğurladılar beni. içtenlikle, sıcak bir gülümsemeyle, karşınızda oturan insanlara göstereceğiniz saygıyla birleşirse bir bakdak çay her engeli aşabilir. Çay böyle bir şeydir işte...
Yangın yerinde dağıtıldığını gördükten sonra sayın cumhurbaşkanımızın hakkında yanlış bilgi sahibi olduğuna kanaat getirdiğim bitki. Şöyle ki;
"Çay, hararet alır." söylemindeki çay, o attığınız çay değil. Öyle olsa bile o insanların hararetini alacak tek bir şey var; onun da ne olduğunu iyi biliyorsunuz.
İçine çekildiği tüm tartışmaları, siyasetçi turnusolu olup zaman zaman sinir bozmasını falan bir kenara bırakırsak çay bence muhteşem bir içecektir.
İyi demlenmiş mis kokulu bir çayın verdiği keyfi çok az içecek verir. İçerisine konan Şeker, çayın güzel aromasını almanızı engeller ve içilen şeyi şerbetimsi bir şeye çevirir. Kaliteli bir çayın ne şekere ne de başka bir yardımcıya ihtiyacı yoktur. Süt mesela şeker gibi bambaşka bir boyut kazandırmaz çaya, biraz yumuşatır tadını, zaman zaman tercih edilebilir ancak çay dediğin bana göre sek içilir. Buzlu çay konusuna hiç girmiyorum bile zira kendisi çay falan değildir.
Çay ayrıca yoldaştır. Yolculukta, tek başımıza bir yerlerde otururken ya da zamanımız kısıtlıyken önce o gelir aklımıza. Sessizce eşlik eder bize biz istediğimiz müddetçe. Pratik, ucuz ve de zahmetsizdir.
Zaman zaman kahvenin gölgesinde bıraksak da, bence onun yeri hep başkadır.
Beyaz ve yeşil çay ise sağlık açısından çok faydalı olmalarına rağmen, içim olarak siyah çay keyfini vermezler. Onları sağlığa faydalı tüm içecekler gibi, başka bir kategoride ele almak gerekir.
İş bu girdi, yalnızca 5 yıldır çay seven ve demlediği mis gibi bergamotlu çayın kendisinde yarattığı hoş hislerle coşmuş bir petra tarafından yazılmıştır. Yani taraflıdır. Sıcak tüketiniz.
cumhurbaşkanımız tarafından, ülkenin tüm sorunlarının çözümü olduğu keşfedilmiş bitkidir. eğer sorun tahmin edilenden çok daha büyük olursa yanında kek de verilir
Cismani olarak verdiği lezzet, doygunluktan ziyade taşıdığı manevi anlam önem taşır bu topraklarda. Kahvenin aksine arası yalnızlıkla değil kalabalıkla iyidir. Öyle ki iki üç dost bir araya geldiklerinde dördüncüleri olan çay hemen yerini alır bardaklarda. İki insan tanış olup birbirlerini sevdiklerinde hemen birinin diğerine çay sözü verdiğine çok defa şahit olmuşsunuzdur. Artık yeni birine çay borcu vardır söz verenin. Aslında o söz basit bir içecek sözü değil, vefa sözü muhabbet sözüdür.
Bir bardak kadar küçük olmasına karşın zaman zaman koca bir derya kadar derin olan bu çay, pek çok güzel sözün de baş kahramanı haline gelmiştir.
Bir gün çay içelim seninle. Çaylar benden, manzara senden olsun. (Orhan kemal)
Sana verebileceğim çok şey yok aslında. Çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen. (Aşık veysel)
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan, dakika düşelim senelik paydan. (Necip FazıI Kısakürek)
Basit yaşayacaksın basit, sanki bir gün yaşamın sona erecekmiş gibi basit, çay, simit ve peynirIe. (YaIçın Ergi)
Her güIümseyişinde tüm üIkeye çay ısmarIayayım, seninIeyken bir yudum çay zenginIeştiriImiş uranyum gibi enerji veriyor bana. (Murat Menteş)
Duvarı nem insanı gam yıkar sözünü söyleyen atalarımıza cevap, adı bilinmeyen bir çay sevdalısından geliyor; "Neyse ki çayın demi var, hayatın gamına inat."
1.
bülbüllerin, kızaran çileklerin sesi
bana doğru uzanmış elindeki
açık sabah çayı
kışkırtılan gönenç
suçlu gibi yaşamaya alıştık biz oysa
onu nereye nereye saklamalı
yıllarca sımsıkı kapattığı kapattığımız
ruhlarımız -ilk mi- birbirine değdi
düzleşe düzleşe yitti deniz
düşteydik, teknelerin sesi balıkçılar olmasa
2.
dağlar eflâtun ve kara
gitgide yaklaşarak üstümüze geldi
yittik yitik ülkedeydik
değdik
kırlangıcın kanadıyla sessizliğe
reddettik
göğü, ağır bulutları, koyu
batıp gideni reddettik
akşam, yaşlı seslerinden geçerek komşuların
yoğurdun ve çileğin tadıyla
bizi derinine aldı
maalesef demlemeyi bilmediğimiz içecek. çok üzülüyorum.
ülkece çaya bu kadar düşkün ve de dünyanın önemli çay üreticilerinden olduğumuz halde, iyi çay demlemeyi de, sunmayı da bilmiyoruz. alt tarafı çay, ne kadar zor olabilir ki taze ve mis kokulu bir bardak çay sunmak! ama biz zaten her şeyi baştan savma ve kalitesiz yapmaya alışmışız, huyumuz bu. ödümüz kopuyor birazcık yaşam kalitemiz yükselir diye. yok, başaramayacağız biz.
Bitki yapraklarının(bazen kökünün veya aromasının) kaynatılması sureti ile yapılan içecek. Birçok çeşidi vardır. En çok tercih edilen türü Rize siyah çayı olmakla birlikte, dünya genelinde en çok çay tüketilen ülke de Türkiye'dir.
bi aralar sabah gelince ofiste çay içmek benim için resmen sorun olmuştu. elemanlar değişti de huzura erdim. yoksa gemileri yakmış, "artık evden kendi çayımı getiricem, sıcak su da var. yapar içerim mis gibi." demeye başlamıştım. iki çaycı; bi kız bi erkek, ikisi de atarlı ergen modunda dolaşıyolar. işinizi sevmiyosunuz anladık da bizim suçumuz nedir? sabah çay içmeyelim mi? bunu mu istiyosunuz? misal: gidip çay ocağından çayımı alıyorum sabah 8:15 itibariyle, sonra hanfendi taaaa 9'da ilk çayı dağıtırken dur bi de keyif çayı içelim diye çay bana diyorum. hatunun tepki "siz içmişsiniz ama, hiç içmeyenler var." hadiiii, buyur burdan yak! tamam var da ben kendim gittim aldım da içtim onu sen mi getirdin sanki a benim canım? gidip çay ocağından tekrar bi çay alınca içebiliyorum ama, neyin tribini yapıyosun sen bana içmişsin sen diye anlamadım ki.. bi de sanki sebil diye ceplerinden dağıtıyolar çayı, lütfediyolar.
raflarda satılan en güzel çaylardan biri çaykur'un tiryaki çayıdır. ancak bizim evde asla tek demlenmez bu çay. ne olursa olsun içine bir iki mama kaşığı seylan/kaçak çay ile iki şeker kaşığı tomurcuk çay atılır. bu karışıma alışıldığı zaman ise başka yerde çay içemez hale geliyor insan ister istemez.
yumulu avucunda bir korku:düşer para.. az ekmek,bir tutam çay, sonra küçük bir şişe yakacak ispirto şişede parmak kadar ve çok yaşlı bakkal,sabah,kenar mahalle.
annesinin herhalde bir gaz ocağında kaynatıvereceği.. ve katıksız ekmek.. içecek sevinerek okula yetişecek biraz çay soğuklarda.. ne kadar acı şu dünya
bir zamanı yeniler, bir gün o da bize benzer kalır uzaklarda o dertli anne. neden bazı şeyleri pek çabuk unuturuz çünkü o apartmanlar o evlerin yerinde.
evlilik programlarında, taliplerle ilk diyalog çay ile başlardı yakın zaman gündüz kuşağı tv programlarında. bundan dolayı adeta hayra uzanan bir köprü, sevenleri kavuşturan bir büyük, bir çöpçatan, bir iç ısıtan, bir aile kurucu olma vasfı da kazanmış anlamlı sıcak içecek.
hissediyorum sözlük, şu an bir köşede 3. kuşak bir çay evinde güzellemesi yapılıyor bu içeceğin...
kara yolu ile ulaştığı topraklarda adı chai veya türevi; deniz yoluyla ulaştığı topraklarda ise tee veya türevi şekillerde geçen; anayurdu yukarı birmanya, güneydoğu çin ve orta vietnam olan yapraklı, birkaç metre boya erişebilen bir ağaççık ve bu ağacın yapraklarının belli yöntemlerle suda harşlanmasıyla elde edilen, kendine özgü kırmızı renkli ve genelde sıcak olarak içilen içicek. *
anadolu topraklarında ise yolculuğu tüketiminin yaygınlığına nazaran yenidir denebilir. osmanlı döneminde çay üretimine ilişkin en eskiye dayanan veriler 1879 tarihli. hopa, artvin gibi lokasyonlarda toplam 25 bin ton çay üretildiğine ilişkin belgeler mevcut.
zamanın toplumunda moskov çayı olarak biliniyor zira çalışmak için rusyaya giden erkekler oradan çay fidanları getirip ekmeye başlıyorlar. bingo mevzu bahis çay bildiğimiz çin çayı. çin'e kadar gidemedikleri için gördüğü yerin adını vermiş adamlar. ilk yetiştirildiği bölge ise artvin. sonra alıp yürüyor tabi... ll. abdülhamit de baya önem veriyor bu arada çay üretimine.
cumhuriyetle birlikte modern çay tarımına giden yolu çayhaneler ile birlikte incelemek daha da keyifli.
konu hakkında okurum yazarım benim üzerime kaynak at diyenler için;
bütün devlet dairelerini döndüren içecek. hastanedeki doktorun, adliyedeki savcının, vergi dairesindeki memurun elinden çayını alın bakalım, iş yapabiliyorlar mı. parayla maaşla değil, yemin ederim çayla çalışıyor bütün 657'liler.
Çeşitli bitkilerin yaprakların, gövdelerin, kabuklarının kaynatılmasıyla ortaya çıkmıştır. İlk olarak M.Ö. 59'da Çin'de yapıldı, ancak muhtemelen daha erken ortaya çıktı. Çayları birçok kritere göre sınıflara ayırmak münkün olmakla beraber; üç temel çay çeşidi vardır. Bunlar, siyah çay, yeşil çay ve beyaz çaydır. Bitki çayı" terimi meyve ve bitkilerin işlenmesi ile elde edilen içecekleri kapsar. Kuşburnu gibi bitki çaylarında gerçekte çay yaprakları yoktur. Bazı bitkilerin aromaları çaylara eklenerek meyve ve bitki aromalı çaylar elde edilmektedir.Çay; tein, kafein, teofilin ve antioksidanlar için doğal bir kaynaktır. İçinde bulunan mineraller nedeniyle kemik ve diş sağlığına faydalıdır. Ancak neredeyse hiç karbonhidrat, protein ve yağ içermez, Şeker ya da diğer katkılarla tatlandırılır.
Dünyada en önde gelen çay üretici ülkeleri şunlardır: Hindistan, Sri Lanka, Çin, Türkiye, Kenya, Endonezya, Malavi ve Vietnam
Birçok çayın çok farklı faydaları vardır bunlar; Yeşil çay:antioksidandır diş çürümesine ve diş eti hastalıklarına iyi geldiği ve diyet yapanların kullandığı çaydır. Papatya çayı:ağrı kesici görevi vardır. Uyku ve strese iyi geldiği söylenir. Rezene çayı:gaz problemleri, mide ağrıları, sindirim sistemi sıkıntılarına iyi gelir. Mısır püskülü çayı:idrar söktürücü özelliği vardır. Isırgan otu çayı:karaciğeri ve böbrekleri temizler Ada çayı:bronşit ve astım belirtilerini azaltmaya yardımcı olur. Biberiye çayı:kabızlığı iyi gelir bağışıklık ve kan dolaşımını güçlendirir.
işlenmiş bitki yapraklarının sıcak ya da kaynar suya atılması ve demlenmesiyle hazırlanan aromalı bir içecek. üç temel çeşidi vardır; siyah, yeşil ve beyaz. çeşitli bitki ve meyvelerle karıştırılarak da hazırlanabilir. türkiye'de çay bitkisi doğu karadeniz bölgesi'nde yoğun olarak yetişmektedir. kimileri sabahları bundan bi bardak içmeden kendilerine gelemediklerini söylerler.