bünyesindeki bazı şirketlerin türkiye'deki dolar kurundan şikayetçi olduğu ve bazı şirketlerinin (japon şirketi deyince aklımıza hep toyota, honda, sony geliyor biliyorum.* ama türkiye'de iş yapan sayısız japon şirketi var. bu şirketler de bu sayısız şirketlerden bazıları. yani öyle çok büyük firmaların çekilmesi gibi bir durum gelmesin aklınıza.) türkiye pazarından çekilmesinin muhtemel olduğu ülke.
yanlış anlaşılmasın, yüksek bulmuyorlar. olması gerekenden düşük buluyorlarmış.
kültür üretimi konusunda 2010'lardan sonra düşüşe geçmiş olan ülke.
bunda muhtemelen artık japonların bile japonya'da durmak istememesi epey etkili olsa gerek. dışarıdan çok göstermese de japonya, çin ve kore oldukça arkaik bir toplum yapısına sahip. türkiye bile bazı konularda japonya'dan fersah fersah ileride (en azından gazeteciliğin ayıp bir şey olduğunu düşünen çok yok ülkede).
yapay zeka falan da beklenen ivmeyi sağlayamadı gibi. aslında yapay zeka üzerinden çalışan sanal yayıncılar oldukça iyi bir teknoloji. ama bunlar da şirket bünyesinde oldukları için (o kadar masrafı kimse bireysel olarak karşılayamaz) insanların ilgisini çok çekmedi gibi. mesela hatsune miku'ya ben bile şarkı söyletiyordum. ama yapay zekalı bir yayıncı botunu hazırlasam bile, devam ettirecek kadar güçlü bilgisayara sahip olamam.
animeler de dünya üzerinde eski popülariteye sahip değil. zaten en popüler olduğu dönem 1980-2000 arası dönemdi. eskisi gibi sadece meraklılarının bilebileceği animeler* pek yok artık
finans çevrelerinde ilerleyen günlerde, merkez bankası'nın daha fazla enflasyonist tutuma gireceği konuşulan ülke.
shinzo abe'nin japonları enflasyonla tanıştırması japon orta sınıfı tarafından pek hoş karşılanmamıştı. buna rağmen adam adeta oranın rte'si olup seçilmelere doyamadı. en sonunda yolsuzlukları ortaya çıktı da geri adım atmak zorunda kaldı. yoksa hala başbakandı adam (öldürülmeseydi tabii).
tabii sıradan vatandaş için sıkıntılı bir sürecin başlangıcı olsa da, yıllardır enflasyonsuz kalan japonya ekonomisi için olumlu olsa gerek. yoksa merkez bankası başkanı çıkıp da "artık japonya'da kolay para dönemi bitti" demez.
ne acayip şu enflasyon. kimileri yıllardır hasret, kimileri kurtulmaya çalışıyor.
uzak doğu ülkelerini tanımaya başladıkça bazen "lan acaba hiç bulaşmasam daha mı iyiydi?" diye soruyorum kendime bazen. çünkü dışarıdan görünen ile içerideki çok farklı.
belki bu şeriatçılık sadece japonya ile de sınırlı olmayabilir. diğer ülkeleri çok iyi tanımıyorum. ama bu ülkede şinto geleneklerini yerine getirmeniz, adeta toplum baskısı üzerinden oluyor. mesela çeşitli festivallere, ritüellere katılmamanız dışlanmanıza sebep oluyor. bunu da doğrudan sizi "ne demek tapınağa gelmiyorsun?!" şeklinde değil de, "aaa çok üzüldüm x ritüelini yapmamana. oysa ki kültürümüzün önemli bir yapıtaşıdır." şeklinde kibarca suçlayarak yapıyorlar.
mesela bir katolik kadınla tanışmıştım internet üzerinden. katolik olduğu için bir yandan kızının tapınakta 20 yaş törenine gitmesini istemiyordu. ama kızının da toplumdan dışlanmaması için mecburen bu törene gönderdiğini söylemişti bana.
tamam soft power konusunda inanılmaz bir ülke. özellikle sahne sanatları, sinema ve animasyon filmleri konusunda kimse ellerine su dökemez. ama işin bir de bu boyutu var. japonya endüstri ülkesi olmasına rağmen bir abd veya almanya değil, olması da zor. aynı şeyi belki çin için de söyleyebiliriz.
son zamanlarda her hafta en az bir cinayetin işlendiği ülke. ne zaman youtube'u açsam hep boğaz kesme haberleri ile karşılaşıyorum.
bireysel silahlanma/#265679 girdimde de yazmıştım. bu ülkede ateşli silah olmadığı için bu tarz bıçakla kafa kesme olayları çok yaygın cinayetlerde. bıçakla öldüremeyen de kurbanını çekiç, taş gibi şeyler vasıtasıyla eziyor.
ciddi anlamda ateşli silah kullanmaktan daha canice şeyler bence bunlar. bir insanı silahla vurmak, canilik skalasında biraz daha masum kalıyor kafayı taşla ezmeye falan göre...
genellikle anime izleyen kimselerin gördükleri karşısında şok olup bir havasını solumak istediği ülke. ardından uçak biletlerinin fiyatlarından dolayı hızlıca vazgeçilir
japonya'da iş çıkışında içki içmek bir gelenek. hatta bazen patronlar/şefler/müdürler astlarını içmeye götürür. bu da haliyle virüs yayılımını kolaylaştırıyor elbette.
otomotiv sektöründe dünyanın en güçlü ve en başarılı ülkesidir. en kaliteli araçlar bu ülkeden çıkmakla birlikte, müşteri memnuniyet oranı en yüksek olan firmalara da ev sahipliği yapmaktadır.
20 mart 2021'de japonya saati ile 18:09'da, doğusunda 6.9 büyüklüğünde deprem yaşanmış ülke. akşam saat 21:00'da da miyagi eyaletinde 7 kişi yaralı olarak hastaneye kaldırılmış.
2011'deki tohoku depreminden bu yana japonya'da deprem sayılarının artması, japonları korkutuyormuş.
yakın zamanda okullarında uyguladıkları kılık kıyafet yönetmeliğinden haberdar olunca koca bir hassiktir çekmeme sebep olmuş ülke. öğrenciler eğer saçları koyu (bildiğin kömür karası) değilse, bunun doğal saç renkleri olduğuna dair doktor raporunu okul yönetimine sunmazlarsa saçlarını siyaha boyamaya zorlanıyormuş.
dünyada en fazla michelin yıldızı'na sahip restoran bulunan 5 şehrin 3'ünün yer aldığı ülke. sırasıyla tokyo'da 226, kyoto'da 108 ve osaka'da 98 adet bu derecelendirmeye sahip restoran bulunmakta.
1 ocak 1919 tarihli teishin shou (eski iletişim bakanlığı) verilerine göre, o dönemde 145 adet tersanesi bulunan ve maksimum verimde yıllık 1.700.000 ton gemi üreten ülke.
1944 mali yılında ise, askeri gemiler haricinde 1.582.000 ton ticari gemi üretmiş.
ikinci dünya savaşı ertesinde ise, 1948-1949 arası sadece 96.200 ton ticari gemi üretmiş.
bu aralar emeklilerin japonya'nın uzak adalarına (ritou ) taşınması şeklinde bir modaya saip olan ülke. gerçi sadece emekliler değil sanırım, bazı insanlar da uzak adalara yerleşiyormuş.
sanırım ana adaların daha fazla nüfusu kaldıramayacak durumda olması buna sebep oluyor. gerçi bizim türkler "orman ne ya, tarla ne ya, ev lazım" diyerek japonları çok rahat honshu adasına sığdırır.* japonlar azıcık inşaat öğrensin türklerden.
şu ara çin'den virüs sebebiyle kaçan mültecileri ağırlayan ülke. nasıl bir yöntem izliyorlar tam bilmiyorum ama virüs yüzünden mülteci olmak da epey ilginç geldi bana.
ufak ufak ropörtajlara baktım da adamlar çok neşeli. hepsi "şu an japonya'da olduğumuz için çok mutluyuz" falan diyor.
japonların nüfus zaten 100 milyon. en son fabrikatörler "japonya'da fabrika kuracak yer kalmadı" falan diyordu. şimdi bir de çinliler akın ederse çok ilginç şeyler olacak gibi.
çocuklar arasında okula gitmeme modası yayılıyormuş. sert disiplinden ve dayılanmalardan yılmışlar. ilk ve ortaokullarda yoklamada eksik çıkanlar rekor seviyeye çıkmış.
sayılar hala nüfusa göre ufak ama şu "herkes esiz kartanesi" dünyasından ufak etkilenmeler oluyor demek ki.
Daha iyisini nasıl yaparım? Felsefesinin sahibi insanları ülkesi. Her üretilen, gelişen üründen sonra daha iyisini nasıl yaparım diye kafa yoran insanların ülkesi. Bu gelişim vizyonuyla da dünyanın en teknolojik ülkesi. Aynı zamanda meslek hayatımda uygulamaya çalıştığım felsefe, çocuklarıma da anlatmak için çaba harcadığım felsefe.
teknolojinin ve gelişmiş bir ülke olmanın her zaman mükemmel bir toplum yaratmayacağının kanıtı olan bir ülke.
bazı hukuk, hak ve hürriyetler konularında afrika ülkeleriyle aynı klasmanda olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım açıkçası. eminim ki bunu bilmeyen yüzlerce insan vardır.
tecavüz ve taciz konularında da epey kötü şöhretli bir ülke esasında ama pek dillendirilmiyor. çünkü bu tecavüz vakalarının kurbanlarının çoğu japonya'ya göçmen olarak giden diğer doğu asya ülkelerinden gelen işçiler. haliyle hem japon olmamaları hem de işçisiz kalmamak adına üç maymun oynanıyor bu konularda.
ayrıca gazetelerinin çoğu yandaş basındır. arada 1-2 muhalif çıkış yaşanır toplumun gazını almak adına, ondan sonra unutulur. mesela shinzo abe'nin 1-2 sene önce yaptığı yolsuzluklar ve ihaleye fesat karıştırma eylemleri "müsteşar belgelerde yazım hatası yapmış eheheh" denilerek geçiştirildi. ama öncesinde basın epey yaygara koparmıştı. gazetelerde çarşaf çarşaf yolsuzluk rakamları yayınlanıyordu. "hepsi mi yazım hatasıydı bunların?" diye sorası geliyor insanın.
ama bu ülkenin dilini çok seviyorum işte ben. japonya'yı sevmemin tek sebebi bu adamların dili ve ortaya çıkarttığı kültür ürünleri. yoksa türkiye'den hallice bir ülke.
Zengin bir tarihe ve sıkı bir geleneğe sahip olan, emperyalizmin kol gezdiği ülke. Yüzlerce olumlu özelliğinden bahsedilebilir, dünyanın en mazlum ülkesi sıfatı da yakıştırılabilir ama yaptığı zulümleri görmezden gelmek de tarihin kimileri için ne denli yanlı çalıştığını kanıtlar nitelikte. Birinci dünya savaşında japon olmayanlara yönelik yapılan en berbat işkenceleri, soykırımları gerçekleştiren ülkedir. Batı, batıda insan hakları ve demokrasiden bahsederken doğuda ise komünist oldukları gerekçesiyle komünist ülke insanlarının ölümünü ve sayısını insanlık suçu olarak görmeyip japon imparatorluğunun tüm vahşetine göz yummuştur. Yirmi milyondan fazla çinli ve okyanus ülkelerinde yaşayan halklardan on milyondan fazla insanı katletmişlerdir. Ss almanlarının savaş esnasında yaptığı katliamın daha korkuncunu imparatorluk japonya’sının bilim adamları ve askerleri yapmıştır.
unit 731 çalışmaları: www.wikizero.com/... bunun dışında işgal yıllarında halka nasıl davrandıklarını yazan yığınla bilgi mevcut.
meiji dönemi'nde tren yolu ihalesini britanya kaptığı için trafiğin soldan aktığı ülke.
böylece eski ingiltere sömürgesi olmayıp da trafiğin soldan aktığı tek ülke japonya olmuş.
abd işgali sırasında, amerikalılar okinawa'dan başlayarak trafiğin yönünü sağa almışlar ama japonya üzerinden abd kontrolü kalkınca japonlar tekrar sola geçmiş.
bu sebeple japonya'da bazı eski arabaların direksiyonu sağda bazıları soldadır. zira onlar da karar verememiş "şimdi biz sağdan mı gideceğiz soldan mı?" diye.