ırkçılığın gayet derinde ve sağlam olduğu ülke. göçmenlere karşı tavırları serttir. japonca'dan başka dil bilmeyen 3. kuşak kore kökenlileri bile japon saymazlar. sülalesi japon olmayan kişi "yabancı"dır. bitti.
ha ellerine odun alıp dövmüyorlar ama samimiyet seviyesini sınırlıyor, bir noktadan sonra kaynaşmıyorlar. iş hayatında aşağıda tutuyorlar. bu konuda avrupa'dan şikeyet eden Japonya'da çalışsın. (zaten kolay kolay çalışamaz, dedim ya göç sevmiyor adamlar.)
kadının hayattaki yeri konusunda gelişmiş ülkelerin en geri kalmışı japonya sanırım. kadın yönetici son derece az, kadın çalışanlar söz hakkı bulamıyor, yükselemiyor. cinsiyet eşitliğinde dünyada 111. sırayla çin'in, uganda'nın, bangladeş'in altındalar.
tutucu bir ülkedir vesselam. sosyal çirkinlikleri de belirgindir.
Zengin bir tarihe ve sıkı bir geleneğe sahip olan, emperyalizmin kol gezdiği ülke. Yüzlerce olumlu özelliğinden bahsedilebilir, dünyanın en mazlum ülkesi sıfatı da yakıştırılabilir ama yaptığı zulümleri görmezden gelmek de tarihin kimileri için ne denli yanlı çalıştığını kanıtlar nitelikte. Birinci dünya savaşında japon olmayanlara yönelik yapılan en berbat işkenceleri, soykırımları gerçekleştiren ülkedir. Batı, batıda insan hakları ve demokrasiden bahsederken doğuda ise komünist oldukları gerekçesiyle komünist ülke insanlarının ölümünü ve sayısını insanlık suçu olarak görmeyip japon imparatorluğunun tüm vahşetine göz yummuştur. Yirmi milyondan fazla çinli ve okyanus ülkelerinde yaşayan halklardan on milyondan fazla insanı katletmişlerdir. Ss almanlarının savaş esnasında yaptığı katliamın daha korkuncunu imparatorluk japonya’sının bilim adamları ve askerleri yapmıştır.
unit 731 çalışmaları: www.wikizero.com/... bunun dışında işgal yıllarında halka nasıl davrandıklarını yazan yığınla bilgi mevcut.
teknolojinin ve gelişmiş bir ülke olmanın her zaman mükemmel bir toplum yaratmayacağının kanıtı olan bir ülke.
bazı hukuk, hak ve hürriyetler konularında afrika ülkeleriyle aynı klasmanda olduğunu öğrendiğimde çok şaşırmıştım açıkçası. eminim ki bunu bilmeyen yüzlerce insan vardır.
tecavüz ve taciz konularında da epey kötü şöhretli bir ülke esasında ama pek dillendirilmiyor. çünkü bu tecavüz vakalarının kurbanlarının çoğu japonya'ya göçmen olarak giden diğer doğu asya ülkelerinden gelen işçiler. haliyle hem japon olmamaları hem de işçisiz kalmamak adına üç maymun oynanıyor bu konularda.
ayrıca gazetelerinin çoğu yandaş basındır. arada 1-2 muhalif çıkış yaşanır toplumun gazını almak adına, ondan sonra unutulur. mesela shinzo abe'nin 1-2 sene önce yaptığı yolsuzluklar ve ihaleye fesat karıştırma eylemleri "müsteşar belgelerde yazım hatası yapmış eheheh" denilerek geçiştirildi. ama öncesinde basın epey yaygara koparmıştı. gazetelerde çarşaf çarşaf yolsuzluk rakamları yayınlanıyordu. "hepsi mi yazım hatasıydı bunların?" diye sorası geliyor insanın.
ama bu ülkenin dilini çok seviyorum işte ben. japonya'yı sevmemin tek sebebi bu adamların dili ve ortaya çıkarttığı kültür ürünleri. yoksa türkiye'den hallice bir ülke.
yakın zamanda okullarında uyguladıkları kılık kıyafet yönetmeliğinden haberdar olunca koca bir hassiktir çekmeme sebep olmuş ülke. öğrenciler eğer saçları koyu (bildiğin kömür karası) değilse, bunun doğal saç renkleri olduğuna dair doktor raporunu okul yönetimine sunmazlarsa saçlarını siyaha boyamaya zorlanıyormuş.
hilafet kaldırıldıktan sonra islam ülkelerine temsilciler yollayarak hilafeti kendi üzerine almaya çalışan ülkedir.
bu sebeple tokyo camii inşa edilmiştir imparatorun emri üzerine çeşitli şirketler tarafından.
böyle bir işe kalkışmalarının sebebi islam ülkelerinin nüfus gücü.
tabii o zamanlar müslümanları sömürmek ingiltere'nin tekelinde olduğu için islam coğrafyası'nda pek diplomatik zafer kazanamamışlardır japonlar.
not: japonya müslüman bir ülke değil biliyorum ama sömürünün dini, imanı, dili, rengi, ırkı olmuyor malesef. ingiltere çok mu müslümandı sanki araplara özgürlük vaadinde bulunurken?
hani siz kediyi seversiniz, kedinin hoşuna gider, böyle sırnaşır falan; ama hiç beklenmedik bir anda kedi size saldırır ya, öyle insanların ülkesi işte.
mesela yarına aichi eyaleti ile ilgili bir sunum hazırladım. adamlar koca eyaletin ismini bir şiirden yola çıkarak koymuşlar. aynı şekilde okinawa eyaleti'ne bağlı şehirlerden birisi de kadına benzetilmiş bir şair tarafından. o gün bugündür o şehre gidenler şehir sanki onları şefkatle kucaklıyormuş gibi hissetmeye çalışırlar.
işte bu kadar inceliğin yanında da en ufak hatanızda "ölüp gider misin lütfen?" diyebilecek insanlar yaşıyor. bu arada "ölüp gider misin lütfen?" cümlesindeki ölmek de mecazi değil, adamın elinde olsa hata yaptın diye seni öldürecek.
ama buna rağmen hata yaptınız diyelim ve patronunuzu (veya üstünüzü artık her neyse) çok kızdırdınız diyelim. adam sizi haşlarken adama inceden laf sokarsanız (ama epey inceden olacak) adamların da hoşuna gidiyor.
şizofren olmamak elde değil japon olmayan biri için. cidden ömür törpüsü. japonların neden iş çıkışı içmeye gittiğini bazen iyi anlıyorum. ayık kafayla çekmek çok zor o ülkeyi...
kendi halkına yapamadığı zulmü yabancı işçilere yapan işverenlere sahip ülke.
ülkede yabancı işçi olarak çalışmaya başladığınızda sizi "stajyer işçi" olarak kayda geçiriyorlar ve ne hikmetse staj süreniz bir türlü bitmiyor. ayrılmak istediğinizde ise "daha stajın bitmedi, gönderemem" deyip ucuza çalıştırmaya devam ediyorlar.
uzay programları için 100 milyar yen (9.5 milyar dolar civarı) risk yatırımı yapmış olan ülke. hükümet bu parayı 5 yıl için jaxa'ya (nasa'nın japon versiyonu) yatırmış. yani 5 yıl sonra jaxa "para bitti" derse bir daha yatırım yapılacak.
eviniz için tapu almanız gerekmeyen bir tuhaf ülke.
eğer sahipsiz bir arazi bulduysanız ev yapabiliyorsunuz -ki öyle bir şeyi günümüzde bulmak bir türkün abd vatandaşı olduktan 3 yıl sonra abd başkanı seçilme olasılığıyla eş değer neredeyse- sonra canınız ne zaman isterse o zaman kayıt ettiriyorsunuz. üstelik belediye de yıkamıyor evinizi.
şu an japonya'nın uğraştığı sorunlardan birisi de bu. çünkü araziler yavaş yavaş tükeniyor ve bu sebeple bazı eski evleri yıkmaya uğraşıyorlar ama evlerin sahibi çıkmadığı için de yıkamıyorlar. ondan sonra yolun ortasında kalan ev gibi tuhaf manzaralar ortaya çıkabiliyor.
fabrika sahipleri yeni fabrikalar açmak için bu arazi sorunun çözülmesi için devlete epey baskı yapıyor şu aralar. büyük ihtimalle çok yakında ev tapusu yasal zorunluluk olacak.
sömürgecilerle çok büyük sorunlar yaşadığı için bir dönem hristiyanlığı yasaklamış ülke.
nedense batı kaynaklarında hep "japonya'nın inançlarına hristiyanlık uymuyordu, bu sebeple hristiyanlık japonya'da yasaklandı" tarzında cümleler geçse de durum aslında çok farklıymış.
sömürgeci güçler, hristiyanlığı yayıyoruz adına japonya'dan gemilerle insan kaçırmaktaymış. haliyle durumu öğrenen tokugawa ieyasu batılılara yazdığı mektupta kaçırılan hristiyan japonları geri almak için portekizliler ve ispanyollara para teklif eder ama tokugawa ieyasu'nun bu isteği reddedilir. haliyle tokugawa ieyasu daha fazla japon köle olmaması için hristiyanlığı japonya genelinde yasaklar.
açıkçası bir hristiyan olarak ben de eskiden çok kızıyordum japonların bu hareketine ama tokugawa'nın mektuplarını okuduktan sonra gerçeğin çok farklı olduğunu anladım.
ne yazık ki tarih dünyanın her yerinde yanlı anlatılıyor...
bazı istisnalar dışında teknoloji üretmeyen ama teknoloji geliştirmeyi çok iyi bilen insanların ülkesi.
japon tarihine baktığınızda çok az mucit olduğunu görürsünüz. ama teknolojiyi onlara verdiğinizde o teknolojiyi daha da geliştirip size verirler. bu sebeple japonya'da taklit ürün çok fazladır. ayrıca yaptıkları taklit, orijinalinden çok daha güzel oluyor genelde. %100 replika olmuyor.
mesela bazı kopya gitarlar var, gitarın orijinalinden bile iyi ses veriyor.
aynı şekilde adamların silah teknolojisi de hep taklit etmek üzerine kurulu. mesela ikinci dünya savaşı'nda kullanılan nambu tüfekleri, mosin-nagant ile mauser'in gayrımeşru çocuğundan başka bir şey değildir. aynı şekilde nambu tabancaları da alman tabancalarının "az değiştirek de telif yemiyek" tadında yeniden yorumlanışıdır. yoksa tekoloji luger teknolojisi.
tam hatırlamıyorum ama galiba portekiz gemilerini de taklit edip portekizlilerden daha iyi gemi yapmışlardı. hatta bir ara bazı avrupa ülkeleri de okyanus filolarını japonya'da yaptırmış şeklinde bir şey okumuştum.
konu hakkında daha detaylı bilgiye masakazu yamazaki'nin Individualism and the Japanese: an alternative approach to cultural comparison isimli kitabından ulaşılabilir.
kağıt üretimini çok ucuza getirdikleri için eskiden bu konuda avrupa'nın hep önünde olmuş olan ülke. günümüzde de durum çok farklı değil.
mesela 18. yüzyılda o kadar çok ihtiyaç fazlası kitap basılmış ki, artık japonlar bazı kitapları ambalaj kağıdı olarak kullanmaya başlamışlar. o dönemlerde de japonlarla tek ticaret yapabilen ülke hollanda olduğu için ve orada da kağıt acayip değerli olduğu için hem ambalaj kağıtlarını atmamışlar hem de ihtiyaç fazlası kitapların büyük bölümünü hollanda'ya götürmüşlerdir.
bu sebeple ne zaman japonya'da tarihi belgelerin yok olmasına sebep olacak bir felaket olsa, hollanda'ya gidip oradaki kopyaları alırlarmış.
kağıt üretiminin bu kadar fazla olması kültürü de etkilemiş elbette. origami'nin japonya'dan çıkma sebebi tamamen bu kağıt bolluğudur. çünkü bir turna kuşu yapmanız için bile belki 1000'lerce kağıt üzerinde pratik yapmanız gerekir. türkiye'de deneyin bakalım neler oluyor.*
bir de japonların pencere ve kapı gibi ev bölümlerinde kağıt kullanması da bu sebepten. hem şık duruyor, hem de fazla kağıtlar değerlendiriliyor. ayrıca bu kağıt kapıların üzerlerine şiir de yazılıyor bazı evlerde. haliyle tam bir artistlik söz konusu.
kağıt kapıların üzerlerinde genelde hyakunin isshu şiirleri bulunurmuş.
20 mart 2021'de japonya saati ile 18:09'da, doğusunda 6.9 büyüklüğünde deprem yaşanmış ülke. akşam saat 21:00'da da miyagi eyaletinde 7 kişi yaralı olarak hastaneye kaldırılmış.
2011'deki tohoku depreminden bu yana japonya'da deprem sayılarının artması, japonları korkutuyormuş.
japonya'da iş çıkışında içki içmek bir gelenek. hatta bazen patronlar/şefler/müdürler astlarını içmeye götürür. bu da haliyle virüs yayılımını kolaylaştırıyor elbette.
legal ya da illegal yoldan bir gün gidip görmek belki de kalıcı olarak yerleşmek istediğim ülkelerden biri. japon kültürü ve kadınlarına karşı ilgim var, derinlemesine bilgim var mı ? yok.
insanın başına ya meraktan ya *** demişler. *** doğrultusuna iş yapıp bir ülkeye gidilir mi ? tabi ki gidilmez, orası işin matrak tarafı ama kalıcı olmasa da dünya gözüyle ; hele japonya dedikleri ne ola ! deyip, japonya'yı gezip göreyim, bir japon hatunla sevişeyim istiyor deli gönül... gönül ferman dinlemez.
1933 yılında günümüzde uygur özerk bölgesi'nde yer alan topraklarda hilafeti tekrar kurmaya çalışmış olan ülke.
ii. abdülhamit'in torununu halife yapmaya çalışsalar da suudi arabistan'dan ötürü bu plan gerçekleşememiştir.
japonya'nın hilafeti kendi egemenliği altına çalışma çabaları daha sonra suudi arabistan'da devam etse de bölgedeki ingiliz egemenliğinin "canım sen hayırdır ya, hilafet falan?" diye duruma ayıkması sonucu japonya'nın hilafet rüyası sona ermiştir.