kuşaklarında judo’dan alınan kyu ve dan sistemini kullanır. aslında orijinalinde karatede üç kuşak bulunuyordu. beyaz, kahverengi ve siyah. ama 1935'te paris'te judo öğretmeye başlayan Mikinosuke Kawaishi, başarılarını temsil eden renkli seviyelerin batılı öğrencileri daha fazla teşvik edeceğini düşünmüş. çok kısa bir süre sonra japonya dışındaki karate hocaları da bu sistemi kullanmaya başlamış ve renkli kuşak sistemi doğmuş.
esasında siyah kuşak ustalaşmayı değil, bu sanattaki yeterliliği simgeler çünkü siyah kuşağı yolculuğun başlangıcı olarak görürler. kuşakların seviyeleri ve renkleri, stil, okul ve hatta ülkelere göre değişir ama genelde en yaygın kyu sıralamaları şöyledir:
beyaz kuşak: 10'uncu kyu: karate yolculuğunun başlangıcını simgeler. yeni başlayanlar zihinlerini ve vücutlarını kontrol etmeyi bilmedikleri için beyaz kuşak, doğalarının saflığını temsil eder.
sarı kuşak: ilk sınavdan geçtikten sonra alacağınız ilk kuşak. sabahleyin umut veren ilk güneş ışınını simgeler.
turuncu kuşak: öğrencinin becerileri hızla gelişmekte ve güçlenmektedir. tıpkı güneşin öğle saatlerinde daha da güçlenmesi gibi.
yeşil kuşak: öğrenci artık orta seviyeye geçmiştir. topraktan çıkıp, büyümeye başlayan filizin rengini temsil eder.
mavi kuşak: tıpkı büyürken gökyüzüne doğru uzanan fide gibi öğrenci kendini geliştirmeye devam eder. bu kuşak gökyüzünün mavisini simgeler.
kahverengi kuşak: 3, 2 ve 1'inci kyu'lar: hasada hazır tohumu simgeleyen bu kuşak, öğrencinin olgunlaşan becerilerini temsil eder. genelde üç aşaması vardır.
siyah kuşak: bir sonu temsil eder. güneş batmıştır ve ekin toplanmıştır. ama aynı zamanda siyah kuşakla birlikte yepyeni bir yolculuk başlar.
siyah kuşaklara dan kuşağı da denir ve onlarca yıl çalışma gerektirecek 10 seviye içerir. seviyenize göre, siyah kuşağın üstünde renkli şeritler olur. en yüksek seviye 10’uncu dan’dır.
2020 olimpiyatlarına dahil edilmiş. (olimpik versiyonu elbette) böylece 40+ senelik mücadelesini kazandı.
yarışmAlar kumite ve kata üzerinden olacak. bu kadar okul, sistem varken kata seçmek zor, herkesi memnun etmeleri imkansız. baktım goju ryu kata okulları içinde var. eğer kabul edilirse, sanchin kata yarışmalarını, konuyla alakanız olmasa bile kaçırmayın.
öğrencinin geleneksel kareteye çocuk yaşta başlaması gerekir. yüzyılın başında okul müfredatına alınması için çaba harcanması bundandır. "eller biz mızrak gibi olmalı" diyor eleman, 20'sinden sonra zor.
hem ticari hem kültürel kaygılar nedeniyle, ergenliğinden sonra ilgi duymuş kitleyi kaybetmemek için, "her yaşa uygun" söylemi ve bu söylemi destekleyen eğitim teknikleri onyıllar içinde yayılmıştır.
olimpik karate ise sporun standartlaşması, organize olması, yayılması, desteklenmesi açısından büyük yarar sağlarken geleneksel tekniklerin büyük bölümünü budadı. buna "ruhunu kaybetti" diye itiraz etmeden önce, modern bir ana-babanın adı sanı belirsiz, hocasının yeterliliği söze dayanan, tekniklerinin bedene etkisi şüpheli bir "aktivite"yi mi yoksa resmi bir federasyona bağlı, tüm dünyada sınanmış, olimpik komiteden geçmiş bir sporu mu tercih edeceğini düşünün.
özellikle modern karateye getirilen "fazla teatral", "ben vurduğuma bakarım ağa, japoncası, selamı neymiş" eleştirilerini de direk kabullenmeyin. bazı insanlar bu tip atmosferik ögelerle daha iyi motive oluyorlar, salı akşamı işten sonra onca yolu gidip, eve gelip duş yapmaya daha az üşenecek dürtüyü bunlarla buluyorlar.
1920'lerde amerikan kÜltürü yayılırken, boksun japonya'da fazlaca popüler olmasının ardından şimdiki güdük formuna evrilmiştir.
karate aslında yer mücadelesi, güreş formları, yakalama, kitleme, sıkma, silah kullanımını da içeren tam anlamıyla bir karma dövüş sanatıdır. bütünlükçüdür. gel gör ki japon imparatoru ekonomik olarak sıkıntıdaki hakını eyleyecek bir spor ararken (bkz: fulbol fiesta festival) karate ile karşılaşmıştır. karate, judo ve benzerlerinden farklı olarak bolca yumruk ve tekme içeren,o sıralarda japonya'da hayranlık uyandıran boksun yerine geçebilecek bir japon değeridir. hatta gölge boksuna karşılık gelecek kataları bile vardır.
bu arayış, karatenin okinava'dan japonya'ya ve oradan dünyaya sadece kısmi olarak, yumruk ve tekmeden ibaret bir dövüş sanatı olarak çıkmasına neden olmuştur. karate'nin babası sayılan, birkaç haftalığına davet edildiği tokyo'da bir ömür geçirip ömrünü karatenin (budanmış formunun) yayılmasına adayan funakoşi, okinava ustaları tarafında az yerden yere vurulmamıştır. hatta gerçek manada da yerden yere vurmuşlar, sopalamışlar galiba.
japonca "boş el" anlamına gelen kelime ve bu isimle anılan dövüş sanatı.
esasında japonya'da değil de okinawa'daki ryukyu krallığı'nda bulunmuştur. tamam ryukyulular da japon ama japonya'ya katılması 19. yüzyılda oluyor.
shaolin kung-fu'dan esinlenilerek 14. yüzyılın sonlarında ortaya çıkartılmıştır.
çıkış sebebi ise japonya'daki bazı klanların okinawa'yı işgal etmesi ve ryukyu krallığı'na silah yasağı getirmesidir. buradaki muhafızlar bir şekilde suçlularla mücade etmek zorunda olduğundan da bir silaha ihtiyaçları olmuş ve sai ve karate'yi icat etmişlerdir.
karate'nin japonya'ya girmesi ise rus-japon savaşı'ndan (1905) sonra askeri eğitimlerle başlar ve tüm ülkede yaygınlaşması 1930'ları bulur.