Birilerine ulaşmaya çalışıp, haberlere bakmaktan, arkadaşlarımdan, dostlarımsan haber almaktan başka bir şeye beynimin basmamasına sebep olan deprem. Ben iyiyim ancak haber alamadıklarım içimde endişe yaratıyor, kafamı başka bir şeylere veremiyorum, hayatı normale döndüremiyorum...
Meksika'da 2020 yılında 7.4 büyüklüğünde bir deprem oldu. Bu depremin sonucu olarak sadece 10 insan öldü. Bakın Meksika diyorum. Kartellerin her gün onlarca insan öldürdüğü, insana çok değer verilmeyen bir ülkeden bahsediyorum.
Sadece izmir depreminde an için ölü sayısı 109.
Tek bir siyasetçi de şu soruyu sormuyor; Problem acaba bizde olabilir mi?
bugün 3. yıl dönümü olan afet. halen özkanlar ve civarında yıkılmayı bekleyen apartmanlar var, halen yıkılmış evlerinden kiraya çıkmış ama bunca zaman sonra bile yeni evlerine geçememiş olanlar var, halen ciğersiz müteahhitler daire başı 1,5 milyon liradan fazla para istediği için yeni evlerinin yapımı başlamamış olanlar var. var da var. tunç soyer de bugün 2024 mart'ında bazı dairelerin anahtar teslimini yapacaklarını müjdelemiş. ne biçim bi' sınavsa bu, afeti bi' yandan, beceriksiz bürokratı bi' yandan, oyla seçilmiş şov adamı bi' yandan dalga geçmeye devam ediyor.
bu depremin yaralarını şehirde hissetmiş olanların hiçbiri tam anlamıyla atlatamadı, ki sarabilsin. hele ki evinde hasar olmaya başladığında bunu oturduğu koltuktan kanlı canlı olarak görenler için durum daha da vahim. psikolojik destek noktasında bile yetersiz kalmış bir belediyeden yeni ev yapıp teslim etmesini beklemeyi "halk için hizmet" kısmına mı yormak lazım, yoksa zorunluluğa mı bağlamak lazım; ben bilmiyorum. 3 değil, 33 yıl sonra bile bu sorunlardan bahsedecek olmamız ise garanti gibi.
vefat eden 119 yurttaş da (bazı kaynaklara göre 117), depremin gerçekleştiği zaman olan 14:51 de, izmir'in hemen hemen tamamında hissedilenler de unutulmadı bu 3 yılda. travmalardan uzaklaşmak için onları yaratan ortamdan uzaklaşmak gerektiğini bile bile yaşıyoruz halâ burada.
edit: "3 yılda neler değişmedi?"'nin baya baya içeriden bir özetini okumak isterseniz, şu entry'ye de bakmanızı öneririm.
zina, içki ve şort giyen kızlar yüzünden olmayan depremdir.
Doğa olayıdır ve fay hatları ile ilgilidir.
çok geçmiş olsun güzel şehir ve güzel insanları bana hayatımda çok şey fark ettiren ve kazandıran izmir.
Görüntülere göre 7.0 civarında olduğunu tahmin ettiğim deprem.
Beklenen İstanbul depremindeki senaryoyu düşünemiyorum, neler olabileceğini kestirmek hiç de zor değil. Ürkütücü. Yaşanan her depremde direkt aklıma geliyor. Off ki, ne offf...
Sözlükteki İzmir’de yaşayan arkadaşlara geçmiş olsun. Umarım iyilerdir.
depremlere alışık olan İzmirlileri şoka uğratan depremdir.
yıllardır İzmir'de birçok depreme şahit olmuş ben, hayatımda ilk defa bir depremde "buraya kadarmış" dedim. bizi en çok rahatlatan şey, fazlaca ve küçük küçük sarsıntıların olmasından mütevellit, fayların yüklü miktarda enerji biriktirmiyor olmasıydı. buna inanırdık. yanıldık. buna rağmen daha fazla bina çöker diye düşünürdüm. yonetmeliklere uyunca binalar sağlam kalabiliyormuş demekki. müteahhitlerin ve adaylarının bilgisine.
koca şehirde 17 bina yıkılınca, arama kurtarma çalışmaları da inanılmaz koordineli ilerliyor. 500 bina yıkılmış olsaydı nolurdu, düşünmek bile istemiyorum.
T: Enkazların baş sorumlusunun devlet olduğunu düşündüğüm doğa olayı.
Devlet bu saçma sapan mütahhitlere ruhsat vermese. Yapı denetim kuruluşları işini düzgünce yerine getirse rüşvet yemese bu denli yıkım olmayacağını düşünüyorum. Bu büyüklükte bir depremin İstanbul'da yaşandığı senaryoyu bir düşünsenize. Her yer dümdüz olur daha depremin d si olmadan yeni bina diye adlandırdıkları binaların bir çoğunda sıva çatlaklarına rastlamak mümkün.
"Akşam olsa da bi' kendimi atsam" denilebilecek, temizliği, çamaşırı, çöpü, bulaşığı hiç bitmeyen ama onları bile özleyeceğin evleri/ocakları bir anda toza toprağa karıştıran, yerle bir eden...
Mutlulukla edilmiş tebessümlerin, Kahkahaların, hüzünlerin, zaman zaman kavgaların, bazen çığlıkların üzerine sindiği eşyaları, yıkandığı halde parfümü çıkmamış kıyafetleri, oyuncak bebekleri/arabaları paramparça eden...
Ve içimizdeki iki ayaklı can düşmanlarını bir an önce içinizden temizleyin diye uyarılarda bulunan ama toplum olarak akıllanmayacağız diye kafa tuttuklarımızdan sonuncusu.
bu coğrafyanın insanlarının eğitilemez olduğunu, kaosun, düzensizliğin, çekişme ruhunun içimize işlediğini, minik ayda’nın kurtarılışında bir kez daha gösteren doğa olayı, doğa felaketidir.
öncelikle canla başla enkaz altında çalışan tüm ekiplere minnet borcumuz olduğunu söylemek istiyorum. o şartlar altında yaşadıkları yorgunluk, moral bozukluğunun, saatlerce ellerinle enkaz kazımanın, cansız beden çıkartmanın psikolojilerini nasıl etkilediğini tahmin bile edemem. 91 saat sonra minik bir canı kurtarmış olmanın verdiği sevincin bir parçası olmak, hepsine moral aşılamıştır eminim. ama...
bu kadar hassas bir iş yaparken, adım attıkları her yerin son santimine kadar hesaplanması gerekirken, o küçük kızcağızın çıkarılışında yaşanan o itiş kakış nedir? kıyamet gürültü hengame almış başını gidiyor. yani tamam, bedava baklava dağıtımında insanların birbirini ezmesine alıştık ama bu nedir? sedyeyi sen tutacaksın, ben tutacağım kavgası yaşandı. itfaiye, afad, herkes birbirine girdi. biri arkadan ikinci sıradan uzanıyor sedyeye. ilk sıra zaten tıklım tıklım. ikişer yandan iki kişi tutsa, diğerleri de ambulansa giden yolu açsa çok daha kolay olur o iş. ama işte diyorum ya, psikolojiyi hayal bile edemiyorum.
ama durun, kaos bitmedi... ambulans hastaneye geldi. aynı itiş kakış burada yaşandı. ambulanstan sedye inecek ve hasta içeri götürülecek. bu sefer yaşanan hengameye medya mensupları eklendi. ekran başında izlerken kameraman ve muhabir kaosunu görmezsiniz* ama o görüntülerin arkasında feci bir itiş kakış yaşanır. sadece böyle felaketlerde değil, mecliste, basın toplantılarında her yerde aynı itiş kakışı görebilirsiniz. medyamız da öğrenemedi ki bir türlü. hepsi sakin sakin dursa biraz mesafede, herkes görüntüsünü alacak. hatta daha temiz, daha az sarsıntılı görüntü alacaklar. kameranın zoom denen bir özelliği var. ama hayır, kamerayla illa ki dibine girecekler insanların. mikrofonlar illa ki burnunun içine sokulacak.
ambulansın dibinde 10 tane kameraman, 10 tane muhabir, bir o kadar kurtarma ekibi, doktor, hemşire hasta bakıcı. saniyelerin bile fark edebileceği bir şartta, yol açın diye bağırıyorlar çünkü herkes bir elleyecek. ambulansın geleceği belli, özel güvenliğin var hastanede, eminim emniyet de polisler yollamıştır hastaneye. kordon altına alsana ambulans alanını. ama düzeni, kuralları sevmeyiz biz bu coğrafyada. böyle gelmiş, böyle gider bu iş...*
Az önce istanbul’da hissedilen yer hareketi. hissedilebilir ölçülerde olanlarının sayıları istanbul ve yakınlarında son zamanlarda artmıştır.
İzmir merkezli imiş, umarım kimseye bir şey olmamıştır.
twitter haber ajanslarına göre merkezinin izmir, aydın civarı olduğu ancak istanbul ve çevre illerinden de hissedilen az önce gerçekleşmiş doğa olayı. hisseden herkese geçmiş olsun.
önce izmir, sonra da tüm ege için gerçekten geçmiş olsun.
umuyorum can kaybı yoktur. fakat yıkılan binaların olduğu da gelen haberler arasında.
1999 gölcük depremini bizzat evde yaşamış ve atlatmış biri olarak yaşananları çok çok iyi anlıyorum.
allah herkese yardım etsin.
ilavaten: fabrika içersinde, ofisteyim ve hiç farketmedim ama yakın cıvarda hissedenler var. haberini aldık.
yer: kocaeli.
sakarya'da bulunmama rağmen burada bile hissedilen doğa olayı. tabii ben hissetmedim o sırada sandalyemde müzik eşliğinde uyuklamaktaydım ancak dışarıdan gelen seslerle birlikte bazı insanların sokağa çıktığını fark ettim. sonrasında kullanıcılarının her depremi sismik oturma organları sayesinde anında aktardığı platforma bakınca olayı doğruladım.
her neyse, sonuca gelecek olursak her depremdeki sonuç yine ortaya çıkıyor. deprem değil, tedbirsizlik öldürüyor. bugün izmir'de kimi binaların tamamen ayaktayken kimilerinin de komple yıkılması bunu bir kez daha kanıtlar nitelikte. umarım bu konuda ülkemizdeki sıkıntılar olabildiğince hızlı şekilde giderilir. depremden etkilenen herkese geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Beni paranoyak yapan deprem. Vücudumun içi mi titriyor yoksa sürekli artçı mı oluyor anlamadım. Tam dalmıştım az önce, sallanıyoruz lan dedim, ev arkadaşım yok oğlum bir şey dedi ama yeminle sallandığımı hissediyorum ara ara.
Kafayı yedim herhalde, vücut iç dengem mi şaştı naptı. Böyle hisseden var mı başka?
afad'a göre 6,6 büyüklüğünde, kandilli'ye göre ise 6,9 büyüklüğünde olan deprem...
koü araştırma görevlisi hamdullah livaoğlu; deprem anında kuşadası istasyonundan alınan sinyalleri işitilebilir hale getirmiş. depremin büyüklüğünü anlamak için dinlemek yeterli oluyor sanırım...
İzmir'in göbeğinde yeni ve çürük binalar bilmediğimiz birşey değildi. Şehir Manisa'ya taştı, son yıllarda nüfus ikiye üçe katlandı ama şehrin orta yerinde daha dün yapılan konutlar hala çarık çürük. 6.6 gibi bir sarsıntı onca ölümü yanında götürdü, yüzlerce de kazazede. Bu şehir Dünya'nın en depreme dayanıksız deprem şehri.
Mavibahçe dört yıllık AVM, eğer hala bunları konuşuyorsak gerçekten şansa yaşıyoruz.