bu başlık kişiye özel bir başlıktır
-
Yaşam çok tuhaf.
Bir an var bir an yok.
Gidilecek yollar var.
Gidilmemesi gerekenler…
İnsan ne tarafa yöneleceğini şaşırıyor bazen.
Çok sevdiğim insanlar var, kollarına koşmak istediğim.
Çok kızdığım insanlar var, yüzlerine bakıp ne kadar iğrenç olduklarını söylemek istediğim.
Yaşamak şu anda çok zor.
Hür ve özgürce değil zaten ya, çok zor.
Uyuyamıyorum…
İlaçlara başladık, uyuyayım diye.
Uyuyunca geçecek mi ?
Geçmiyor.
Çok kırgınım hala.
Geçmiyor.
İyiyim demek istiyorum, gerçekten iyiyim !
Kafamı toplayamıyorum.
Kendimi bulamıyorum.
Kayboldum…
Her yer her şey karanlık.
Kayıp oldum !
Sebepsizim, çaresizim, kararsızım, umutsuzum, yorgunum, ümitsizim…
İyi ki var mıyım sence sevgili sözlük ?
Keşke yok olsaydım… -
Çok da iyi değilim be sevgili sözlük……………. -
Biraz uyumaya başladım, günler sonra.
Ne kadar lüksmüş…
Uzun yol geldik, gelirken bi yerde mola verdiğimizde meyveli soda içtik.
Ne kadar lüksmüş…
Ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum.
Annem, babam, ablam, köpeğim, kedilerim hisseder de üzülür diye ağlayamıyorum günlerdir.
Çok dostumu kaybettim.
Çok insan kaybettim.
Herkes soruyor “yakın akrabadan kaybınız var mı?” İlla akraba mı olması gerekiyor canımızın yanması için.
Binlerce insan kaybettik.
Biz değil sadece hepimiz kaybettik.
Bu ülke binlerce insan kaybetti.
Hani bi Adem bi Havva vardı da oradan gelmiştik ?
Hani hepimiz kardeştik ?
Kaybın derecesi mi sorulur arkadaş ya !
Çok çok çok iyi insanlar da denk geldi bu süreçte gerçekten ama öyle tuhaf insanlar da denk geldi ki “ulan şu zamanda bile mi” dedim.
Kendi evimizden kurtarabildiğimiz erzakları önce tüketip kendi erzaklarını paylaşmayanı da gördüm.
Gelen yardım kolilerini beraber kaldığımız evde saklayanı da gördüm.
Hayvanlarımızdan dolayı bize bu süreci zindan edeni de gördüm.
Evet arkadaşlar bizim de her şeyimiz, mutlu bir yuvamız vardı gerçekten. 2 dakikada yok oldu her şey. Ve siz hala bundan akıllanmıyorsunuz ya. Ne diyim ki sizlere ? Canımız kalmadı, içimiz dışımız kalmadı, en ufak seste, ayak sallanmasında, kamyon geçmesinde kalbimiz çırpındı, anlayamazsınız. Anlamayacaksınız. Biliyorum. İnsan yaşamadan anlamıyormuş zaten hiçbir şeyi.
Kendimden çok aileme, hayvanlarımızı düşündüm tüm bu süreçte. Kaybı olan bi tek ben vardım aileden ama ağlayamadım. Sizin içinizde fırtınalar koparken ananız babanız üzülmesin diye sustuğunuz olmadı mı hiç ? Heh işte onun binlerce mislini düşünün. Her gece herkes uyusun da biraz ağlayayım dediniz mi hiç ? Heh işte öyle.
Kafanızı çevirdiğiniz her yerden çığlıkları duydunuz mu hiç ? Kendi ailenizi düşünmek zorunda kalıp o seslere cevap verememenin çaresizliğini yaşadınız mı hiç ? Cevap veremediğiniz sesler oldu mu ? Adım atmaya çekindiniz mi hiç hayatınızda ? Nefes almaktan utandınız mı ?
Olmasın kardeşim, asla başınıza gelmesin. Ayağınıza taş değmesin güzel kardeşim. Kimse bunları yaşamasın. Ama biz yaşadık.
Nasıl bir şey hiç öğrenmeyin gerçekten. Asla bilmeyin bunun acısını. Gözünüzü kapattığınızda o anları defalarca asla yaşamayın.
Bir de süreçte bu insanlara/bizlere/depremzedelere bok gibi davrananlar var biliyor musunuz ?
Devlete ödediğiniz vergilerin sonucu bekliyorsunuz diye sizi aşağılamaya çalışan insanlar var mesela devlet kurumlarında.
Hayvanlarınız var diye sizi koskocaman o evlere sığdıramayan insanlar var arkadaşlar. 15 saat yol yapmanıza sebep olanlar.
Sözde evlerini açıp 2 gün sonra apar topar göndermek isteyip bir de kedi/köpek tüyünü bahane ederek size hayvanlarınızın hiç bulunmadığı odaları bile temizletmek isteyenler var.
Gelen yardımları saklayan, çalan, sonra satarım diye stok yapan insanlar var.
Enkazdan biri çıkarılırken kılını kıpırdatmayıp tam çıkarılma anında video çeken insanlar var.
Eviniz oturulamayacak haldeyken, siz soğukta dışarıda donarken kendi evinde çay demleyip “ay biz de an önce kahvaltı yaptık” diyebilen insanlar var.
Bir sürü bahaneyle sizi evine istemeyen akrabalar var.
Bunların tam tersi çok vicdanlı, çok iyi niyetli insanlar da varmış gerçekten. Bunu da yazacağım bir gün ama öfkem, kırgınlığım, acım azaldıktan sonra yazacağım ancak.
Bazıları maalesef var bazıları iyi ki… -
Söyleyemek istediğim çok şey var aslında ama içimi tamamen dökmeye hazır değilim galiba henüz sevgili sözlük.
Tek bir konuda bir şeyler söylemek istiyorum, zaten uzaklaşmıştım ama tüm bu süreç beni insanlardan daha da uzaklaştırdı gerçekten.
O kocaman evlerinizin bir odasına hayvanlarımızı sığdıramayıp, onları dert edip bizi oradan oraya sürüklediniz ya bu süreçte…
Hayvanlarımızı bırakmadığımız için o bomboş evlerinize davet etmediniz ya bizi…
Günlerce bi arabanın içine kedilerimiz, köpeğimiz, kuşlarımız ve kaplumbağamızla biz sığdık da siz bize evinizi açmadınız ya…
O soğukta hayvanlar arabada kalsın siz gelin diye sözde iyi niyet gösterdiniz ya bize…
Hepinize yazıklar olsun.
Her birinize tek tek yazıklar olsun gerçekten.
ailemi böyle bir zamanda olduğumuz halimizle kabul edemediniz ya, kendi cehenneminizde çürüyün her biriniz !
Asla unutmayacağım bu süreçte olan hiçbir şeyi, asla.
Yazık…
Söylemek istediğim milyonlarca cümle var da, bir gün… -
çalışırken çok ciddi olduğumu çok az insan bilirdi.
sert demek doğru olur mu bilemiyorum ama biraz kapalı ve sert bir mizaca büründüğüm bir gerçek.
bu bir süredir yaşam tarzım olduğu için sanırım kendime de yansıdı.
uzun süredir görüşmediğim insanlara net cevaplar verince yanlış anlaşılıyorum.
aslında eskisi gibiyim ama herhalde artık çok ciddiyim.
kimseyi kırmak istemem sevgili sözlük.
ben de bazen kendimle konuşmuyorum.
kendimi kendimden saklıyorum.
umarım bu tuhaf yoğunluğu en kısa zamanda atlatırım^^ -
kendi kendine triplere girip ufak tefek intikamlar alan insanlar çok komik yahu.
minicik şeylerden içindeki birikmiş kini kusan o muazzam minik yaratıklar !
ne tarafından bakarsan bak çok sevimliler^^
istediğiniz kadar atın oklarınızı.
lütfen çekinmeyin.
menzil alanınızdan çıkalı o kadar uzun zaman oluyor ki...
sadece gülümsüyorum, var olamamış ruhlarınıza. -
hazır radyoyu dinlemeye gelmişken, kafamdaki birkaç şeyi de buraya yazayım dedim.
öncelikle hellooğğğğ^^
özlemişim.
neyse bu başka konu.
sırf birini çok seviyoruz diye onunla hep irtibat halinde olmak, onu hep yanında istemek, onu değil de kendimizi düşünerek bunları talep etmek, hatta o insanı arada bırakmak, zorlamak bana çok bencilce geliyor.
hatta bazen fazlasıyla karşıdakinin bize olan zaafını kullanmak gibi.
neden seviyoruz diye illa dizimizin dibinde olmalı ?
neden her aradığımızda ya da çağırdığımızda o telefonu açmalı ya da bize gelmeli ?
neden önce kendi yolunu bulmasını bekleyemiyoruz ?
neden onun müsait olduğunda bize geleceğinden emin olamadığımız birini seviyoruz ki o zaman ?
neden darlıyoruz !
hayır illa şöylesin, böylesin diyoruz.
hayır değilim dendiğinde bile neden ısrarcı davranıyoruz ?
bu gerçekten sevgi mi ?
yoksa bu sadece bencillik mi ?
biz birini sevdiğimiz zaman neden her salisesine bile el koymaya çalışıyoruz ?
gerçekten neden ?
birini sevmek neden onu olduğu gibi kabullenmek olamıyor hiçbir zaman ?
üzücü.
çok da yıpratıcı.
tüm sevdiklerimden özür dilerim eğer bir an bile böyle davrandıysam.
ve beni sevenlerden de özür dilerim asla sizin istediğiniz gibi birisi olamayacağım için. -
selam sevgili sayın sözlük,
yine bir miktar sitemimi iletmek için buradayım.
bazen bakıyorum da insanlara; zamanında saygı duyduğum, düşüncelerine önem verdiğim, mantıklı olduğunu düşündüğüm, hem benden büyük olduğu için hem de sohbetlerimize istinaden doğruyu görebilecek kapasitede olduğunu zannettiğim, makul yaklaşımlar sergileyeceğini düşündüğüm kişilerin bazı ucuz yalanlara inanıp çirkin oyunlara alet olduklarını görmek beni miktar üzüyor öncelikle. sonra zamanla tebessüm ettiriyor. zaman geçtikçe bu insanları ne kadar yanlış tanıdığımı fark edip gerçekte nasıl karakterlere(!) sahip olduklarını gördüğüm için seviniyorum aslında.
insan 28,5 yılı çok görüyor sanırım. meğer daha neler görecekmişim diyorum sanki çok görmüşüm gibi.
o kadar görmüş geçirmiş insanlar bu kadar basit davrandığında benim de daha ne kadar yolum olduğunu öğreniyorum; insanları doğru tanımaya dair.
onlar bu kadar basit cümlelere tamah ederken, ben yine de kendi kendimi bileyim de varsın ben kötü olayım.
birçok şeye rağmen her zaman ayağa kalktım sevgili sayın sözlük, yine kalkacağım.
kötü günleri görmeden güzel günlere ulaşamıyor insan.
bazı insanlar da hayatındaki güzelliklerin/doğruların fazlalığından olsa gerek hep kötüyü seçiyor.
deniz kenarında kumlara oturup dalgaların gidiş gelişini izlemeyi çok severim sevgili sözlük, bir de insanların sudaki yansımalarını izlemeyi^^ -
söyleyecek pek bir şeyim yok sevgili sözlük...
sanırım 17 yaşımdan beri hiç tatil yapmadım.
şimdi "tatil" kelimesi benim için birçok şeyi içinde barındırıyor.
uzun zamandır okuyamadığım romanlardan tut ardı ardına 5-10 gün herhangi bir sorumluluğum olmadan geç yatıp geç kalkıp, istediğim kadar uyuyabilip, istediğim herhangi bir şeyi yapabilmek...
ryuk'u çok özledim sevgili sözlük. birde ailemi tabii. birde tüm kedilerimizi.
birde uzun zaman sonra bir yaz döneminde hiçbir şey yapmamaya hasretim evet.
bir ödül veriyorum kendime bu yaz için; istediğim her şeyi yapıp istemediğim hiçbir şey yapmayacağım.
hak ettim^^ -
uzun zamandır beklediğim gün çok yaklaştı sevgili sözlük.
me-zu-ni-yet !
evet.
ilk üniversiteyi bu bölüm için bıraktığımda birçok insan eleştirmişti, "bu yaştan sonra en baştan mı başlayacaksın" diye.
başladım.
şimdi de bitti.
doktora sürecinde zihnen ve bedenen dingin ve en enerjik halimde olmak istiyorum.
bu kadar zaman sonra ilk kez sakin bir döneme gireceğim.
bu sebeple kendime bir ödül vererek tatil yapmaya karar verdim...
pandemide malum bu biraz zor olacağı için kafa tatili yapmayı uygun buldum.
zaten yoğunluktan pek aktif olamıyordum birazcık da tatil yapayım dedim, cumartesi günleri yayınlar dışında bir miktar etrafta olmayacağım.
hani tatile çıkarsın 6 akşam kafa dinler 1 akşam çok eğlenirsin ya heh öyle olsun bir süre.
beyaz günlerde görüşmek üzere... bir de bol hayvanlı^^ -
Silam canımcım,
Ne zamandır sana yazmıyordum farkındayım.
Biraz kötü dönemlerdi “sana kötü şeyler yazmayacağım” artık demiştim o sebeple kendimi toparladım öyle yazayım istedim.
İnsanlardan bunalmışlığım, isyanlarım, savaşlarım, yara bere dolu dizlerim ve ellerim hala mevcut fakat ruhumun diplerindeki yangınlara çare bir okyanus buldum sonunda, evet.
Topraklarımı tekrar yeşertmek için çalışmalara başladım.
Çok ilginç, uzun zamandır olmadığım kadar heyecanlı ve umutluyum özellikle bir konuda.
Kendimi sevdiğim ve tercih ettiğim bu mesleğe adadığım her an benim yolumu bulma eylemimmiş bu bir kere daha anladım, evet.
Oflayıp puflamalarım geçmedi tamamen ama azaldı.
Korkularım bir nebze duruldu.
Hissedebilme konusunda ufkum genişledi.
Korku ve umutsuzluk dışındaki duyguları da ekleyebildim sonunda hayatıma.
Bazı insanlar iyi ki var.
Bazı insanlarla keşke hiç tanışmasaydım.
Tüm hayvanlara hayranım.
Keşke tek dilek hakkımı onlarla konuşabilmek üzerine kullanabileceğim bir imkanım olsaydı. Üç beş dilek hakkı istemiyorum bir tanecik yeterli gerçekten. Neyse bu başka konu evet.
Mutlu hissediyorum !
Mutsuz hissettiğimde “iyi değilim” diyebileceğim güzel insanlara sahibim.
Şanslıyım.
Tüm yaşanılanlara tüm acılara tüm sorunlara rağmen evet ayağa kalktım, buradayım.
Dünya daha güzel bir yere dönüşürse bile ben görmem belki ama bazı değişimleri başlatmak için sonucunu görmeye gerek yok, evet.
Hayat kısa, zor ama bazı şeyler ve bazı kişiler için katlanmaya değer^^
Seni özlemişim canımcım. Huzurlu kal^^ -
kırıp dökerek mi ?
sessiz sedasız mı ?
neyse, herkesten bir şekilde gittim, gidiyorum ve gideceğim.
geçmişte, şimdi ve yarın... -
hissizleşmeden önce duyguların anlamını anlayamayız.
gülümsemenin tadını...
ağlamanın verdiği huzuru...
sevmenin yorgunluğunu...
sevilmenin ağırlığını...
çöle düşmeden suyun kıymetini anlayamayız.
soğuğu hissetmeden güneşin...
karanlık olmadan ışığın...
sabah olmadan gecenin...
çığlık atmadan sesimizin kıymetini bilemeyiz asla.
kuşları duyamadığımızda anlarız duyabilmenin muazzam döngüsünü.
ve hiç gitmezsek gelmiş sayılmayız.
ölmezsek de var olmuş...
var olmanın amacı ölüm, ölümün amacı varlık.
bu sebeple arada bir gitmek lazım.
gelebilmek için kendine... -
Hiç kimse düşmanınız değildir aslında en başında.
Düşman olmak için önce dost olmak gerekir.
en sıkı dostlardan çıkar en yaratıcı düşmanlar.
Bu yüzdendir gözlerinizin içine baktıklarında görebilmeniz devinimleri.
bu yüzdendir ruhunuzun en ücra yerlerine erişebilmeleri.
Bu yüzdendir en çok nerenizin acıyacağını bilmeleri.
Bu yüzdendir tek hamlede sizi öldürebilmeleri.
Ve bu yüzdendir son nefesinizi verirken dudaklarınıza ve teninize değen o gözyaşının sebebi... -
insanlar gerçekten sosyal varlıklar mı ?
konuşabiliyoruz diye mi kendimizi böyle görüyoruz ?
Doğada bizden başka konuşan bir canlı türü yok mu sanki ?
İletişim kurma arzusu kendimizi anlatmak mı yoksa kendimizi ispatlamak mı ?
Gerçekten sosyal miyiz ?
gerçekten dinlemeyi istiyor muyuz diğerlerini ?
gerçekten başkalarının dünyasına meraklı mıyız ?
Yoksa sadece yerimizi mi bulmaya çalışıyoruz ?
Yalnızlaştıkça özgürleşeceğimizin aslında farkında değiliz bence.
Sosyalleşme çabamız bizim sonumuz...
İnsan dünyaya cezalandırılarak gönderilmiş tek türdür.
evet..
Tüm bu kalabalığın içerisinde sadece yalnız kalınca özgürleşeceğini anlayan insanlar içinse bu dünya;
lanettir,
zulümdür,
hapishanedir,
korkudur,
acıdır,
yorucudur,
zordur,
çekilmezdir,
düşürür,
düşündürür,
delirtir,
kaybettirir,
defalarca ve defalarca kaybettirir,
bazen buldurur,
sevindirir,
sonra en beklenmedik o anda hiç sahip olmadığını hatırlatır,
sonsuza dek kaybettirir...
ve gerçekten dünya hassas kalpler için bir cehennemdir.
evet... -
Somut bir bedendeki en soyut yansımayım şu sıralar.
Beynim aslında burada ama dokunamadığım ve bir kenara bırakamadığın tüm düşünceler fiziksel olarak canımı acıtıyor artık.
Canım hiç böyle yanmamıştı.
Acıyı hiç böyle tatmamıştım.
Kendime bu denli hiç uzaklaşmamıştım.
ve bu kadar varken hiç bu kadar yok olmamıştım.
Zihnimden dökülenler hiç bu kadar ayaklarıma batmamış, hiç bu kadar çelme takmamıştı.
Yansımalar hiç bu kadar net olmamıştı.
Dokunduğum şeylerse hiç bu kadar sahte hissettirmemişti.
Kavramların karmaşasında hiç bu denli açılmamıştım.
Boğulmaktansa hiç bu kadar haz almamıştım.
Beynim akışkanmış da ona uygun bir kap bulmaya zorlanıyormuş gibi hissediyorum.
Aklımda bu kadar şeyi bu zamana kadar nasıl tutmuşum şaşırıyorum.
Kimseyle konuşmadan saatlerce zihnimi bir yere aktarmak istiyorum kelimenin tam ve en gerçek anlamıyla.
Beynimi alıp bir kenara bırakıp bir süre sükunet ve huzur içerisinde aptalca gülümsemek arzusu...
Sanırım bu benim bu hayattaki en büyük cezam bu.
Bu kafaya sahip olup da kimseyle paylaşamamak benim tek gerçeğim ve aynı zamanda lanetim.
Gerçekten gülerken gözlerimizden gelen yaşlar kadar net.
dengesi bozulmuş bir martı gibi aç hissediyorum kendimi.
Tam hedefine yaklaşacakken kırık kanadıyla sendeleyen ve asla onu yakalayamayacak olan.
Bazen parmaklarım beynimin hızına yetişemiyor.
ve kendi sesimi duyduğum anlarda da o ses susuyor.
Bazı şeyler içimde kalmak istiyor gibi.
şşt !
şşt...
Zorlama şimdi sırası değil... -
Bir gün öldüğümde yakmayın beni sakın.
ya denize bırakın ya da toprağa...
öyle giydirmeyin üzerime bir şeyler, tenim değsin sonsuzluğa.
Doğaya karışıp bir şekilde yeniden yeşersin istiyorum ruhum ya da yüzsün balıklarla.
yeşerememek korkutuyor beni bir de kayalıklar...
Karanlık değil de topraktan çıkamayıp o güneşi görememek ürkütüyor.
Beni gömerseniz derin kazmayın mezarımı.
Çok derin sulara da bırakmayın.
Karanlık iyi hoş da ruhum duymak ister çocukların kahkahalarını... -
yaş aldıkça ne çok şeyi değişiyor insanın...
çocukken karanlıktan çok korkardım, gözlerimi kapatmak bile öcülerin gelmesine yeterdi hatta çok üşüsem bile yorganı asla üzerime çekemezdim tamamen.
şimdi en ufak bir kalp kırıklığında her şeyi kapatıp, yorganın içine koşuyorum.
bana ait olan köşeye geçip saatlerce çıkmıyorum hatta çıkamıyorum...
günlerce orada kalmak istediğim zamanlar oldu/oluyor.
çocukken çok boş zamanım vardı ama köşeme saklanmaya korkardım, şimdi köşemde sakince düşünmek istiyorum ama zamanım yok.
bazen başını alıp uzak diyarlara gitmek ister ya insan, yok yok benimki öyle değil, biliyorum gitsem bile kafa aynı kafa, düşünceler aynı karmaşık...
benimki başımı alıp yorganın altına gömülmek arzusu sadece.
sessizliğin ve karanlığın tüm gerçekliğiyle gözlerimi kapatıp huzurlu bir düş diliyorum kendime.
hepsi bu... -
siz ne zaman gerçekten kendinizi bulursanız işte o zaman en büyük yalnızlıklar kapınızı çalar...
bu neden böyle oluyor sahi ?
bunu çok düşündüm... sanırım buna tek cevabım gerçeğinizi kimsenin kabullenemeyişi...
kendiniz olmadan önce size öğretilen o maskelerden dolayı pembe gözlüklerinizle herkese gülücükler saçıp yardıma koşuyorsunuz, sonra bir gün kimsenin size bir yardımı olmadığını anlamak bir kenara hep sömürüldüğünüzü fark ediyorsunuz.
işte bu farkındalıktan sonra kendinizi bulma çabanız başlıyor...
ve bir gün bunu başardığınızda artık sömürülemediğinizde artık sizi sizden başkası ağlatamadığında hatta güldüremediğinde bir bakıyorsunuz çevrenizde kimse kalmamış...
ufak bir tebessümle karşılıyorsunuz bunu, ne olursa olsun o ruhunuzun temellerini inşa eden saflıktan vazgeçemediğiniz için insanlara da hak veriyorsunuz utanmadan...
bu sefer bunu kendinize yük etmiyorsunuz, tek fark bu. hatta yükünüzü de bırakıyorsunuz bir köşeye, gecenin karanlığında yalnız başınıza bir gezintiye çıkıyorsunuz.
bilmem kaç bilinmeyenli denklemlerdeki her bir bilinmeyenin cevabını bulmak için ilk adımı atıyorsunuz böylece...
belki de sonsuzluğa doğru^^ -
İç sesimle bir buçuk saattir bir çatışma halindeyiz sevgili sayın sözlük^^
Ben: günaydııııııın^^ ne güzel bir sabah değil miiiiiiiiiğ ?
İç ses: yoo değil daha hava aydınlanmadı bile ne günaydını ?
Ben: huysuz musun ya, enerjik olsana biraz.
İç ses: ya sus bir uyutmadın zaten sabahın köründe kalktın. Kargalar bokunu yedi mi kediiii ?
Ben: ya bize ne ? Biz karga mıyız ?
İç ses: kedi pozitifliğini senin ya...
Ben: huysuz ihtiyar çekil şurdan tamam sus...
Şeklinde uzayıp giden bir diyalog halindeyiz.
Yahu bu iç ses ne zaman olumlama yapacak bana sayın sevgili sözlük ?
İç sesimi severim ama dış sesimi daha çok ehehehe^^ -
Sana hep kasvetle yazıyorum, biliyorum sayın sevgili sözlük...
İçimi döktüğüm kısmen de olsa anlattığım bir şey oldun sen hep, teşekkürler^^
Bu akşamdan itibaren sana hep eğlenceli ve mutlu zamanları yazmayı planlıyorum...
Birçok güzel kararla yeni hayatımın yepyeni günlerini keşfetmeye hazır olduğumu bilmeni isterim.
İyi ki varsın^^
Şimdiki zamanı severim sayın sevgili sözlük, gelecek zamanı daha çok... -
Bugün büyük gün sayın sevgili sözlük...
Ya o sancılar yeni bir doğuşu getirecek ya da dipten daha dip bir yeri gösterecek...
Yıllar sonra o alçı çıkacak bugün bakalım uçabilecek miyiz yoksa kanadımız tamamen yaralı mı kalacak... -
Yaptığım ve yapacağım her şeyin sorumluluğunu almayı bilirim sevgili sözlük.
Sorun bazen bize yapılanları kabullenemek galiba. O sorumluluğa biz sahip değiliz, istemedik ama oldu işte. Oldu işte mi ? Sahi öyle kolay mı ? Değil.
İnsan yıllar geçse bile unutamıyor bazı şeyleri sevgili sayın sözlük. Unutamadıkça da kendisine yapıyor her şeyi. Kafasında bunu yaşayıp duruyor tekrar tekrar. Çözmek hiçbir zaman kolay değil evet ama anı da kaçırıyor. Anlatmak istiyorsun ! haykırmak hatta. Anlatabileceğin birileri olmadığından da değil de kendine bile yediremiyorsun bazı şeyleri. Kaçayım derken daha çok hatırlıyorsun aslında hatırladıkça da daha çok kaçmaya çalışıyorsun ve elin ayağına dolaşıyor hop düştün işte. Düşmek de kötü değil aslında elinden tutan olduktan sonra. Neyse... hayat kısa sevgili sayın sözlük ve kediler de uçar^^
Ben bi gidip kendimi bulayım sevgili sayın sözlük, bir canım daha gider belki yine ama 7 de güzel rakam^^ -
Mış gibi yapmak sevgili sayın sözlük, mış gibi yapmak...
Biraz dikkatli bakınca insanlara herkesin bunu ne kadar iyi yaptığını görebiliyorsun aslında.
Anlamış gibi...
Değer veriyormuş gibi...
Özlüyormuş gibi...
Seviyormuş gibi...
Kimseyi kırmamak için anlamamış gibi...
Hatta ve hatta aptalmış gibi...
Hatta karşıdaki hep haklıymış gibi...
Sonra bir an gelir bu mış gibi yapanların birkaç kategoriye ayrıldığını görürsün sevgili sayın sözlük.
Sonra da bir an gelir mış gibi yapmaktan yorulduğunuzu fark edersiniz ve içinizdeki her şeyi pata küte söylersiniz hak eden herkese.
Selam özgür düşüncelerin verdiği serbest cümleler silsilesi^^
Mış gibi yapmaya çok alışmışız sevgili sayın sözlük, bir de insanları gereksiz yere değerli görmeye^^ -
Her şey bir yana...
Tüm roller
Tüm maskeler
Tüm gizlenmişlikler
Tüm acılar
Tüm sancılar
Tüm hatıralar
Tüm yaşanacaklar
Tüm o gözyaşları
Tüm kahkahalar
Tüm bu yapmacık insanlık !
Her şey bir yana sevgili sayın sözlük, özümde kızgınım hayata ve bu gözyaşlarına.
Her şey bir yana artık olmak ve çabalamak bile anlamını yitiriyor.
Her şey bir yana hani zaman çözümdü, ilaçtı, çareydi ! Hani ulan !!!
Her şey bir yana hiçbir şey eskisi gibi değil sevgili sayın sözlük. O günler gibi değil...
Her şey bir yana o günler için geri kalan tüm günlerimi feda etmeye hazırım !
Hiçbir şeyi gerçekten sevemiyorum artık sevgili sayın sözlük bir de her şeyi sevmek istiyorum umutsuzca...