1. Yaşım kaç olursa olsun her zaman benim süper kahramanım olacak olan kişidir. Göbekli ve sevimlidir. Zaman zaman yaramaz bir çocuğa dönüşebilir. Yaşlandıkça daha da ponçikleşip, pamuk şekeri gibi bir şey olmuştur. Genel babalara özgümüdür yoksa sadece bizimkine özgü bir özellikmidir bilinmez.; rahatlık seviyesi gerçekten çok yüksektir. Muhteşem yemek yapar, çatının her yerlerine her şeyler ekip yetiştirir. Biber, domates, maydonoz, pırasa, brokoli, nane, roka, ıspanak... tarla yok çatıda, hepsini yetiştirir. Tarhana yapar, turşu yapar, biber kurutur o biberlerden kuru biber dolması yapar. Hafta sonları dağcılık klubüyle yürür.
    75 yaşında ve itiraf etmesi zor olsada her geçen gün daha çok korkuyorum...
    #293421 kaskfirlatankiz | 2 ay önce
    3yakınlık derecesi 
  2. Y kromozomunu çocuğa vererek, çocuğun cinsiyet belirlenmesinde erkek olmasını sağlayan birey.
    #293419 kaskfirlatankiz | 2 ay önce (  2 ay önce)
    0bilimsel terim 
  3. Çevremde babasını tamamen iyi anan sadece bir tanıdığım var. Sadece 1. Buradaki girdilerin bir kısmını da okudum. Babalarımız, çoğumuzun yarası.

    Son üç yıldır aynı evde yaşamıyorum ben benimkisi ile. Tartışma, birbirimizi kırma sıklığımız da azalmıştı bu şekilde. Ama yetmedi. Yıllardır açtığı yaraları dikmeye çalıştım. Bugün artık daha fazla açamaması için hayatımdan çıkardım.
    #293380 kitkatcat | 2 ay önce
    0yakınlık derecesi 
  4. ölünün ardından laf etmek gibi olacak ama, yokluğunda huzurumun arttığı aile üyesi.
    #292154 bachophile | 5 ay önce
    0yakınlık derecesi 
  5. "Geçti istemem gelmeni,
    Yokluğunda buldum seni;
    Bırak vehmimde gölgeni,
    Gelme, artık neye yarar? "

    Aşağı yukarı, Necip Fazıl'ın şu dizeleri gibi düşünüyorum.

    İyi olsun, benim için yeterli.

    #292151 migfer tokmakel | 5 ay önce
    1yakınlık derecesi 
  6. Benimkisi hayvanın önde gidenidir şahsen. Her lafı kinayelidir, alaycıdır ama sen 2 şaka yapsan hemen bozulur yarım saat şaka olduğunu açıklamak zorunda kalırsın. Herkese agresif çıkışlar yapar, duymayıp lafını tekrarlatırsın ikincisinde bağırarak söyler hani beni neden 2 kere konuşturdun diye ama senden aynı şeyi 5 defa söylemeni istese sen aynısını yapsan ne var niye kızıyorsun sen çok değiştin der, asla haksız değildir özür dilemeyi bilmez, çivi çakmayı bilmez beceriksizdir. Bakkala ekmek almaya gitse eksik getirir. Hayvan sevmez, eve kedi alırsın 1 kere kafasını okşamaz. İnsan hiç sevmez, eve karısının akrabaları gelince homurdanmaya başlar, köşeye çeker ne zaman gidecekler der sıkıştırır. Hiç kimseyi beğenmez. Solcudur milletin solcuğunu beğenmez her solcuya oportünist der, davayı satmış hain der. Haksızsın o adam öyle değil açıklarsın tane tane sana eşek gibi güler, 1 tane insana iyiliği dokunmamıştır. Ne kimseye borç vermiştir ne birini evine almıştır ama utanmadan o kişinin evine gider başka bir zaman. Herkes sana arkasından kusura bakma ama baban, kocan ne sevimsiz bir adam ya nasıl aynı evde yaşayabiliyorsunuz? der ama ona bak arkandan böyle diyorlar diyince o insanları da eleştirmeye başlar onlar hatalı ben değilime getirir. 100 kişi haksız bu haklıdır. Gaslighting'de doktora yapmıştır, karısının harcadığı 50 liranın lafını yapar, nereye harcadın ne yaptın bana listesini çıkar der. Kadına sen beni kesin aldatıyorsun şekli olta atar tutarsa ayağı güya psikolojik oyun oynuyor üzerinde itiraf etmesini bekliyor ya da nasıl tepki verecek yüzünden okuyabilirim belki diyor. Her şeyi bilir bilmediğini tane tane anlatırsın haa en son benim dediğim gibiydi der. Babalıktan tek anladığını eve para getirmektir ama getirdiği paranın sana yedirdiği yemeğin 10 katını senden çıkarır. Taş toprak yeseydim bununla aynı evde yaşamasaydım dersin. Or*spu evladı demek istiyorum da babannemi yıllar sonra tanıdım çok tatlı bir kadın ulan adam annesiyle görüşmüyor kadının gidip elini öpmüyor en son 30 sene önce konuşmuş. Dedem de mert adammış bu kanını s.tiğim superman şekli bir pod içinde inmiş herhalde başka bir açıklaması yok.

    Babası olmayan ah babam olsaydı der zira dışarıdan her şey güllük gülistanlıktır ya da baba vefat etmiştir rezil biridir bir kaç iyi anısına tutunmak ister gel gelelim Türkiye gibi namussuzlar cumhuriyetinde iyi insan yoktur. İyi insan yoksa iyi baba da olamaz zaten olabilir mi? Yani dışarı çıkıyorsun herkes birbirine kazık atmaya çalışıyor, birbirinin arkasından konuşuyor ama kapıdan içeri girildiğinde aslında bir portaldan geçiş yapıyoruz ve bambaşka bir dünyanın insanlarıyla mı yaşamaya başlıyoruz? Çürümüş bir toplumdan çıkacak baba da çürüktür. Kızının, karısının eteklerini parçalar bu adamlar. 10 babanın 8'i or.spu çocuğudur. Bunu bir erkek olarak söylüyorum seni kendi cehenneminin dehlizlerine hapsetmek ister. Tepki gösterirsin biz de baba babadır öyle denmez diye her şeyi hasır altı ederiz. Hasır altı ederiz çünkü bu ülkede 21.yy'da psikolojik şiddet hala şiddetin bir formu olarak görülmemektedir. Kadına evliliğinde dayan denir, kıza dayan o senin baban seni düşünüyor denir. Psikolojik şiddete bir güzel makyaj yapılır ve raflarda o seni öyle seviyor etiketiyle satılmaya başlanır. İnsan güçlüdür evlat acısına dayanır, kanseri yener, 8 kurşun yer 6 ay sonra hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam edebilir. İnsanın bu gücü gereksiz romantize edilmiştir. İnsan karikatürize edilmiştir hatta neredeyse marvel, dc süper kahramanına dönüştürülmüştür. Senin gücün bu sen +1 çileye de katlanabilirsin insanın beynine ince ince işlenmiştir. Yanındaki insana seni dünyaya getirdi ya da onunla birlikte belli bir süre vakit geçirmek zorunda kaldın diye anlamsız boyutlarda yükümlülük duymaya yeniden programlanmışsındır. Aslında hayat kim ızdıraba ne kadar dayanabiliyor turnuvası değil, içinde mutlu olman için her bir sn'i geçirme şansına sahip olduğunun ekosistemindir. Turnuvanın ödülü olur yağlı kazığı olmaz. Ne diyorduk bu ekosistem doğa, evrim tarafından sana bahşedilmiştir. Bir maymun nasıl ki daldan dala zıplamak, muz yiyip götünü kaşımak için yaşıyorsa sen de mutlu olmak için varsındır. Gözün vardır okumak istersin, film izlemek istersin üzerine yumruk yemek istemezsin. Kulağın Patsy Cline dinlemek için vardır, hakaret işitmek için değil. Yalanı yaşıyorsun.
    #287414 Sabbracadabra | 2 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  7. çok küçük yaşta kaybetmiş annesini babam, babası da öyle çok ilgili değilmiş oğluyla. yani babam hem annesiz hem de "az" babayla büyümüş. o yüzden midir bilmem hiç kıyamam babama. bu dünyada en sevdiğim bir kaç insandan biri olmasının yanında çok da saygı duyarım. gördüğüm en dürüst, en adil, en paylaşımcı insanlardandır.

    Ben şanslı bir çocuktum, "çok" babayla büyüttü babam beni, kendi babasızlığından olacak. Minnettarım.

    Keşke yeniden elinden tuttuğun küçük kızın olabilsem baba, çocukluğumu çok özledim.
    #272697 petra von kant | 3 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  8. ölmemesi gereken kişiymiş.
    bilmiyordum. öğrenmemeyi tercih ederdim.
    #268768 miko | 3 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  9. Muhtemelen tüm hatalarına rağmen hala çok sevdiğiniz kişidir.
    #246969 verdmin | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0yakınlık derecesi 
  10. aile ferdi.

    kendisiyle empati yapmaya başladığınızda yumuşadığınızı, 15 yıl önceki fikirlerinizin durdukları yerde küflenmeye başlayıp değiştiğini, aynada size bakan açılan alnınızın kendisinin kopyası olma yolunda müthiş bir mesafe kat ettiğini görebiliyorsunuz. buna karşın, eski hatalardan ders almayı henüz 20'li yaşlara bile varmadan kendi kendinize öğrenmiş olduğunuzu hatırlıyor, aradan geçen onlarca yılın karakterinizi toplumsal baskı yoluyla değiştirdiğini anlıyor, annenizi düşünüyor, sevdiklerinizi bir kenara ayırdığınız bütün ölmüş atalarınıza soy sop dinlemeden küfrediyorsunuz.

    öz güveniniz, artık, uçlarına bakmaktan yorulduğunuz ayak parmaklarınızın dibinde, hareketsiz yatıyor. olgunlaşmanın bu olmaması gerektiğini, eski, sabit, doğruluğuna körü körüne inandığınız, hayat gayesi olarak bellediğiniz, sizi siz yaptığından ruhunuz kadar emin olduğunuz fikirlerinizdeki çatlaklardan, geçmiş on yıllarınız akıyor, fikirlerinizi de paramparça ederek. aydınlanıp aydınlanmadığınızı sorguluyorsunuz. "bu bir çeşit aydınlanma ise, bunca yıl tecrübe ettiğimi sandığım olgunluk bu kadar mı kırılgandı?" diye soruyorsunuz.

    hiçbir şey cevap vermiyor size; ne geçmiş hatalarınız ne binlerle ifade edilen sayılarla ölçülebilen sigaralar ne içine kaçtığı oyuğundan size pis pis el sallayan gözlerinizdeki fer ne yakın dostunuz, hayattaki tek kurtarıcınız olduğuna inandığınız sağduyunuz ne de uzun süredir bakmakta olduğunuz ayak parmaklarınız. derin sessizliklerden anlamlar üretmek isteyen beyniniz çalışmaya başlıyor, umutsuzluğunuzu ve nelerin döndüğünden habersizce mışıl mışıl uyuyan iyi niyetinizi yokluyorsunuz. yerlerindeler ama sessizliği yontmaya başlayan beyninizi durdurmak için ateşlenmiş işaret fişeği olan melankoliye karşılık vermiyorlar. "bu sessizlik, kendimle hesaplaştığım onca yılın sonunda halâ değişmemiş. ben değişmişim, çevrem değişmiş, dünya bile değişmiş; bu halâ aynı. demek ki gittiğim yol yanlış". iyi niyetiniz ağlayarak uyanıyor, umutsuzluğunuz hıçkırıyor, melankoli depresyon hırkanızı sırtınıza geçirmek için yaklaşıyor. gözlerinizi kapatıyorsunuz. "ben o'na dönüşmemek için bu sorgulamaları yaparken, o beni yıllar sonra değiştireceğini zaten biliyormuş. ne yaparsam yapayım, hiçbir yere kaçamıyorum".

    kararların etkisi, fikirlerin köklerinin sertliği, kimsesiz hislerin sahipsizliği, karakterin derin çatlakları ve değişmeyen gen yapısı sizi her geçen gün o'na biraz daha yaklaştıracak. istediğiniz kadar kaçın; bütün yolların sonu gene o'nda birleşecek; binlerce akarsuyun boşaldığı bir okyanusun ortasında yapayalnız, çaresiz ve fikirsiz kalacaksınız. teslim olmamak da bir yol, evet ama okyanusa dökülmeyen hiçbir akarsu kolu yok önünüzde, görebildiğiniz kadarıyla. görmediklerinizi aramak için vaktiniz az, enerjiniz bitmek üzere. son çare olarak, gene ayak parmaklarınıza bakıyorsunuz.

    edit: yazım yanlışlarını düzelttim.
    #246121 lake of the hell | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0yakınlık derecesi 
  11. belli bir yaştan sonra güncelleme geliyor bunlara, değişik değişik sorular sormaya başlıyorlar.

    babam: lazziya nerede?
    annem: tuvalette
    babam: napıyor o orada?
    annem: ...

    ya aynı güncelleme bana da gelirse? haydaaa!
    #241772 laz ziya | 4 yıl önce
    12yakınlık derecesi 
  12. çok orijinal bir tanesine sahip olduğum aile bireyi.

    öylesine konuşalım diye aradım babamı, biraz hoş beşten sonra "ee başka neler yapıyorsun?" diye sordum. "hiç işte, televizyonda astrolog konuşuyor, onu dinliyorum" dedi. hiç hoşlanmadığı işlerdir burç, fal vs, şaşırdım bayağı. "neden astrolog dinliyorsun baba?" diye sordum. "hep aynı kişiye sövmekten sıkıldım, biraz da buna söveyim dedim" diye cevapladı.

    ailem dev bir karadeniz fıkrası yemin ediyorum.
    #234400 istenc | 4 yıl önce
    3yakınlık derecesi 
  13. dişiyi dölleyen, çocuğun olmasını sağlayan erkek birey. eril olan.

    bu da kendisine ufak bir seslenişimdir.
    içimde yarasın be adam. bana bunca eziyet etsen de hayatımdaki yegane amaç bana gururla ve gülümseyerek bakmandır. umarım ölümünü görmem. sen beni göm, vallahi sesimi çıkartmam.

    sana bir şey olsa önce ben koşarım. kimse bilmez senin için içimden ne güzel şeyler geçiriyorum.
    geçirdiğin kötü çocukluğu ve sülalenden kimseyle aranın iyi olmamasını da işin içine katınca, hayatta annemden başka kimsenin olmadığını görüyorum. aslında biz de varız ama. hiç kollarını açmadın ki çocuklarına bir omuz verelim sana. aslında bir denesen benimle muhabbet etmeyi, içimden yaştaşın çıkacak haberin yok. seni üzecek insanın amına koyarım be baba. bize çok zarar verdin yalan yok. ama bile isteye yapmadığını biliyorum. eğer bu kuracağımız iş tutarsa, sana söz veriyorum. kendime araba almadan sana istediğin arabayı getirip vereceğim. ahtımdır baba. neye ihtiyacın olursa ben orada olacağım. ama yine de içimde bazı burukluklar var. keşke azıcık sevseydin beni. vallahi zoruma gitmezdi. bu ketum, sert, umursamaz görüntümün altında sana hasret bir çocuk var. onca dövdün, vurdun, kırdın. ya hu bacağım kırıldığı için bacağım kırık kırık dayak yedim be, niye kırıyon bacağını diye dövdün. senin canın sağolsun, babamsın neticede. evlat anasına, babasına düşman olmaz. gel yine döv. vallahi sesimi çıkarmam. ama insanın yanında kimse yokken en azından ailesinden bir el olsun istemiyor değil biliyor musun. geçen gün rüyamda seni gördüm. sana baktım ve şunu söyledim. "baba beni neden sevmedin". ben sana, senin istediğin gibi bir evlat olamanın pişmanlığını yaşayacağım ömür boyu. ancak sen, babalığını hissettiremediğin bir oğulun satırlarında yaşayacaksın o hissi.

    ellerin keşke bir kez olsun vurmak için değil de, sarılmak için değseydi.
    ama önemli değil. hayat işte. her şey oldukça zorlu.
    arkadaş, sevgili, aile, iş. hepsinden geliyor bir şeyler.
    mesele mızmızlanmakta değil. çözüm üretmekte.

    ben bu çözümü ürettim. bir gün yaptığın tüm güzelliklerin karşılığını vereceğim.
    seni sadece güzel hatırlayacağım. ve aslında sana verebileceğim en güzel hediyeyi vereceğim bir gün.
    vefat ettiğinde beni ağlatacaksın bir köşede biliyorum. gizli gizli bir sigara içip kimse görmeden sessiz sessiz dökülecek. neden diye soracağım sana.

    sen istediğin gibi cevap verebilirsin o zaman baba.
    istediğin gibi.

    hem anneme de, kardeşlerime de istediklerini vereceğim ben o zaman.
    umarım o zamanı hiç görmem, ki bu dileğimin ne demek olduğunu ikimiz de biliyoruz.
    ama hani diyorum ya, belki görürüm.
    gözün arkada kalmasın. şu aralar bir hayalin peşinde olsam da, ihtiyaç olduğunda hamallık yapar, harç karar. hiçbirini ele muhtaç etmem.

    torununu da görmeni isterim biliyor musun?
    ama önce, benim bu tutumuma ve hayat gayeme uygun bir eş bulmam lazım. biz düsturlu insanlarız biliyorsun.
    bize sen öğrettin nerede nasıl davranmamız gerektiğini.

    ama çok isterim, kızımı sevmeni. tutup parka götürmeni mesela.
    bize yapmadığın her şeyi kızıma yapmanı isterim.
    o kadar mutlu olurum ki kalbim sızlar.
    bilirsin, ben zalim adamım. bir karar verirsem onu gerçekleştirmenin bir yolunu bulurum baba.

    senle ben şimdi dargınız. 1 yıl oldu neredeyse aynı sofraya oturmadık.
    bunu sana olan öfkemden yapmıyorum bilmeni isterim. benimle artık daha fazla tartışmaman için yapıyorum.
    seni sevdiğim için seninle konuşmuyorum. böyle bir sevgi bu.

    tüm insanları sırf insan oldukları için koskocaman seven ben, babasını nasıl daha az sevebilirdi ki.

    ben bu dünyaya sevmeye gelmişim baba.
    biliyorum sen de benim gibisin. sadece tabularını yıkacak kadar cesur değilsin.
    halbuki ben biliyorum. kim istemez ki evladına sarılmak.
    ah bir yaklaşsan da yorulmuş bedenini kollarımda hissetsem. bana yaslansan da biraz da ben dursam arkanda.

    neyse.

    umarım her şey iyi olur.
    ve hiç söylemesem de yüzüne buradan söyleyeceğim.

    anne, baba. sizi çok seviyorum.
    #232871 jimjonne | 4 yıl önce
    0genel terim, unvan, yakınlık derecesi 
  14. baba,

    beni hayatımda en çok düşündüren sıfatlardan biri, annenin şaşaalı kraliçeliğinin, tanrısal durumunun yanında sönük kalmış kişi.
    çünkü;
    o evladını 9 ay 10 gün karnında taşımamış, emzirmemiş, gece gündüz peşinde koşmamış. ilk annesini görmüş insan, onu koklamış, onu tatmış. baba aile reisi, bir figür, gaz pedalının yanında bir fren.

    anneler atfedilen gün ve gecelerin yanında, zoraki, icat edilen günlere sıkıştırılmış baba.

    kiminin elin çekiç tutmuş, kiminin eli kalem, belki mürekkep yalamış yıllarca, vilayet vilayet gezmiş. eve gelmemiş, gelse de yorgun gelmiş, ilgilenmemiş belki de sevmemiş. sevmemiş değil de sevememiş. ağlamak istemiş ağlayamamış, annesini kaybettiğinde bile ağlayamamış mesela , güçlü olmak onlara farz yazılmış.

    kadının çalışmadığı ve tüm geçim yükünü –ki geçim sadece para kazanmak değil, sana devredileni korumak- taşıyan, hele ki böyle toplumsal normlar ile baskılanan erkek için, hele baba ise oldukça zor olsa lazım. hasan hüseyin korkmazgil ne güzel demiş şiirinde.

    "babaların ağlaması işte o
    babaların ağlaması öyle zor”

    yine de o babalar, hayatımızın her anında yanımızda yöremizde olur, görünmez bir eldir önümüzde arkamızda sağımızda solumuzda. ama demez işte ” senin için saçımı süpürge ettim”, belki teşekkür de beklemez. yemek yapmaz belki ama mutfak tütsün diye çabalar. çok şey yapar, ama az söylerler.

    anneden yersin dayağı mesela ağzına ağzına, zoruna gitmez, baba ters baksa zor gelir insana. belki çirkin, belki beceriksizsindir ama , anne seni biriciksin gibi sever, oysa baba öyle mi?

    ağlarsın sarılmaz, düşersin kaldırmaz belki, acı şeyler de söyler, ama gözü hep üzerindedir hiç çaktırmadan, eğer düşüşün burnunun üstüne ise sırtını bulursun düştüğün yerde.

    bir bağ bağışlasa, bir salkım üzüm karşılık bulmaz belki.
    hem sevildi mi şu ülkede eski adamlar, ki sevmeyi bilsindi.

    aslında bu sevgilerimiz de, bencilce ve egoistçe. acaba bize bakmasa, ilgilenmese, duymak istediklerimizi söylemese, belki yıllar sonra görsek yine sever miydik sevdiklerimizi?

    bu ülkede kadın olmak, anne olmak, ne kadar zor ise, adam olmak, baba olmak ta o kadar zordur. neden biliyor musun? insan olmak zordur azizim. insan gibi insan.

    insanlıktan nasip almamış, tüm kadın/erkek, anne/babaların iş bu entryde yeri yoktur.

    bu entry bir dönemin babalarına ithaf edilmiştir.
    #231305 vanyanin oltasina takilan balik | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0yakınlık derecesi 
  15. hristiyanlık inancında kutsal üçlü birlik'in üyelerinden birisi.

    hristiyanlar lerinde bunu "görünen ve görünmeyen varlıkların Yaradanı, yeri ve göğü yaratan Herşeye Kadir Tanrı Baba’ya inanıyorum." olarak dile getirirler. yine aynı amentünün devamında baba ve mesih arasındaki ilişki şu şekilde dile getirilir:

    tanrı’nın biricik Oğlu tek Rab ve ezelde Baba’dan doğmuş olan Mesih İsa’ya inanıyorum. O Tanrı’dan gelen Tanrı, Nur’dan Nur, Gerçek Tanrı’dan Gerçek Tanrı’dır. Yaratılmış olmayıp, Baba ile aynı özdedir ve her şey onun aracılığıyla yaratılmıştır.

    bir kitapta babası ile iyi ilişkileri olmayan kişilerin "baba tanrı" kavramını da tam olarak algılayamadıklarını okumuştum. hakikaten de öyle, kendimden biliyorum.

    tanıştığım protestan japon hristiyan ise "ben mesih'e dua etmiyorum. çünkü baba tanrı'nın tanrılığı, mesih'ten daha yüce" şeklinde tuhaf bir politeist hristiyan görüşe sahipti. o da galiba oğluyla sıkıntı yaşıyordu ya da kibirli bir babaydı, orasını bilemeyeceğim.

    ilk türk diyakon olan diyakon peder burhan ise bir sohbette baba olduktan ve babalığın ne olduğunu kavradıktan sonra baba tanrı kavramını daha iyi algıladığını söylemişti.

    iman dediğimiz şey bir süreçten ibaret. kimse doğar doğmaz iman etmiyor. belki olur da bir gün baba olursam (pek mümkün görünmüyor şimdilik. zira eş adayım ile tanışmışlığım yok ve eş adayımın olup olmaması da şüpheli bir durum şimdilik) veya babalık kavramını daha iyi anlarsam galiba ben de diyakon burhan gibi baba tanrı konseptini daha iyi anlayabilirim.

    katolik kilisesi kateşizmi'negöre baba:

    238 Tanrı’ya "Baba" olarak yakarılması birçok dinde bilinen bir şeydir. Tanrısallık çoğu zaman "tanrıların ve insanların babası" olarak kabul edilir. İsrail’de, Tanrı dünyanın Yaradanı ve Baba olarak bilinir. (Bkz. Tes 32,6;Mal 2,10) Tanrı "ilk-doğan oğlu" İsrail’e armağan ettiği Kutsal Yasa ve onunla yaptığı antlaşma yüzünden de Baba’dır (Çık 4, 22). Tanrı İsrail kralının Babası olarak çağrılır. (Bkz. 2 Sam 7,14) Tanrı özellikle kendisinin sevgi dolu himayesinde bulunan yetimlerin, dulların ve "yoksulların Babası"dır. (Bkz Mzm 68, 6)

    239 İman dili Tanrı’yı Baba olarak adlandırarak, özellikle iki görünümünü belirtir: Tanrı her şeyin başlangıcı ve aşkın otoritedir; aynı zamanda tüm çocuklarının üzerine titreyen sevgi dolu iyiliktir. Tanrı’nın bu babaca şefkati Tanrı’nın içtenliğini gösterir, Tanrı ile yaratığı arasındaki yakınlığı daha çok gösteren analık (Bkz. İş 66,13;Mzm 131,2) imajı ile de ifade edilebilir. İman dili İnsan için bir bakıma Tanrı’nın ilk temsilcileri olan ebeveynlerin tecrübelerine başvurur. Ama bu tecrübe bize ebeveynlerin yanılabilir olduğunu söylemektedir, ebeveynler o halde analık ve babalık imajlarını bozabilirler. Şurasını anımsatmakta yarar vardır, Tanrı cinsler arası farklılıkları aşar. Tanrı ne erkektir, ne kadın, Tanrı Tanrı’dır. Tanrı insani analık ve babalığı, (Bkz. Mzm 27,10) onların kaynağı ve ölçüsü (Bkz. Ef 3,14;İş 49,15) olmasına karşın aşar: Hiç kimse Tanrı kadar baba değildir.

    240 İsa Tanrı’nın işitilmemiş bir anlamda "Baba" olduğunu açınladı: Tanrı sadece Yaradan olarak değil biricik Oğlu ile olan ilişkisinde ebediyen Baba’dır, karşılıklı olarak Oğul da Babası ile olan ilişkisinden dolayı Oğul’dur: "Oğul’u Baba’dan başka kimse tanımaz, Oğul’dan ve Oğul’un Baba’yı tanıtmayı dilediği kişilerden başkası da Baba’yı tanımaz" (Mt 11, 27).

    241 Onun içindir ki havariler İsa’nın "başlangıçta Tanrı’nın yanında olan ve Tanrı olan Kelâm" (Yu 1, 1), "görünmeyen Tanrı’nın görüntüsü" (Kol 1, 15), "Tanrı’nın yüceliğinin parıltısı ve Onun varlığının öz görünümü" (İbr 1, 3) olduğunu söylerler.

    242 Onlardan sonra, havarilerin geleneğini izleyen Kilise 325 yılındaki ilk ökümenik İznik Konsili’nde Oğul’un Baba ile "aynı özde" olduğunu kabul etti. 381’de İstanbul’da toplanan ikinci ökümenik Konsil, İznik’teki İnanç İlkeleri’nde yer alan bu ifadeyi koruyarak şöyle açıkladı: "Tanrı’nın biricik Oğlu, ezelde Baba’dan doğmuş, nurdan gelen nur, gerçek Tanrı’ dan gelen gerçek Tanrı, yaratılmış olmayıp, Baba ile aynı özdedir." (DS 150)



    çin kültüründe bir kişinin birden fazla babası olabiliyor, bizdeki "kayınbaba" gibi. bazen de bir aile başka bir akrabasına bakabiliyor ve kişinin babası o ailenin babası olabiliyor. o sebeple de "baba" kelimesi kişinin öz babasını temsil ediyor ve 爸爸 şeklinde yazılıyor. bir de öz amcaya da 爸爸 deniliyor.
    0din terimi 
  16. çok iyi bir babam ve çok iyi bir annem olmasına rağmen hiçbir zaman romantik kafayla bakmadığım statü. hele sosyal medya ile birlikte tiksinti haline gelecek aforizmalar türedi. babalar gününde yapılan reklamlar falan mide bulandırır oldu. sanki birisi baba olursa hem evliya hem süper kahraman oluyor amk!

    o halde kötülüğün sorumlusu ortada; sayın kısır şerefsizler, bütün kötülüklerin anası sizsiniz!?
    #229751 marophat | 4 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  17. annenizin sizi dünyaya getirmesini sağlayan spermlerin sahibi insandır.
    biyolojik yönü hariç, olunması zaman alan bir kişiliktir aslında. annelik doğuştan kadına verilmiş bir içgüdüdür ancak babalık öğrenilen bir şeydir sanki. hayatımdaki erkeklerin, dostlarımın, abimin, eşimin baba olmalarıyla kafamda iyice netleşen bir şey oldu bu. erkekler baba olmayı öğreniyor yavaşça, zira ilk etapta gerçekten hiçbir fikirleri olmuyor.
    şu klişe, gözüne far gelen tavşan misali takılıyorlar ilk aylar.. her neyse sevgili dostlar, babamla ilgili bir anımla uzuyorum;

    telefonun; salonun ortasında, dantelli örtülerin üzerinde durduğu dönemler. evde telefonun çalması bazen aynı anda tüm ahalinin koşturmasıyla neticeleniyor, zira evdeki en önemli aygıt. son derece dinamik yani. ama işte bizim gibi flört işlerine yeni başlamış ergenler için de bir sınav. herkesin ortasında sevgiliyle flörtleşmenin çılgın heyecanı...

    işte neyse telefon çalar, babam açar:
    -alo.
    -iyi akşamlar, la campanella'yla görüşebilir miyim?
    -kim arıyor?
    -ben volkan.
    -kimsin yavrum sen?
    -sınıf arkadaşıyım.
    -hangi sınıf çocuuum, okuldan mı, kurstan mı?
    -hayırdır anket mi yapıyoruz?


    #229734 la campanella | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0yakınlık derecesi 
  18. Baba da şans işidir biraz kimse seçemez babasını ya adam gibisine denk gelirsiniz eğitim Bilimleri derslerinde öğretilen kişilik gelişimi kuramlarına uygun bir hayat geçirirsiniz ya da embesil bir varlık babanız olur acaba ileride çoluğuma çocuğuma da bu cinsini Sevdiğimin geni bulaşır mı ? Deyip evliliği erken yaşta kafanızdan silme kararı alırsınız biraz şans işi işte hafife alınmayacak olgudur baba.
    #229721 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0yakınlık derecesi 
  19. müteaddit defalar belirttiğim üzere, çok orijinal bir modeline sahip olduğum ebeveyn türüdür. babamın kız kardeşimle ve benimle ilgilenme tarzı da elbette kendi meşrebince oldu. kendi hobilerine bizi de katmaya çalıştı, minnoş mizaçlı kız kardeşim bu sıra dışı hobilere uyum sağlayamayınca da babamın bütün ilgisi "atıl kurt!" mizaçlı şahsımın kafasına kaldı :/

    sonuç olarak, daha beş altı yaşında, yaşıtlarım barbi bebek süslerken, ben havalı tüfekle atış talimi yapıyordum :/ zaten o yaşta çocuğun eline başka silah verilmez herhalde. yani o da verilmezdi işte ama verdi babam, çünkü karadenizlilik. bayılırdım o tüfeğe, duruyor hala memlekette. dipçiği haki, safran sarı, kızıl renkliydi, alacalıydı böyle, nefisti. o yaşlarda en sevdiğim renk de hakiydi allah kahretmesin, battaniyemi, elbiselerimi falan götümü yırta yırta haki aldırdım/diktirdim senelerce, neden acaba diyordum, şu an yazarken dank etti kafama, ulan baba :) neyse ben büyüdükçe silahlar da büyüdü, tüfekler tabancalar. kaç çeşidini gördüm cidden bilmem. 11-12 yaşıma geldiğimde ben ilgimi kaybettim silahlara, ılık götlü bir hümaniste dönüştüm, babam da zorlamadı. 20 yıldan fazladır elimi sürmedim silaha, kapandı gitti o defter. iyi bi kaza çıkmamış o yaşta elimden.

    ha bir de aynı yaşlarda tavla oynamayı öğretmişti bana. adamın içinde kalmış erkek evladı olmaması resmen. okuma yazma öğrenmeden tavla oynamayı öğrendim bu sayede. beni dükkanın karşısındaki kahveye götürür, arkadaşlarıyla oynatırdı. cidden iyi oynardım ve yenebilirdim bütün işi sabahtan akşama kadar tavla oynamak olan adamları. satrançta aynı başarıyı göstersem dizimi çekerdiniz, tavlayı siklemeyin zaten. ben de kendi çapımda dehaydım olm. hey gidi.
    #229598 istenc | 4 yıl önce
    16yakınlık derecesi 
  20. Çocukluğumda idolümdü.
    Çok çalışkan, elinden hiçbir şeyin kurtulmadığı biridir kendisi. Bütün çıraklık işlerine en birinci gönüllü bendim. Odun da kırdık, elektrik işleri de yaptık, tonlarca şeyi de tamir ettik. Kocaman tahta bir kutusu vardı (onun deyimiyle oyuncak kutusu) saatlerce onunla o kutuyu karıştırabilirdim.
    Uzun yol şoförlüğü yapardı, çoğu zaman gece çok geç gelir sabah erkenden de giderdi. Onu göremediğim için ağladığım çok olmuştur. İmkanı olur da eve erken gelebilirse yemek bile yemeden bizi bisiklet sürmeye çıkarırdı. Çocukluğumda şu da içimde ukde kaldı diyebileceğim bir şey yoktur babam sayesinde. Ama hep onu özleyerek büyüdüm. Her şey tamamdı da o yoktu. Ya çalışıyordu ya köyde tarla işlerine koştururdu. Onu gördüğüm o ufacık zamanlar bile benim için çok değerliydi. Sonra büyüdüm, o yaşlandı zaman geçti aramızdaki mesafe de arttı. Kavga ettik, çatıştık. Yeri geldi terk edildim onun tarafından. Kalbimi sevgisiyle hem besledi hem de aç bıraktı. Son 2 senedir çoğu şeyi yoluna koyduk gibi. Eskisi gibi olmasa da iletişim kurabiliyoruz.
    Şimdiler de çok duygusal 2 seneye kadar onu ağlarken görmemiştim bile. Odama gelip çocukluk fotoğraflarımıza baktıkça gözleri doluyor.
    geçenlerde telefonunun ekranında mezuniyet fotoğraflarımdan birini görünce bir tuhaf oldum ama aynı zamanda babamın beni ekran görüntüsü yapması da çok hoşuma gitti. Şu hayatta en son onun sevgisini hissetmeye ihtiyacım varmış onu anladım.

    Ne olursa olsun, neler yaşarsak yaşayalım seni çok seviyorum baba, iyi ki varsın.
    #228268 vivacious | 4 yıl önce
    0genel terim 
  21. Bendeki modeli pek orijinal olan aile bireyi.

    geçen gün telefonda on dakika kadar konuştuk babamla, ısrarla "griptin, iyileştin mi?" diye sordu. "yok baba, hasta değildim" diyorum. "hayır bana hastayım demiştin" diye üsteliyor. "yahu ben yıllardır hasta olmadım" diyorum. "atma be, ayda bir hastalanıyorsun, hiç bakmıyorsun kendine" diyor.

    aha dedim, babamın kafa gitti, zaten bir dolu hastalığı var, tonla ilaç kullanıyor. alzheimer gibi bir şey çıkacak kesin, annemle konuşayım da doktora götürsün diye düşünerek muhabbete devam ediyorum.

    konuşmanın sonunda "iyi hadi, ahmet'e (kız kardeşimin yavuklusu) selam söyle" diyor. ben babamın alzheimer olduğundan artık kesinlikle emin olarak "yalnız ahmet değil, mehmet benimkinin adı" diyorum. babam şok içinde "aa! sen istenc misin?!" diye bombayı patlatıyor. meğer iki saattir kız kardeşimle konuştuğunu sanıyormuş. benim de adamın kafası gitti diye kendi kendime yüreğime iniyor. allah iyiliğini versin baba. ne diyim bilmem ki sana.
    #228261 istenc | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    5yakınlık derecesi 
  22. Yaş aldıkça daha dışa dönük, neşeli, bizimle muhabbet etmeyi seven biri oldu.
    Yemekleri leziz, annemden iyi yapıyor bile diyebilirim.

    Çocukluğumda çok konuşmasak da anlardım bakışından, susuşundan.. doğalı 40 yılı geçti ve bana beni sevdiğini söyledi. Çocukken hep başarılı bir öğrenci olmama rağmen neden 100 olmadı notun derdi. Şimdilerde yaptığım en basit şeyler, rutinlerim, iki dakikada internetten hallettiklerimle aferin alıyorum, takdirini duyuyorum. Tüm gençliğim ve çocukluğum şunları duymak için inanılmaz çabalarla geçti. Artık gözlerinin görüşü daha kötü olsa da gönlü çevredeki pek çok şeyi daha güzel görmeye niyetli gibi..

    Canım babam.. yapabildiği kadar bu.. bu haliyle, benim babam olarak can babam.. çocukluğumdaki gibi elimden tutuyor hala.. hiç bırakmasın..
    #228251 nymph | 4 yıl önce
    3yakınlık derecesi 
  23. iletişim kurmaktan özenlikle kaçındığım aile bireyi. hatta ömrümün sonuna kadar görmesem, özlemeyeceğim kişi.
    “Olur da ona çeken huylarım varsa” düşüncesi ile babalık kavramından bile soğutan insanımsı.
    #225974 Trafalgar | 4 yıl önce
    0yakınlık derecesi 
  24. iletişim kurmakta zorlanılan aile bireyi.

    derdinizi anlatmanıza tepki olarak ''ne yapayım?'' demesiyle meşhurdur.
    0yakınlık derecesi 
  25. Benim gibi birçok insanın , değerini kaybedince anladığı varlık.Nur içinde yatsın.
    #225892 gaipabi | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0yakınlık derecesi