sorununun hoca sorunu olmadığının net olarak anlaşıldığını düşünüyorum. nitekim olabilecek en mantıklı geçici çözüm olan hocayla bile 65 dakikaya yakın rakip kaleye şut dahi atamayan bir takım izledik. çünkü o hocanın kendi inisiyatifi ile bu form durumuyla oynatması mümkün dahi olmayan adamlar sahadaydı.
ben her ne kadar kendisini beğenmesem de orta sahanın en göze çarpan performansını gösteren oyunculardan olan crespo'nun neden oynatılmadığını merak ediyorum. evet belki hayalimizdeki orta saha değil kendisi, ancak saha içerisinde idare edilmesi zaruri olan mesut varken onu idare edebilecek adamlardan ilki crespo. yetmezmiş gibi güncel form durumuyla sahada idare edilmesi mesut'tan bile fazla gereken irfan da cabası. her ikisi de muhteşem yetenekte adamlar ancak her ikisinin de form durumu an itibarı ile ilk onbir oynamak için yetersiz. bunu ben bile görebiliyorken, inatla oynatılmalarını isteyen kim?
onu geçtim, ligde bir dünya takım üçlü oynuyor. örneğin son rakip antalya da üçlü oynuyor. ancak fener gibi kadrosu üçlü oynamaya en uygun takım nedense dörtlü oynuyor. hem de dörtlünün en önemli unsurları olan bekleri yokken. bekin yok ama inatla dörtlü oynamaya çalışıyorsun. biri on numara, biri yedi numaradan devşirme iki oyuncu ile. hoca olarak beni koysalar da ben yapsam bunu, futboldan anlamıyor derler. peki fenerde hangi futbol aklı fenerin üçlü oynamayacağına inanıyor? ya da sorunu üçlü oyunda sanıyor...
işin açıkçası sorun nerde ben de bilmiyorum. irfan can kahveci gibi sekiz gibi görünen ama esasında on numara olan bir adam bu yaşında neden bu kadar güçsüz ve sahada istediklerini yapamıyor bilmiyorum. mesut'un bile irfan'dan daha diri olmasına anlam veremiyorum. vitor gittiğinden beri antrenman da mı yapmıyor bu adamlar? anlayamıyorum.
hadi diyelim ki bu adamlar çalışmıyor. o halde çalışanları oynatmak yerine yatanları oynatmak neden? bunu cidden tekrar sormak istiyorum. forma adaleti var ise crespo'nun sırtından o formayı alamazsınız bu takımda. yine forma adaleti varsa irfan'ın yerinde ferdi, mesut'un yerinde pelkas ya da mert hakan ile çıkarsınız sahaya. rakibe göre arkalarına sosa ya da gustavo'yu koyarsınız. takıma iki tane adam gibi bek, bir tane de aldığı topu ezmeyecek santrafor alırsınız ve o takım ligi ikinci bitirir belki. ama yok. fener aklını kaybetmiş gibi...
seneye löw gelecek diyorlar. görmeden inanmam. hadi diyelim ki geldi. bu mantıkla ne fark edecek ki?
GS ve BJK kötüdür, iki takım taraftarı da yıkılmıştır sezon bitsin ister, ona buna söver bütün gün kaşları çatık gezer akşam FB maçı vardır açar FB'yi izlerler bütün dertlerini unuturlar. Fener son 10 yılda tam bir meme'e evrildi. Meme kulüp.
Aslinda Jorge jesus tam aradigimiz menajer. Yillardir da isterim. İyi hoca. Fenerbahce’nin dna’sina uygun atak-baskili futbol, motivasyonu yuksek ve disiplinli. Ama low’e de okey’im. Son dakika İsmail Kartal, okan buruk, Bilic vs gelmesin de.
profesyonel sporun tarihin çöplüğüne gönderilmesi gerektiğini düşünüyorum (gbkz:endüstriyel futbol/#217924 ). dolayısıyla profesyonel bir spor kulübü hakkında bir şeyler yazmak çok doğru gelmiyor. ama bazı alışkanlıklar kolay değiştirilemiyor. aslında son on senede basketbol maçlarını daha sık takip ediyordum. ama pandemiyle beraber evden çalışma ve hafta sonları daha az dışarı çıkmanın etkisiyle iki senedir futbol takımının tüm maçlarını seyrediyorum. takımın geçmişte de('80'ler, 90'lar) bana çok saç baş yoldurmuşluğu olsa da son dört senede bu konuda doktora seviyesine geldiğini belirtmeliyim. bunun en önemli gerekçesi kötü yönetim. yanlış transfer stratejisi ve oyuncu seçimi, takım içi huzursuzluğun(başkan-teknik direktör, oyuncu-teknik direktör ve oyuncular arasında) bir türlü giderilememesi hep kötü yönetimin yansımaları. dört senede yaklaşık altmış transfer yapıp bunlardan sadece dört beş tanesinin "tutması"nı başka bir şeyle açıklamak mümkün değil. euro-dolar gibi para birimlerinin yükselişiyle de süper lig takımlarının transfer kalitesinde büyük düşüş yaşandığı bir gerçek. zaten öyle olsun bir zahmet! türkiye yanlış seçimler yüzünden saman, buğday ve daha sayamayacağım kadar temel maddeyi ithal etmeye başlayan bir ülke. üstelik bunları önemli bir bölümü önemli ihraç mallarımız arasındaydı.
iyi futbol iyi futbolcularla oynanır. ama ne yazık ki bizde iyi futbolcu sayısı az. iyi olanlar da çeşitli sebeplerle verimli olamıyor. spor kamuoyunda sıkça dillendirilen fenerbahçe'nin farklı dizilişlerle oynaması gerektiği görüşünü doğru bulmuyorum. bu kadro kalitesiyle bana sorarsanız takım hiçbir formasyonda başarılı olamaz. 3-4-3, 4-3-3, 4-4-2, 4-2-3-1, 4-1-4-1 fark etmez bu nedenle. futbolda diziliş konusundaki tek gerçek önemli gerçek nicelikle ilgili. takımda üç stoperiniz varsa üçlü savunma oynamanız zor olabilir. bir sakatlık durumunda sağ veya sol bek kökenli biri defansta oynayabilir. sakatlık ve ceza kombinasyonunda ise üçlü savunmada oynatacak oyuncu bulunmayabilir. takımda az sayıda forvet oyuncusu(kanat veya yardımcı forvet, santrfor) olması da üç forvetli bir sistem oynamanızı engeller. bir de bazı formasyonlarda bazı yetenekli oyuncuları aynı anda oynatma şansınız olmayabilir. bu nedenle dizilişte değişikliğe gidilebilir. hayatımda stadyumda izlediğim fenerbahçeli en yetenekli futbolcu olan, babası '60'lı yıllarda (tarihsel) tip'li bir işçi olmasına rağmen akp yalakası olan rıdvan'ın "bu takım üçlü savunma oynamaz, fenerbahçe dörtlü savunma oynamak zorunda" tespitine katılamayacağım.
neyse gelelim bizim topçulara. önemli bulduklarımı tek tek değerlendireceğim.
altay: vasatın biraz üstünde bir kaleci. karşı karşıya pozisyonlarda uzun boyunun da etkisiyle çok iyi, refleksleri iyi, ilk geldiği zamandan bugüne kadar kendisini geliştirdi. en azından artık çeldiği topları penaltı noktasına doğru değil uzağa çeliyor. dönen toplarda daha az gol yiyoruz bu nedenle. her zaman konsantrasyon problemi oldu. bir beşiktaş maçında son dakikada ceza sahası dışında topu ellemesine rağmen kırmızı kart görmemesi fakat kısa bir süre sonra aynı hatayı kupa maçında yapması vb. saç baş yolduracak goller de yiyor zaman zaman. pandeminin patladığı sezon 3-0 yenildiğimiz maçta vida'dan yediği gol akıl alır gibi değildi. ama her kaleci saçma sapan goller yer. neticede hata kaldırmayan bir mevki. önemli olan bunların sayısını minumumda tutabilmek. yan toplarda oldukça kötü bir performansı var. ilk geldiği zamana göre biraz gelişim var ama yetersiz. bu da benim için iyi bir kaleci olamayacağının göstergesi. yan top hâkimiyeti kolay gelişmeyen bir meziyet. bugüne kadar 22-23 yaşından sonra belirgin bir biçimde bu özelliğini geliştiren kaleci görmedim. altay bunu başarabilirse bir anda vasat üstü kaleciden çok iyi kaleciye dönüşür. bu meziyet diğer hatalarını da kapatır.
berke: altay için söylediklerim berke için de geçerli. ikisi de aidiyet duygusu güçlü oyuncular, sempatikler, üstelik çok da gençler. performanslarından memnun olmasam da ikisini de seviyorum. umarım her ikisi de yan top zaafiyetini geliştirebilir. bizim ayı yavrusu bu ikisinden de iyi kaleci olmasına rağmen kendisini hiç sevmezdim. hâlâ da sevmem. bir de yorumcu oldu haspam!
nâzım: defansif özellikleri orta seviyede, ofansif olarak tam bir tahta bacak yeteneksiz. adam geçemez, şut atamaz, orta yapamaz. takımda net olarak kötü bulduğum oyunculardan biri.
novak: golcü bir sol bek olmak dışında hiçbir özelliği olmayan, doğru düzgün bindirme yapamayan, orta yapamayan, defansta yaptığı kademe ve pas hatalarıyla gol pozisyonu vermemize yol açan sağ ayağını sadece yürümek için kullanan yetersiz bir oyuncu. sol tarafını kapattığınızda sağ ayağıyla pas vermek yerine terse dönen bir oyuncu. bu arada alanya maçında serdar'ın(dursun) kafayla attığı golde sağ ayakla yaptığı ortayı nasıl yaptı çözebilmiş değilim.
serdar aziz: ortanın üstünde yetenekte stoper. yalnız çok sert ve ne zaman ne yapacağı kestirilemeyen bir tip. adeta bir saatli bomba. her maç en az iki, üç sarı kartlık hareketi oluyor. yine verilen veya verilmeyen birçok penaltının da müsebbibi bu arkadaş. kendisini kolay yere bırakıp gol yememize sebep olduğu çok maç hatırlıyorum. hava hakimiyeti iyi. attığı kafa golleri bir stoper için ekstra bir özellik.
tisserand: çok sakar, çok iyi oynadığı bir maçın son dakikasında yaptığı pas hatasıyla veya penaltıyla takımı yakabilir. bu sene vitor'un üçlü savunmasında beklemediğim biçimde iyi performans gösteriyor. tekniği iyi. sağ kanattan yaptığı çıkışlar ve ortalar da iyi. bu senenin kazancı.
attila: türkiye'nin en iyi üç stoperinden biri. tekniği oldukça iyi. takımda çalım ve pas yeteneği attila'dan daha kötü olan bir sürü orta saha ve forvet oyuncumuz var. zaman zaman kademe hatası yapıyor. bazen ilk müdahalelerde de geç kalabiliyor. zamanla çok daha iyi olacaktır. geçen sene kusursuz oynadı. bu sene de iyi ama son dört beş haftada ciddi bir form düşüklüğü var. kendisinin yüksek bir bonservis bedeli karşılığında ingiltere'ye transfer olacağı söyleniyor. form düşüklüğü bundan kaynaklıyor olabilir. kulüp teklif olduğunu yalanladı ama attila kendisi teklifleri doğruladı ama fenerbahçe'nin başarısından başka bir şey düşünmediğini belirtti. ben basiretsiz yönetim yerine oyuncuya güveniyorum tabii.
kim min-jae: bu oyuncu da türkiye'nin en iyi üç stoperinden biri. o'nun da tekniği ve pasları attila kadar olmasa da iyi. kademe ve ilk müdahale anlamında attila'dan üstün. bu sene galatasaray maçı da dahil bir çok maçta yaptığı kritik müdahalelerle puan kaybını önledi.
ferdi: bana göre senenin yıldızlarından biri. zaten teknik bir oyuncu. defansif anlamda kendisini çok geliştirdi. ben sene başında ferdi'nin kanadının otoban olacağı düşüncesindeydim. hiçbir maçta böyle bir durum yaşanmadı. kendi pozisyonu olmamasına rağmen 4'lü orta sahanın sol ve sağ kanadında hiç aksamadı. bugüne kadar sadece bir defa forvet arkasında oynadı. o maçta da kötü oynadı ama. birkaç kez daha orada izlemek isterdim.
osayi: bu oyuncu benim için takımdaki günah keçisi. takıma çok zararı olmasa da osayi'nin iq eksikliği beni çıldırtıyor. hızlı, çalım yeteneği olan fakat son vuruşları ve pasları tek kelimeyle rezalet olan bir futbolcu. fenerbahçe'ye geldiğinden beri otuz sekiz maçta oynamış. iki gol iki asisti var. oldukça kötü bir istatistik. iki yıl önce takımda yer alan garry(zekalı) rodrigues'in karbon kopyası bu çocuk. hangisi daha düşük iq'lu bilemiyorum ama. teknik direktör olsam altyapıdan on dört on beş yaşındaki gençleri oynatırım onların yerine. oldu da oynattım diyelim. yaptıkları salaklıklar nedeniyle yılmaz vural gibi saha içinde kovalardım bunları.
(mert) hakan: bir başka düşük iq'lu ve yeteneksiz futbolcu. caner-gökhen-emre-volkan abici/adamcı tayfanın getir götürcüsüydü. maç içindeki hal ve davranışlarıyla takımın en antipatik futbolcusu. çok koşuyor ama bal yapmayan arı. zaman zaman uzaktan golle sonuçlanan iyi şutlar atabiliyor, güzel asist yapabiliyor ama senede toplam altı yediyi geçmez bunlar. yaptığı pas ve zamanlama hataları saç baş yolduracak cinsten. allahtan bu sene pek oynamıyor. ekşi sözlük'te adamın oyun görüşünün iyi ama tekniğinin kazma stoper ayarında olduğu yönünde bir yorum vardı. okurken hem katılmıştım hem de gülmüştüm.
gustavo: iyi futbolcu. fakat bu sene yaşının ve her maçta oynatılmanın etkisiyle büyük form düşüklüğü yaşıyor. defansif olarak çok iyiydi, ofansif olarak da idare ederdi. bu sene takımın adeta el freni. geçtiğimiz senelerde de kötü olduğunu düşünenler de var. ben aynı görüşte değilim. geçen sene hatayspor maçında sakatlanmasından sonra bir daha toparlanamadı. kendi bölgesindeki oyuncu enflasyonunu düşününce uzun süre dinlendirilmeli.
meyer: geçmişi parlak. bir dönem harika çocuk(wonderkid) olarak değerlendiriliyordu. beklenen gelişimi gösteremedi. bizde de tavşan boku kıvamında takılıyor. ne kokuyor ne de bulaşıyor. fazla şans bulamadı. ama iyi olacağına ilişkin hiçbir emare göremiyorum.
sosa: ulan bu adam beşiktaş'ta ve trabzonspor'da ofansif olarak harikalar yaratıyordu. frikikler, ortalar, paslar, goller, asistler. bize geldi ofansif olarak çok az katkı verdi. ama çok akıllı bir oyuncu olduğunda defansif anlamda önemli katkısı oldu. bu durum tarihin bir ironisi olsa gerek. yalnız yine ekşi sözlükteki çok güldüğüm yorumlara atıfla, her oynadığı maç en az iki üç kere hayali arkadaşlarına pas atıyor. öyle pasları deniz (barış) veya selçuk (şahin) bile atmazdı. onlar pas atmak istediği arkadaşlarının on beş yirmi metre ilerisine veya arkasına pas atarlardı. en azından kime attıklarını anlardık. sosa'nın bu pasları attığı yerlerin yakınında hiçbir takım arkadaşı olmuyor.
zajc: çapmadaki "1"in karşılığı tam bir etkisiz eleman. vasatlığın vücut bulmuş hâli. her özelliği ortalama veya ortalama altı. ne uzar ne kısalır. arada uzaktan düzgün vuruşlar yapmak dışında hiçbir dişe dokunur özelliği yok.
crespo: iyi bir "box to box" orta saha oyuncusu. pasları iyi. top sürme(dribbling) ve çalım yeteneği var. defansif olarak da yeterli. şutları da iyi. iyi yer tutuyor dolayısıyla top çalma konusunda da iyi. istikrarını korursa- ki ben koruyacağını düşünüyorum- banko ilk on bir oyuncusu olur.
mesut: acun'un arkadaşı, reisçi, twitter'dan abuk subuk mesajlar paylaşan gurbetçi futbolcu. buna benzer sebeplerle kendisine gıcık oluyorum. ama yeteneği tartışılmaz. takımın en yetenekli oyuncusu. son dönemde biraz daha formda ve istekli görünüyor. sene başından beri vitor'la problem yaşadığı açık. hoca'nın başını yeme potansiyeli var.
irfan: çok yetenekli bir futbolcu. çalımları, pasları, uzaktan şutları oldukça iyi. ama basit oynayamama sorunu var. hep takım arkadaşlarını "ince" görmeye çalışıyor. bu da çoğu zaman gereksiz pas hatalarına yol açıyor. zaten attığı şahane pasların yerini bulması durumlarda, bizim yeteneksiz oyuncular topu eziyor. böylece irfan'ın etkisi de azalıyor. ayrıca (mert) hakan gibi o da abici/adamcı ekolünden. maç içinde arkadaşlarına sürekli kızıyor, el kol hareketi yapıyor. birkaç hafta önce iyi oynarken oyundan alındığında da küfür etmesi de hoş değildi. bu da antipatik bir oyuncu. ulan sende sürekli politik eğilim, tip, antipatiklik üzerinden yorum yapıyorsun diyenlere bunlardan biri olsa kabulüm ama hepsi aynı anda olunca tahammül etmek zorlaşıyor.
pelkas: iyi bir futbolcuydu. geçen sene ilk dönem iyi oynadı. ligin sonuna doğru yaşadığı form düşüklüğü, şampiyon olamamamızdaki önemli etkenlerden biriydi. uzaktan şutları ve ara pasları iyi. son vuruşları ortalama olan bir oyuncuydu. geçen sene karşı karşıya dağlara taşlara attığı bir çok pozisyon vardı. sene başında ağır bir sakatlık geçirdi. sonrasında tek kelimeyle rezalet oynadı. sanıyorum bu sene takımın en kötüsü. çok az oynamasına rağmen oynadığı maçlarda inanılmaz top kayıpları ve pas hataları yaptı. hatta bir iki maçta % 20 pas isabetiyle oynadı. koltuk değneğiyle maça çıksa bu kadar pas hatası yapacak bir oyuncu değil. vitor'la, başkanla veya takım arkadaşlarıyla problemi mi var bilemiyorum. öyle olsa bile bu kadar kötü bir performansın açıklaması yok. umarım toparlar da geçene sene başındaki performansını yakalar.
rossi: alper (potuk) ekolünden tam bir vitaminsiz. kısa boylu, otuz beş kilo ağırlığında topa vurmaya mecali olmayan bir futbolcu. ufak tefek yapısına rağmen hızlı da değil. son vuruşları kötü. buna rağmen zaman zaman çok güzel goller atabiliyor. hatayspor ve trabzonspor maçlarındaki golleri usta işiydi. pasörlüğü iyi yalnız. ligde iki gol beş asistlik performansı var. yalnız asistlerin ikisi, topu verdiği oyuncuların uzaktan şutuyla biri de galatasaray maçında ceza sahasının beş metre dışında crespo'ya verdiği güzel ara pas. bu üçü de benim nazarımda asist değil. bu durum kayıtlara geçsin. bizim ne yazık ki aradığımız futbolcu değil. bizim bitirici forvetlere ihtiyacımız var. ama sürekli asistçi oyuncu alıyoruz. santrforlar da iyi olmayınca bunların verdiği paslar bir işe yaramıyor.
berisha: uzun boylu olmasına rağmen pivot santrfor değil. hareketli bir forvet oyuncusu. ilk dokunuşu (first touch) çok kötü. son vuruşları iyi değil. pasları ve frikikleri iyi. alın size bir asistçi forvet daha. oynadığı maçların çoğunda etkisizdi. hâlâ takıma tam adapte olamadı. kapasitesi belli. ancak bir iki kademe daha iyi olur. aradığımız forvet değil.
serdar (dursun): uzun boylu, hava hakimiyeti iyi, pozisyon alma özelliği çok iyi, pas dağıtma özelliği orta, son vuruşları kötünün üstü ortanın altı pivot santrfor. takımın her dönemde ihtiyaç duyduğu golcü tipi ama yetenekleri sınırlı. attığı ve kaçırdığı gollerin çok önemli bir bölümü iyi yer tutmasının sonucu. hatayspor maçında bomboş kaleye direğe nişanladığı top inanılır gibi değildi. alanya maçında da boş kaleye topu dağlara taşlara attı. dönen top gitti gol oldu. öne geçip koparacağımız maçta geriye düşmüş olduk. yedek forvet olarak iş yapar.
valencia: hızı, çalım yeteneği ve dağıtıcı özelliği harika son vuruşları iyi olmayan bir oyuncu. ama attığı çok güzel goller de var. iki senedir kaçırdığı gollerle saçımı başımı yoldurttu bana ama rakip defans oyuncularının anasını ağlatıyor. tersinden futbol tabiriyle söylersek tam bir bal yapan arı. bu yüzden sakat ve milli takımdan uzun bir yolculukla aşırı yorgun dönmediği durumlarda banko oynar. yanında bitiriciliği ortalama üstü bir forvet oynasa çok büyük ihtimalle gol kralı olur.
özetlersek takımda yetenekli oyuncu sayısı az. mesut, irfan, sosa, ferdi ve biraz da pelkas dışında teknik oyuncumuz yok. onlar da ya yaşlı ya formsuz veya istikrarsızlar. bu oyuncuların üçünden aynı anda verim alabilirsek işler olumlu anlamda değişir. ali koç istifa ederse, yeni gelen yönetim vitor'u tutar veya gönderip aykut kocaman/erol bulut tipi bir hoca getirmezse, attila'yı satmazsak, bir sol kanat beki, iyi bir santrfor, teknik bir 8 numara, iki de ortalama üstü(rossi ve berisha'dan iyi) kanat oyuncusu alırsak trabzonspor'a yetişme şansımız var. şampiyonluk şansımız şu karikatürdeki gibi anlayacağınız. tabii irfan sakatlanmadan 8 numara, formda bir pelkas da kanatlardan birinde oynayabilirse iki transfer daha az yapmamız mümkün.
ali koç başkanlığa geldiğinden beri hiçbir sezonu başladığı hoca ile bitirememiştir.
önce sportif direktör olarak comolli gelmiş, ardından cocu takımın başına getirilmişti. ilk ve son hocamız olur minvalinde bir şeyler söyledi koç. sezon ortasını bile göremedi cocu. yerine yardımcısı koeman geçti. 30. haftada düşme hattındaki fener ali koç'un çalışmayacağız dedi ersun yanal ile sezonu 6. bitirdi. ersun yanal ise bildiğimiz ersun yanal değildi. atanamamış aykut kocaman olmuştu. ve neden bilmem, bırakmaya karar verdi. bjk maçında yedek kalmayı kabul etmeyen emre'den sonraki süreçte takım zaten dikiş tutmadı ve fenerbahçe emre abisinin getirdiği bir başka abi ile sezonu bitirdi. sonra futbolcu emre bir anda sportif direktör emre oldu. "alo ben emre abin" gazıyla bir sürü adam alınıp getirildi. lig şartlarında şampiyonluğa oynaması çok olası bir takım yaratıldı. abiciler, kankacılar da takıma monte edildi. lakin hocası bir başka atanamamış aykut kocaman idi. takım oturdu oturacak derken oturamadı. ve sezonu bir kez daha emre abimizle bitirdi fener. az kalsın şampiyon bile oluyordu. şampiyonluğun tek maçla kaçmasına sinirlenen koç emre abi ve taifesini sildi. bielsa kalibresinden bahsetti. yaz boyu bir sürü hocanın adı geçti. ve gele gele bir başka yarım kalan aşk, vitor geldi...
vitor kötü hoca mı? elbette değil. ama bielsa kalibresi de değil. vitor ile takım yeniden yapılandı. vitor'un istediği fiziğe dayalı antrenör takımında ilk gönderilmesi gerekenlerden birisi mesut özil iken, mesut özil takımda kaldı. kaldı ki burada asıl sorulması gereken fener'in fiziğe dayalı mı yoksa tekniğe dayalı mı oynamasıydı... vitor inatla bunu oynatacaksa da kadro yapılanması buna göre yapılmalıydı. çünkü vitor'un bu taktiğinde gustavo gibi, valencia gibi adamlar ön plana çıkıyordu. çünkü onlar bu futbolun yıldızlarıydı. mesut gibi, pelkas gibi, sosa gibi, irfan can gibi adamlar ise sönüyorlardı...
öyle ya da böyle, vitor bu takımın başına geldi. önemli fenerlilerden saç abimiz diyor ki, vitor ile fenerin evliliği bitti. her şey mümkün olduğunca iyi giderken, düşüş ts maçı ile başladı. ve üç haftada tamamlandı. uefa maçlarını burada dikkate almıyorum.
ts maçında ne oldu? radarcı polis modundaki hakem, başkanın megafon alıp saçmalamasına neden oldu. ancak orada hakemden daha büyük bir sorun vardı. tuttuğu topu içeri sokan hakem değildi. kaleciydi. penaltı yapan hakem değildi. stoperdi. ki hakemin onu da kırmızı ile atmaması hata idi. madem penaltı. sondaki golde ıska geçen hakem değildi. liberoydu. tüm bunlar yaşandı ve bireysel hatalarla maç verildi. takım eksik kaldığı için değil. sonra megafonlu koç sahne aldı. başkası adına utanmamızı sağladı. peşinden oynanan iki lig maçında da neredeyse sıfır hata ile maç yöneten ve radarcı polis moduna girmeyen iki hakem sahne aldı. fener alanya ile oynanan maçta belki de sezonun en baskılı maçlarından birisini oynadı. kaybedecekse böyle kaybetsin dedirtti ve kaybetti. iki isabetli şutu olan takım iki gol attı. bir sonraki konya maçında ise konyalı oyuncu maçın başında hagi ya da alex ayarında bir gol attı. kaleye iki kaleci koysan yine girerdi o top. sonra anlamsız bir hatadan bir gol daha yendi. değişikliklerle takım toparlanacak gibiyken önceden söylesen duyanın siktir git diyeceği bir şekilde gustavo, altay ve valencia sakatlandı. aynı maç, takımın omurgası olan üç oyuncu peş peşe sakatlandı. hatta öyle ki, oyuncu değişiklik hakkın bitmişti, maçı yine on kişi bitirdin...
tüm bunlar yaşanmadan önce ligin lideri olan fener, bir anda liderin çok ama çok arkasında kaldı. ve her yerde vitor gitsinciler baş gösterdi.
koç ne düşünüyor bilmiyorum ama bir kere de başladığın hoca ile ligi bitir başkan. bir kere bitir. uzun uzun her sezon ölmektense, bu sezon bir kez daha ölelim. ne olacaksa olsun. nasıl sonuçlanacaksa sonuçlansın. en azından oyuncular da bu hoca ile ligi bitireceklerini bilerek hocalarına kulak versinler. nasıl olsa iki haftaya gider diye düşünmesinler.
buraya kadar yazdıklarıma ek olarak, futbol bir oyundur sadece. ancak bu büyüklükteki kulüplerin taraftarı için oyundan fazlasıdır. özellikle de skor taraftarı için. ben onlardan değilim. fenerin iyi ve arzulu oynaması benim için yeterli. kazanmak, kaybetmek, detay sadece. ama artık lütfen bir sezon başlanılan hoca ile bitsin. ali koç'un vizyonuna yakışan da bence budur. haliyle fenere yakışan da. ilhan cavcav'lığın manası yok.
Ali koç döneminde asla ligi kazanamayacak futbol takımı bunu Ali Koç'un karakterine bağlıyorum ama bu konuya girmeyeceğim detaylandırmam gerekir. Ayriyeten Taraftar da en ufak bir tökezlemede haklı olarak 7 yıllık kupa özleminin getirdiği sabırsızlıkla ortalığı yangın yerine çevirdiğinden, medyadaki Fenerli yorumcuların bilmediği hiç bir şey olmadığından, her hafta hocaya ve yönetime salladıklarından akıl verdiklerinden bu iş olmaz arkadaşlar. Fener şu anda nasıl betimleyebilirim jenga gibi ama oyunun başında değil sonlarında düşünün. Çekilen bloklar çekilmiş ve artık Fener dokunsalar düşecek pozisyonda. Alttaki tahta blok Serdar Ali'nin ortalığı velveleye vermesi çekince yıkılıyor hepsi. Onun üstünde soldaki blok Ali Koç'un transfer dönemindeki pasifliği. En altın bir üstündeki blok taraftarın sabrı. Yani ne hamle yaparsan yap o bloklardan oluşan harabeye benzer bina çöküyor. Çöküyor ama asla komple çökmüyor. Çöküntünün altında kalan sağlam görünen ama ucuz malzemeden yapılmış temelin üzerine her sene yeni bina inşa ediliyor. Fener sikerim böyle jengayı diyip her şeyi bozup baştan girişmeli işe. Bu da nasıldır öyle genç alalım onlar otursun seneye onlar tecrübelensin işte az bilinen underrated topçu çekelim şekli değil FFP riskine girilip kesenin ağzını açıp tartışmasız yıldız futbolcular getirip hem yetersiz hocaları hem taraftar baskını hem de yönetime rağmen sahadaki oyunuyla şampiyon olup bu kısır döngüyü kırmaktan geçiyor. O kısır döngüyü kırdıktan sonra önü açık. ama diyeceksiniz borçlar artıyor böyle Ali Koç'un en övündüğü borçları azaltması vs. e güzel kardeşim bu ekonomide o borç biter mi? Bu ülkede hiçbir futbol kulübü hem başarılı olup hem de ekonomisini düzeltemez. yabancı kuralı ne olursa olsun her takımın yabancı oranı yüzde 70'lerde bunlar euro maaş alıyorlar. Sen 30 sene falan üst üste kar edeceksin de o borçlar kabul edilebilir düzeye gelecek. Olacak iş mi bu? Bugün zamanında 1 milyar euro kar açıklamış Barcelona bile battı. Bizim 500 milyon euroluk borçlardan kurtulmamız hayalden başka bir şey değil. Topçu satmayla da olacak iş değil Benfica, Porto bile krizin eşiğindeler. Zamanı gelince hepsi satılacak o zamana kadar kazandığın kadar şampiyonluk kazanmaya bakacaksınç
Amın ızdırabı isimli oyunun ikinci perdesini frankfurt maçında yenen (gene) bir korner dönüşü golle sahneye koymaya başlayan takım. Pereyranın gazıyla alınan iyi sonuçlar da bugün itibariyle (Başakşehir maçı) tarihin tozlu sayfalarına gömüldü bana kalırsa. Kazanmak için Her daim rakibinden daha fazla koşmak, basmak zorunda olan bir takım olması gerekirken 80 dakika sarı kart görecek müdahalesi bile olmayan bir takımdı bugün. Erol Bulut'a bile inancım vardı, pereira ki Erol Bulut'tan 2 gömlek iyi bir teknik adamdır ama olmuyor abi, olmayacak. Bu takım ligi 4. Bitirirse ali koç yatsın kalksın pereira'ya dua etsin; bu kadar da büyük konuşuyorum yıllar sonra. Bu sezon da bir daha fenerbahçe maçı falan izleyeceğimi sanmıyorum, bıktım yemin ediyorum amk takımından da ruhsuzlar ordusundan da..
Geldiginde cok yaygara kopardik, sasirdik ama sezarin hakki sezara. Sistemi oturttu, abicileri gonderdi, genclere guvendi, eksik ve yetersiz kadroyla iyi is cikartiyor. İstedigi transferler yapilirsa tamamdir.
koreli transferi ile uzak doğu pazarına giriş yapmıştır. benim hatırladığım kadarı ile geçmişinde hiç uzak doğulu futbolcusu olmamıştı. artık var. tanıtımı da çok şirin yapılmış.
Sahada yüzümü güldürmeyi beklerken piyasada güldürmüştür. Bundan böyle "Fenerbahçeli olmak pişmanlıktır, kanserdir." Diyen karşısında beni bulur. :)
Harbiden hayatımda babamın bana yapmadığı kıyağı bugün saatler içinde yapmıştır. İyi ki varsın be fener. Küme düşsen de bir daha tek bir maçını kaçırırsam yazıklar olsun bana.
logosuna 3 saniye bakınca nolacak bu takımın hali dedirtiyor. bu konuda milli takımla verdiği kıyasıya bir mücadele var. ali koç ile birlikte takım biraz olsun toparlar demiştik ama sanki hiçbir şey değişmemiş gibi. bakalım nolacak bu fenerin hali
ali koç'un kendi yönetim kurulu üyelerinin bazılarına, kongre üyelerinin bir kısmına, vitor pereira ile anlaşma açıklanan saate kadar marcelo bielsa ile sözleşme imzalanmak üzere olunduğunu söylemesine karşın, bir kaç muhabirle hesaplaşacak diye hiç haberi sızdırılmayan sözleşme detaylarının son gün ayyuka çıkması ile sebebini anlamadığımız üzere başına eski uefa son 16 oynatan hocanın getirildiği kulüp.
3 temmuz olayları herkesin malumu. ne bu ateş söner, ne bu devran biter. söz konusu fenerbahçe açıklamalı videosu, trabzonspor tarafından paylaşılan tahrik edici şu video
üzerine yayınlanmıştır. ben fenerbahçeli'yim, bence biz haklıyız. trabzonlulara göre onlar haklı. son yargı kararlarına göre fener haklı. o zamanki yargı şartlarına göre trabzon haklı idi.
velhasılı kelam, iş bu olaylar sebebiyle gaza gelip sokağa çıkıp karşı karşıya gelecek takım taraftarları benim nazarımda süzme geri zekalıdır. kulüpler birbiriyle hasımlaşıyor, taraftarlar da tüy dikiyorlar. bu mesele kapanmaz, iki taraf da bundan vazgeçmeyecek çünkü. vazgeçmemeleri normal. haklı olduğunu düşündüğün bir konuda hakkını ararsın. mesele, ilkokul çocuğu gibi, "örtmenim halis bana bunu dedi, örtmenim önce muhlis başlattı" edebiyatı.
türk futbolunun bir sik boyu ileri gitmediği ve yakın gelecekte de gideceğe benzemediği şu dönemde, varsın yesin birbirlerini yöneticiler, benim umurumda değil şahsen. hadi bu olayda iki kulübün karşılıklı ihtilafı var. onu anladık.
4 nisan 2015'de, direkt olarak oyuncuların hayatına kastedecek şekilde araklı yolunda şoför hedef alınarak otobüs kurşunlanması olayının failleri hala dışarıdalar mesela. dönemin trabzon valisi (abdil celil öz'dü yanılmıyosam), olayda taş kullanıldı diye açıklama yapmıştı. sonra av tüfeği dedi, görüldü ki bildiğin pompalılarla saldırmışlar. sonra tüm kulüpler, trabzon da dahil, ultra normal olarak bu saldırıyı kınadılar. elbette ki trabzonspor yaptırmamıştır bunu. bunu düşünmek bile, bu açıklamarla gaza gelebilecek bireylerin zeka seviyesi ile aynı kafada olmak demek. velev ki saldıranlar trabzonsporlu, bu da trabzonspor'u ya da trabzon'u suçlu yapmaz. kendini bir zümrenin destekçisi ilan eden birinin yaptığı eylemler, emir, irade ve komuta o zümreden gelmediği sürece, onu bağlamaz, bireyi bağlar.
nitekim;
2 şüpheli yakalandı, suçlarını itiraf ettiler. sonra mahkemede reddettiler, adli kontrol şartıyla da serbest kaldılar. o soruşturmayı yöneten ekip de fetöden açığa alındı. samimi şekilde hak aramak isteyen, ilk önce kamuoyunda böyle bir algı oluşmaması için (ki uzun yıllar böyle bir algı oluştu, hala da vardır) bizzat kendisi ön ayak olur. ben çok trabzonlu kalantor biliyorum, parmağını şıklatmasıyla buldururlardı ceza aldırtırlardı bu faillere. ha kolluk kuvvetinin işidir, o dönem de işler boktu, oralar ayrı mevzular.
ülkenin genel özetidir trabzonspor - fenerbahçe hasımlığı. ayrıştırmanın ta kendisidir. yesinler birbirlerini. ben taraftarım, holigan değil.
bu yüzden benim için önemli olan kulübün mali durumu falan da değil. bana ne amk? ben mi alıyorum milyon dolarlar, eurolar. idare etsinler, hepsi para babası. ben güzel futbol, iyi, ahlaklı futbolcu, otoriter teknik adam izlemek istiyorum. eyyamcı hakem, yönetici kavgası yüzünden birbirine giren taraftar grupları veya holiganlık değil.
aksini düşünen de en yakındaki klinikten psikolojik destek almalı.
Yeni teknik direktörü nenad bjelica olan ama telaffuzdaki benzerlik nedeniyle bu isim kulaktan kulağa yayılırken "bielsa" olarak algılandığından insanların gelecek sezon marcelo bielsa tarafından çalıştırılacağını sandığı takım.
Futbol şubesinin yeni teknik direktörü marcelo bielsa olan ülkemizin en çok taraftarı olan spor kulübü. Steven caulkerın açıklanmasından sonra, marcelo ve bir santrafor açıklanması bekliyoruz.
Muhtemelen önümüzdeki sezon sonu 'keşke emreyle devam etseydik' dedirtecek bir teknik direktörle anlaşıp minimum iki sene daha kaybedecek futbol şubesine sahip kulüp.
Bu ekol mekol işlerinde birileri başkanın kulağına klinsman ismini fısıldasaymış misal, Emre'nin de devam edeceği istediği gibi bir yapı oluştururmuş.
Yine hareketli bi transfer donemi yasayacak olan camia.
Marcelo bielsa, Jorge Jesus, ralf rangnic uclusunden biri olsun isterim. Veya sergio conceicao. Joachim Low’un gelecegini sanmiyorum. Diger adi gecen; Fonseca, espirito, sarri vs bunlarla basarili olacagimizi dusunmuyorum. Emre’ye gelince; futbolculugundan beri iyi bi teknik direktor olacagi belliydi. Keske Sportif direktor olarak kalsaydi. Faydaliydi.
Neyse umarim bu defa teknik direktorluk konusunda dogru secim yapariz.
dün ali koç'un düzenlediği basın toplantısında açıkladığı üzere gelecek sezon yoluna yabancı bir teknik direktörle devam edecek.
ali koç bunu açıklarken ellerinde üç seçenek bulunduğunu söyledi. birinci seçenek emre ile devam etmek. ikinci seçenek emre'nin yardımcı hoca olduğu bir yabancı ile devam etmek. üçüncü seçenek emre'siz bir yabancı ile devam etmek. dördüncü seçenek olabilmesinin, yani bir başka yerli hoca ile çalışmalarının mümkün olmadığını da belirtti. yani yerli hoca ile devam edecek olsak zaten emre ile edebilirdik dedi.
emre'nin durumuna ise şöyle bir açıklık getirdi. emre henüz başakşehir'de iken, devre arasında görüştüklerinde, sezon sonu italya'ya gidip yardımcı hocalık yapmayı düşünüyormuş. ancak o sezon sonu fenerbahçe'ye gelip kaptan oldu. kaptan geldiği takımda sezonu arka plandaki hoca olarak bitirmek zorunda kaldığı aşikar. o sezon sonu yine hocalığa yönelmek isterken kendisini sportif direktörlük görevinde buldu. sportif direktör olarak başladığı sezonu yine hocalık yaparak bitirdi. ali koç, ark arkaya gelen bir iki şampiyonluk gibi bir kredimiz olmadığı için, ve emre'nin teknik adamlık kariyeri için de herhangi bir olumsuzluk yaşanmasının yaratacığı yıkım nedeniyle, hem de gelecekte çok önemli bir teknik adam olacağını düşündüğü emre'nin tecrübe kazanması gerektiğine inandığı için onunla hoca ya da sportif direktör olarak devam etmeyeceklerini, ama ikinci ve üçüncü seçenek arasındaki kararı kendisine bıraktıklarını ve bununla ilgili olarak emre'nin zaman istediğini söyledi.
şimdi bir takım troller bu durumu ali koç emre'yi kovdu olarak dile getirecektir. ama işin aslı, hem emre'nin gelecekteki teknik adamlık kariyeri için, hem de fenerbahçe'nin bir hataya daha tahammülü kalmadığı için, yapılması gereken yapılmıştır.
ha bu arada, yeni gelecek hocası ya portekiz ya da alman ekolünden gelecek. ali koç tercihlerinin bu yönde olduğunu belirtti.