1. (bkz: )
    #20584 thedirector | 8 yıl önce
    0film 
  2. senaryosu yılmaz güney tarafından yazılan, güney hapiste olduğu sırada onun direktifleriyle şerif gören tarafından çekilen, 1982 yılı cannes film festivalinde altın palmiye ile ödüllendirilen film. www.imdb.com/...
    #11429 laedri | 8 yıl önce
    0film 
  3. 'nın isimli kitabında yer alan bir bölümdür. bölümden alıntılar,


    Bir yol, bir yerden çıkarak, bir yöne gidebilmekse; bir yer, bir yöne doğru oluşabilecek bir yolun başıysa - ve sonunda varılacak yer, o yolun sonuysa - ; bir yön de, bir yer ile kat-edilen bir yol arasındaki bir devinmeyse; yerinden kalkarak bir yöne doğru bir yola çıkıp giden - yerinden çıkarak bir yöne doğru yol alan - kişi, yürüyordur...

    ***

    Yola çıkan kişi, hep yalnızdır gerçi, ama -yanında, onunla birlikte yürüyenler bir yana bırakılsa bile-, hep bir önceki yerinde bıraktıkları, ve, bir sonraki yerinde bulacakları, yanındadır, onunla birliktedir - 'yalnız' değildir yani, tam anlamıyla... yola çıkan kişinin, hep, ayağına takılır yerleşikler her ne kadar 'yardım' etmek, 'yol göstermek' gibi bir 'iyi niyet'leri olsa da; yerleşikler nereden bilsinler ki yolu?! kişi yola çıktı mı, yanında başka kişiler -başka yolcular - bulabilir; oysa yerleşti mi, bulacakları, olsa olsa, "komşular"dır.

    ***

    Kendine yeni bir yol arayan kişi, önce, kendinden önce yürünmüş yollara bir bakar - kendi yürümek isteyebileceği yola benzer bir yol bulmak için; çoğunlukla da bulur - ama, acaba, o bulduğu yol(lar), tam da bulduğu yol(lar) olarak, kendi aradığı yola aykırı değil mi? - yeni bir yol aramıyor muydu, arayan kişi - ne işi var öyleyse, eski (yürünmüş) yollarda?

    ***

    Belirli bir yol arayan kişi için en büyük tehlike : o yolu bir yerde durarak, 'bakarak' arayabileceğini (hatta, bulabileceğini) sanmasıdır çünkü, yollar bulunmaz: yürünür; yerlerde ise, olsa olsa, durulur onlar, bulunur; artık, yürünmez...

    ***

    Yola çıkacak kişinin aşması gereken ilk ve en önemli engel, kendi yerleşikliğidir; kendi yeri - kendisidir...

    ***

    Yeni bir yola çıkan kişi, yolun nasıl bir olanak olduğunu anlar - ama, ancak yola çıktıktan sonra... yola çıkan kişi, yolun getirdiklerini sonuna dek kabullenmek zorundadır. bir yeri toptan terk edip yeni bir yola çıkan kişi,

    ***

    Terk ettiği yerdeki her şeyi-herkesi-mutlak bir biçimde terk etmemiş; çıktığı yolda rastlayacağı her şeyi-herkesi-de, mutlak bir biçimde kabullenmiş olmalıdır.

    ***

    Sağlam yürümenin ilk koşuludur bu. yolunu kendin yürüyebilmek için, yönünü kendin koymak zorundasın. yönsüz yol yoktur-yol, ancak, bir yön ve bir yürümeden oluşur; yeni bir yol, yeni bir yön demektir. yürünmemiş yol, yol değildir.

    ***

    Bir Yol mu Arıyorsun, bir Yer mi?

    ***

    Kişi, yaşamı boyu, bir yerde takılıp kalıp, yolda olduğunu sanabiliyor; ya da, ters taraftan, sürekli yürüdüğü halde bir yerde durduğunu....

    ***

    Önemli olan, bir yerde bulunmak değil, bulunduğu yerin bilincinde olmaktır; aynı şekilde, yolda olmak değil, yürüdüğü yolun bilincinde olmak.

    ***

    Yer de, yön de, yol da, bilinçtir.

    ***

    Kendi yönünü bulmanın tek yolu, başkalarının yüklerini yüklenerek başkalarının yollarını da yürümektir. Kendi yükünü yüklendiğin yoluna varana dek.

    ***

    Bir yaşam, bir yönün bir yol olup olamayacağının deneme sürecidir.
    #11426 ma icari | 8 yıl önce
    0deneme 
  4. 'a ait bir şiirdir, "en güzeli, yol yürüyüş öğretir/dostum, eskimeyen arkadaşım"


    bana tarihini anlattın
    tarihimi onunla ölçeyim diye
    saatını söyledin saatıma
    dostum, eski arkadaşım
    şaşkın sular gibi dağlara dağlara
    mı gidelim dedik, gittik yoşuduk
    öyle iyi ettik
    çünkü sözler
    sözler davranırsa bizden önce
    tohum çürür yozlaşır tarla
    yabancılaşırız kendi toprağımıza

    bir olduk kayayla sarmaşık
    o yüzden
    çocuklarımızı örnek resimlerden seçmedik
    onlar kendileri geldiler
    onlarla birlikte bütün bir ülkenin
    kızlarını sevdik, oğullarını benimsedik
    çan sesleri, öncü gürültülerle
    yaşlandık gençlik içinde
    dostum eski arkadaşım

    dostum, eski arkadaşım
    bildin, korkak bir kâğıda
    yiğit bir kalemle nasıl yazılmazsa
    bildin. direnç yosunlu sarnıçlardan
    sızan sular gibi doldurmalı halkı
    yiğit bir kalem olmayla birlikte
    dağların bilge dervişi gezmeyi istedin
    demiri pasından ayırdı özverin

    varsılları gördük
    altın horozlar gibi susuyorlar
    dünyanın el altı yöneticileri
    onlarla kabarıp susmadık
    yoksulları gördük
    doğdukları yerde kalamazlar
    yoklukla beslenen kargış
    kocaman bir fırtınadır
    onları yurdundan sürer çıkarır
    on beş yıl birlikte dönendik

    geldik sonra
    büyük kentlerin kapılarına
    kandan gölleri var
    çocuklarımızı bulduk atlayıp geçemiyorlar
    düşenler oluyor, asılıp duranlar
    başlarında yurtseverlikten bir ayla
    ikiye vurulmuş saçları

    kanı kanla yumazlar dedik
    bunu böyle belleyip bellettik
    şimdilik
    gün küçük dağların ardında
    ve yolumuz var daha
    her şey olgunlaşır
    çürüyüp dökülür zincir
    en güzeli, yol yürüyüş öğretir
    dostum, eskimeyen arkadaşım
    #7679 ma icari | 8 yıl önce
    0şiir