bir yerden bir yere gidişlerimiz hep onun sayesindedir. tarihin en büyük yol yapıcısı hitler ya da rte değildir. romadır. işte bu nedenle bütün yollar roma'ya çıkar. antik dönemde rastlayacağınız her düzgün yolun bir ucunda roma vardır. bu sayede ordularını süratle ve fazla hırpalanmadan nakledebilmiş, hızla yayılmış, yayıldığı alandaki bütün değerli mallar ve ürünler dünya şehri roma'ya taşınmıştır.
yolun çizgileri uzandığında ve kaybolduğunda aklıma hep o gelirdi. neden ve sonuç kapısının ağzına kadar açık olduğu bütün imkanların dizime ellerime kadar geldiği zaman'larda bile o karanlık yollar benden onu alırdı. geri de verirdi her şey çekildiğinde bütün kapılar kapandığında. karanlık yollar bizi kıskanıyordu. hayır o yolları ben yaratmıştım. kendi zihnimdelerdi. onların ipini artık tutamıyordum. sağdık dostlarım bizi ayırıyordu. hep kendimi o çizgilerin bittiği yerde buluyordum. yarım kalan oluyordum onsuz oluyordum. bu karanlıkta izim kaybolacaktı belki de. durmadan gidiyordum. gitme dur dedim kendi kendime yer ayağımdan kayıyordu. sonsuz boşluk beni çekiyordu. karşıdan küçük kız çoçuğu haykırışları duyuyordum. insafsız bir baba kızını dövüyordu. baba seni çok seviyorum diyordu. ada'm şuuru yokmuş gibi tokat atıyordu. koşmaya başladım çizgilere basmadan. tam yetiştim. o ağlayan kız çoçuğu ben olmuştum. babam beni hiç tanımıyormuş gibi dövüyordu. biran irkildim. hala yoldaydım. neyi arıyordum kimden kaçıyordum. onu bulacağım diye yine bu kahpe sokaklarda kaybolmuştum. evet yine başladığım yerdeydim o karanlık çizgilerin uzandığı ve kaybolduğu yer.
oruç aruoba'nın yürüme isimli kitabında yer alan bir bölümdür. bölümden alıntılar,
Bir yol, bir yerden çıkarak, bir yöne gidebilmekse; bir yer, bir yöne doğru oluşabilecek bir yolun başıysa - ve sonunda varılacak yer, o yolun sonuysa - ; bir yön de, bir yer ile kat-edilen bir yol arasındaki bir devinmeyse; yerinden kalkarak bir yöne doğru bir yola çıkıp giden - yerinden çıkarak bir yöne doğru yol alan - kişi, yürüyordur...
***
Yola çıkan kişi, hep yalnızdır gerçi, ama -yanında, onunla birlikte yürüyenler bir yana bırakılsa bile-, hep bir önceki yerinde bıraktıkları, ve, bir sonraki yerinde bulacakları, yanındadır, onunla birliktedir - 'yalnız' değildir yani, tam anlamıyla... yola çıkan kişinin, hep, ayağına takılır yerleşikler her ne kadar 'yardım' etmek, 'yol göstermek' gibi bir 'iyi niyet'leri olsa da; yerleşikler nereden bilsinler ki yolu?! kişi yola çıktı mı, yanında başka kişiler -başka yolcular - bulabilir; oysa yerleşti mi, bulacakları, olsa olsa, "komşular"dır.
***
Kendine yeni bir yol arayan kişi, önce, kendinden önce yürünmüş yollara bir bakar - kendi yürümek isteyebileceği yola benzer bir yol bulmak için; çoğunlukla da bulur - ama, acaba, o bulduğu yol(lar), tam da bulduğu yol(lar) olarak, kendi aradığı yola aykırı değil mi? - yeni bir yol aramıyor muydu, arayan kişi - ne işi var öyleyse, eski (yürünmüş) yollarda?
***
Belirli bir yol arayan kişi için en büyük tehlike : o yolu bir yerde durarak, 'bakarak' arayabileceğini (hatta, bulabileceğini) sanmasıdır çünkü, yollar bulunmaz: yürünür; yerlerde ise, olsa olsa, durulur onlar, bulunur; artık, yürünmez...
***
Yola çıkacak kişinin aşması gereken ilk ve en önemli engel, kendi yerleşikliğidir; kendi yeri - kendisidir...
***
Yeni bir yola çıkan kişi, yolun nasıl bir olanak olduğunu anlar - ama, ancak yola çıktıktan sonra... yola çıkan kişi, yolun getirdiklerini sonuna dek kabullenmek zorundadır. bir yeri toptan terk edip yeni bir yola çıkan kişi,
***
Terk ettiği yerdeki her şeyi-herkesi-mutlak bir biçimde terk etmemiş; çıktığı yolda rastlayacağı her şeyi-herkesi-de, mutlak bir biçimde kabullenmiş olmalıdır.
***
Sağlam yürümenin ilk koşuludur bu. yolunu kendin yürüyebilmek için, yönünü kendin koymak zorundasın. yönsüz yol yoktur-yol, ancak, bir yön ve bir yürümeden oluşur; yeni bir yol, yeni bir yön demektir. yürünmemiş yol, yol değildir.
***
Bir Yol mu Arıyorsun, bir Yer mi?
***
Kişi, yaşamı boyu, bir yerde takılıp kalıp, yolda olduğunu sanabiliyor; ya da, ters taraftan, sürekli yürüdüğü halde bir yerde durduğunu....
***
Önemli olan, bir yerde bulunmak değil, bulunduğu yerin bilincinde olmaktır; aynı şekilde, yolda olmak değil, yürüdüğü yolun bilincinde olmak.
***
Yer de, yön de, yol da, bilinçtir.
***
Kendi yönünü bulmanın tek yolu, başkalarının yüklerini yüklenerek başkalarının yollarını da yürümektir. Kendi yükünü yüklendiğin yoluna varana dek.
***
Bir yaşam, bir yönün bir yol olup olamayacağının deneme sürecidir.
insanoğlu'nun herhangi bir hava veya su taşıtı kullanmadan ve aynı yerlerden tekrar geçmeden, yürüyerek katedebileceği en uzun yol yaklaşık 22.000 kilometre civarındaymış. güney afrikada bulunan cape town'dan yola çıkıp rusya'da bulunan magadan'a kadar olan yol yürünerek aşılabilecek en uzun mesafeymiş. toplamda 17 ülkeden ve yedi ayrı saat diliminden geçiyormuş bu yol. kaç ayakkabı eskiteceğini hesaplayan olmamış. deneyen olmuş mudur olacak mıdır bilemiyorum. illa ki bir sivri akıllı çıkar diye düşünüyorum. buyrun, güzergah: i.ibb.co/...
albümün adına yakışan, yol romantizmini anlatan yine düştük yollara lokomotif şarkı. 1996 öğrenci protestolarını anlatan yök'ün yıldönümü gibi protest şarkılar da var. dede baba oğul saklı favorilerden.
senaryosu yılmaz güney tarafından yazılan, güney hapiste olduğu sırada onun direktifleriyle şerif gören tarafından çekilen, 1982 yılı cannes film festivalinde altın palmiye ile ödüllendirilen film. www.imdb.com/...
takip edildiğinde ulaşılmak istenene götüren hat, güzergah veya yöntem.
kimi zaman gül bahçesi gibi görünen, kimi zaman dikenlerle, ayağımıza dolanan taşlar veya düşmemize neden olan çukurlarla dolu... eğimi fazla olan ise gidilmesi en güç olanı.
bir kaç cümle öncesinde bahsettiklerim bir şekilde aşılır. ya başkalarının bıraktığı izleri takip ederek gidilen yol? hiç özgür olamamış irade, kendi arayışında, özgünleşememiş karakter... hep başkalarının gölgesinde, taklit düşüncelerde yok olanlar...Yol kadar Yolcu da önemli elbet; gezgin olmalı. gezgin olma hali, kişinin ait olacağı yeri kendisinin bulacağını bilmesidir. Yolculuk ruhun yeniden doğuşu, bambaşka kişiye dönüşme halidir.
yürümeyen ilişkide, kendisine uymayan fikirlerde, sevilmeyen işte saplanmak tutsaklık ve tutsaklık başa bela. sonuçsa güdülmek.
hep hatırlanmalı ki gün ışığıyla başlayan her sabah, umut ve macera dolu yeni yolumuz. Yürürken edindiğimiz birikimlerimizle yoğrulup neye dönüşmek istediğimize karar verecek olan biziz. yeter ki görmeyi ve farketmeyi öğrenelim.