etanol içeren içeklere halk arasında verilen genel isim.
türkiye'de çok abartıldığını düşünüyorum. hatta bir "modernlik" simgesi yapıldığını düşünüyorum bu kimyasalın. ama halbuki bozkırda at üstünde gezen adam da alkol tüketiyordu. bu adam için "dönemine göre modern" diyebilir miyiz mesela?
böyle olmasının sebebi de "alkol içemezsin, çünkü benim paşa gönlüm öyle istiyor" diyen insanlar olması tabii. işte bu insanlar da en az alkole "modernlik" yükleyenler kadar alkolü abartıyor.
yıllardır hristiyan olmama rağmen (resmi olarak 14 yıl ama gayrıresmi olarak bundan daha fazla diyebiliriz belki) müslüman ailede büyümüş olduğumdan olsa gerek çok öyle alkol alışkanlığım yok. hatta inancımın ibadetinde aktif olarak kullanılan bir madde alkol. ama dışarıda içeceksem de ölçülü bir şekilde içer kalkarım.
arada sırada cemaatle gittiğim yemeklerde de alkolün dozunu kaçıranlar oluyor elbette. hatta kiliseden sarhoş kovmuşluğum bile oldu 1-2 defa. ama kimseye "pis alkolik, gözüm görmesin seni bir daha!" demedim.
aşırı alkol tüketimi psikolojik sıkıntılara sebep oluyor. onu da gözlemleme imkanım oldu. mesela kilisede geçinemediğim çoğu kişi neredeyse alkolik denebilecek kişiler oldu hep. alkolsüz geçirdiği oruç döneminde bunların değişik hareketler yapmalarına çok denk geldim.
sonuç olarak dozunda tüketin şu mereti. illa sarhoş olmak zorunda değilsiniz. modern olmak için alkolik olmak zorunda da değilsiniz. çünkü alkolik muhafazakarlar da var.*
il hıfzısıhha kurulları içişleri genelgesinin çapı dışında böyle yasak kararları alabilir, kabul. genelgenin üzerine çıkmak covid tedbirleri kapsamında yer yer mümkün olabilir, buna da kabul. ama buna yönelik bilgilendirmenin kurul kararları çıktığı gibi yapılması yanlış. ayrıca istanbul ve izmir'de kurulların böyle bir karar almışlığı da yok. genelgede de tekellerin kapatılacağı yönünde bir bilgi yoktu zaten (haberigo götünden element uydurmuş). yılbaşında komple 5 günlük bir karantinadan bahsedenler, çaktırmadan şeriat düzenini yoklayan hükümetin covid'i her boka alet etmesine gıkını çıkartamıyor. hele "ben çarşambadan eve alkol yığdım yaae"cılar, "bizim burdaki migros'ta satılıyordu, aldım, beni ilgilendirmiyor"cular, "etil için, bulaşmayın bu işlere"ciler gözlerinin önünü göremeyecek kadar körleşmiş durumda.
kafana göre yasak icat et, hiçbir hukuki dayanağa ihtiyacın yokmuş gibi davran; önce tekellere git "kapatın" de, gelen tepkilerden sonra baskı altında ezilebilen büyük marketlerin bazı şubelerine git, "haksız rekabet oluyor, alkol satmayın bugün" de; bunu da götünden uydurduğun kurul kararına bağla. mükemmel ülkeye mükemmel nizam!
güçlü bir toleransa sahip kişilerin mümkün oldukça uzak durması gereken madde. sarhoş olmak için içtiğiniz içki miktarının fazlalığı, sarhoş olmak için size kıyasla daha az içen biriyle karşılaştırıldığında, önünüzdeki yıllarda size yol, su ve elektrik olarak geri dönecektir zira.
Baskılayıcı (depresif) etkiye sahip. tüketimi epey yaygın bir uyuşturucu madde. Alkol etkisinde normalde yapılmayan davranışların yapılmasının sebebi de ilk etapta beyin otokontrol fonksiyonunu sağlayan frontal lob bölümünün baskılanmasıdır.
Makul ölçülerde tüketilmesi. güzel ortamlarda keyiflidir. Sosyalleştirir. İçmeye başlamadan yatağa konan bir şişe su ile* ertesı gün akşamdan kalma olmaktan kurtulunabilir.
Gelecekte önemi çok daha artacak stratejik madde. Aklı başında olan devletlerin üretimini desteklemesi gerekiyor.
Dezanfektan olmanın da ötesinde kendisi bir petrol alternatifi. Mevcut araçlarda herhangi bir değişiklik yapmadan yakıta %10 a kadar varan bir oranda eklenebiliyor. Bazı arabaların kullanım kılavuzunda ne kgiiadar karıştırılabileceği de yazar. Yakıt sisteminde basit değişikliklerle (benzin - lpg dönüşümü gibi) alkol yakıt olarak kullanılabilir hale geliyor.
yani herhangi bir ambargo, petrol sıkıntısı gibi bir durumda elimizdeki arabaları hurda demir olmaktan kurtaracak madde alkol.
Üretimi kolay, tarım ürünlerini fermente edip alkol üretilebiliyor.
İlla tarım ürünü olmasına da gerek yok anladığım kadarıyla, pek ala su yosunları da fermente edilebilir görünüyor.
yapmayı öğrenmekte yarar var. Bir gün lazım olabilir.
bazı insanların genetik olarak çok almaya çok yatkın olmadığı madde. özellikle ailenizde sarılık geçmişi varsa alkol ile aranız çok iyi olmaz.
bu sebeple alkollü toplantıları, dışarı çıkınca alkollü mekanlara gitmeyi pek sevmiyorum. çünkü alabileceğim alkol miktarı maksimum 1 tane 50'lik bira, 2 kadeh şarap veya 1-2 duble rakı oluyor.
ama nedense sake koymuyor işte. öyle de bir ilginçlik var. ankara'daki japon elçiliği'nin stoklarını öğrenciyken katıldığım kokteyllerde kurutmuş olabilirim.*
her neyse, işte bu alkol alamama sebebiyle alkolün modernlik ve malum bir kesime ait olmama göstergesi sayıldığı bir ülkede çok ilginç tepkilerle karşılaşabiliyor insan bazen. olmuyor kardeşim, bünye kabul etmiyor işte. zorla siroz mu edeyim kendimi?*
Çay demleyemeyen dayıları kimya teknisyeni haline getirmiş bileşik. Geldim geleli herkes "kısırı bir de benden ye" der gibi yaptığı rakıyı koyuyor önüme. Mahallelerde geçen senenin serilerine talepler, gelecek senelerin planları, entrikalar, tutkular, heyecanlar.
Lan olm napmışınız ülkeye yeni bir tür türemiş. Eleman Bombay cinin aynısını yapmış ya. Ardıç bilmemnesinden hede hödö kristaline... hazır kit kullanan knor çorba muamelesi görüyor.
Kanada viskisi birleşik devletlerdeki alkol yasağından yoktan varolmuştu, burada da köylü düdüklüde Erik kaynatıyor, bakalım neler olacak.
içilen türevleri artık doğum günü hediyesi olarak alınır olmuş. çünkü vergisi mevcut araç vergileri ile hemen hemen aynı mantıkta.
1 şişe 70'lik rakı satın alındığında, 2 şişe rakı parası da devlete ödeniyor an itibarı ile. kaldı ki devlet bu parayı hiçbir üretim, dağıtım ve pazarlama maliyeti olmadan alıyor...
kimyasal bir madde grubunun genel adı. her alkol içki değildir. misal metil alkol şu haberlere konu olan sahte içkilerde milleti telef eden alkol türüdür. kimyasal olarak organik bileşiği oluşturan hidrokarbon zincirinde bi yerde hidrojen yerine "oh" yani hidroksit varsa ona alkol derler. genel olarak adının sonu -ol ile biten hemen hemen her madde bir tür alkoldür. Örn: etanol (etil alkol), metanol (metil alkol), bütanol
şekerler yani karbonhidratlar adı üstünde karbon zinciri ve üzerlerindeki hidrojenlerden oluşan maddelerdir. 1 hidrojeni koparıp yerine hidroksit iyonu bağlarsak alkol oluşur.
alkol vücut tarafından zehir olarak algılanır. beraberinde yeteri kadar su tüketince karaciğeri yormak dışında bir sorun çıkarmaz.
ben ve ekip arkadaşlarımın sistematik, bilimsel araştırmaları sonucunda fark ettiğimiz şey şu oldu. bu zehre karşı beyin tarafından önem sırası düşürülen şeylerden birisi kaygılar. eğer yeteri kadar alkol aldıysanız konuşurken kafanızın içinden konuşuyor gibi olursunuz. ne söyleyeceğinizi
ölçmeden aklınızdan geçen dilinizden kayar gider.
alkol insanı kötü biri yapmaz fakat "kötü" insan alkollüyken anlaşılır.
alkol hoştur ve güzeldir. lütfen su içmeyi unutmayın.
Ama şu bir gerçek ki beyindeki ve vücuttaki gerginliği alıp rahatlatır. Bu özelliğiyle önemlidir. Ölçülü içildiğinde bu etkinin başlangıcı ile iplerin kaçacağı aralığı da belirleyebilirsiniz.
Bu aşamadan sonra ister rahatlamak için, ister çakır keyiflilik için, ister sızmak için kullanılabilir. Zira artık alkole bakışınız olgunlaşmıştır.
tekno müzik dinleyenlerin uzak durduğu bir içecek türüymüş.
geçenlerde almanya'daki tekno müzik tarihi ile ilgili bir belgesel seyrediyordum. bu teknocuların öncülerinden bir adam "bizim partilerimizde alkol alan olmazdı. alkol, rock'n roll'cuların işiydi. bizim alkolle işimiz olmazdı. uyuşturucu kullananlar da normalde kullanıyorsa kullanırdı. yoksa bizim amacımız tamamen insanları müzik ile transa sokmaktı." tarzında şeyler söyleyince şaşırdım cidden.
buna benzer bir olay da punk aleminde free sex olayına çok sıcak bakılmaması. onlar da "hippi miyiz lan biz?" diyormuş.
Bira, şarap vb. sıvıların veya pancar, patates nişastasının şekere dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkan glikoz çözeltilerin mayalaşmış özlerinin damıtılmasıyla elde edilen, kokulu, uçucu, yanıcı, renksiz sıvı, ispirto, etanol, etil alkol.
Erkekler hatun kismiyla dalga gecer, " iki birayla sarhos oldu eki eki" diye. Sebep? Sarhosluk= kandaki alkol orani
Hatun kismi erkekten daha az kana sahiptir oran olarak... Ve Hatun kismi sindirim olarak daha fazla sindirir ictiginiz ickideki alkolu
Sonuc: oran olarak bir erkegin kanina karisandan daha fazla alkol, bir erkege gore daha az orandaki kana karisir. Bilale anlatir gibi anlatma mod on: sen alti bira icerken bir kadin 3 birada senin kanindaki alkol orani kadar alkole, yani sarhosluga sahip olur..
Sonuc: hatun olsaymisim bir ev icin bile para biriktirebilirmisim icerken...
yaştan bağımsız olarak "anlık olarak insanın ağzına sıçıverecek" iki şeyden biridir. diğeri de, sebepsiz ya da karşılıksız aşktır.
bu gece ortaokul yaşlarımdan beri tanıdığım, araya uzun süreli iletişimsizlik girse bile ayrı kalmaya dayanamadığım arkadaşımın düğününe gittim. bazı şeylerin değeri yıllarla ya da zamanla anlatılamıyor. "o benim 2 milyon yıllık arkadaşım" dediğin kişinin damat olduğu, müstakbel gelinin de seninle arasının nefis olduğu, düğün sahiplerinin arkadaşlarının çoğunluğu oluşturduğu bir ortamda şişenin dibinin gerçekten de bir önemi olmuyor. 2. duble rakının sertliği hakkında göz ucuyla yorum yapabilecek kadar seni tanıyan, bünyen alkol ihtiva etmezken de 2 cümleyi takılmadan kuramadığın zamanları senden daha iyi bildiği için o 2 cümleyi henüz ilk dublen masaya servis edilmemişken ve elbette ki sen takılmaya devam ederken soluksuz olarak dinleyen, seninle fiziksel ya da sözel teması yıllar içinde en aza inmiş, sonradan edindiği arkadaşlarıyla olan irtibatı ise tavan yapmış olsa bile seni gene de gelin ve damatın karşısındaki yerlere konumlandırabilecek, senin düğüne katılacağını bildiği için şarkı listesine özellikle senin adına yazılmış, tüm türkiye'nin ezbere bildiği şarkıyı koyabilecek (ve bu şarkı çalmaya başladığı anda tüm düğün ahalisinin oturduğun yerde sana bakmasını sağlayabilecek) kişi benim en uzun süreli arkadaşlarımdan biriydi. zaten gelinle de, damat kadar olmasa bile, ortak ilgi alanları sebebiyle iyi bir iletişim kurabildiğimiz için sahiplerinden biri olarak kendimi gördüğüm bir düğüne gittim ben bu gece.
yanımda +1 olarak getirdiğim, hem gelini hem de damadı sadece 1 kere görmüş olan arkadaşımın düğün ortamına çabucak ayak uydurabilmesiyle birlikte, sevdiklerimi koruma alışkanlığım sayesinde gelişmiş tam bir baba gibi davranma eşiğimi geride bırakmıştım. bu korumacı ve kollamacı yönümü keşfetmem ile uygulamam arasında yıllar var benim. keşfetmem ortaokul yıllarımda oldu, bilinçli şekilde uygulamaya dökmem ise 30'a yakın yaşlarımda. "babam gibisin, şu korumacılığını üzerinden bi' atsan, belki seninle sevişebiliriz bile" demiş arkadaşlarım da oldu. bu başka bir girdinin konusu gerçi, konumuz alkol.
4 duble rakı, üzerine saçma sapan bir karışım oranıyla hazırlandığı çok belli olan 2 kokleyl shot ve 1 bira ile bu satırları yazmaya çalışıyorum. katıldığım hiçbir düğünde ne içtiğimi saydım ne de "acaba ne kadar alkol hakkımız var" dedim. bu seferkinde ise hem içtiklerimi saymaya çalışıp başaramadım hem de hakkımız olduğunu bilmeden içtikçe içtim ve hakkımız bittiğinde çevremdekilerin içtiklerini onlara çaktırmadan ödedim. anlatmaya çalıştığım durum şu: evinden oldukça uzakta gerçekleşen bir kır düğününe kendi imkanlarıyla katılmış herkes ya içtiğini sayar ya da saatin tik taklarını. ben ikisini de yapmadım veya yapamadım çünkü düğünün her iki tarafı da benimdi. ulan, hanginizin adı bir şarkıya verilmiş ve o herhangi bir düğünde çalınmış? benimki 2 kere çalındı ve her ikisinde de düğüne katılanların hemen hemen tamamı "hadi abi, sen de gel" bakışıyla beni sahneye çağırdı.
şu şarkı olayını bu kadar geniş geniş anlatmamalıydım. amacım kendim övmek değil (her türlü "kendini övmüş pezevenk" eleştirisi gelecek, eminim). katıldığım en iyi düğün olduğu için alkolün nelere kadir olduğundan bahsedeceğim. önce eksiler, sonra artılar:
- benim gibi zaten konuşma ve doğrudan iletişim konusunda ciddi sıkıntılara sahip biriyseniz, alkol sizin sadece anlık olarak dostunuz olabilir. ilk birada ya da ilk kadehte gevşersiniz ve daha akıcı konuşmaya başladığınızı anlarsın. 2. ve 3. tekrarda ise, artık alkol almadan önceki haline dönmek istersiniz. sert sessizlerin acımasız bakışları, alkolle haşır neşirliğiniz hakkında söz edilebilecek bir noktaya vardığında alaycılığa dönüyor. her zaman takılmadan kurabildiğiniz cümlelerin kelimeleri o kadar kolay görünmüyor, gözünüz korkuyor.
- samimiyet algınız bozuluyor, herkese lan'lı, lun'lu cümleler kurmaya başlayıp utandığınızı görüyorsunuz karşınızdakilerin gözlerinde. ben 20 küsur yıldır tanıdığım damadın babası ve annesine "senden n'aber?" dediğimi duydum bugün. aynı kişilere bu 20 küsur yıl boyunca hiçbir zman sen diye hitap etmediğim gibi, "n'aber?" gibi oldukça argo bir soruyu da sormamıştım. gene de, aramızdaki "ellerinde büyüme" samimiyetinden ötürü sadece alttan aldıklarını oldukça açık bir şekilde belirten bir bakışla baktılar bana. karşımdakinin gözlerine bakıp aşağılandığımı anladığım çok an olmuştur bu hayatta ama hiçbiri ben takım elbise giymişken değildi.
- samimiyet kurma düzeyinizi iyi ayarlamanız gereken kişilere karşı sizi laçkalaşmış bir vida oyuğu haline sokabiliyor. ben genel olarak bundan zerre kadar rahatsız olmam ama karşınızdaki türk değilse ve türkiye'ye gelip bu ülke hakında edinebileceği bilgileri ülke geneli düşünüldüğünde oldukça elit bir düğün ortamında arıyorsa, bu durum sıkıntı yaratabiliyor. ben 2 alman elemanın kucağına oturup masanın diğer tarafındakilerin fotoğrafını çektim. düğün sonunda ayrılırken de, bütün ecnebiler gelin ve damadı aralarına alıp benden fotoğraflarını çekmemi istediler. söz konusu 2 alman ise, benden ve kadrajdan olabildiğinde uzakta durmaya çalışıyordu. işaret edip "why don't you be with them?" dedim. "'cause you sit on my lap, i wanna be out of where you are" dedi bana. o sırada ben herkese gülümsemelerini işaret ediyordum. homofobiklik hariç, sanırım bu denli içmeseydim bu alman elemanın kucağına oturup fotoğraf çekmezdim ve böyle bir soğukluk olmazdı. fazla samimiyetin hızı artınca, karşı taraf için itici biri haline gelebiliyorsunuz.
- fiziksel uyuşmanın sınırlarını görmenizi içinde olduğunuz ortamın engellemesi sebebiyle, her şeyin normalmiş gibi devam ettiğini düşünmeniz büyük bir hata oluyor. bu gece 3. dublede buz kalmamıştı ve servis yapan elemanlar da unuttu bunu. ben de birkaç kere hatırlattıktan sonra sonuç alamadığımı gördüğüm için ılık rakıyı gömmeye başladım. o sırada da iç anadolu bölgesi'ne ait türküler çalmaya başladı. yanımdaki balıkesirli öğretmen cem kolumdan tuttuğu gibi sahneye götürdü beni. gelin ve damadın da olduğu bir sahnede oynarken, zamanın yavaşladığını, damada karşı kalça kıvırtırken onun hiçbir tepki veremediğini gördüm. bunu küçük dayım ölmeden önce sülalecek katıldığımız bir düğünde de yaşamıştım. bünyemde gene alkol vardı ve dayımın havada süzülmeye başladığını görmüştüm. bu gece ise, cem'le birlikte yerimize oturduğumuzda "olm, çok hızlı oynuyordun yahu. kafan mı iyi oldu?" dediği zaman bir şeylerin yanlış olduğunu anladım.
- odak noktanız kayıyor, karşınızdakine baktığınızı sanıyorken aslında onun tam arkasındaki kişiye ya da şeye bakıyor oluyorsunuz. bu durum ciddi manada çakırkeyif olmayla alakalı elbette. korkunç bir ilişkiden çıktığım ve kafam açılsın diye en sevdiğim barlardan biri olan caravan'a arkadaşlarım tarafından götürüldüğümde yaşamıştım bu hissi: "iron maiden tişörtüyle gelene bir bira bedava" mottosu dillere destan caravan'da hallowed be thy name çalan bir grup vardı. ben davulcuyu izliyordum. ama bir şekilde vokale de gözümün kaymaya başladığını güç bela hatırlıyorum. en son hatırladığım da bu andı. gecenin sonunda solist yanıma gelp "abi ben eşcinsel değilim" demişti bana. davulcuya bakma amacıyla soliste kilitlenmemin sebebi, elbette ki tüm kötülüklerin anasıydı.
- istemediğiniz anda gelen duygusallığın katalizörüdür alkol. bünyenize ne kadar çok katarsanız, bu duygusallığı yaşama ihtimaliniz o kadar artar. anarchy in the uk'de gözlerin dolması, hedon'da hıçkırmalar ve en son olarak da the suicider'da elleri yüze kapatıp ağlamalar... benim yaşadıklarımın hepsinin sebebi alkoldü.
+ hayata dair iyi düşüncelerinizi en üst noktaya çıkarır. bu noktaya çıktığınızda yenilmez olursunuz, yanı başınızda "ben çocuk istismarcısıyım" diyerek size küfreden biri olsa bile, ona gülümseyerek bakabilirsiniz. ben bunun en güzel örneğini gezi direnişi'nde yaşadım. günlerce portakal gazına maruz kalmaktan ötürü kuru öksürüğe teslim olmuş akciğerlerim "bizim karaciğere de bi' güzellik yap be" dediği için bir gün birkaç bira içip öyle gitmiştim izmir'deki eski itfaiye'nin oraya. zaten ortalık gazdan geçilmiyordu. herkes kaçışmak için birbirini ezerken aydınlandığımı düşünmüştüm: panzerin üzerime doğru atmaya çalıştığı gaz bombalarının arasından kıvrılarak dümdüz devam etmeye çalışmıştım. bu sırada da gülümsüyordum. çevik kuvvet ordusu hem kasklarıyla hem de kalkanlarıyla aklımı başıma getirene kadar dünya'nın en güzel yerinde olduğumu düşünüyordum. behçet uz hastanesi'nin acil servis bölümü gaz kokusundan geçilmezken, ben portakal gazlarından oluşan bulutun üzerine yüzümde büyük bir gülümsemeyle yürümüştüm. hatırladıkça halâ kendime gülüyorum.
+ yenilmez hissettiğiniz gibi, yenilmez olmadığınızı bilirsiniz ama her yerinizden girip çıkan duygusal kurşunlar sizi melankoliye karşı sevecen ve yumuşak bir hale getirir, melankoliye gömülmenin dünya'nın en iyi şeyi olduğunu düşünürsünüz. kalabalık bir arkadaş grubunu kendi evinizde ağırladığınızda, köşede tek başına oturup karşısındaki duvara bakarak gülümseyen elemanın hissettikleri budur. belki de o eleman siz olmuşsunuzdur artık.
+ çevrenizdeki her şeyin sizin varlığınız sebebiyle değerlendiğini hissedip böbürlenirsiniz. "bu nasıl iyi bir şey oluyor lan?" diyebilirsiniz. bunu bir de, kafası oldukça çakırkeyif olan, dans pistinin yanındaki çimenik alana oturup parmağında tuttuğu tırtıla ankara'nın bağları oynatmaya çalışan elemana söyleyin. benzerini, lise dönemimde boş bira şişelerinden hugo yapıp gecenin köründe hugolina ve hugo'nun çocuklarını kurtardığımı düşündüğüm zamanlarda yaşadım ben. hugolina benim için halen bir tabu. hugo'ya küfreden adıyamanlı çocuk bile bu tabumu yıkamadı.
alkol bütün kötülüklerin anası olabilir. alkole varmadan önce ne kadar iyi biri olduğunuzu düşünüp ona göre kötülüklerin anasının memesinden içmenizi öneririm. hiçbir şeyin salt kötü veya salt iyi olamayacağını görmeye başladığınız anın içinde de alkol olabilir.
Günlük 10 g seviyesinde tüketilirse faydalı olan aşırısına kaçıldığında zararları bitmek bilmeyen bir maddedir. Karaciğere olan zararları zaten malumunuz, bu yazıda kalbe olan sıkıntıları konusunda konuşacağız.
Yapılan çalışmalarda günlük 6 kadeh içki (burada şarap temel alınıyor) kalbimizde ritm bozukluğu yaratma riskini arttırıyor. Alkol vücuttan atılana kadar atriyal flatter ve atriyal fibrilasyon görülmesinden bahsediyoruz ki atriyal fibrilasyon pıhtı oluşumu ile inme yaratma konusunda namı olan bir ritm bozukluğu. Bunun mekanizması olarak adrenalin deşarjı ve sodyum kanalları ile etkileşmesi sorumlu tutuluyor. Hatta bu tabla tatil kalbi sendromu deniyor. Tatilde gidip yüksek alkol tüketip soluğu hastanede alma macerası. Rastantısal olarak veya ciddi kalple ilgili şikayetler ile de başvurabiliyor hasta.
Tedavi yaklaşımı olarak ritm bozukluğunu hemen düzeltilmesi önerilmiyor. Geçici bir durum olduğu için antiaritmik ilaç kullanımı anlamlı değil. Zaten atriyal fibrilasyonda akut olarak yakalanmadığı taktirde ve hemodinamisi bozuk değilse hastanın sadece pıhtı oluşturmaması açısından kanı sulandırmak adına düşük molekül ağırlıklı heparin yapılması dışında bir müdahale yok. Burada o bile uygulanması anlamlı bulunmamış.
kimseye aklından geçmeyen bir şeyi yaptırmaz. kontrol mekanizmasını yavaşlatır. hani "alkolün etkisiyle" diye bir laf var ya, o aslında "benim gerçek yüzüm" demektir.
bir seveni olarak söylüyorum, 3 kere kilo aldırır: 1- alkolün kalorisi yüksektir 2- alkol mide kıyar, acıktırır. boşuna çekilmiyor o kokoreçler, dönerler, midyeler alkol üzerine 3- ertesi gününüzü yavaşlatır. hareketinizi azaltır. yakamazsınız.
kimyasal formülü c2h5oh olan uçucu, yanıcı, renksiz sıvı. araplar tarafından bulunduğu ve isminin arapça "al-kuhl"dan diğer dillere geçtiği kabul edilir. şaraplarda bulunan alkol, üzüm suyunun doğal fermantasyonuyla elde edilir. şarapların alkol oranı genellikle, \%7 ile \%14 arasındadır.
Genel anlamda karbon tek bağ yapar ve 1 karbona 1 tane -oh baglı ise alkol özelliği taşır. Alkol deyince aklıma Nikola tesla geldi. Nikola tesla viski için ab-ı hayattır diyor.