1. beyindeki kimyasal bir dengesizliğin sebep olduğu düşünülen ruhsal hastalık. (bkz: ) (bkz: ) (bkz: )

    hastalık kimyasal bir dengesizliğe dayandığı için tedavi de doğal olarak bu dengesizliğin giderilmesine dayanır. antidepresan ilaçlar da zaten serotonin, dopamin, nörepinefrin hormonlarının birini ya da ikisini düzenleyen ilaçlardır.

    depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların başarı oranı pek de tatmin edici değildir. depresyon hastalarının yaklaşık üçte biri bu ilaçlara ya hiç yanıt vermemekte ya da çok az fayda görmektedir. zaten Antidepresanların etkisini göstermesi için gereken sürenin uzunluğu (4-6 hafta) hastalığın doğal seyrinde bir noktada sönümlenmesi için geçen süreyle çakışabilmektedir. yani bir hasta grubu için depresyon bir süre sonra ilaçsız da kendiliğinden düzelebilecekken, hastanın durumundaki iyileşme yanlış olarak antidepresanlara atfedilebiliyor. bir de gerçekte hasta olmayan ancak çeşitli sebeplerle semptomları taklit eden bir grup 'hasta' var. bu gruptaki insanlar da çeşitli sebeplerle depresyonda görünmekten vazgeçtiğinde başarı yine antidepresanların hanesine yazılır.

    bu tespitler spekülatif bulunsa ve ilaç şirketlerinin başarı oranlarını gösteren araştırmalarına güvenilse bile sonuçta ilaçlara yanıt vermeyen önemli bir hasta grubu var. bunların genelde en ağır vakalar olması durumu daha da dramatik hale getiriyor. sonuçta, Milyonlarca dolarlık devasa bir ilaç sektörüne, kamu kaynaklarınca desteklenen onlarca araştırmaya dayanan psikiyatri sadece hafif-orta şiddetli vakaları çözmekle övünemez. psikiyatrinin mevcut olanaklarıyla yaptığı şeyleri küçümsemiyorum, bu ilaçlar pek çok insanın hayatını kurtarmış çok daha fazla sayıda insanın hayatını kolaylaştırmış olabilir ama önemli bir hasta grubunun "tedaviye dirençli" diye kendi kaderine terk edildiği de bir gerçek. sonuçta tedavi edilen her üç kişiden birinin -genelde depresyonu en ağır olanların- tedaviye dirençli vaka diye kaderine terk edilmesi kabul edilebilir bir başarı standardı değil.

    peki psikiyatri depresyon gibi ölümcül bir hastalığın tedavisinde neden bu kadarıyla yetinmek zorunda kaldı? aslında bunun nedeni depresyonun altındaki mekanizmanın Uzun bir süre yanlış anlaşılmasıydı. giriş bölümünde depresyona beyindeki kimyasal dengesizliğin sebep olduğuna değinmiştim. İlaç şirketleri de doğal olarak bu dengesizliği giderecek ilaçlar ürettiler. depresyonun serotonin eksikliğinden kaynaklandığına ilişkin tez zayıf kanıtlara ama daha çok spekülasyonlara dayanan yine de uzun bir süre bilimsel kabul gören bir tezdi. ilaç şirketlerinin aceleyle sarıldığı bu "kimyasal dengesizlik tezi" bugün itibariyle yanlışlanmış durumda. kimyasal dengesizlik teorisinin yanlış (en azından oldukça hatalı) olmasına karşın bu ilaçların hala bu kadar revaçta olmasını nasıl açıklamalı peki? antidepresan kullanımı savunan ana akım psikiyatri temsilcileri, kimyasal dengesizlik teorisinin çöktüğünü kabul etmek zorunda kalsa da bu teoriye dayanarak geliştirilen ilaçların kullanılmasını hala savunmaktadir. denmektedir ki; "antidepresanlar bahsi geçen sistem üzerinden olmasa da anlayamadığımız başka yollarla önemli bir grup hastaya iyi gelmektedir, neden kullanmayı bırakalım?" bu çıkarım bana da doğru geliyor. sonuçta pek çok insan bu ilaçlardan fayda gördüğünü söylüyor. ilacın hangi teoriye dayanarak üretildiğinden çok pratik sonuçlara bakmak daha doğru.


    peki kimyasal dengesizlik teorisinin yanlışlanmış olmasından sonra tedaviye dirençli hastalarda hala bu ilaçlar kullanılmaya devam edilecek mi? "bu ilaçlar bana iyi gelmiyor, beni daha kötü yapıyor" diyen hastalar bundan sonra da doktorlar tarafından uyumsuzlukla suçlanacak mı? depresyonun altında yatan mekanizmaya ilişkin 50 yıl boyunca yanıldıktan sonra yeni ve daha sağlam teorilere dayanan yeni tedaviler geliştirilecek mi?

    bu konuda iyimser olmak için çok sebep var. İzleyebildigim kadarıyla son dönemlerde, özellikle eski teorinin terk edilmesi den sonra psikiyatri alanında çok önemli gelişmeler oluyor. yeni teoriler ortaya atılıyor, yeni yontemler deneniyor, antidepresanlardan tamamen farklı etki mekanizmasına sahip yeni ilaçlar piyasaya sürülüyor.

    bu girdiyi, depresyonla mücadele eden ve kullandığı ilaçlara rağmen bir türlü iyilesemeyen birileri okusun diye yazdim. Ben de onlardan biriydim ve bir avuç ilaç alıp yine de sürekli depresyonda olmanın ne hissettirdiğini çok iyi biliyorum. ama antidepresanlara mahkum değilsiniz. Zaten sorununuz da kimyasal dengesizlik falan değil.

    önümüzdeki on yıl psikiyatrinin altın çağı olacak ve depresyonun da kökü büyük ölçüde-en azından gelişmiş ülkelerde- kazınacak.

    önemli bir uyarı notu: ilaçların size iyi gelmediğini düşünüyorsanız bile kendiliğinizden sakın bırakmayın, bu ilaçların yoksunluk belirtileri çok tehlikeli olabilir. bunun yerine alternatif tedaviler hakkında doktorunuzla konuşun.
    #287607 little thirty | 2 yıl önce (  2 yıl önce)
    0hastalık