1. Günler, hiç doğmayacak umutlara hastalıklı gebe. Beklersin beklersin o gün gelsin diye gömüldüğü karanlıktan çıkamaz o umut. Hayallerini, beraberinde alıp götürenlere de küsemezsin. Hissizleştirir yaşadıkların; inandığın boş çıkanların...

    Hiç geçmiyor gibi gelen saatler, günler, haftalar akıp gitse de anlamazsın. Her zaman severek yediğin yemek tat vermez. En sevdiğin sabahlarına günaydın diyerek başlamanın sıcaklığını bir türlü anımsayamazsın. Zevksizlik, tatsızlık sarmıştır her yanını.

    T: içine düşen insana yukarıdaki cümlelerin benzerlerini kurduran hastalık.
    #174005 esinti | 5 yıl önce
    0hastalık 
  2. eğer ani travmalar yaşanmamışsa... ki bu da bir nevi aynı şeyi tetikliyor...
    kimyasal dengesizlik sonucu, dopamin fazlalılığı gibi vs, ortaya çıkan beyinsel yorgunluk... beyinsel iflas.

    kafein
    alkol
    süt ürünleri
    sigara
    Şeker

    out

    güneş ışığı
    uyku... özellikle gece 9 - 2 arası
    seratonin için

    oksijen
    kuru yemiş
    tercihen zeytin yağı... veya yağ... çünkü beynin %75 i yağ

    hava değişimi veya tatil

    in

    faydasını kesinlikle ve kesinlikle görürsünüz kendinize zaman tanırsanız.
    #174219 timoteus | 5 yıl önce
    0hastalık 
  3. en zor tarafı hayatınızı aynen devam ettirmeye çalışmaktır.

    patronunuz kişisel sorunlarınızı hesaba katacak durumda değildir, hatta en zor işleri en kötü zamanınızda ister.

    biraz içinize kapandınız mı sevgilinizin keyfi kaçar, anlatırsınız, benzer şeyleri hiç yaşamadığından anlamak istemez.

    artık arayamadığınız aileniz sizinle ilgili sürekli endişelenir, bir de onları düşünürsünüz.

    arkadaşlarınızın umrunda değilsinizdir, onlar destek vermek değil eğlenceli muhabbetler yapmak isterler.

    #221412 little thirty | 4 yıl önce
    7hastalık 
  4. Sıcak bir yaz gününde herkes o koy senin bu mekan benim gezerken hiçbir şey yapmaya istek bulamamak, her şeyin boş gelmesi, yalnızlık ve anlamsızlık hisleriyle birlikte kendini iyiden iyiye hissettiren olumsuz duygular bütünü.
    #262040 mahayana | 4 yıl önce
    2hastalık 
  5. Doktora göre depress durumu varmış ama depresyonda değilmişim, sınırdaymış. 6 senedir falan böyleyim depresyona girmedim girmem de pek mümkün değil zira hayattan çeşitli beklentilerim var hani her şey bitse gözümün önünde anam babam ölse benim yine tutunacak bir dalım olur. Mesela gitarda şu parçayı çalmam lazım gibi. Sırf o sebepten giremiyorum. Margot Robbie'yi s.kebilme ihtimalim nedir 0.00012% mi? O zaman girmem. 2026'da red dead 3 mü çıkacak? Yine girmem. Şu an kolumdaki sinir sıkışmasından dolayı ara verdim ama gitarda dvorak'ın 9. senfonisini çalışıyorum 2 sene falan sürer. Bu 2 sene depresyona girmem mümkün değil. Tutunacağı dalı olmayan insan kayıp gidiyor. Hobin yoksa, sevenin yoksa hayat yarrağı sallaya sallaya üzerine gelince bir kalkanın olmuyor. big5 kişilik testini deneyin mesela bilimsel bir testtir size yapınızı söylüyor. Mesela ben 100% nevrotiğim normalde bir sik başaramam, mental hastalıklarla debelenmem gerekir iken openness görece yüksek olduğu için yapacak illa ki bir şeyim var. Beni evimden alsalar 3 sene şu adada yaşayacaksın yemeğini suyunu getireceğiz, kitap, pc olacak net olacak, gitarın olacak deseler 3 sene gıkımı çıkarmam. Bunalsam panik atak yaşasam hemen bir kaçış bulurum kendime. İnsanların kendilerine yapacakları en büyük kötülük tek boyutlu olarak kalmaları olacaktır. 20 sene bir işte çalıştın 20 sene sonra emekli oldun ve boşluğa düştün yapacak hiç bir şeyin yok. çölde kutup ayısı gibisin. hobin olsa hobine yönelirsin o girdaba girmezsin. Çevren olsa birlikte bir iş kurarsın. Seni seven karın olsa derdine merhem olur bavulunuzu toplayıp dünya turuna çıkarsınız. 15 yıldır okb, anksiyete, ucundan depresyon deneyimlemiş ve böyle insanlar tanımış biri olarak donanımlı ya da donanımsız fakat extrovert adamın depresyona girdiğine denk gelmedim. Hayat en benim diyen adama da çok zor da işte onun zırhı var senin yok.
    #287598 Sabbracadabra | 2 yıl önce
    0hastalık 
  6. genelde anksiyete bozuklukları ile paket program halinde gelir. alkol bağımlılığı da sonradan bu pakete eklenir.

    depresyonun anksiyete bozuklukları ile genelde beraber görülmesi iki nedene bağlanabilir: ya bu hastalıklar arasında bir nedensellik ilişkisi vardır (biri diğerini tetikler) ya da hem depresyon hem de diğer anksiyete bozuklukları aynı temel yapının tezahürleridir.

    anksiyetenin öncelemediği ya da eşlik etmedigi depresyon tiplerinde de hemen her zaman büyük yaşam olayları (sevilen birinin kaybı, işsizlik vs.) belirleyicidir. Bu da depresyonun aşırı zihinsel yıpranmaya yönelik bir tepki olduğu düşüncesini doğrular. Yani hem anksiyete bozuklukları hem de büyük yaşam olayları zihinsel zorlanmaya neden olur, depresyon işte bu aşırı zorlanmaya bir tepki olabilir.

    Bir de işin genetik boyutu var. bazı insanlar gerçekten bu hastalığa özel bir yatkınlıkla dünyaya gelir. Bu nedenle psikiyatristlerin daha ilk görüşmede mental sorunu olan başka aile bireylerinin olup olmadığını sorması nedensiz değildir. Zaten depresyondan şizofreniye kadar hemen hemen bütün mental hastalıklar genetik geçişlidir. Bu genetik kodlar uygun bir ortamda aktif hale gelir.

    bir insanın genetik olarak devraldığı depresyon tipinin şiddeti ne kadar fazlaysa depresyona girilmesi için gereken çevresel faktörler eşiği de o kadar düşer ve sonunda sıfır seviyesine yaklaşabilir. Yani doğuştan yatkınlığın üst derecelerinde ufak tefek yaşam olayları bile kişiyi ağır bir bunalıma sürükleyebilir.

    depresyon bir zihin hastalığıdır. Ama zihnin de tamamen beyne bağlı olduğu konusunda artık hiç bir şüphe yok. Bütün organların hastalanabileceğini ileri sürüp beyni bunun dışında tutamazsınız. insanlar bu basit gerçeği anlayamadıkları için depresyonu ya basit bir can sıkıntısı ya da bir tür şımarıklık olarak görme egilimindeler. depresyon aslında en ölümcül hastalıklardan biridir. İntiharı paranteze alsak bile depresyon pek çok kronik hastalıkla ve erken ölümle ilişkilidir. sebepleri bu kadar derinlerde olan ve sonuçları da bu kadar yıkıcı olan bir hastalık çıkıp gezmekle, alışveriş yapmakla, tatile gitmekle düzelmez.
    #291486 little thirty | 7 ay önce
    0hastalık 
  7. Her an yakalanmanızın çok mümkün olmadığı hastalık. Çok fazla şeyin üst üste gelip bunların sizi hayatınızın geri kalanının yaşanmaya değer olmadığına ya da belinizi tekrardan doğrultamayacağınıza ikna etmesi gerekir ve insan doğası gereği umut doludur, şüphecidir, kolay ikna edilemez bu açıdan depresyona karşı aslında immün sistemi oldukça kuvvetlidir. Çoğu insan aile fertlerini kaybettiğinde dahi 1 ay sonra ayağa kalkmayı başarırır. Depresyona girmemiş insan depresyonu biraz da olsun anlamak istiyorsa bence Lennox Lewis vs. Oliver McCall 2 maçını izlemeli. McCall ilk maçta knockout ettiği Lewis ile rövanş maçının ilk 3 roundunda dövüşürken 4. rounddan itibaren bir anda yumruk atmayı bırakıp kendini savunmaya karar veriyor hatta bazı anlarda kendini savunmaya dahi tenezzül etmiyor. 4. roundun sonunda köşesine giderken ağlamaya başlıyor, köşesi tarafından uyarılıyor ve 5. roundda da bunu devam ettirince hakem tarafından maç bitiriliyor ve Lewis kazanan ilan ediliyor. Daha sonra McCall hastaneye yatırılıyor vesaire yani anlatmaya çalıştığım depresyon yenilmek, yenilgi değil pes etmektir.
    #294544 Sabbracadabra | 2 ay önce
    0hastalık 
  8. bundan kurtulmanın en büyük yolu değişimdir.
    bende bu sorun varken 66 kiloydum. gözlerim siyahlaşmış, dişler kırılmış, saçım, giyinişim aşırı berbattı. bildiğiniz tipsiz erkek. özgüven dipte, sürekli karamsar bi' ruh hali.
    sonra bi' şekilde bundan kurtuldum ve değişime karar verdim.
    önce okumak istediğim kitapların listesini çıkardım tek seferde hepsini aldım. sonra vücut geliştirmeye başladım. 66 kilodan 72 kiloya yavaş yavaş düzgün ve fit bi' vücudum olmaya başladı. ayrıca dil kursuna gitmeye başladım.
    en son saçlarımın uçlarını griye boyatıp küpe takmaya başladım. bunlar hep aklımda vardı gerçi. şimdi çok daha iyi hissediyorum.
    bunu en dipten en üste gelmiş biri olarak diyebilirim ki, değişim gerçekten iyidir.
    tahmini 1 sene sonra düzgün bi' vücut, lisan biri olacağım.
    hırs çok önemli beyler. sizi güdüleyecek, motive edecek mutlak bi' şey olacak.
    0hastalık 
  9. 1. evlenmek, sevgilinin olması, düzenli seks hayatı
    2. kabul görülen sosyal çevre. sosyal etkinlikler
    3. haftada en az 3 gün kalp ritmnini arttıracak egzersizler

    depresyona yakalanmayı çok yüksek oranda kesiyormuş. zaten büyük olasılıkla depresyona bunlardan biri veya birkaçı olmadığı için yakalanıyor modern insan. kafaları sosyal medyadan kaldırıp karşınızdaki yüzlere odaklamanın vakti geldi.
    #42188 rumkidumki | 8 yıl önce
    0hastalık 
  10. depresyon uykudur, uykusuzluktur. kimileri için çok yemek, kimileri için hiç yememektir. bir başkası "nasılsın" diye sorduğunda kafanın içindekileri sen bile anlayamıyorken sadece "iyiyim" diye geçiştirmeye çalışmak ama bir yandan da "iyi olacaksın" diyerek sebepsiz yere sana sarılmasını beklemektir. acıdır, gözyaşıdır ama hiçbir zaman sonsuza dek sürmeyendir.
    #43373 the fool | 8 yıl önce
    0hastalık 

  11. Karikatürde i.hizliresim.com/... sahnelenen şekilde bir yardımla kurtarılmayı beklediğim ruh hali.
    #80673 barayyulun | 7 yıl önce
    0hastalık 
  12. kendi kendine tecavüz etmek.
    0hastalık 
  13. depresyona yol açan nedenlerden en belirginleri: birini kaybetmek, sevdiğinden ayrılmak ve işini kaybetmek.

    bu 3 şeyden biri başınıza gelmişse, genetik yatkınlığınız da varsa buyrun depresyona hoş geldiniz. tabi bunun dereceleri var. düşük seviyede depresyondan her insan evladı hayatının bir döneminde kısa da olsa muzdarip olmuştur herhalde; ama farkında, ama değil...

    "her şey kafada bitiyor" derler ya. bu iş de tam olarak öyle naçizane görüşüm. depresyondan çıkmak için kafanızda o işi bitirmeniz lazım. ben iyiyim, daha iyi olacağım demekle başladın mı gerisi geliyor. o noktaya gelene kadarki süreçte neler yaşadığın da önemli tabi.

    kafaya tak etmesi olayı bir nevi. yeter ulen diyorsun. bu ne böyle, melankolik melankolik takılıyorum. bi silkelen, kendine gel. tabi burada aslında en önemli konu "kabullenme". böyleyse böyle arkadaş.. bu durumu değiştirebilecek gücüm var mı? yok. değiştirmek benim elimde mi? tam olarak değil... değişiyor mu? değişmiyor. o vakit bu iş böyle, kabullen. kabullen. bundan sonraki yaşamımda bunu kabullendim, napalım böyleymiş, ben geri kalan hayatıma bakayım artık... al, bitti gitti depresyon.

    sonra ne oluyor? o kabullendiğin, değişmiyor dediğin, elimden bir şey gelmiyor dediğin konu var ya hani... değişiveriyor!

    not: her zaman böyle olacak diye bir şey yok tabi. bazen de değişmez, ama kabullenmeyi öğrendiğin için artık koymuyodur zaten.
    #174221 morgase | 5 yıl önce
    0hastalık 
  14. derinlikli düşünce, yaşam ile yüzeysellik arasındaki farkın yitimi
    #287578 rollinfloyd | 2 yıl önce
    0hastalık 
  15. beyindeki kimyasal bir dengesizliğin sebep olduğu düşünülen ruhsal hastalık. (bkz: ) (bkz: ) (bkz: )

    hastalık kimyasal bir dengesizliğe dayandığı için tedavi de doğal olarak bu dengesizliğin giderilmesine dayanır. antidepresan ilaçlar da zaten serotonin, dopamin, nörepinefrin hormonlarının birini ya da ikisini düzenleyen ilaçlardır.

    depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların başarı oranı pek de tatmin edici değildir. depresyon hastalarının yaklaşık üçte biri bu ilaçlara ya hiç yanıt vermemekte ya da çok az fayda görmektedir. zaten Antidepresanların etkisini göstermesi için gereken sürenin uzunluğu (4-6 hafta) hastalığın doğal seyrinde bir noktada sönümlenmesi için geçen süreyle çakışabilmektedir. yani bir hasta grubu için depresyon bir süre sonra ilaçsız da kendiliğinden düzelebilecekken, hastanın durumundaki iyileşme yanlış olarak antidepresanlara atfedilebiliyor. bir de gerçekte hasta olmayan ancak çeşitli sebeplerle semptomları taklit eden bir grup 'hasta' var. bu gruptaki insanlar da çeşitli sebeplerle depresyonda görünmekten vazgeçtiğinde başarı yine antidepresanların hanesine yazılır.

    bu tespitler spekülatif bulunsa ve ilaç şirketlerinin başarı oranlarını gösteren araştırmalarına güvenilse bile sonuçta ilaçlara yanıt vermeyen önemli bir hasta grubu var. bunların genelde en ağır vakalar olması durumu daha da dramatik hale getiriyor. sonuçta, Milyonlarca dolarlık devasa bir ilaç sektörüne, kamu kaynaklarınca desteklenen onlarca araştırmaya dayanan psikiyatri sadece hafif-orta şiddetli vakaları çözmekle övünemez. psikiyatrinin mevcut olanaklarıyla yaptığı şeyleri küçümsemiyorum, bu ilaçlar pek çok insanın hayatını kurtarmış çok daha fazla sayıda insanın hayatını kolaylaştırmış olabilir ama önemli bir hasta grubunun "tedaviye dirençli" diye kendi kaderine terk edildiği de bir gerçek. sonuçta tedavi edilen her üç kişiden birinin -genelde depresyonu en ağır olanların- tedaviye dirençli vaka diye kaderine terk edilmesi kabul edilebilir bir başarı standardı değil.

    peki psikiyatri depresyon gibi ölümcül bir hastalığın tedavisinde neden bu kadarıyla yetinmek zorunda kaldı? aslında bunun nedeni depresyonun altındaki mekanizmanın Uzun bir süre yanlış anlaşılmasıydı. giriş bölümünde depresyona beyindeki kimyasal dengesizliğin sebep olduğuna değinmiştim. İlaç şirketleri de doğal olarak bu dengesizliği giderecek ilaçlar ürettiler. depresyonun serotonin eksikliğinden kaynaklandığına ilişkin tez zayıf kanıtlara ama daha çok spekülasyonlara dayanan yine de uzun bir süre bilimsel kabul gören bir tezdi. ilaç şirketlerinin aceleyle sarıldığı bu "kimyasal dengesizlik tezi" bugün itibariyle yanlışlanmış durumda. kimyasal dengesizlik teorisinin yanlış (en azından oldukça hatalı) olmasına karşın bu ilaçların hala bu kadar revaçta olmasını nasıl açıklamalı peki? antidepresan kullanımı savunan ana akım psikiyatri temsilcileri, kimyasal dengesizlik teorisinin çöktüğünü kabul etmek zorunda kalsa da bu teoriye dayanarak geliştirilen ilaçların kullanılmasını hala savunmaktadir. denmektedir ki; "antidepresanlar bahsi geçen sistem üzerinden olmasa da anlayamadığımız başka yollarla önemli bir grup hastaya iyi gelmektedir, neden kullanmayı bırakalım?" bu çıkarım bana da doğru geliyor. sonuçta pek çok insan bu ilaçlardan fayda gördüğünü söylüyor. ilacın hangi teoriye dayanarak üretildiğinden çok pratik sonuçlara bakmak daha doğru.


    peki kimyasal dengesizlik teorisinin yanlışlanmış olmasından sonra tedaviye dirençli hastalarda hala bu ilaçlar kullanılmaya devam edilecek mi? "bu ilaçlar bana iyi gelmiyor, beni daha kötü yapıyor" diyen hastalar bundan sonra da doktorlar tarafından uyumsuzlukla suçlanacak mı? depresyonun altında yatan mekanizmaya ilişkin 50 yıl boyunca yanıldıktan sonra yeni ve daha sağlam teorilere dayanan yeni tedaviler geliştirilecek mi?

    bu konuda iyimser olmak için çok sebep var. İzleyebildigim kadarıyla son dönemlerde, özellikle eski teorinin terk edilmesi den sonra psikiyatri alanında çok önemli gelişmeler oluyor. yeni teoriler ortaya atılıyor, yeni yontemler deneniyor, antidepresanlardan tamamen farklı etki mekanizmasına sahip yeni ilaçlar piyasaya sürülüyor.

    bu girdiyi, depresyonla mücadele eden ve kullandığı ilaçlara rağmen bir türlü iyilesemeyen birileri okusun diye yazdim. Ben de onlardan biriydim ve bir avuç ilaç alıp yine de sürekli depresyonda olmanın ne hissettirdiğini çok iyi biliyorum. ama antidepresanlara mahkum değilsiniz. Zaten sorununuz da kimyasal dengesizlik falan değil.

    önümüzdeki on yıl psikiyatrinin altın çağı olacak ve depresyonun da kökü büyük ölçüde-en azından gelişmiş ülkelerde- kazınacak.

    önemli bir uyarı notu: ilaçların size iyi gelmediğini düşünüyorsanız bile kendiliğinizden sakın bırakmayın, bu ilaçların yoksunluk belirtileri çok tehlikeli olabilir. bunun yerine alternatif tedaviler hakkında doktorunuzla konuşun.
    #287607 little thirty | 2 yıl önce
    0hastalık 
  16. Ruhsal hastalıkların nezlesi olduğunu tekrar iddia ettiğim hastalık çeşidi. Nezle diyoruz bakın corona veya grip enfeksiyonu demiyoruz. Corona olmak için gidip corona virüsüne muhatap olmanız lazım. Nezle ise en ufak kırgınlıkta ateşinizin yükseldiği vücut direncinizin aniden düştüğü bir durumu ifade etmektedir. Ruhsal hastalıkların nezlesi olmasının sebebi bipolar bozukluğa gidip hemen yakalanamazsınız. Ancak gerek iş gerek okul hayatında olumsuz bir durum hayallerinize ve beyninize etki eden olumsuz bir yaklaşım sizi aniden depresyona sokabilir. Yıllarca resim yapmaktan korkan ressamlar,yazı yazmaktan korkan yazarlar bu duruma bir birikim yoluyla gidebileceği gibi aniden isteksiksizlik,yorgunluk vb. durumlarla da karşılaşabilirler. Nezle de böyledir her an karşılaşabilirsiniz. Hatta yaz aylarında bile. Çok terlediğinizde mesela.
    #294553 egzistansiyalist | 2 ay önce
    0hastalık 
  17. Ruhsal hastalıkların nezlesi. Nezle gibi çünkü her an yakalabilirsiniz. Bulaşıcı olabilir.
    #294527 egzistansiyalist | 2 ay önce
    0hastalık