1. üzerinden 6 gün geçmiş olan deprem. birçoğunuz unuttunuz, günlük hayatlarınıza döndünüz bile. normal tabii, hayat devam ediyor ama ateş de düştüğü yeri yakıyor.

    acil yardım kalemlerinin gün gün değişebildiğinden bahsetmiştim. durum halen böyle. genel olarak eksiklik çekilen bir şey yok gibi görünüyor. kızılay'ın her çadırın ihtiyacını anlık olarak öğrenebileceği kadar çok elemanı olduğunu görmek güzel. buradaki bütün stklarla birlikte, toplamda 10 bine yakın saha personeli olduğunu biliyorum. dün ile birlikte arama kurtarma çalışmaları bitti, enkaz kaldırma işleri ise bir süre daha devam edecek.

    - soyer'in dünkü izum canlı yayını burada .

    - 6 gün içinde toplamda 750 binden fazla maske dağıtılmış olması, korona ile ilgili "dikkat edilmiyor" söylentilerini boşa çıkarmış durumda. çadırda kalan mesakesiz depremzede görmedim.

    - "bir kira bir yuva" kampanyası'nda dün itibariyle 10 milyon lira toplanmıştı (bugün 20 milyon liraya yakın bir tutar var). 1000'in üzerinde insana kira ve/veya ev desteği verilmiş durumda (link ).

    - soyer "ağır hasarlı, yıkık ya da acil olarak yıkılacak bina sayısı 4 bine yakın hane olduğunu gösteriyor" dedi. acil yardım gereken insan sayısını buradan hesap edebilirsiniz. yukarıdaki 1000 sayısı henüz yeterli değil ama başlangıç için iyi.

    - depremden önce izmir'in simgesi olan hilton oteli'nin artık aynı isimle hizmet vermeyeceği ve geleceğinin belirsiz olduğunu aylar önce okuduk, gördük. belediyenin bu otel üzerindeki hissesi %23,5. ata holding ise büyük hissedar. belediyenin gayretiyle oteldeki 380 odanın tamamı 3 ay boyunca depremzedelere verilecek. ayrıca, uzundere'deki belediye bloklarının 56 dairesi de depremzedelere verilecek (4 blokta 56'şar daire varmış ama 3 blokta elektrik ve su bağlanması süreci biraz daha uzatacak). son olarak da, gaziemir semt garajı'nda da 25'er metrekarelik 58 barınma alanı varmış. belediye bunları da depremzedelerin kullanımına açacak. böylece, 650 civarı barınma alanı daha depremzedelere açılmış olacak (bu alanların yatak, ocak, fırın ve çamaşır makinesi ihtiyaçlarını da belediye temin edecek ve en az 1 yıl kira almayacak).

    - 3 bine yakın çadır olduğu bilgisi var. ilk sorun bu insanları çadırlardan çıkarıp yerleşik düzene geçirmek. yağmur ve kış başlamadan çadırların boşaltılması ilk amaç.

    - istanbul ve ankara'daki belediyelere yapılan gibi, toplanan yardım paralarına el konulma endişesi olanların tepkilerini de okuduğunu söyledi soyer. paranın belediye olarak toplanmadığını, belediyenin sadece aracı olduğunu, paranın aslında ortada olmadığını da söyledi. "ben bile para görmüyorum" dedi hatta. böyle bir kaygı ve şüphe olmaması gerekiyor zaten. belediyenin depremzedeleri yerleştireceği hilton, uzundere ve gaziemir'deki alanların depreme dayanıklı olup olmadığı da sorulmuş. "tünel kalıp" denilen, yüksek teknolojili bir sistemle inşa edilen bu alanların deprem sağlamlık testinden de geçtiğini anlattı.

    - kampanyaları büyütmekten başka çare yok. evsiz kalan vatandaşların binalarının karşılığının bulunması gerekiyor. soyer, milletvekillerine de seslenmiş ve her birinin 1 aileye sahip çıkmasını adeta dilenmiş. kış yaklaşırken vatandaşların çadırda bırakılmaması gerektiğini de eklemiş. gönüllülük bitmedi; asıl şimdi devam etmek zorunda.

    - yıkılan binaların olduğu yerlere 2 bin konut yapılacak, 3 bin konut da yenişehir hastanesi'nin arkasındaki boş alana yapılacak.

    bugüne kadar verilen desteklerin devam etmesi lazım. "verdik, gönderdik; bitti" diye bir şey yok. amerika seçimi, öykü serter, entelektüellik, tendyol, şarkılar bir süre daha bekleyebilir, bir süre daha tepkisiz bırakılabilir. boşverdiğinizde değil, unuttuğunuzda insanlığınızı kaybedersiniz. unutmayın lütfen.
    #225247 lake of the hell | 4 yıl önce
    0doğa olayı 
  2. yaklaşık 1 saat sonra üzerinden tam 1 hafta geçmiş olacak afet.

    - tunç soyer'in dün son kez düzenli olarak yaptığı izum konuşması burada (bundan sonra, ihtyaç halinde bu konuşmaları yapacağını söylemiş).

    - 4 bine yakın eve ihtiyacı olan depremzede olduğunu biliyorduk. büyükşehir belediyenin kampanyaları ve devletin katkılarıyla bunun yaklaşık 3 binine ev bulunmuş durumda.

    - büyükşehir belediyenin kampanyalarıyla toplanan yardımın maddi tutarı yaklaşık 40 milyon lira (bir kira bir yuva+halkın bakkalı).

    - soyer dünkü yarım saatlik konuşmasının ilk 8 dakikasında "bu yardımlaşma ruhu unutulmamalı, asıl iş şimdi başlıyor" da demiş. aynı şeyi ben de dün yazmıştım: desteklerin devam etmesi lazım, izmir'i unutmayın.

    - adalet, bayraklı, mansuroğlu ve manavkuyu mahallelerinde hasar tespit çalışması tamamlanan bina sayısı 36 bin (neredeyse 4 bini kullanılamaz halde). buca, karşıyaka ve bornova'da da hasarlı bina sayısı var, tespitler devam ediyormuş. hasar tespiti ve sağlamlık raporunu 1000'e yakın personel yapıyormuş. şu ana kadar bornova'da %20, karşıyaka'da %15 civarında tespit çalışması yapılmış.

    - reformun sadece kentsel dönüşümle bitmeyeceği, yerel ile merkezi yönetim arasındaki iş bölümünün farklı bir yöntemle çözülmesinin şart olduğu; ilçe belediyesinin, büyükşehir belediyesinin, mülki amirin, bakanlığın yetkilerinin karmakarışık olduğu, hızlı hareket edebilmek için deprem yönetmeliğinin sınırlarının yerel yönetimler özelinde daha da genişletilmesi gerektiği, imar ve ruhsat konularının güncellenmesi gerektiği önemli noktardan bazıları. biraz araştırdığında her sade vatandaşın da ulaşacağı sorunlardan biri olan imar mevzuatı 1928 çıkışlı, 1985'te geniş ölçekte değiştirilmiş. 2018'deki oldukça küçük değişiklikler haricinde, bir daha değişikliğe uğramamış. yetki karmaşıklığının nedenlerinden biri de bu çağ dışı imar kanunu zaten (link ).

    - soyer, belediyenin imkan ve yetkileri dahilinde yapılmış, yapılmakta olan ve ihaleye çıkılmış 10 bin civarı binanın kentsel dönüşümde olduğunu da söylemiş. 10 milyon liranın üzerinde kaynak ayırdıklarını da belirtmiş.

    - 12-13 kasım'da izmir'de deprem çalıştayı yapılacak, ülkenin bütün akademisyenlerinin katılması bekleniyor.

    - orta hasarlı bina tespitinde büyük sorunlar var. soyer de bakana "bu binalarla ilgili yıkım kararı nasıl verilecek?" diye sormuş. sadece 2 kategori olmalıyken ("yıkılmalı", "içinde oturmaya elverişli"), ağır, orta, hafif diye 3'e bölmenin anlamsızlığı üzerinden, şu anda orta hasarlı raporu verilmiş binalarda oturmak istemeyen vatandaşların ne yapacağı da belirsiz. bakanın soyer'e söyledikleri aynen şunlar: "bizim mevzuatımız bize sadece ağır hasarlılarla ilgili bir yük yüklüyor. orta hasarlılar teknik güçlendirmeyle ayakta kalmaya devam etmesi mümkün olan yapılardır. mevzuat böyle diyor". süreç şöyle işleyecek: ağır hasarlılarla ilgili raporlar tutulacak ve vatandaşın itiraz hakkı olacak. ardından, itiraza göre tekrar değerlendirme yapılacak. bir kira bir yuva kampanyasının sürekli halde tutulma nedeni de, orta hasarlı evlerin şu andaki çözümsüzlüğü gibi sorunlarda yardım eli uzatabilmek. soyer bu noktayı güzel açıklamış çünkü orta hasarlı raporu verilen 2 arkadaşım var. evlerine girmeyecekler ama evlerinden de çıkıp nereye gideceklerini, ne yapacaklarını pek bilmiyorlar. rapordan sonra bundan sonrasının nasıl işleyeceğini sordukları bakanlık çalışanları da birkaç hafta beklemeleri gerektiğini söylemişti. bu sürenin nedeni, itiraz hakkının başlayacak olmasıyla ilgiliymiş. benim anladığım bu.

    - soyer, sanayi odalarının başlattığı birlikten izmir doğar kampanyasının da en büyük destekçisinin gene belediye olacağını söylemiş. bu noktada belediyenin genellikle gıda, hijyen ve barınmaya yönelik acil yardımları giderebileceği, sürecin devamında illa ki ortaya çıkacak yol yapımı, kanalizasyon, içme suyu taşınması gibi masraflı işlerde ise odaların topladıkları yardımın ciddi boyutta önemli olacağını belirtmiş.

    - bunadığı belli olan bir parti başkanının izmir'deki depremin etkilerini yok sayarak, küfreder gibi yaptığı "chp belediyeciliği enkaz altında kaldı" açıklamasına soyer "bu felaket bile bizi birbirimize yakınlaştırmakta yeterli değilse, ben söyleyecek söz bulamıyorum" demiş.

    - yerel yönetimlerin yetkilerinin genişletilmesi konusunda da "bunun sonuna kadar takipçisi olacağız" demiş. eminim ki izmir'deki çoğu insan da bu yetki genişletmenin arkasında olacaktır.

    - çadır alanlarında bakanlığın poliklinikler kurduğu, eşrefpaşa hastanesi ve toplum sağlığı daire başkanlığı'nın dünden beri (çarşambadan beri) kontroller yaptığı da açıklandı. korona yayılma riski sebebiyle çadırların daha derli toplu ve büyük yerlere kurulması gerektiğini de söylemiş soyer. bence burada bahsetmek istediği, geniş alanda kontrol imkanının daha fazla olabileceği ile küçük alanlardaki çadırların ve tabii ki vatandaşların korona kontrollerinin sık yapılamayacağı endişesi.

    genel olarak, dev sorunların ve berbat belirsizliklerin olduğu belli. mevzuat değişiklikleri de şıp diye olmayacak. bir süre çadırlarda, konteynerlarda kalan vatandaşlar olacak. önemli olanın "bana olmadıysa, bana ne!" mantığına tutunmamak olduğunu idrak eden insanlarla hepimiz bir olmak zorundayız. bu afetin yıkıcı ve üzücü sonuçlarını ancak ve ancak böyle atlatabiliriz.
    #225540 lake of the hell | 4 yıl önce
    5doğa olayı 
  3. bugün, bayraklı belediyesi'nin, biz sakinleri için, sms ile bilgilendirme broşür dosyası gönderdiği doğa felaketi.
    broşür çevre ve şehircilik bakanlığı tarafından hazırlanmış ve bayraklı belediyesi ile izmir büyükşehir belediyesi tarafından da ilavelerle desteklenmiş.
    afet sonrası yapılması gerekenleri özetlemişler, yapılan çalışmalar ve desteklerle ilgili de bilgi akışı yapmışlar.
    yararlı olmuş.

    göz atmak isteyenler için
    #225704 mangetsu | 4 yıl önce
    1doğa olayı 
  4. karşıyaka ilçesi, özellikle eski apartmanların yer aldığı yalı semtinde ciddi hasarlı binalar var. ilgili birimler girilmesi sakıncalı mahaller için bant çekerek bir tür mühürleme yapıyor. Çevre ve Şehircilik elemanları ihbarlar dahilinde sokakları geziyor, tespitler yapıyor..
    #225713 alpali62 | 4 yıl önce
    0doğa olayı 
  5. üzerinden aylar geçtikten sonra bile dolaylı yoldan travma yaratmaya devam eden deprem.

    dün gördüğüm rüya, neredeyse 1 ay kadar önce gördüğümden daha korkutucuydu (). annemlerin evin önünde duruyorum. apartmanın alt katı etüt merkezi, önünde durup hem öğretmenlerle muhabbet ediyorum hem de çay içiyorum. önümüzdeki otopark-kaldırım arası küçük alanda da birkaç çocuk top oynuyor. top ana caddeye doğru gidiyor. çocuklar hep bir ağızdan kaldırımdan geçen bir adama "amca, topu atar mısın?" diye bağırıyorlar. adam duruyor, topu da durduruyor ve gelişine abanıyor. her mahalle abisinin doğuştan gelen özelliği olan "kendisine doğru gelen topa gereksiz bir şiddetle ve alakasız bir yönde vurmak" tecelli ediyor: top annemlerin bir alt katındakilerin balkona doğru gidiyor. bu sırada şangırtı duyuyoruz, topun camı kırdığından hepimiz eminiz. topun isabet ettiği yere bakmadan önce adamla göz göze geliyorum; yüzünde hafif bir gülümseme ve hatasının sonuçlarına katlanmayı bekler bir ifade var. gözlerimi topun gittiği yere çevirdiğimde ise, şok oluyorum: top camı kırmış, görüyorum ama balkona açılan kapının yanındaki duvara saplanmış. balkonu incelemeyi sürdürürken, sıvaların eğrilip bükülmeye (kırılmak değil bu) başladığını fark ediyorum. topa vuran adam, apartmana doğru yaklaşarak "bi' topla böyle oluyorsa, zaten tükürükle ayakta duruyordur bu apartman" diyor ve uzanabildiği büyükçe bir sıva parçasını çekiştiriyor. apartman titriyor ve kısa süre sonra da balkon aşağıya doğru eğrilmeye başlıyor. sonrasında da balkon demirleri kopup aşağıya düşüyor. birkaç çocuk, öğretmenler ve "mahalle abisi" halâ balkona bakıyoruz. aynı anda, komşu balkona çıkıyor.

    kadını tanıyorum, yıllardır annemlerin komşusu. rüyada da farklı değil. balkona çıktığı gibi, yüzündeki ifade değişiyor ve aşağıya bakmaya çalışıyor. "x abla, balkon çökecek, aşağıya atla" diyerek atlayabileceği uzaklığa doğru yürüyorum. x kısa bir süre boyunca gözlerinde korkuyla bana bakıyor ve atlıyor. bu korku dolu gözleri gördüğümde yerin de sallandığını hatırlıyorum. hatta, bunun bir rüya olduğunu anladığım 1-2 saniye de aynı zamana denk geldi. uyanmaya çalıştığımı ama sallantıyı hissedip tekrar rüyanın içine doğru çekildiğimi de hatırlıyorum. x'i tutuyorum, hizasından biraz uzaklaşıp balkona bakmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz. bu sefer, x'in eşi y balkona çıkıyor. olmayan balkon demirlerine, eğrilmiş duvara bakıyor. ona da bağırıyorum: "y abi, durma orda, düşeceksin aşağıya, atla". y bana doğru bakıyor, "hı hı" sesiyle incecik güldükten sonra şaşırtıcı bir hızla evin içine geri dönüyor. balkonun çökmesi ve duvarların dışa eğimi devam ediyor.

    sarsıntı ve eğrilmenin bittiğine kanaat getiriyoruz. apartmanı geniş açıdan görmek için ana caddeye geçiyorum. karşıdan gördüğüm manzara daha kötü: ilk 2 katın balkonları aşağıya doğru eğrilmiş, apartman duvarlarının sıvası dışa doğru bükülmüş, ilk 2 katın balkon demirleri kopmuş, topun saplandığı 2. katın balkona doğru olan pencereleri sanki üst kat onu ezmiş gibi çarpıklaşmış. bu arada, apartmanın 4 katlı olduğunu ve topun saplandığı 2. kattan sonraki katların ne halde olduğunu göremediğimi belirtmeyi unuttum. annemler 3. katta, balkonlarını bile göremiyorum. son katı hiç görmedim rüya boyunca. apartmanın bu çarpık hali beni daha da korkutuyor ve ablam aklıma geliyor.

    ablam, annemlerin evde değil, yakındaki babaannemlerin eski evde. evde eğitim veriyormuş ve gırla çocukla ilgileniyor. oraya doğru gidiyorum. babaannemlerin evini görmeye başladığımda, ablamın en az 20 çocuğu balkona çıkardığını ve tek sıra yaptığını, onları sakinleştirmeye çalıştığını görüyorum. bağırıyor ve el sallıyorum; beni görüyor, eliyle "gel, gel" yapıyor. eve doğru koşar adım yürüyorum. bu sırada, balkondaki ablama bakıyorum; benimle göz göze geldikten sonra balkondan aşağıya yuvarlanıyor. düşüyor mu, kendini mi atıyor; anlamıyorum. zaten atladığı sahneler de net değil. balkondan aşağıya içi dolu turşu bidonu atmışsınız da, hiç sallanmadan, kütle halinde aşağıya düşüyor gibi... aşağıya yuvarlanması başladıktan sonra, ablam yok oluyor zaten, düşüp düşmediğini, ölüp ölmediğini bile bilmiyorum. bu sırada, benim ev aklıma geliyor ve oraya doğru gitmeye başlıyorum. rüya da burada bitiyor. kan ter içinde uyanıp kandilli'den son depremlere baktım. gece 4 civarı ödemiş merkezli 1,5 şiddetinde bi' deprem olmuş. uyanmadan hemen önce de akdeniz merkezli 3 küsur bi' deprem olmuş. 4'ün altını -hele ki uyurken- hissetmem mümkün değil zaten. rüya yorumlarında, deprem yaşamanın iş yerinde büyük değişikliklerin, kötü haberlerin, felaketlerin habercisi olduğunu okudum ve sakinleşmeye çalışmaya devam ediyorum saatlerdir.

    berbat bi' şey. size neyi, ne zaman ve hangi koşullar altında gerçekliği bükerek (ve sizi asıl gerçeğin bu çarpıklık olduğuna ikna ederek) hatırlatacağı hiç belli olmuyor. ona iyi davranmanın yolunu da bu yaşıma kadar bulamadım. bulursanız, bana da haber ediverin, olur mu?
    #274724 lake of the hell | 3 yıl önce
    0doğa olayı 
  6. haftaya pazar 2. yıl dönümü olacak deprem. resmi rakamlara göre 119 insan hayatını kaybetti, 1053 insan da yaralandı. "10 saniye sürdü" haberleri de mobese ve güvenlik kameraları sayesinde yalanlandı. aşağıda vereceğim linklerden görebileceğiniz üzere 35 ile 40 saniye arası bir süre boyunca devam etmiştir.

    en geç her 6 ayda 1 aklıma geliyor. kendi yaşadıklarımı unutayım diye haberlerde göçük altından kurtarılanların röportajlarını izliyor, anlattıklarını okuyorum. daha kötü oluyorum tabii ama kendimi unutuyorum en azından. kulzos çatısı altında yaptığımız oyuncak yardımını bile sonrasında takip etmedim, edemedim. videosuyla birlikte sizin de görebildiğiniz çadır alanları artık yok. kim bilir oyuncakları ellerine teslim edilmiş çocukların hayatı bu 2 yılda nasıl gelişti ya da hangi yönde kötüye gitti?

    linklere geçeyim, kendi hezeyanlarımı unutayım gene:

    - bayraklı'daki bir gökdelenin üst katlarında bulunan bir reklam ajansının içindeki ile başlayan güvenlik kamerası görüntüleri : 8. dakikadan sonra görülen ve sanırım bir yedek parça dükkanının içindeki görüntüler, durumun korkunçluğunu net bir şekilde ortaya koyuyor. videodaki son görüntü olan bir restoran mutfağındaki kaos da baya korkutucu.

    - depremin ardından 112'ye gelen çağrıların bazılarının ses kayıtları : insanların kendi canları için değil, yanlarındaki çocukların ebeveynlerine haber vermek için çırpınmaları tüylerimi diken diken ediyor. videoyu yarısına kadar izleyin/dinleyin. sonrası "biz kurtardık" egosundan başka bi' şey değil.

    - depremden 1 gün sonraki atv ana haber'de gösterilen kamera kayıtları : ders çalışan çocukların olduğu evin içindeki görüntülerde, babanın soğukkanlılığını takdir etmemek mümkün değil. deprem devam ederken ağlamaya başlamak da, sadece çocuklara has bir durum değildi. tam bir sinir boşalması, güvenlik hissinin sıfırlanması bence.

    - izmir'in birçok yerindeki mobese kayıtlarının derlenmiş hali : özellikle duran arabaların içinde bulunan insanların arabaların sarsıntısından dolayı yola fırlamaları, depremi 6,6 olarak açıklayan afad'ın ikiyüzlülüğünü de gösteriyor. yazılı olmasa da uyulan bir kural olarak "doğal afet gerçekleştiğinde, afet bölgesi oluşturulur ve o bölgede olağanüstü hal ilan edilir. her türlü gereksinim devlet tarafından karşılanır" durumu izmir'de olmadı. bi' çeşit teamül gibi olan 7,0 ve üzerindeki şiddetteki depremlerde bu uygulanıyor. emsc ve usgs, revizyon sonrasında bile depremi 7,1'de tutmuştu. bizde ise afad 6,9'dan 6,6'ya indirdi, kandilli de buna uyarak aynı sayıları verdi.

    - birkaç güvenlik kamerası görüntüleri : evde yakalanan çocuğun önce "geçer şimdi" tepkisizliği, sarsıntının gittikçe artmasından sonra ise panik halinde kaçışması; depremi kapalı bir alanda hisseden herkesin yaptığıydı.

    - ameliyathanede depreme yakalanan sağlık personelleri : ameliyatı gerçekleştiren doktorun müthiş soğukkanlılığı, buna rağmen hemşirelerin ortamdan kaçmak için her yolu denemesi dikkat çekici. özellikle koridorda yere çöken 2 hemşirenin olduğu bölüm dikkatli izlenirse, hastanenin içinde çok fazla etkili olmayan depremin süresi hakkında da gerçek bilgiye ulaşabilirsiniz. bakacağınız yerler; soldaki ayna, aynanın altındaki lavabolara düşen teçhizatlar, yerdeki hemşirelerin sağında ve solunda olan tekerlekli şeylerin sarsılma süresi. arkasındaki duvarla birlikte ayna esniyor ya, ayna.

    - göçük altından çıkartılan inci okan'ın arama kurtarma ekipleriyle olan konuşması : bu kızcağızın depremden sonraki hayatı iyiye gitmiş: ayaklarını hiç kullanamaz, desteksiz adım bile atamazken, aylar süren fizyoterapi sayesinde sorunsuz yürümeye başlamış. "ayaklarıma dikkat et" diye bağırmasının nedeninin de, aslında ayaklarını hissetmemesi ve eğer ayaklarına bi' şey düşerse bunu anlamayacak olmasından duyduğu korku olduğunu belirtmişti.

    - 30 insana mezar olan emrah apartmanı'nın yıkılma anı : kameranın sol üst tarafına bakacaksınız sürekli. ilk 15 saniyesinde depremin hafif seyrettiğini, sonra duracakmış gibi yavaşlayan sarsıntının bir anda eskisinden daha da büyük ve ani bir zelzeleye dönüştüğünü, bu ikinci artçı olarak özetlenebilecek olan sallantının da apartmanı olduğu yere çöktürdüğünü göreceksiniz. ağır hasarlı ya da yıkılan apartmanlarda depreme yakalanmış olanların söylediklerindeki benzer nokta da, ikinci sarsıntının içinde bulundukları binaları yok ettiği zaten. bu yüzden "eğer 10-15 saniye daha devam etseydi, ne özkanlar ne bayraklı bugün ayakta olabilirdi" diyenlerin haklılık payı olduğunu düşünmeye devam ediyorum.

    - 4 twitch yayıncısının deprem anında yaşadıkları : özellikle pelin'in aslında izmir'den uzakta yaşamasına rağmen depremi nasıl hissettiğini görmek önemli. "bitmiyor, durmuyor" diye biz de çok söylenmiştik içimizde. depremin üzerinden sadece saatler geçmişken, "10 saniye kadar sürdü" diye haber yaptılar bunu işte.

    - göçük altından çıkan arif emre nayman'ın hastanede verdiği röportaj : öncelikle gazeteciliğin bittiği nokta burası. anne ve babası ile birlikte evin içinde depreme yakalanmış, 2 ebeveynini aynı depremde henüz kaybetmiş bir çocuğa "neler hissettin, he?" diye sorulmaz. röportajı gerçekleştiren "tezcan ekizler" adını aklınızın bi' kenarına not edin bence. emre'nin soğukkanlılığı (veya atlatamadığı şoku) beni çok şaşırtmıştı. depremi anlatıyor, apartmanın eski durumunu anlatıyor, kendisinin göçükten nasıl kurtarıldığını anlatıyor. anlatıyor da, anlatıyor. unutmayın; henüz anne ve babasını kaybetmiş, 20 yaşında bir çocuk bu. instagram hesabına baktım. depremden sonra erasmus'la viyana'ya gitmiş, oradan fotoğraflar atmış. duyguları her yoğunlaştığında da annesi ve babasının fotoğrafını paylaşıp altına "sizi unutmayacağım, size layık bir evlat olmaya halâ çalışıyorum" yazmış. umarım iyi yerlere gelirsin emre.

    - bir ofiste depreme yakalananların görüntüleri : depremin yıkıcılığını en iyi ortaya koyan videolardan biri bu. ilk hafif sallantıda oturduğu yerden kalkan adamın ikinci dalgadan sonra kapının kolunu bile tutamayacak kadar sallanması, kadınların çığlıkları, apartmanın ara katındaki güvenlik kamerasının gösterdiği gibi merdivenlerdeki demir tutamaçların bile yerlerinden sökülebilecek kadar sallanması (kameranın kendi sarsıntısını durumun dışında bırakabiliyorsunuz çünkü demirlere odaklandığınızda merdivenlerin mermer olduğunu düşündüğüm basamakları da sallanıyor), apartmanın önündeki kameranın çektiği gibi herkesin apartmanlardan kaçışması korkunç.

    - depreme evin içinde yakalanan bir kedinin panik anları : yukarıda verdiğim 3. linkte gördüğünüz köpekler sadece havlıyordu. burada ise kedi kaçacak yer arayıp sürekli fikir değiştiriyor. evdekilerin çığlıklarından korkmuş olma ihtimali de var tabii. ders çalışan çocuklar bir yere kadar soğukkanlılıklarını korumuştu. köpeklerin daha az tepki göstermesinin nedeni de bu olabilir.

    yıkılan bazı apartmanların dava süreci halâ devam ediyor ama onu başka bir girdide özetleyeyim. kimi müteahhit öldüğü için yargılamanın çapı ve içeriği değişmiş; binaları yapanlar değil, yapımlarına izin verenlerin 6 aydan 2 yıla kadar yargılanması berbat bir hukuk katliamına işaret ediyor; oturdukları binalar yıkılanlara verilecek yeni binaların kuraları geçtiğimiz günlerde çekilmişti, çoğu açıkta kalmış. bunlardan bahsederim. şu oyuncakları verdiğimiz çocukların çadır alanlarına ne olduğunu da öğrenmeye çalışayım, en azından onların akıbetini bilmiş olalım.

    2 değil, 22 yıl bile geçse, nasıl unutulacağına dair hiçbir izmirlinin fikri olmayan bir depremdi, halâ da öyle. hafızamızda heyula gibi duruyor işte. gerçekleşebilecek bir benzerinden sonra yıkım açısından değil, psikolojik olarak nasıl toparlanabiliriz; bilmiyorum.

    edit: linklerin bazılarını çifter çifter vermişim, onları düzelttim.
    #281000 lake of the hell | 2 yıl önce (  2 yıl önce)
    4doğa olayı 
  7. bugün 3. yıl dönümü olan afet. halen özkanlar ve civarında yıkılmayı bekleyen apartmanlar var, halen yıkılmış evlerinden kiraya çıkmış ama bunca zaman sonra bile yeni evlerine geçememiş olanlar var, halen ciğersiz müteahhitler daire başı 1,5 milyon liradan fazla para istediği için yeni evlerinin yapımı başlamamış olanlar var. var da var. de bugün 2024 mart'ında bazı dairelerin anahtar teslimini yapacaklarını müjdelemiş. ne biçim bi' sınavsa bu, afeti bi' yandan, beceriksiz bürokratı bi' yandan, oyla seçilmiş şov adamı bi' yandan dalga geçmeye devam ediyor.

    bu depremin yaralarını şehirde hissetmiş olanların hiçbiri tam anlamıyla atlatamadı, ki sarabilsin. hele ki evinde hasar olmaya başladığında bunu oturduğu koltuktan kanlı canlı olarak görenler için durum daha da vahim. psikolojik destek noktasında bile yetersiz kalmış bir belediyeden yeni ev yapıp teslim etmesini beklemeyi "halk için hizmet" kısmına mı yormak lazım, yoksa zorunluluğa mı bağlamak lazım; ben bilmiyorum. 3 değil, 33 yıl sonra bile bu sorunlardan bahsedecek olmamız ise garanti gibi.

    50 dakikalık bence fasa fiso konuşmaların olduğu resmi anma

    vefat eden 27 çocuğun anılması

    adalet arayışı

    ilk linkteki resmi anmanın soyer'in açıklamaları özelinde yazılı özeti

    vefat eden 119 yurttaş da (bazı kaynaklara göre 117), depremin gerçekleştiği zaman olan 14:51 de, izmir'in hemen hemen tamamında hissedilenler de unutulmadı bu 3 yılda. travmalardan uzaklaşmak için onları yaratan ortamdan uzaklaşmak gerektiğini bile bile yaşıyoruz halâ burada.

    edit: "3 yılda neler değişmedi?"'nin baya baya içeriden bir özetini okumak isterseniz, şu entry'ye de bakmanızı öneririm.
    #288846 lake of the hell | 1 yıl önce (  1 yıl önce)
    0doğa olayı