1. geçtiğimiz günlerde hakkında enteresan bir bilgi gördüm. büyük ihtimalle doğru fakat kaynağı bulamadığım için olmayabileceğinin payını da bırakmak isterim. spoiler olabilir, önlemimi alayım.


    -- spoiler --


    film sahne sırasına göre çekiliyor. çekimler başladıktan sonra ölüm orucu tutarken ise aşırı kas yüklemesi yapıyor. böylelikle film ilerledikçe narrator zayıflayıp çelimsizleştikçe güçleniyor. benim hoşuma giden bir ayrıntı olmuştu.


    -- spoiler --

    #119312 blackmamba | 6 yıl önce
    3film 
  2. , ve gibi üç usta ismin başrollerde oynadığı, popüler kültürün tanrılaştırdığı, Chuck Palahniuk'un aynı isimli kitabından uyarlanan, 1999 yapımı David Fincher filmi.

    "eğer bir tümörüm olsaydı adını marla koyardım"
    #5790 thedirector | 8 yıl önce
    0film 
  3. İzlediğim en iyi filmlerden biridir. Tarihteki olaylar dönemine göre değenlerdirildiği gibi filmler de aynı şekilde değerlendirilmelidir.

    Star wars'un eski filmlerini milyon tane film izledikten sonra izlerseniz size bir şey ifade etmez. Ama o yıllarda böyle bir yapım sıradışı bir yapımdı.

    Misal şu an seinfeld izlediğinizde size komik gelmeyebilir, çünkü espriler daha sonra da çok kez yapıldı. Ama çoğu ilk kez orada yapıldı. Etkilenmemek ayrı, bok atmak ayrıdır.

    Oyunculuklar olsun, işlediği konu olsun, çekimleri olsun, getirdiği eleştiriler olsun gayet güzeldir.

    Bir kereden fazla izlediğim ve çok sevdiğim filmlerden biridir.
    #28210 blackmamba | 8 yıl önce
    0film 
  4. hakkında konuşmak istediğim ancak ilk iki kuralı bunu engellediği için susmayı daha uygun bulduğum oluşum.

    ayrıca:


    -- spoiler --


    The things you own end up owning you.



    -- spoiler --

    #119336 the fool | 6 yıl önce
    0roman 
  5. chuck palahniuk kitabı, david fincher'in filmi
    Kitabı da filmi de çok iyidir. Hatta kitapta tyler durden'ın yaptığı manipülasyonlara daha fazla yer verilir. Mesela Filmde geçmeyip kitapta geçen muzurluklarından biri: tyler parti münasebetiyle tek gecelik garson olarak çalıştığı bir köşkteki işemek için girdiği banyoda gördüğü onlarca çok pahalı parfüm şişesini gördükten sonra ufak bir kağıda bir not yazar ve çıkar. Evin sahibine tüm parfümleri atmak zorunda bırakan o notta "çok güzel parfümleriniz var içlerinden birinin içine işedim umarım bulursunuz" yazmaktadır.

    "En büyük buhranımız kendi hayatlarımız"
    -- spoiler --


    Tüketim toplumunda iki odak vardır ilki kapitalist sistemin yarattığı liderler olan üreticiler ikincisi bilinçsiz tüketiciler. Bu toplumda hedef olan tüketici her yoldan manipüle edilmeye çalışılır. Görsel, işitsel hatta geleneksel reklamlarla manipüle edilen bilinçsiz tüketici kazandığı bütün parayı onun için hayati öneme sahip olan (!) bir takım nesneleri almak için kullanılır. Fight Clubta bu iki odak yerine tüketici ve bu topluma direnen bir karakterle karşı karşıyayız. Anlatıcı (Narrator) her yönden manipüle edilmiş hayat amacı kalmamış yalnızca yeni eşyalar almak için çalışan iflah olmaz bir tüketici iken, Tyler Durden karakteri yalnızca tüketim çılgınlığına değil insanlara toplum tarafından yüklenmiş rollere de tam direnen bir kararkter olarak karşımıza çıkar. Tyler bu direnişe başlarda sistemin en tepesindeki insanları ve onların yaşam tarzlarını acımadan ve tereddütsüzce manipüle ederek yaparken gelişme bölümünde bu toplumun uç bireyi olan mutsuz anlatıcı yı uyandırarak sürdürür. Daha sonra insanlara yayar, amacı insanları bu çarklardan kökten kurtarmaktır ve bunun için sistemin dayanagı olan bankaları yok ederek yapmaya çalışır. Aslında anlatıcımız eski hayatında bir şeylerin ters gittiğinin farkındadır ve bu durumdan ruhen çok şikayetçidir. Uyku problemleri, yalnızlık vs gibi ruhsal sıkıntılarla bunu bize hissettirir. İçindeki duygudan uzak robotlaşmış taraf ancak terapi gurupları sayesinde dize gelir ki bu karakterin uyuyabilmesini bile sağlar. Başkasının yerine acı duymak bile olsa duygusal bir eyleme kalkıştığında bir süre de olsa amaçsız hayatını unutuverir.

    "Sizler işiniz değilsiniz. Sizler paranız kadar değilsiniz. Sizler bindiğiniz arabalarınız değilsiniz. Kredi kartlarınızın limitleri değilsiniz. Sizler iç çamaşırı değilsiniz. Sizler dünyanın dans edip şarkı söyleyen pisliklerisiniz."


    -- spoiler --
    #120216 mb | 6 yıl önce
    0film, roman 
  6. İçinde hayatı kontrol etmeyi çalışmayı bırak, o seni kontrol etsin gibi bir diyalog vardı. İlk duyduğumda beni baya bir etkilemiş, ampul yakmıştı kafamda. Geçenlerde sözlükte Bi başlık vardı, yazarların mottosu falan. Al sana motto.

    Bu filmi Sinemada izlediğim için baya şanslı sayıyorum kendimi ki aslında ana akım sinema düşünüldüğünde sistem eleştirisi çelişkili geliyor bana.
    #120217 fly | 6 yıl önce
    0film 
  7. kitaptan bazı alıntılar,


    eğer ne istediğini bilmezsen, bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş.

    ******

    bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. bir amacımız ya da yerimiz yok, ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı. bizim savaşımız ruhani bir savaş, en büyük buhranımız hayatlarımız. bizi bir gün milyoner olacağımıza, film yıldızı, rock yıldızı olacağımıza inandıran televizyon programlarıyla büyüdük, ama bunların hiçbirini olamayacağız. bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve o yüzden çok ama çok kızgınız.

    ******

    mobilya satın alırsınız. kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe. kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından, kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. sonra aradığınız tabak takımı. sonra hayallerinizdeki yatak. perdeler. halılar. sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız. bir zamanlar sahip olduklarınız artık sizin sahibiniz olur.

    ******

    reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar. neden? gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri satın alabilmek için.

    ******

    sizler özel değilsiniz, sizler güzel ya da eşi benzeri olmayan kar tanesi de değilsiniz. sizler işiniz değilsiniz... sizler paranız kadar değilsiniz... bindiğiniz araba değilsiniz... kredi kartlarınızın limiti değilsiniz... sizler iç çamaşırı değilsiniz... sizler dünyanın şarkı söyleyip dans eden pisliklerisiniz... hepimiz aynı pisliğin lacivertleriyiz..."


    (bkz: ) , fight club
    #6549 ma icari | 8 yıl önce
    0roman 
  8. subliminal nedir ayağına 25.kare tekniğiyle koca sinema perdesinde gözümüze sokan film. sistem eleştirisini de bu kadar kör göze parmak yapan başka bir film var mı onuda bilmiyorum. ona rağmen herhalde tarihte hakkında en çok analiz yazılan filmdir.
    #28179 fly | 8 yıl önce
    0film 
  9. 99'un en etkileyici ve unutulmaz anını yaşattığı için kendisine teşekkür ederiz. O sigaradan yuvarlak çıkardığımızda kendimizi tyler durden gibi hissetmemiz bile ilham verici idi.
    #119330 ozgurluguneduskunkul | 6 yıl önce
    0film 
  10. project mayhem ile can alıcı bir boyuta taşınan ve asıl anlamını kazanan film. film bir grup delinin birbirini dövmesi için bir kulüp kurması olarak en başta görülebilir, ta ki mayhem projesi ortaya çıkana kadar çünkü asıl mesaj, eleştiri ve anlam bu projede saklıdır.
    (bkz: )
    #127865 vemvet | 6 yıl önce
    0film, roman 
  11. dövüş kulübü'nün eleştirisi iki hamle yapar : birincisi meta fetişizmine alternatif olarak şiddeti yüceltmeyi dener, ikincisi ise değişim sistemini yıkmayı, meta mantığının çekiciliğinden kurtulmayı hedefleyen toplumsal bir çağrıda bulunur. bu iki yaklaşımın ortak noktası kapitalizmin dışında bir şey arayışıdır
    #212450 cold | 4 yıl önce
    0roman 
  12. filmin en güzel yanlarından biri de boş zamanlarda gönül eğlemek için izlenebilecek tüketim nesnesi bir film olmaktan ziyade hayatın kendisini sorunsallaştıran bir film olması, filmde gömülü olan ayrıntıların filmi yeniden yeniden izlemeyi zorunlu kılması ve filmi tüketmekten ziyade hakkını vererek ve anlayarak izlemeyi gerektirmesi... bu haliyle fight club, mütemadiyen eleştirisi yapan ve bunu yaparken hep ''aynı telden çalan'', zamanla eleştirdiği şeyin kendisini meşrulaştırmanın bir aracı olan sıkıcı ve durağan eserler, ideolojiler vs. ile aynı kefeye konamaz. çünkü bu eleştiriyi yapan eserler, ideolojiler vs. de başlı başına birer tüketim unsurudur ve halihazırda tüketimin kendisi olan nesneler de artık tüketim toplumunun bir parçasıdır... fight club, bu çelişkiyi başarıyla çözümlemiş ve kendisini bir tüketim nesnesi olarak değil, tüketim karşıtı bir felsefe ve kara ütopya olarak var etmiştir. bu haliyle de tüketim toplumu ve kapitalizm eleştirilerinde sonuna kadar tutarlı ve özgündür. (bkz: )

    film boyunca 'ın ağzından sahip olduğumuz ve olabileceğimiz tek şeyin hayat olduğu, ve onun da ''tek kullanımlık'' olduğu, bu yüzden adam gibi hakkını vererek yaşanması gerektiği fikri başarıyla işlenmiştir. anlatıcı yer yer bunu kavramış gibi görünse de film boyunca (beyaz yakalı kişiliğinde temsil edilen) eski sıkıcı hayatıyla (tyler'ın şahsında cisimleşen) macera ve coşku dolu yeni hayatı arasında git geller yaşamaktadır. neticede tüketim toplumunun tam ortasında tüketen (ve her gün ''tüketilen''), her şeyin sıkıcı ve monoton olduğu, sonsuz konfor karşılığında özgürlüğünden sonuna kadar feragat ettiği berbat bir hayatı yaşamaktadır. sorun da budur zaten: konfor tatlıdır ama tatmin vermez... bir şeyler hep eksiktir... eksik olan şey de tür... ama gel gör ki ağamız konforun kaymağını yemeye alıştığı için, özgürlüğün getirdiği sorumluluğu almak istememektedir. özgürlüğü içten içe arzulamakta ama özgürlüğün sorumluluğunu almaktan kaçmaktadır. bıçak kemiğe dayandığı zaman, işte bu çelişki onun karakterini ikiye böler ve özgürlüğün sorumluluğunu alan şahsı, olur.

    tyler durden'ın göze çarpan en önemli özelliği ise özgürlüğüne olan düşkünlüğü ayrıca özgürlüğünü ancak ve ancak dişiyle tırnağıyla kazıyarak elde edebileceğine inanmasıdır. çünkü özgürlük beleşten kazanılmaz, olsa olsa konfordur o... bu yüzden de özgürlüğe ulaşmanın yolu evvela mümkün mertebe ''zorlukla ve acıyla yüz göz olmak'', acı çekerek olgunlaşmak, benim kendi tabirimle ''zorluğu özümsemek''tir. (bkz: ) ne kadar acı o kadar iyidir tyler'a göre... çünkü ancak o zaman ''sahip olduğumuz''u zannettiğimiz ossuruktan şeyleri siktir edip gerçekte sahip olduğumuz tek şeye yani hayata dört elle sarılırız. ancak böyle hayatın kıymetini gerçekten anlamış olur ve hayatın tadını alırız... işte o zaman da her şeyin kopyasının kopyasının kopyası olduğu matrix'ten çıkar ve gerçeğe döneriz...

    yaaa nereden nereye geldik değil mi? başta dedik ya tüketim nesnesi eserlerden değildir, kendini sürekli patlatan bir dinamittir diye... buyur hayrını gör.

    0film 
  13. 1999 yılı yapımı olmasına rağmen, 18 yıl sonra dün izlediğim film'dir.

    Film'e aşırı övgüler düzüldüğünden ve kült film diye tabir edilmesinden dolayı, ölmeden izleyeyim bari dedim.

    Kanımca abartılacak bir film değildir, bu konu etrafında dönen daha pek çok film var. belki o zamanlar bu konu yeni yeni işleniyor olabildiğinden izleyiciye ilgi çekici gelmiştir.

    Film kötü değil, ama abartılacak kadar iyi de değildir, izle geç.
    #28158 tmm | 8 yıl önce
    2film