"ben kayra yaşayan en karmaşık ruhum. ülkemin ulusal marşındaki gibi 'hangi bilim, hangi güç beni çözecekmiş, şaşarım!'... ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. kendimi bilmeyi bıraktım. ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay. yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum."
Elbette, delmeye gücüm yoksa, böyle bir duvarı alnımla yıkmaya kalkışmayacağım, ama barışmayacağım da onunla, sırf karşımda bir taş duvar olduğu ve onu yıkmaya gücüm yetmediği için de barışmayacağım onunla.
''iyi görünmüyordu sokaklar, genelde görünmezler zaten. insanlar ve fareler tarafından tasarlanmışlardı ve siz onlarda yaşamak ya da ölmek zorundaydınız. ama bir dostumun bir keresinde bana söylediği gibi, sana hiçbir şey vaat edilmedi, sözleşmen yok.''
+ Apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent? - Hangisini? + Otomatik yanan,sensörlü lamba. - Hayır. + Komşu görmüş,yalan söyleme.Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece. Önüme baktım. + Neden kırdın? Cevap yok. + Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle. - Kırdımsa kırdım,ne olacak.Çok mu değerliymiş ? + Lamba senden değerli mi evladım, ambanın amına koyayım,lamba kim? Yöneticiye de dedim.Lambanızı sikeyim,kaç paraysa veririz.Sen değerlisin benim için. - Beni görünce yanmıyordu baba. + Nasıl ya ? - Görmezden geliyordu,yanmıyordu.Kaç sefer yok saydı beni. + E beni görünce de yanmıyordu bazen,böyle el sallayacaksın havaya doğru,o zaman yanıyor. - Hadi ya! Sahiden mi ? + Evet.Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok.
“Dünyaya hükmetmeye hazırlanıyormuş! Dünya kim? Benden başka dünya var mı? Herkesin bir tek dünyası vardır, o da kendisi… Üst tarafıyla alakadar olmaya bile değmez. Zeki olmak, kuvvetli kafa ve bilgi sahibi olmak neye yarıyor? Bizi istediğimiz saadete götüremedikten sonra… Zekamız olmasa daha iyiydi. Otlar, hayvanlar, bulutlar ve kayalar gibi yaşamak bana daha saadet verici, daha yorgunluksuz, daha manalı geliyor…”
"Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı, hem aptallık, hem inanç devriydi, hem de kuşku, Aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı, hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı, hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana. sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece daha sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi."
(Bence bir insanı severek güzel bir eser icra edilebilir. Olabilir, neden olmasın? sadece insan da değil... hayvan, bitki, çiçek... yine bir akşam oldukça romantizm akımından etkilenmişimdir. )
"Dürüst insan, özel bir dine veya ekole inandığı halde, kendisine aykırı olan görüş, teori, mezhep, hatta dinleri araştırma aşamasında, kendisi o görüş, teori, mezhep veya dinlere muhalif değilmiş gibi, olduğu şekliyle ortaya koyan, meseleyi tarafsızca ve insaflı bir biçimde, tam bir ilmi inançla, bilimsel ve analizci yaklaşımla ele alan kimsedir."
"Yalnız yaşamayı bilinçli olarak seçenler, hiçbir zaman gerçek anlamda yalnız kalmazlar. Onlar genellikle ne istediğini bilen, yaşamı tanıyan güçlü kişilerdir. Çevreleri vardır, dostları çoktur, sevenler arasında yaşarlar. İstedikleri zaman başkalarıyla birlikte, istedikleri zaman tek başınadırlar. Onların yaşamlarına müdahale eden, onun adına kararlar alan, yaşamlarını kısıtlayan kimseler yoktur yalnızca."
"Özgürlük kimseye bir zararın olmadan canının istediğini yapabilmektir. Ahlak; o da kimseye bir zararı olmadan yaşayabilmektir."
gökyüzünün yolu savaşmaz ama hüneriyle kazanır, konuşmaz ama hüneriyle yanıt alır,çağırmaz ama aradığı kişi kendiliğinden gelir. eylemleri sakindir ama planları hünerli ve etkilidir. gökyüzü ağının boşlukları geniştir ama hiçbir şeyin kaçmasına izin vermez.
Garip geldi, garip gitti. Hayatı başarılarla dolu olmasına rağmen kendi silah arkadaşları tarafından bile itilip kakıldı. Hor görüldü ya da istenmedi. ( atatürk )
"bir amaca ihtiyacım var. Bütün hatalarımı ve pişmanlıklarımı silecek, başıma gelen her şeyi, sanki ona varmak için yaşamışım gibi haklı gösterecek bir amaca ihtiyacım var."
hepimiz yalnızca tanıdıklarımızın ölümüne üzülürüz ve diğer ölümlere aldırmayız. böylece hayatımızı çıldırmadan sürdürebiliriz.
-conan the barbarian, sayı: 97-
Bazı insanların yüzü buralı değildir. Görür görmez anlarsınız. Çekip gideceklerdir, hem de ilk fırsatta. Dolayısıyla onlara bakarken onları yaşanan anın boşluğuna çivilemek istercesine bütün gözlerinizle bakarsınız. İleride anımsamanızı kolaylaştıracağına inandığınız dipdiri bir dikkatle bakarsınız. Sonradan yaşadıklarınız ne olursa olsun, ilk bakışta gördükleriniz doğru çıkar. Çekip giderler gene de. Yazınızda yazılıdır bu. Bakışlarınızda da.