1. Tanıdık olmayan.

    (bkz: )'nün kitabı yabancı da "normal" insanlara pek tanıdık gelmeyen bay Mersault'nun hikayesidir.
    #47756 İyi adamdim ben | 8 yıl önce
    0genel terim 
  2. (bkz: )
    #51381 larden loughness | 8 yıl önce
    0roman 
  3. Yabancı iyidir, onu severiz. Bize acılarını, hikayesini anlatır. İçinde binbir yalan olabilir, bize zarar veremez. En fazla iyi ikna etmiş der geçeriz. Bizi umursamayabilir, sevmeyebilir. Bu kalbimizi kırmaz, aşağılanmış hissettirmez. Çünkü o bizim iç dünyamıza girmiş değildir. Onunla konuşurken, projesini sunan bir mimar gibi iç dünyamızdan kesitler, çıktılar, 3 boyutlu maketlerle bir "sunum" yaparız esasen. Bir şövalye gibi zırhlıyızdır. Bu yüzden burada insanlar birbirini dinler, birbirine anlatır, birbirini yargılar.

    Ama bizim için bilinen olan ve bizim karşısında bilinen durumunda olduğumuz, işte onun ihanetinin yarattığı hissin konacak yeri yok. O öyle bir kandırmadır ki, basit bir ikna değil, öylesine bir yanılsama değildir. Öyle ki bizi doğru bildiğimiz her şeyden soğutur. Yanlış yanlış yanlış.. Bir şeyler çok yanlış olmalı. Nasıl, nasıl o beni bu kadar bilirken, kalbimi bilirken bunu nasıl yapar, ben nasıl aklımın ucundan dahi geçirmezken hem de ?
    #82666 passageoflord | 7 yıl önce
    0genel terim 
  4. Başka bir milletten olan, başka devlet uyruğunda olan (kimse), bigâne, ecnebi.

    Örnek kullanım: Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok. (R. E. Ünaydın)
    #138762 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  5. Başka bir milletle ilgili olan.

    Örnek kullanım: Hiçbir millet, milletimizden daha çok yabancı unsurların inanç ve âdetlerine riayet etmemiştir. (Atatürk)
    #138763 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  6. Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge.

    Örnek kullanım: Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım. (M. Ş. Esendal)
    #138764 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  7. Tanınmayan, bilinmeyen, yad.

    Örnek kullanım: Yabancı müşteri giremezdi kapısından. Gelenler hep edebiyat adamlarıydı. (Y. Z. Ortaç)
    #138765 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  8. Aynı türden, aynı çeşitten olmayan.

    Örnek kullanım: Yağın içinde yabancı maddeler var.
    #138766 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  9. Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan.

    Örnek kullanım: Bu uygulamanın yabancısıyım.
    #138767 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  10. Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan.

    Örnek kullanım: Yabancı arabalar buraya park edemez.
    #138768 tdk | 6 yıl önce
    0genel terim 
  11. (bkz: )
    #171318 fly | 5 yıl önce
    0roman 

  12. (bkz: )
    #209449 Angel Spy | 4 yıl önce
    0film 

  13. (bkz: )
    #210339 Angel Spy | 4 yıl önce
    0film 

  14. (bkz: )
    #212676 Angel Spy | 4 yıl önce
    0film 
  15. 'nin ağzına sıçtığı başlık ve gene kendisine göre "ecnebi" dediği hede.

    20 küsur yıllık bir arkadaşımın italya'dan gelen, fas kökenli bi' yakınıyla saatler geçirdim bugün. sanırım en son 2005 şampiyonlar ligi finali istanbul'da olduğunda taksim'de denk geldiğim bütün ingilizlerle saatlerce ettiğim muhabbetin üzerine, ana dilim olmayan bir dilde bu kadar uzun süre boyunca konuşmuşumdur. kaç minnacık ingiliz çocuğu omuzlarıma alıp istiklâl caddesi turu attırdığımı hatırlamıyorum halâ. bugün ise, en son bakkaldan meyve suyu aldıktan sonra "what's it cost?" falan diyordum, beynim o kadar dönmüştü. özlemiş miyim? eh işte ama bu dozda maruz kalacak kadar da değil.

    ana dili bizim nefis türkçemiz gibi olan her yerden eklemeli dillere sahip olan halklar için avrupa dilleri üzerinden anlaşmak çok zor. ne kadar uzun süre kurslara gitmiş, ülke ülke gezmiş olursan ol; bi' yerde muhabbet tıkanıyor aga. ben elemana göt kelimesinin bizde bi' çeşit küfür olduğunu falan anlattım ya. o da bize "hayatta kalmanız için gereken 4 şey söyleyin" falan diyordu. "you mean food?" diyerek çocuğun sıkılmamasını sağlama görevi de bendeydi, düşün işte ortamı. "elements, yeah" diyordu o da. hatırladığım son leş muhabbetim böyleydi bu gece için.

    ingilizce üzerinden iletişim kurmanız gereken, sıradan bir yakınlığa sahip olduğunuz birine karşı şunları yapmayın bence:

    - aranızda döndürdüğünüz türkçe esprilerin hepsini ona da açıklamaya çalışmayın. "yıllardır bu işi yapıyom lan ben, ingilizcem bok gibi mi halâ benim?" diye kendinizi sorgulayabilirsiniz. diye bi' kavram var. portekizli adamın leş esprilerini sudanlı adamın anlamamasının toplumsal sözleşmede bi' yeri var yani. kasmayın, o da denilen naneyi tatsın, bi' şeycikler olmaz.

    - misafirperverliği abartmayın. eve çağırma, hesabı ödetmeme, garsonla iletişimi sağlama falan tamam zaten, bunlardan bahsetmiyorum. abartıp tuvalete kadar götürmeyin, ne içeceğine karar vermeyin, siparişinin içeriğini ona anlatmayın. dünya'nın her yerinde sosyal ortam var. karşınızdaki insan yıllarca dağda yaşayıp bugün karşınıza gelmedi.

    - kazıklamayın. bunu düşünce düzeyinde de yapabilirsiniz, unutmayın. örneğin; bir saç-sakal kesimine 450 lira hesap ödediğini anlatıp "is this normal in your country?" dediğinde "yav he he" demeyin. 100 liradan fazla ödemesi hakaret olan eylemlerini anlatırken "did you say anything why it's too high?" falan deyin. sen balkanlara gidip her şeye domaldığında nasıl sinirleniyorsan, onun da aynı şekilde hissetme hakkı var. sadece ödediğinin ne kadar fahiş olduğunu bilmiyor; anlatın.

    - taksiye binecekse yalnız bindirmeyin. en azından onunla birlikte gidin, onu bindirin; taksiciye de hafiften gözdağı verin. yapın lan: bilmediğin bir ülkenin hiç görmediğin bir şehrinde bir taksinin içindesin. gideceğin yere vardığında ne kadar ödeyeceğini bile bilmiyorsun, taksimetreyi okuyorsun ama bunun ödeyeceğin miktar olup olmadığını bile bilmiyorsun. arafta kalmış gibi hissetmez misin? eh, araf bu dünya'da yok işte. taksinin plakasını not etmekten tut, taksiciye "bu bizim arkadaş (hatta akraba), gideceği yerin önüne kadar götür. ne yazıyorsa onu al, fazlasıyla uğraşma, plakanı aldım" demek de senin elinde. bi' zahmet yapıver bunu.

    - esnafla doğrudan iletişime geçecekse, muhatap doğrudan siz olun. bu gece ne oldu, bak anlatayım da daha iyi anla bu maddeyi: taksiye bindireceğim elemanı. "bi' meyve suyu alayım" dedi, bakkala girdi, saat 12. peşindeyim tabii. meyve suyunu aldı, kasaya geldi, kasadaki dallamaya "kaç lira bu?" dedim. "17,5" dedi. eleman kendisi ödemek istedi, izin verdim. 50 lira verdi, para üstü olarak 30 lira aldı. bekliyoruz böyle. 20-30 saniye kadar geçti, "kalanı nerde?" dedim, "he, doğru ya, vereyim" dedi. 2,5 lira şu an için bir ekmek bile etmiyor olabilir ama küçük hesap kovalayan adamlar halen hayatta ve görevde. bugün 2,5 lira olur, yarın 450 lira berber ücreti olur. aman diyeyim, "insanlığımız o kadar da ölmedi ulan götelek" diyecek götünüz sabit kalsın. silivri bu kadarcık insanlığı cezalandıracak kadar geniş bi' yer değil.

    ingilizce bazlı yabancı muhabbetlerinizde özneyi ve nesneyi siktir edin, gitsin. bunu "little little into the middle"la nefis anlatmıştı. pasaport polisi kuyruğundaki bahattin abiyi de anmanıza gerek yok. size ne soruluyorsa bildiğinizi söyleyin, sonrasında ekleyeceğiniz bi' şey varsa düşüne düşüne yardırın, gitsin. gibi ingilizce konuşan gerçekten de kimse kalmadı. elin fas kökenli italyanının ingilizcesi sizi ezemez, rahat olun.
    #278988 lake of the hell | 3 yıl önce
    1genel terim