kelime latince’de “kibir” anlamına gelmekle birlikte avrupa sanatında meydana getirilen natürmort çalışmalardan oluşan bir resim türünün aldığı addır.
momento mori’nin konu edinildiği vanitas resimleri ölüm ve ölümlü olma gerçeğini simgesel bir anlatım diline dönüştürmüştür. momento mori ise latince’de “ölümü hatırla, bir gün öleceğini unutma” gibi anlamlara gelmektedir. ölümle sonuçlanan bir yaşamın ahlaki ve vicdani değerlerini içeren, mütevazi yaşamın bir öğretisi olarak yerleşikleşmiş bir kavramdır.
sanat alanında kullanımı ortaçağlara dayanmaktadır. rönesans’tan başlayarak barok döneminde özellikle kuzey avrupa’da bu sembolik anlatım sıklıkla kullanılmış, hıristiyanlık öğretileri vurgulanmaya çalışılmıştır. hıristiyanlıkta kutsal sayılan ve incil’de geçen bir öğreti olan “vanity of vanities, says the preacher; vanity of vanities all is vanity” yani “boşun boşu her şey boş” ayeti tanrı’dan başka her şeyin faniliğini anlatmakta olup toplumun dünyevi arzularına sınır getirici bir yaptırım aracı olarak hıristiyanlık dünyasında ve dolayısıyla sanatında kullanılmıştır.
memento mori ile sembolize edilmiş vanitas resimleri isveçli sanat tarihçi ingvar bergström tarafından üç kategoriye ayrılmıştır. birincisi gümüş, mücevherler, silahlar, kıyafetler, peynirler, patatesler, jambon, müzik aletleri ve çeşitli özel koleksiyonların yer aldığı vanitas resimleridir. dünyevi zevkleri temsil eden bu vanitas imgeleriyle oluşturulan resimler aynı zamanda resme sahip kişinin sahip olduğu zenginliğin de günümüze ulaşan kanıtıdır. ikinci kategori kafatasları, zaman ölçme araçları, kum saati, mumlar, yağ lambaları, çiçekler, sabun köpüğü gibi imgelerden oluşur. tüm bu imgeler insan hayatının ölümlü doğasını hatırlatmak amacı gütmekle birlikte ortak anlam ‘zaman’ kavramıdır. bu imgeler bugün olanın gelecekte ebedi olmayacağını, her şeyin bir sonunun olduğunu solmak, sönmek, bitmek gibi gözlemlenebilir eylemlerle birleşerek gelip geçen zamanı betimlerler. bu tür vanitas resimlerinin bazılarında zenginleşme, burjuva sınıfının ortaya çıkması, sanat ortamındaki rekabet, protestanlık ve kalvin ahlakının da sanata olan etkileri sebebiyle ölen kişinin kim olduğu veya nasıl bir hayat sürdüğü tahmin edilebilirken bazılarında ise kafatasının hangi sosyal sınıftan insana ait olduğu anlaşılamamaktadır. eski bir hıristiyan teması olan “tanrı’nın gözünde hepimiz biriz”in dile getirilişi tam da bu tür eserlerde gözlemlenmektedir. üçüncü kategori ise buğday başakları, defne çelengi, meşe palamudu gibi ölümden sonra diriliş ve sonsuz yaşam sembollerinden oluşan vanitaslardır.
bu akım bir süre sonra başta taşıdığı anlamdan uzaklaşmış, ruhanilikten uzaklaşan dünyevileşen toplumun ölümle yüzleşme biçimleri ve algıları da bir çeşit moda etkisi gibi sanat ortamını ve piyasasını etkilemiş, seyirlik bir sanat halini almasına neden olmuştur.
sanat tarihinde resimler konularına göre sınıflandırılır ya hani, portreler, manzaralar, natürmortlar filan diye. vanitas da bunlardan biri. özellikle kuzey resminde hollandalı ve alman ressamlar arasında reform sonrası popüler olmuş, natürmort temasının altında yer alan bir konu.
martin luther'in reformu ile insanlar dinle ilişkilerini yeniden gözden geçiriyorlar, protestan ahlakı diye bir kavram ortaya çıkıyor, dünya değişiyor, kilise baskın güç olmaktan çıkıyor. işte bu dönemde insanlar kendilerini dünyevi zevklere veriyorlar. böyle deyince de hemen o zamanın insanları yoldan çıktı ve kendini sefahata verdi gibi anlaşılmasın. amerika'nın keşfinden sonra buradan eski dünyaya taşınan servetin de etkisiyle zenginleşen avrupa daha iyi ve çok yemek, daha lüks giyim, sürekli ibadet yerine biraz müzik, kart oyunları filan gibi lükslere kavuştular. bu servetin etkisiyle resim sanatı da kilisenin dışında alıcı bulmaya başladı. parası olan insanlar evlerinin duvarları için resim yaptırabilir hale geldiler. sanatın kilise egemenliğinden kurtulup görece olarak seküler konuların resmin içinde belirmesi bu döneme rastlar.
yine de ama bu dünyanın fani olduğunu, yolun sonunun ölüm denen gerçekliğe çıkacağını alegorik olarak anlatan bu resim türü çıkıyor ortaya bu dönemde. kafatasları, içleri ölüp gitmiş deniz kabukları, çürümüş meyveler, yaşanacak zamanın azalmakta olduğunu gösteren saatler, kum saatleri, ruhun da müzik gibi uçucu bir şey olduğunu vurgulayan çalgılar ve notalar, yanmakta olan, sönmek üzere olan mumlar, sabun köpüğü baloncukları, insana "fanisin her şey gibi" diyen simgesel anlamlar yüklenmiş bir yığın cansız obje vanitaslarda bir kompozisyon haline getiriliyor. 17. yüzyıldan başlayarak yaklaşık yüz yüzelli yıllık bir dönemde oldukça popüler olan vanitaslara ilgi zamanla azalıyor. yine de günümüz ressamları arasında kendi modern yorumlarıyla tek tük vanitas yapanlar da var.