gezeteci barış pehlivan'ın cumhuriyet'teki bugünkü (30 kasım 2021) yazısına göre belgesel çıkarmaya hazırlanan tanınmış kişi. pehlivan köşesinde şöyle yazmış:
"Öğrendim ki Peker, bir belgesel için kamera karşısına geçmiş. Telefonla yapılan çekimde yeni ifşaatlarda da bulunmuş. Çizgi film tekniğinin ağırlıklı olduğu belgesel, bu yönüyle de Z kuşağını hedefliyormuş. Çok yakında izleyiciyle buluşacakmış.
Demem o ki...
Türkiye yakın tarihine ışık tutmayı amaçlayan belgeselle, Peker aylar sonra yeniden yüzünü göstermiş olacak.
"
başıma bir şey gelmeyecekse sempati duyduğum adam. Yalnız sağ gözündeki yara izinden mi yoksa kafa yapısından mı ya da gözlerinin yarı kapalı şekli ile bakışlarından mı bilemedim beni fena halde korkutan bir kişisel görünüşü de vardır.
2 Temmuz 2021 tarihine (yani bugüne) kadar anlattıkları, özgün emre koç adlı bir kişi tarafından bir diyagrama dökülmüş. Kendi ifâdelerine göre siyah renk, kara kutu (yani Peker); kırmızı renk, Peker’in anlattıklarında yer alan ana aktörler; sarı renk, aynı anlattıklarında yer alan ikincil aktörler ve önemli iddialar; gri renk, aynı anlattıklarında yer alan ikincil iddialar; diğer renkler ise kategorik ayrımlar (basın, örtülü operasyonlar, siyâsîler, uyuşturucu) imiş.
kendisinden bahsederken sp kısaltmasını kullanıyor bazı kişiler ve her seferinde önce saadet partisi diye okuyup sonra ne alaka lan, sedet peker bu diye aydınlanıyorum.
Muhalifler dört gözle "helalleşme" videosu bekleyedursun, galiba videosuz bir helalleşme olacak. bir bakmışız ki süleyman soylu'nun kellesi bir şekilde verilmiş ve Peker Türkiye'ye dönmüş, "oluk oluk kan dökmek"ten, "kanla duş almak"tan bahsediyor. Kim "hayır olmaz" diyebilir? Ve o gün geldiğinde "dönek" diyecek kim var ona?
Ve daha önemlisi, yarın "ekrem imamoğlu ile de bu tür ilişkilerimiz var" diye ortaya çıkarsa ne olacak? Olmaz demeyin, nasıl ki dokunulmazlıkların kaldırılması, PKK ile ilişkileri yüzünden kimsenin kolay kolay savunamadığı Hdp ile başladı, bu işler de ulusalcıların bile artık pek savunamadığı Baykal ile başlayıp kimlere kimlere uzanır...
bugün itibariyle Sedat Peker’in YouTube kanalı ile Twitter ve instagram hesaplarına erişim engeli getirilmiş ama henüz uygulamaya geçilmemiş. Prof. Dr. Yaman Akdeniz demiş ki: "Türkiye’de Twitter, YouTube ve instagram’ın artık yasal temsilcileri var. Bu yasal temsilcilikleri Türkiye talep etti ve geçen sene 5651 sayılı Kanun değişti. Sözde bu platformlar ‘dize geldi’. Türkiye ise uygulamada bu platformlara söz geçiremiyor.”
neyse ne, mağarada yaşamıyorsanız her türlü erişirsiniz videolara. mevzu o değil; bu adam çok enteresan bi adam. kurtlar vadisi'nin ilk zamanlarında dokunulmayan tek baba. herkesi elekten geçirdiler o dizide, bir tek bundan söz edilmedi, gönderme yapılmadı, yok sayıldı. ha bir de ergenekon'a kadar 1 kez bile ceza almamış.
Ha bu hesap doğru olmayabilir, ancak halk tv canlı yayınında barış pehlivan da BAE polisince davet edildiğini Peker'e yakın kaynaklardan teyit ettiğini iddia etti. Ayrıca odatv de operasyonun an meselesi olduğunu bazı haber kaynaklarına dayanarak doğrulamış.
otoriter her yönetimde belli bir süre sonra görülmeye başlayan rejim içi çatlaklarının türkiye'deki son temsilcisi. istisnalar olmakla beraber genel olarak rejimler halk hareketi temelli çökmezler, bunun yerine bir zamanlar rejimin içinde olan aktörler (insider olarak geçer yabancı kaynaklarda) rejim karşıtı tavırlar almaya başlar. 90'lardan itibaren halk hareketlerinin önem kazanmaya başladığını görüyoruz ama bu halk hareketleri yine genel olarak rejime yakın aktörlerin dışarıya çıkıp halkı örgütlemesi veya en azından harekete geçirmesi ile oluşuyor. Türkiye'de bir zamanlar rejime yakın kişilerin bir bir çıkmaya başladığını gözlemlediğimizde buna uygun hareket ettiğini görebiliyoruz. İlgilenenler Taylor ve Frantz'ın How Autocracies Fall isimli makalesine bakabilirler.
Kanlarında duş almaya yemin ettiği insanlardan medet uman bir zavallı.
Ne derler bilirsiniz, ayarını bozduğun kantar gün gelir seni de tartar.
Sen de oradaydın sedat peker, sen de her şeyin içindeydin.
Son zamanlarda biraz sempati toplasa da, sen de oradaydın peker.
Ülkeden yine tüm kişi ve kurumlarıyla tiksineceğimiz, geçen attığım belgeselin 2. Bölümü.
Yayıncı bsm tv.
Kendisinin attığı 9 Haziran 2021 tarihli tweet’ine karşı hükûmet ciddi bir politika sergilemezse önceki lekelerin üstüne daha büyük bir leke sürülecek ve bu lekeden sittin sene kurtulamayacak gibime geliyor. Tweet’te şu ifâdeler geçiyor: “Ben Sedat Peker. Benim için söz, namustur. sezgin baran korkmaz, resul hor tarafından aranıp süslü sülü* ile görüşmesi için içişleri bakanlığına çağrılmadıysa, ayın 4’ünde Süslü Sülü’yle görüşüp ayın 5’inde yurt dışına çıkmadıysa bahisi artırıyorum. Tüm dünyanın gözü önünde kafama sıkacağım.”
mou gaan dou serisindeki sam karakterine çok benzeyen kişi.
seriyi izleyenler bilirler, birinci ve üçüncü filmde hep bir kaset muhabbeti vardır. sam amca'nın aldığı ses kayıtları çok kişinin başını yakmıştır.
ama sam, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı işindedir. silah işini bilmiyorum; ama sedat peker ile sam aynı ülkede (hong kong) yaşasaydı eğer, sedat peker, sam'ı vururdu.
bu arada seriyi tavsiye ederim. sedat peker videoları yanında biraz light kalıyor ama hem the departed'ın orijinali hem de içişleri ile mafya arasındaki ilişkilere değiniyor.
Şu anki durumunun temeli aslında 1 yıl önceye dayanan mafya. Madem çok sembolist davranıyor masadaki kitap cengiz han kitabı. Kitabı ben okumadım Cengizhan'ın hayatı hakkında da çok bir şey bilmiyorum fakat bu videoyu çektiğinde yurtdışındaymış. "geleceğim inşallah diyor" ve tayyip abi değil de sayın cumhurBaşkanımız ibaresini kullanıyor.
Bayağıdır yurtdışında bu herhalde, "sÜlü sen benim dönüş biletimdin." Veryansını da ta buralardan gelme.
şimdi son videosunu izledim adam tüm samimiyetimle söylüyorum ki yıllarca 2. cumhuriyetçilerin liberal sıçmıklığı olan etnik farklılık adı altındaki bölücülüğü özetledi ve zamanında sırf devlete düşman olmaları için kemalist maske altında "seçilmiş kişilerin" türklere, kürtlere, alevilere, solculara zulüm yapanlarını da çökertti.
bu adamlar bilinçli olarak ülkeye düşman yapıldı, birbirine kırdırıldı, diyor yani.
yıllardır bu ülkenin aydınlarının anlatıp da dinletemediğini 2 cümle ile özetledi. zamanında bunlarla çalışmış biri olarak ne halt yediklerini tek tek anlattı.
yıllarca aydınlarımız ve kemalistler bunu söylüyor: "türk, kürt, alevi cart curt yok" yurttaş var yurttaşlık var cumhuriyet var.
aha işte nato bu ülkeye girdiğinden beri gladyonun, kemalizmi yani cumhuriyetçiliği sıçıp batırtmak için uyguladığı tüm taktikleri anlattı.
umarım bundan sonra aklı başındakiler bu yalılarda oturup, çocuklarını kolejlerde okutan, etnik ayrımcılık üzerinden prim kasan liberalleri dinlemez. aydınlar dinlenmedi bari, bunlarla iş tutmuş adamın anıları dinlensin. adamı ciddiye alın demiyorum ama anlattıklarına kulak verin. aynısını yıllarca uğur mumcular söyledi ve infaz edildiler.
kim infaz etti nato kanadındaki kontrgerilla ve seçilmiş adamlar. sen, ben, o yok. doğru ve yanlış olan var. ayrımcılık yok yurttaşlık var, cumhuriyet var cumhuriyet, herkesi eşitler, ayrıcalık ve imtiyaz tanımaz.
fakat bu adam yine de cezasını bu işlere kimlerle bulaştıysa en ağır şekilde çekmeli. bu gladyo bu ülkeden temizlenmedikçe, bunların kalemşörlüklerini yapanlar silinmedikçe, parasını kim karşılıyorsa kesilmedikçe bu ülke rahata ermez.
2. kurtuluş savaşı zaruridir. kimseye kemalist olun falan da demiyorum bu arada herkesin görüşü farklı olabilir önemli olan temiz olanlarla devam edip, çürükleri ayıklamak cumhuriyet düzenini tesis etmektir.
bir olaya daha değinmek istiyorum maalesef karadenizlilerin bir zamanlar kürtlere düşman olarak yetiştirildikleri doğru, bunu bire bir yaşamış biri olarak söylüyorum. ben üniversiteye gidene kadar hepsini pkk'lı zannederdim. işte bunun çözümü eğitimdir, refahtır, kaynaşmaktır, bölüşmektir, yurttaşlıktır.
şimdi öyle bir yetiştirme yok büyük ihtimalle son yaşayan nesil benim neslimdi.
adam yıllarca nato'nun ve onun birimi gladyonun nasıl çalıştığını anlattı, umarım ders olur. eskiler için bir şey demiyorum bazıları kazanılamaz fakat yeni gelen nesiller, böyle pisliklerin tuzaklarına düşmeyecektir.
umarım güzel bir ülke yaratıp o ülkede yaşayacağız, özellikle bu 20 yılda sadece islamcılık değil sağ siyasette çok yara aldı ben gelecekten ümitliyim.
-2. Kurtuluş Savaşı, cehalete ve adaletsizliğe karşı yapılmalıdır ve umuyorum ki yapılacaktır.
20'dknız varsa lütfen şu videoyu izleyin arkadaşlar.
İzlerken karnıma kramp girdi ülkenin kuruluşundan bu yana olan bütün sağ unsurlarının pisliği işbirliğine girmiş.
Ve ülkede yöneticisinden, sanatçısına, gazetecisine, akademisyenine hepsi beraber ülkenin içine ekmek doğramışlar.
Bu kuşatmayı kırmak için çok su kaldırmalıyız çok.
Bunlar devam ettiği sürece bu ülkede huzur olmaz.
Tek kurtuluş 2. Kurtuluş Savaşı başka bir şey değil.
26 mayıs 2021 tarihli tweetiyle yine sosyal medya gündemini şenlendiren kişidir. kamuoyu bir anda hareketlenince defne samyeli açıklama yapmak zorunda kaldı. bunun üzerine sedat peker ikinci bir tweet atarak defne samyeli'den özür diledi. kastettiğim kişi defne samyeli değil, dedi. bizim de elimizde bomba gibi sorular kaldı:
1- defne hanım kim? 2- kalp krizi geçiren adam kim? 3- adam (her kimse?) neden kalp krizi geçirdi? 4- sedat peker -aslı olsun ya da olmasın- iddianın devamını açıklayacak mı?
videolarını izledikçe kendisinin, değil ülke ortalamasından, benden bile daha çok okuduğunu keşfettiğim adam oldu. hem de sözlüğü okumalarımı saysam bile adam benden daha çok okumuş gibi duruyor...
bunu sindirmek kolay değil. önüme geleni okumam lazım.
ek olarak, onu sevimli göstermek gibi bir arzum yok ama sanıyorum kendisi enteresan bir adam. keşke tüm bu işlerin adamları bu denli net olabilseler. ve zeki. açıkçası adamın duruşuna saygı duydum ben. adam goebbels diyor, sun tzu diyor, nazım diyor, neyzen diyor, daha neler neler. şaşırdığımı söylemem lazım. sıradan bir adam olmadığı kesin.
Son itiraflarıyla aklıma 1986 yılında nokta dergisine konuşan polis sedat caner'i getiren, ruh adam lakaplı "Reis" göbek adlı mafya babası.
Bu adını verdiğim polis, 12 Eylül darbesinde kahramanmaraş emniyet müdürlüğünde görev yaparken birçok işkence olayına tanık olur ve bizzat iştirak eder. Daha sonraları, karısının onu terk edip çocuklarını saklaması, derken işkenceyle öldürülmesinde parmağı olduğu Cennet Değirmenci'nin ölümü sebebiyle aldığı ceza üzerine "omerta" yasasını bozar. Hapse teslim olacağı günlerde nokta dergisine giderek bildiklerini (daha doğrusu bir kısmı, muhtemelen daha çok şey biliyor) anlatır. Büyük ilgi çeken itiraflarla, işkence gördüğünü ifade eden birkaç kişi cezalarını yargıtay'da bozdurur, onun dışında bir şey değişmez pek (işkence sadece bugün biraz azalmış deniyor, yoksa her karakolda falakalık Kalas ve manyetolu telefonlar vardı 90'larda)... Ama o güne kadar sadece mağdurların iddia ettiği ölümcül işkence, ilk defa bir devlet görevlisi tarafından tüm açıklığıyla anlatılır. Bu haberi içeren bir yazı: noktahaberyorum.com/...
İşte Sedat Peker de tıpkı 1986'da konuşan adaşı gibi, tüm o düzenin bir parçası. Sadece ucu kendine dokununca (hapse girme tehlikesi var) bildiklerinin bir kısmını anlattı, ne bir nedamet duygusu var ne de "ben artık bugüne kadar canını yaktığım insanlarlayım, affedin beni" diye özrü, hatta "ben muhalif değilim" dedi açıkça (ki Sedat Caner'in facebook'ta bir profili var, Reis sevdalıları gruplarının paylaşımlarıyla dolu, hiçbir şeyden de pişman olduğunu sanmam). "O zaten fetöcü" vs diyenlere de "Sizin için oluk oluk kan dökmekten bahseden, hürriyet'i basan kimdi" diye cevabı verdi (tıpkı Sedat Caner'in "sen zaten pol-der'lisin" iddialarına "hayır aksine adalet partisi üyesiydim" demesi gibi). Belki şimdi hiçbir şey olmayacak, belki de en fazla süleyman soylu görevinden alınacak veya istifaya zorlanacak. Ama işin içinde olan biri, bugüne değin "şehir efsanesi" gibi anlatılan olayları bizzat ifade ediyor.
özet olarak da şöyle yazılmış: derin devlet bağlantıları olan bir mafya babası gözden düşer ve evine baskın yapılır. şimdi mafyayla hükümet arasındaki karanlık bağlantıları ifşa ederek, ona yanlış yapanlardan intikam alıyor.
series cast falan yapmışlar ciddi ciddi. cüneyt özdemir - soft reporter, serhat albayrak - pelikan serhat
tür olarak da biyografi, suç ve reality tv olarak geçiyor.
ya ülkemin gerçekleri olmasa gülmekten katılacam, gülüyorum ama bir yandan da ağlıyorum. ne hallere düştük be...