ing. baş düşman, en büyük hasım gibi anlamlara gelen, bir olay örgüsündeki en uç iki noktanın (iyi - kötü) birbirlerine göre durumunu anlatan ingilizce sözcük öbeği.
1995 yılında isveçli 2 kardeş christopher ve michael amott tarafından kurulan melodik death ve thrash metal grubudur. 2005 yılında gruptan üniversiteyi bitirmek için ayrılan christopher'In yerine Fredrik Åkesson geçti ancak 2 yıl sonra christopher geri geldi. 2012 yılında tekrar gruptan ayrılan christopher'ın yerine nick cordle geldi, ardından 2 yıl sonra şu an hala grubun gitaristliğini yapmakta olan jeff loomis gruba dahil oldu. aynı yıl 2000 - 2014 yılları arasında grubun solistliğini yapan alman Angela Gossow, mikrofonu kanadalı Alissa White-Gluz'a devrettikten sonra grubun menajerliğini üstlenmiştir. japonya'da çok sevilen bir gruptur (aaku enemi). öyle ki, resmi sitelerinde ayrıca japonca dil seçeneği bulunur.
şarkılarının konusu genellikle insanlık, din karşıtlığı, isyan ve toplumdur. grup, metale yeni başlayanlar için uygundur ancak bir başlangıç noktası olamaz bana göre.
2017 itibariyle grup üyeleri,
alissa white-gluz - vokal
sharlee d'angelo - bass gitar
michael amott - gitar
jeff loomis - gitar
daniel erlandsson - davul
ilk olarak 2000li yılların ortalarında (vay be böyle kullanınca yaşlı hissettirdi) keşfettiğim arch enemy'nin en dikkat çekici özelliği brutal vokal yapan kişinin kadın olması olmuştu. tabi grubun şöyle zamanları da olmuş ki o zamanlar dinleseydim muhtemelen pek hayranı olmazdım. onlar da olmamış olacak ki ardından aynı parça şuna dönüşmüş.
* stigmata - 1998 (dünya çapında yayınlanan ilk albüm) | yutup playlist (albümün en güzel şarkısı albümle aynı ismi taşıyan stigmata, çünkü sözü yok.)
* burning bridges - 1999 | yutup playlist (ve aynı yıl pek çok şarkısı benzer olan burning japan live, bu arada çocuk sesli ve cidden benim de gruba hiç uymamış olduğunu düşündüğüm Johan Liiva abimiz solistlikten şutlanıyor)
zamanında angela gossow 'un brutal vokalle çok enteresan işlere imza attığı death grubu. kadın, brutal vokal yapar mıymış diyen varsa otursun arch enemy dinlesin. korku filmi gibi müzik...
yeni albüm, will to power yarın, yani 8 eylül'de çıkmış olacak. youtube'da baya baya dönüyor yeni parçalar bir süredir. The Eagle Flies Alone misal çok iyi şarkı olmuş; lakin gossow'dan sonra Alissa White-Gluz konusunda kafam karışık. olmuşla olmamış arasında gidip geliyorum. ha diyeceksiniz ki o da böğürtü, bu da...
öyle işte.
The Eagle Flies Alone iyi şarkı yalnız.
summer breeze, almanya'nın en iyi metal festivalerinden biri olduğu kadar, ses sistemlerinin özellikle kayıt esnasında fena halde çuvallaması ile de tanınır. kayıttan dinleyebileceğiniz gibi, alissa'nın sesi her zaman müziğin önünde çünkü summer breeze'ın sahne sistemi böyle çalışıyor: illa ki solist ön planda olacak, müzisyenler fonda tıngırdatacak ve seyirci müzikle değil, vokalle coşacak. katılan gruplardna bazılarının bunu birkaç kere eleştirdiğini hatırlıyorum. alissa özelinde ise, bu kayıt tekniği, kendi sesi ile grup arasındaki uyumun değerlendirilmesi noktasında da önemli oluyor. önüne geçtiği şarkıların değerini artıran bir vokal olmadığı gibi, brutal vokalinin metalcore'dan geldiği göz önünde bulundurulduğunda (10 yıl boyunca başını çektiği grubu the agonist), arch enemy şarkılarını ister istemez daha da hızlandırdığı eleştirilmişti. özellikle arch enemy'ye ilk geldiği zamanlardaki korkunç eleştirilerin kaynağını bu iki nokta oluşturuyordu. summer breeze kaydında bu eleştirilerin ilkinin yanlı olarak ne kadar doğru olduğunu görebiliyorsunuz. michael amott reyiz bile riffleri hızlıca geçmek zorunda kalıyor, daniel erlandsson ataklarındaki hızı birkaç kat artırıyor. grubun angela gossow sonrasındaki gömlek değişiminden en çok etkilenen bu ikili olmuştu. alissa'nın bu çerçevedeki etkisini gösteren iyi örneklerden biri bu summer breeze konseri. war eternal'ın başlangıcındaki brutalı o kadar ön planda ki, kamera bile alissa'yı kadrajda tutmak zorunda kalıyor ama şarkının başı önemli zaten. hem şarkının stüdyo kaydında hem de aşağıda anlatacağım resurrection fest kaydında böyle bir hız ve akış sorunu yok çünkü her şey olması gerektiği gibi ilerliyor. arch enemy "konser performansı stüdyo hallerinden daha iyi şarkılar çalan" gruplardan biri olarak adını duyurmuştu. bu olumsuz faturayı ses teknikerleri üzerinden summer breeze'e kesmek yerine, alissa'yı suçlamaya devam etmek doğru gelmiyor bana.
resurrection fest, benim izlediğim arch enemy konser kayıtları arasında önemli bir yere sahip çünkü alissa'nın sahne hakimiyetini bundan ileride gördüğüm bir kayıt hatırlamıyorum ben. bu sefer de müzik belki biraz boğuk ve alissa'nın sesini duyabilmek içn cam çerçeve indirmek zorunda kalabiliyorsunuz, evet. bu olumsuzluğu kapı dışarı ettiğinizde ise, elinizde (kulaklarınızda?) kalan amott'un kendi keyfince hızını belirlediği riffler, erlandsson'un gene kendi keyfine uygun atakları ve tabii ki alissa'nın alabildiğine rahat tavırları oluyor. you will know my name'i klibinin verdiği gaza eşdeğer bir gazla canlı dinlemek büyük keyif. alissa'nın yıkıcılığını sakinliğiyle yansıttığı sahnesinden keyif almak ise eşsiz.
menajerlikten istifa ederek grubun artık ruhani lideri olan gossow ile alissa arasındaki değerlendirme, uzun yıllar devam edecek bence. yıllar sonra alissa>gossow olmaması içten bile değil. hele ki, aldığı ilk yıkıcı eleştirilerden sonra alissa'nın bu noktaya gelebilmiş olması ve bir efsane ile karşılaştırma sonrası olası bir "daha da iyi" olma durumu gerçekten akıl alır gibi değil. eminim ki alissa'nın kendisi bile buralara gelebileceğini hayal etmiyordu. umarım yolu daha da açık olur. gossow'un görünmez tahtı hiçbir zaman yıkılmayacak, yok olmayacak. bunda hemfikir olanların, alissa'nın dünya'nın en iyi metal vokallerinden biri olmasını takdirle karşılayacaklarını biliyorum.
kurgu ve fantastik eserlerin olmazsa olmazıdır. baş karakterin en büyük düşmanı anlamına gelir. aynı zamanda arch nemesis olarak da bilinir. esas oğlan veya kızın karakter gelişiminde büyük rol oynarlar aslında.
angela gossow dönemlerinde türkiye'ye gelmişlerdi. 2009 unirock organizasyonu kapsamında headliner olarak izlemiştik. çok sevdiğim gruplardan olmasa da hayatımdaki en güzel günlerden birisini yaşatmışlardı bana. geçen yıl öğrendim ki angela ablamız artık vokal değilmiş. yeni vokal hakkında olumlu konuşsalar da o değişime eşlik etmediyseniz, sonradan bunu kabullenmek zor oluyor. sanırım bunlar orta yaş krizleri aynı zamanda. her şeye rağmen fırsatım olursa bir gün tekrar dinleyeceğim gruptur, sırf o günün hatırına.