thomas harris'in avrupa'yı sembolize etmek için kullandığı karakter olması muhtemel karakter. tabii biraz günümüzü değil de, 80'lerde 90'larda abd'de ideal olan kavramlar üzerinden ele almak lazım.
şimdi adamın zevklerine bakıyoruz, hep avrupa ile ilgili. gastronomi (olmayan amerikan mutfağına bir atıf olsa gerek, lol), klasik batı müziği, orta çağ edebiyatı, avrupa tarihi vs.
adamın peşinde olanlar ise tam ideal veya standart amerikalı tipi. hannibal'ın iyi geçindiği kişiler ise kendisi gibi avrupa ile ilgili kişiler.
ilk başta will graham'ı ele alalım. adamın şehirden uzakta, deniz kenarında bir evi var. mutlu bir ailesi var. tam bir amerikan ideali. üstüne ülkesinin ihtiyacı olduğunda eşini ve çocuklarını geride bırakıp görev çağrısına hemen cevap veren bir karakter.
hannibal, graham'a "aramızda aslında pek fark yok" diyerek abd'nin kurucularının avrupa kökenlerine bir vurgu yapmış olabilir.
clarice starling ise her ne kadar "çocuk da yaparım kariyer de" mantığında biri gibi gösterilmek istenmiş olsa da, aslında o da tüm aykırılığına rağmen abd'nin dönüşmekte olduğu yapıyı sembolize ediyor olarak düşünülebilir. mesela the silence of the lambs'de clarice ile başka bir kadın polis yanyana geldiklerinde kadının hareketlerinden clarice'e "arkandayım bacım" dediği okunabilir bence. bir nevi feminizmin yükselen ayak seslerine tanık oluruz clarice ile.
clarice'in meslektaşları da az çok maço abd erkeğini gösterir bizlere. mesela şefi hannibal'ı aşağılamak için "bu adam var ya, kesin gay ha. klasik müzik dinliyor, çay partilerine gidiyor, böyle erkek mi olur?!" diyerek de zaten yamyam olarak aşağılanmış avrupa'yı bir de "siz var ya adam değilsiniz bizim gözümüzde" şeklinde aşağılıyor ki iyice kör göze parmak olsun.
bence clarice ile hannibal'ın yakınlaşması da aslında bir nevi solculuğun avrupa kökenli olmasıyla ilgili olabilir.
bilmiyorum belki hiç alakası yok, belki "yüzüklerin efendisi'nde orklar türkmüş olm" kadar saçma bir tespit ama yine de bu hannibal serisinden ben bunu anladım.
aynı isimle çekilen dizisi de şahanedir. ilk etapta filmlerinde Antony Hopkins'in mükemmelliği doğal olarak izleyen herkesi çepeçevre sardığı için dizide karakteri canlandıran Mads Mikkelsen yadırganır ancak büyük atör olmanın dersini veren mikkelsen bu inceden batan kıymığı alır atar uzaklara. böyle zerafetli, entellektüel, karizmatik, zeki, titiz, kısaca harikulade karakterle keşke gerçek hayatta da karşılaşabilsek... kesinlikle! en büyük fantezilerimden biri, hannibal ile akşam yemeğinde karşılıklı kadehlerimizi havaya kaldırıp sessizce gülümsemek. hele yemeğimiz yemek olmayı hak ettiyse daha da keyifli olur. Şu zamanda malzeme olarak yokluk çekmeyeceği garanti zaten.