amerikan bağımsızlık savaşı'nda ezeli düşmanları ingilizler'e karşı 13 koloniye sağlam destek çıkmış ülke. hatta general bile göndermişler. bundan 18 yıl sonra da büyük bir denyoluk yapıp, louisiana purchase denen olaya imza atarak, içlerinde günümüzde kanada'ya ait olan 2 eyaletin (saskatchewan ve alberta) de dahil olduğu, ve Amerika birleşik devletleri'nin sınırlarını iki katına çıkarmasına yarayan, toplamda 2.140.000 kilometrekarelik alanı satmıştır. 15 milyon dolar karşılığında fransa yeni dünyadaki verimli topraklarını kaybetmekle kalmamış, genç abd'nin de pasifik yolunu açmış, üretim kapasitesini katlamasına da sebebiyet vermiştir.
bundan daha büyük bir denyoluk yapan ülke de var, o da alaska'yı 1867 yılında 7 milyon dolara satan, bering boğazını hediye eden rusya'dır. bu iki satış da olmasa (özellikle ikincisi) belki de tamamen farklı bir dünyada yaşıyor olurduk. belki de olmazdık. neticede hem fransa, hem de rusya savaş yüzünden sıçıp sıvayan ekonomilerine destek için satmış topraklarını.
Nijer'deki darbeden deli dehşet etkilenmesi muhtemelen olan batı ülkesi. Geçtiğimiz hafta nijer'de bir darbe oldu ve seçilmis başkan yerine general tiani devletin başına geçti. Kendisini destekleyen ruslar sayesinde darbeyi yaptığı düşünülüyor çeşitli batı ülkelerinin medyalarında. Ayrıca nijer'de başlayan anti-fransa tandaslı eylemlerde de ruslara duyulan sempatiyi eylemcilerle yapılan röportajlarda görüyoruz ve fransa da ülkedeki operasyonlarıni durdurup vatandaşlarını ülkeden çıkarmaya başladı.
Fransa'nın deli dehşet etkilenme sebebiyse enerji üretimiyle alakalı. Fransa nükleer enerjiye en bağımlı ülke ve uranyum ihtiyacını da nijer'den sağlıyor. Eğer ki nijer'in yeni rus yanlısı yönetimi uranyum satmazsa o zaman fransızlar ciddi bir enerji sıkıntısına girebilir. Rusların zaten avrupa'daki enerji bakımından bağımsız az sayıdaki ülkeden biri olan fransa'yı bir şekilde tehdit etmesini bekliyordum ama bakalım süreç nasıl işleyecek.
Edit: nijer'in komşuları olan mali'deki ve burkina faso'daki son iki senede yapılan darbeleri de yan yana koyunca biraz komplike bir resim çıkabilir karşımıza.
paris'teki bois de vincennes parkının bir kısmının nudistler için ayrıldığı ülkedir. birkaç aydır o bölgede dileyen çıplak dolaşıp, bisiklete binebiliyor. açık görüşü desteklemek için günün belli saatlerinde isteyen insanlar rahatça dolaşırken, röntgen ve teşhir gibi şeyler yasaklanmış. amaç, doğal özgürlük.
ordusu hakkındaki şakalar ikinci dünya savaşı ürünleridir. yoksa fransızlar prusya'ya bile kök söktürmüş bir ülkedir. hatta büyük friedrich bile kendileriyle ne dost, ne de düşman olmak istemiştir.
ama ordunun adeta "aman alın sizin olsun, bizden kıymetli değil ya" şeklinde fransa'yı nazilere teslim etmesi fransızların kanına dokunmuş ve mizahta sınır tanımayan fransızlar bile bu tür şakalar üretmişlerdir. fransızların mizahta ne kadar sınırtanımaz olduklarını da ne yazık ki geçtiğimiz yıllarda acı bir şekilde öğrendik.
vietnam konusunu ise fransa'nın zayıflığı olarak ele almamak gerekir. abd bile sıçıp sıvamıştır vietnam'da. vietnam da çok güçlü orduya sahip olduğu için değil, asya'da asya'nın kurallarını oynadığı için kazanmıştır. bu sebeple hangi ülke olursa olsun, bilmediği coğrafyada savaşa girerse kaybetmeye mahkumdur. tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur.
zaten sun tzu'nun savaş sanatı üzerine yazdıklarını okuyan birisi de arazinin ne menem bir şey olduğunu iyi bilir. koca osmanlı bile eflak, boğdan ve arnavutluk'ta çok saçma yenilgiler yaşamıştır bu sebeple. osmanlı imparatorluğu'nun sınırlarını italya'dan başlatan fatih sultan mehmet arazi şartları yüzünden iii. ştefan ile baş edememiştir mesela.
erkek civcivlerin gazla veya ezilerek öldürülmesini yasaklayan ülke.
insan tabii bunu okuyunca "erkek civcivler öldürülmeyecekse seksörler ne yapacak?" diye düşünüyor. ama sadece öldürme yöntemi değişmiş. artık makinelerle öldürülecekmiş erkek civcivler.
günümüzdeki bayrağındaki renkler her ne kadar egalite, fraternite, liberte üçlüsüyle özdeşleşse de aslında bayraklarda kırmızı-beyaz-mavi üçlemesini 100 yıl savaşları'ndan beri kullanan ülke.
hatta 100 yıl savaşlarını betimleyen resimlerde beyaz at-kırmızı astarlı mavi üniforma kombinine bol bol rastlanır.
tabii iki ülkede de bu gözlemi şahsi olarak yapmadım. okuduklarımdan yola çıkarak böyle bir kanıya vardım. belki bir gün şahsi olarak da tecrübe ederim de iki ülke konusunda da ruth benedict tarzında sosyolojik çıkarımlar yapmak zorunda kalmam.
Macron'un Emeklilik yaşını 62'den 64'e çıkarmasıyla birlikte ocak ayından beri 10 genel greve şahit olmuş ülke. Cgt'nin başta olduğu 8 sendikanın katılımıyla ülkede havayolu, demiryolu, temizlik, enerji, eğitim ve birçok sektörden işçi yaşamı durduran protestolar yapıyor. Öyle ki eyfel kulesi bile turistlere açılmadı. 200 yerde yürüyüşler düzenleniyor. Polisin sert müdahalesine rağmen geri çekiliş yok hatta daha da öfke bileniyor. Birçok yerde polis saldırısına karşı barikatlar kuruluyor. Gençler yoğun katılım sağlıyor. Fransa işçi sınıfı geleneğini sürdürmeye devam ediyor. Kitleselliği gün geçtikçe daha da büyüyor. Mesele sadece emeklilik olmaktan çıkıyor. Öfke anti-demokratik uygulamalara ve kapitalizme yöneliyor.