1. insanlık tarihinin şu ana kadar görmüş olduğu, küresel çapta yapılmış olan ikinci savaş.
    bir önceki için (bkz: )

    birçok insan savaşın başlangıcını 1939, nazi almanyası'nın polonya'yı ilhakı olarak bilir/kabul eder. oysa ki savaşın başlangıcı usta tarihçilerin çözümlemelerinde de görülebileceği gibi 28 haziran 1919'da imzalanan versailles "barış" antlaşması'dır. itilaf grubu: amerika birleşik devletleri, birleşik krallık, fransa, italya krallığı ve japonya imparatorluğu; avrupa ve dünya için tehdit olarak gördükleri almanları kontrol altında tutmak hatta almanya'nın belini doğrultamaması için her şeyi yapmışlardır bu antlaşmada. ekonomik olarak, askeri olarak, politik olarak kısaca her açıdan sevr'den 8 kat daha ağır olan bir versailles antlaşması nihayetinde kalıcı barışı sağlayamamış, almanların adolf hitler önderliğinde büyük bir reaksiyon göstermesine sebebiyet vermiştir. 2.dünya savaşı'nın bana göre de başlangıç tarihi bu yüzden 28 haziran 1919'dur, reaksiyona neden olacak olan versailles'ın imzalandığı gün.

    peki savaş bir anda mı patlak verdi? hayır, savaş adeta geliyorum diyordu. birinci dünya savaşı sonucunda imzalanan anlaşmalar kalıcı bir barışı hakim kılamamış, hakim güçler tarafından suni sınırlar çizilmiş, itilaf grubunun çıkarlarını esas alan bir sonuçla nihayete ermişti birinci dünya savaşı. kaybeden devletler başta almanya olmak üzere çok ağır ekonomik şartlar altında bırakılmış ve ikinci dünya savaşı'na neden olacak reaksiyon kaçınılmaz olmuştur.

    1930'lu yıllarda italya'da benito mussolini önderliğinde gelişen faşist ideoloji, almanya'da ise hitler önderliğinde gelişen nasyonal sosyalizm ve birinci dünya savaşı'ndan hak ettiği sonuçlarla ayrılmadığına inanan diğer ülkelerin revizyonist politikaları nedeniyle dünya karmaşık bir dönemden geçerken bu yarayı kaşıyan birçok olay yaşanmıştır ancak savaşın geliyorum dediği ayak seslerinin iyice duyulmaya başlandığı tarih italya'nın habeşistan'ı işgal ettiği 1935'tir. akdeniz'de ve doğu avrupa'da yayılmacı politika izleyen bir italya, coğrafyasını ve ingiltere'yi rahatsız ediyordu. öte yandan özellikle ağır silah/tank ve tabi her alandaki endüstriyelleşme adına inanılmaz adımlar atan ve mühendislik alanında günümüz teknolojisine bile parmak ısırtacak derecede çalışmalar ve ırkçı ideolojisiyle nazi almanyası avrupa'yı hatta tüm dünyayı tehdit etmekte idi.

    işte bu şartlar altında 1 eylül 1939'da almanya'nın polonya'yı işgal etmesiyle kılıçlar çekildi, taraflar belirginleşti, başka bir deyişle saflar sıklaştı ve insanlık, fiilen 15 ağustos 1945'e kadar sürecek olan, tarihinin en kanlı en vahşet dolu, en korkunç savaşlarından birine şahit oldu. savaş, müttefikler ve mihverler arasındaki bloklaşmada tüm dünyaya yayıldı ve resmi rakamlara göre iki taraf 49 milyonu sivil olmak üzere toplamda 73 milyon insan kaybetti. savaşın öne çıkan ülkeleri ise müttefiklerden birleşik krallık, sscb, amerika ve fransa'dır. müttefik grubun en önemli komutanları ise yine bu ülkelerin yöneticileri olan winston churchill, josef stalin, franklin d. roosevelt 'dir. savaşın diğer tarafı, mihverlerin önderliğini ise nazi almanyası, japon imparatorluğu ve italya krallığı'ndan oluşan sacayağı oluşturmakta idi. bu grupta ise en önemli komutan tabi ki de tüm dünyaca tanınan adolf hitler idi.

    bu arada, ilgili entryde cephe savaşları ile ilgili bilgi verilmeyecektir. sadece savaşın politik gelişimi, arkasındaki nedenler ve nihayeti irdelenecektir.

    savaş cephelerle kalmadı cephe arkasını da çok şiddetli bir şekilde vurdu. birçok şehir, tarafsız bölgeler, savaş dışı olması gereken bölgeler istila edildi; sivil insanlar katledildi ve dünya tarihi ne yazık ki o günlerden geriye sadece adolf hitler'in yapmış olduğu soykırımı yazıp diğerlerini geçiştirmekle yetindi. ingiltere'nin dresden'de yaptıkları, stalin'in orta asya'da yaptıkları, amerika'nın japonya'ya atom bombaları atması ve japonların birim 731'de çinli esirlere yaptıkları insanlık dışı deneyler... bunların hepsi üzerine tartışılması ve nihayete bağlanması gereken konularken, bunların hepsi birer insanlık suçuyken dünya kamuoyunda bir algı yaratıldı ki hitler zalim, diğer taraf ise dünyanın kurtarıcısı idi.

    evet, adolf hitler bir caniydi, çok zeki ve cani bir adamdı. bu zekasını almanya'sını, alman ırkını dünyaya hakim kılmak için her şeyi yapacak şekilde kullandı, ancak churchill, roosevelt, stalin ya da diğerlerinin de ondan kalır yanları yoktu. aralarındaki tek fark hitler'in savaşı kaybetmesiydi. bu da bize bir kez daha gösteriyor ki tarihi kazananlar yazıyor.

    savaş, 1945 yılında müttefiklerin mihverlere karşı kesin zaferiyle sonuçlandıktan sonra dünyanın sosyal ve politik düzenini sağlamak için çalışmalara başlandı. birleşmiş milletler kuruldu. savaş sonucunda dünya büyük bir yıkıma uğramıştı. birçok ülkede rejimler değişti, ideolojiler yıkıldı. nato ve doğu bloğu ittifakları kuruldu ki bu da dünyayı iki kutuplu bir hale büründürdü ve amerika ile sscb arasında soğuk savaş dönemi başladı.

    1940'lı yılların teknolojisiyle, insanlarının hırsıyla böyle büyük yıkımlara neden olan ikinci dünya savaşı'nı görüp de günümüzle mukayese edersek, albert einstein'ın "üçüncü dünya savaşı hangi silahlarla yapılır bilmiyorum ama 4.sü taş ve sopalarla yapılacaktır" savına katılmamak elde değil.
    0savaş 
  2. rusya ve japonya arasında bir antlaşma imzalanmadığı için kağıt üstünde hala devam eden savaştır.

    yıllardır sorunu çözmeye uğraşmaktadır. yalnız rusya'nın doğusundaki adalarda japonya egemenlik istediği için bir türlü bu iki ülke antlaşma imzalayamaz.

    #62360 touma seguchi | 7 yıl önce (  7 yıl önce)
    0savaş 
  3. abd ve sscb'yi iki ayrı süpergüç haline getiren, dünya politikasını avrupa'dan alan savaş.

    geriye abd kaldı. herhalde yeni dünya düzenine gidiyoruz.
    #62371 la sagrada familia | 7 yıl önce
    1savaş 
  4. nın aksine daha çok sivil ölümünün yaşandığı savaş.

    oranlar:
    asker: %46 - sivil: %54
    #112832 kerem | 6 yıl önce (  6 yıl önce)
    1savaş 
  5. ingiltere'de en çok konserin düzenlendiği dönemdir. özellikle bbc, böyle olması konusunda çok çalışmış.

    zira müzik gerçekten de insanları teselli edecek ve sakinleştirecek tek şeydir. özellikle savaş zamanında, şehirler her gece bombalanırken insanların gerçekten sakin kalması çok önemli bir şeydir.

    türkiye'de ne yazık ki müziğin bu yönü hiç umursanmıyor.

    ekleme:

    şu ünlü poster i de unutmamak gerekiyor ingiltere ve ii. dünya savaşı deyince.
    #126499 jean baptiste de la rose et la croix | 6 yıl önce (  6 yıl önce)
    0savaş 
  6. İkinci dünya savaşını anlatan en iyi belgesellerden biri "the world at war" olabilir. Sayesinde her yerde mağdur olarak gösterilen japonların zamanında ne kadar gözü kara olduklarını öğrenmiştim.
    #126577 unuttum | 6 yıl önce
    0savaş 
  7. abd ordusunda görev yapanların tüfeklerini saklayabildiği savaş.

    ben de diyorum bu adamlar nasıl hala "bunu askerde kullanmıştım", "bu tabancayı bana bir nazi subayı vermişti" diyebiliyor diye.

    çok ilginç cidden. türkiye'de böyle bir şeye imkanı yok izin vermezler.
    0savaş 
  8. sırf karşıdakinin düştüğü zor durumu, kendi lehlerine kullanabilmek için apar topar, eşit olmayan şartlarda imzanlanmış bir barış anlatşması yüzünden, mağlup ülkelerde artan işsizlik, hiperenflasyon, eziklik psikolojisi, aşırı milliyetçilik ve bunlardan beslenen yeni ideolojilerin ortaya çıkmasıyla birlikte peydah olmuş ikinci büyük cihan harbi.

    iyi okunması gereken bir konudur. hitler ırkçıydı savaş çıktı ehe, gibi yorumlardan ziyade versay şartlarını iyi irdeleyip, iktisadi bunalım gibi konuların nelere yol açabileceği iyi takip edilmelidir.
    #140904 robespierre | 6 yıl önce
    0savaş 
  9. Adolf hitler'in başrolünde olduğu 30 milyona yakın insanın ölmesine sebep olan dünya savaşı.
    #140911 aptiisakrak | 6 yıl önce
    0savaş 
  10. Amerikan Askerleri - İkinci Dünya Savaşı

    i.ibb.co/...
    #152310 4mifasol | 6 yıl önce
    0savaş 
  11. tam 75 yıl önce bugün almanya'nın koşulsuz teslim anlaşmasını imzalamasıyla sona eren 20. yüzyılın en büyük kıyımı.
    #179751 laedri | 5 yıl önce
    0savaş 
  12. almanya'nın polonya'yı işgal etmesiyle başlayan yaklaşık 80 milyon kişinin hayatını kaybettiği, cephe ve cephe gerisi arasındaki ayrımın ortadan kalktığı, bütün tarafların çok büyük insanlık suçları işlediği 20. yüzyılın ikinci büyük savaşıdır.

    tarihteki büyük olaylar tek bir nedene indirgenemez ama bence savaşın en büyük nedeni 1. dünya savaşından sonra almanya sorununa karşı müttefik devletlerin verdiği çelişkili, dengesiz, akılsız karşılıklardır.

    ilk olarak 1919 yılında imzalanan versay anlaşması ile almanya ezilmiş, gururu kırılmış, özellikle fransa'nın tazminat konusundaki ısrarcılığıyla açlığa mahkum edilmiştir. yani ilk neden olarak, ''kötü bir barış anlaşması daha büyük bir savaşın zeminini oluşturmuştur'' diyebiliriz. (oysa napolyon savaşlarından sonra 1815'te viyana kongresiyle tesis edilen avrupa uyumu, fransa'yı cezalandırmak yerine sisteme dahil ederek uzun süreli bir barışı garanti altına almıştı.)

    ikinci olarak hitlerin 1931 yılındaki yükselişinin ardından, önceki dönemin tam aksi istikamette bir politik çizgi benimsenmiştir.

    ingiliz başbakanı chamberlein'in adıyla birlikte anılan bu politikaya ''yatıştırma politikası'' deniyor. öncelikle japonya'nın mançurya ardından italya'nın habeşistan işgaline milletler cemiyeti üzerinden etkili bir karşılık verilememiş, daha sonra da yatıştırma politikasının benimsenmesiyle hitlerin silahlanmasına, avusturya ve çekoslovakya'yı yutmasına büyük bir savaş çıkaracağı endişesiyle göz yumulmuştur. yani 1919 yılındaki sert politikanın aksine bu sefer tam tersi bir istikamette almanya ve italya'nın saldırganlığı ''anlayışla karşılanmıştır''. (bu tutumun sovyet rusya'ya karşı hasmane tutumun bir sonucu olarak belirdiğini söyleyen yorumlar bulunur.)

    bu dengesiz, çelişkili politikaların sonucu olarak önce aşağılanan, gururu kırılan, aç bırakılan almanya hitlerin iş başına gelmesiyle gücünü giderek artırmış ve savaşın başlamasından çok kısa bir sürede ''yıldırım savaşlarıyla''avrupanın ingiltere ve rusya hariç hemen hemen tümüne egemen olmuştur.

    savaşın seyrini değiştiren iki önemli olay, 1941 yılının ortalarında hitlerin büyük bir akılsızlıkla aralarındaki saldırmazlık paktını bozup rusya'ya saldırması ve aynı yılın sonuna doğru abd'nin pearl hearbor'la savaşa müdahil olmasıdır. napolyon'un 1812 tarihli rusya seferinde yaşadıklarına benzer birşekilde güçlü alman ordusu geniş rus topraklarına girdikçe birbirlerinden uzaklaşmış, ikmal yolları kesilmiş, merkezden uzaklaşmış, rus kışıyla yıpranmış ve son olarak stalingrad'da durdurulmuştur. batı'da da önce italya üzerinden ardından da normandiya çıkarmasıyla kıskaca alınan alman güçlerinin mağlubiyeti kaçınılmaz olmuştur. uzun bir süre umutsuzca tek başına direnen japonya ise atom bombalarıyla teslim alınmıştır. (mihverin en zayıf halkası ve bütün büyük savaşların en çok gürlüyen ancak en etkisiz elemanı italya'nın çok önceden teslim alınmasına değinmiyorum bile.)

    bu savaşta türkiye hukuki anlamda savaşın neredeyse sonuna kadar tarafsızlık stratejisini korumuştur ancak siyasi anlamda kesinlikle tarafsız değildir.kendisi de mihverin işgal tehlikesi altındaki türkiye bu savaşta en başından beri müttefiklerin yanında yer almış, ancak doğru bir politikayla savaşa doğrudan girmemiştir.


    #179817 little thirty | 5 yıl önce (  5 yıl önce)
    0savaş 
  13. Bu güzide başlık biraz boş kalmış, ufak ufak dolduralım.

    Japonya'nın ikinci dünya savaşı'na girişi:

    japonlar 1931 yılından itibaren saldırganca bir tutumla asya'daki köprübaşlarını, iç çatışmalarla ve o bölgedeki amerikan ve ingiliz çıkarlarına zarar verecek biçimde zayıflatılan çin'in aleyhine olmak üzere genişletmeye kalkıştı. japonlar o yıl mançurya'yı işgal etmiş ve bu ülkeyi bir japon uydusuna dönüştürmüştü. 1932 yılında çin'e nüfuz ettiler ve 1937 yılından itibaren o olağanüstü geniş bölgenin kontrolünün tesisi için kararlı bir yol izlediler. ne var ki gerilla harbinin tuzağına düştüler ve sonunda güneydeki yayılmacı hareket sorunuyla mücadele etmek için çin'i dışarıdan gelen ikmal malzemelerine karşı kapatmayı hedeflediler. 1940'ta hitler'in fransa, lüksemburg, hollanda ve belçika'yı işgalinden sonra, japonlar fransız hindiçini'nin "koruyucu" işgalini tehditle kabul ettirerek, fransızların çaresizliğinden yararlandı. 24 temmuz 1941'de amerikan cumhurbaşkanı roosevelt, bu duruma cevaben japon birliklerinin hindiçin'den geri çekilmesini talep etti ve taleplerini yerine getirmek için 26 temmuz'da amerika birleşik devletleri'ndeki bütün japon varlıklarını donduran ve petrol ikmaline ambargo koyan emirler yayımladı. churchill de eşzamanlı olarak aynı yolu seçti ve iki gün sonra londra'da sürgündeki hollanda hükümeti de aynı yolu izlemesi için ikna edildi. böylece churchill'in belirtmiş olduğu gibi "japonya, bir defada hayati petrol kaynaklarından yoksun bırakıldı."

    daha 1931'deki ilk görüşmelerde böylesine felakete uğratan bir darbenin, japonya'nın çöküşünün ya da politikasını terk etmesinin yegane seçeneği olduğundan daima japonya'yı savaşmaya zorlayacağı kabul edilmişti. japonya'nın, petrol ambargosunu kaldırmak için müzakere etmeye çabalarken, taarruzu dört aydan fazla bir süre ertelemesi dikkate değerdir. amerika birleşik devletleri hükümeti, japonya sadece hindiçin'den değil, ayrıca çin'den de çekilmedikçe ambargoyu kaldırmayı reddetti. hiçbir hükümetten, hele hele japon hükümetinden böylesine aşağılayıcı koşulları ve böyle "itibar kaybını " sineye çekmesi beklenemezdi. o nedenle temmuz ayının son haftasından sonra pasifik'te savaşı her an beklemek için her neden mevcuttu. amerikalılar ve ingilizler bu koşullar çerçevesinde japon saldırısından evvel dört aylık fırsat tanındığından talihliydiler. ne var ki savunma hazırlıkları için bu aradan yeterince istifade edilmedi.

    7 aralık 1941 sabahı japon donanması, hawaii adaları'nda bulunan pearl harbor amerikan deniz üssü'ne altı uçak gemisiyle korkunç bir saldırıda bulundu. bu taarruz, japonya'nın rusya'ya karşı savaşında, 1904'te port arthur'a gerçekleştirdiği ilk saldırı örneğini izleyerek savaş ilanından önce gerçekleştirildi.

    japonya'nın 1941 yılının başına kadar amerika birleşik devletleri'ne karşı bir savaş durumundaki planı, güney pasifik'teki ana donanmasını filipin adaları'na yapacağı taarruzla birlikte kullanarak amerikalıların okyanus boyunca oradaki garnizonlarına gerçekleştireceği yardım harekatını önlemekti. bu amerikalıların japonlardan yapmasını bekledikleri bir harekat tarzıydı ve beklentileri japonların son hindiçin işgaliyle pekiştirilmişti.

    bununla birlikte amiral , pearl harbor'a baskın tarzında bir saldırı planlamıştı. vurucu kuvvet kuril adaları'dan geçen çok dolambaçlı bir rota takip etti ve kuzeyden aşağı doğru tespit edilmeden hawaii adaları'na indi ve daha sonra güneş doğmadan önce 360 uçakla pearl harbor'a yaklaşık 300 mil mesafedeki bir mevkiden saldırıya geçti. sekiz amerikan ana muharebe gemisinden dördü battı, biri sahile çekildi ve diğerleri ağır hasar gördüler. japonlar bir saatten biraz fazla bir süre zarfında pasifik'in kontrolünü ele geçirmişlerdi.

    bu saldırıyla o okyanustaki amerikan, ingiliz ve hollanda topraklarına yapılacak devamlı çıkarma harekatları için rota temizlenmişti. ana japon vurucu kuvveti hawaii adaları'na doğru seyretmekteyken, diğer deniz birlikleri güneybatı pasifik'e giden kıta nakliye gemilerine refakat ediyorlardı. neredeyse pearl harbor'a gerçekleştirilen hava taarruzuyla eşzamanlı olarak hem malay yarımadası'na hem de filipinler'e çıkarma harekatları başladı.

    malay yarımadası'na gerçekleştirilen çıkarma harekatı singapur'daki ingiliz deniz üssünü hedef almıştı, fakat asıl olarak denizden, savunmanın önlemeyi tasarladığı türden bir taarruz girişimi yoktu. yaklaşma istikameti dolaylıydı. havaalanlarını ele geçirmek ve dikkati buraya çekmek için malay yarımadası'nın kuzeydoğu kıyısındaki kota bharu'ya çıkarma yapılırken asıl kuvvetler, singapur'un yaklaşık 500 mil kuzeyinde, yarımadanın boğaz kısmına, siamese'ye çıkarma yapıyorlardı. japon birlikleri kuzeydoğudaki bu en uç noktadaki çıkarma yerlerinden, yarımadanın batı kıyısına akınlar halinde hücum ederek ingiliz kuvvetlerinin kendilerini durdurma girişiminde bulundukları hatları birbiri ardına yanlardan kuşattılar.

    japonlar sadece böylesine umulmadık zor güzergahların seçiminden değil, genellikle kalın bitki örtüsünün sağladığı beklenmedik sızma fırsatlarından yararlandılar. neredeyse altı haftalık sürekli geri çekilmeden sonra ingiliz kuvvetleri ocak sonunda anakaradan singapur adası'nın içlerine doğru terke zorlandı. japonlar, 8 şubat gecesi iki kilometrelik boğaz boyunca taarruza geçtiler, birkaç noktada sahile çıktılar ve geniş cephe boyunca yeni sızma harekatları icra ettiler. 15 şubat'ta savunan kuvvetler teslim oldular, teslim olmalarıyla birlikte güneybatı pasifik'in kilit noktası kaybedildi.

    japonlar 8 aralık'ta başlayan daha küçük ve ayrı bir harekatta, hong kong'daki ingiliz üssüne saldırdılar ve sömürgeyi garnizonla birlikte noel'e kadar teslim olmaya zorladılar.

    manila'nın kuzeyine ana filipin adası luzon'a yapılan ilk çıkarmanın hemen ardından başkentin arkasına çıkarma yapıldı. amerikan kuvvetleri bu sarsıcı etken ve bir noktada birleşen tehdit altında adanın büyük bölümünü terk ettiler ve aralık'tan önce küçük batan yarımadası'na çekildiler. buna karşılık orada sadece çok dar bir hatta, cepheden gelecek bir taarruza açık vaziyette olmalarına rağmen mağlup oldukları nisan ayına kadar dayanmayı başardılar.

    ondan çok önceleri, hatta singapur'un düşmesinden evvel, japon istila dalgası malay yarımadası'na kadar yayılıyordu. japon birlikleri 11 ocak'ta borneo ve selebes'e ayak bastılar ve bunu 24 ocak'ta daha kuvvetli birlikler takip etti. japonlar beş hafta sonra 1 mart'ta, ada kuşatma harekatlarıyla tecrit edildikten sonra, hollanda doğu hint adaları'nın asıl merkezi cava'ya saldırdılar. neredeyse bir hafta içinde, cava japonların eline olmuş bir armut gibi düşmüştü.

    fakat, avustralya için an meselesi olan tehlike belirmedi. asıl japon harekatı aksi istikamete batıya birmanya'nın fethine yöneltildi. tayland'dan rangun'a girişilen, doğrudan fakat geniş cepheli harekat bir bütün olarak asya anakarasında önemli bir hedef için, çin'in direnme gücünü felç eden dolaylı bir hareket tarzı idi. zira, rangun ingiliz-amerikan teçhizat ikmalinin birmanya yolu'yla çin'e giriş limanıydı.

    aynı zamanda, bu harekat tarzı pasifik'in batı kapısının işgalinin tamamlanmak ve orada bilahare karadan girişilebilecek herhangi bir ingiliz-amerikan taarruzunun güzergahı boyunca sağlam engeller tesis etmek için zekice tasarlanmıştı. 8 mart'ta, rangun düştü ve müteakip iki ay zarfında dağlardaki ingiliz kuvvetleri birmanya'dan geriye hindistan'a atıldılar.

    böylelikle japonların emniyete aldıkları örtme mevzisi, doğal olarak o denli güçlüydü ki, her tekrar ele geçirme girişimi çok kötü bir şekilde engellenecekti ve ele geçirme teşebbüsünün çok yavaş bir şekilde olması muhakkaktı.

    müttefiklerin güneydoğu ucundan başlamak üzere japonların işgal ettikleri toprakları geri almak için yeterli kuvvet yığmaya başlamalarından evvel uzun bir zaman geçti. müttefikler burada kendilerine japon ileri karakollarına yakın, büyük ölçekli üs temini
    sağlayan avustralya'nın elde olmasından yararlandılar.

    japonya 1868 yılından bu yana imparator meiji döneminde (restorasyon) başlayan hızlı yenileştirme süreci sayesinde avrupa ve kuzey amerika dışında, gelişmiş tek sanayi ülkesiydi. bununla beraber, japon toplumu aslında imalatçının ya da tüccarın değil askerin yüceltildiği feodal bir toplum olarak kalmıştı. imparator kutsal, yönetici sınıf çok güçlüydü. ayrıca, askerlerin nüfuzu muazzamdı. ateşli vatansever ve genellikle şiddetli yabancı karşıtı olan japonlar özellikle çin üzerinde olmak üzere bütün doğu asya'da ülkelerinin egemenliğini kurmayı umut ediyorlardı. ordu 1930 yılından bu yana tehdit ve suikastlerle, neredeyse tüm japon politikasının kontrolünü üstlenmişti.

    japonların siyasal ve stratejik sorunlara yaklaşımı, yenileştirmelerinin başlamasından bu yana hiç yenilgiye uğramamış olmalarından çok etkilendi. halkın, ülkesinin yenilmezliğine olan inancı, kuvvetlerinin hem karada hem denizde üstünlüklerini ve avrupalıların dünyanın geri kalan halkları üzerindeki hakimiyetinin kırılabileceğini göstermiş olduğu 1904-1905'te rusya ile yaptıkları savaştan sonra yaygınlaştı.

    1902'den bu yana britanya'nın müttefiki olan japonya, ağustos 1914'te çin'deki alman mülkiyeti olan tsingtao ve shantung ile birlikte tümü alman kolonileri olan pasifik'teki marshall, caroline ve mariana adalar grubunu aldı. bu kazançlar birinci dünya savaşı'nın sonunda 1919 yılındaki versay antlaşması'yla kabul edildi. böylelikle japonya'yı pasifik'in batı yakasında hakim güç olarak bıraktı. buna rağmen halkı savaşta elde ettiklerinden tatmin olmadı ve kendisinin italya gibi yoksul bir ülke olduğu duygusuna kapıldı. o nedenle japonlar, almanya ve italya ile ortak bir yönleri olduğunu hissettiler.

    hüsran duygusu japonların muhtemelen, 1915'teki çin'i kontrol altına alma girişimi olan 21 maddelik taleplerini amerikan itirazları karşısında geri çekilmek zorunda kaldığında meydana gelen başarısızlıktan kaynaklandı. 1895'teki çin-japon savaşı'ndan bu yana çin'in daima japon ordusunun asıl hedefi olması dikkat çekicidir. her ne kadar birinci dünya savaşı'nın sonunda imparatorluk savunma siyaseti deniz kuvvetlerinin görüşüne uyarak amerika birleşik devletleri'ni muhtemel baş tehlike olarak ilan etmekle birlikte ordu (kara kuvvetleri), uzakdoğu'daki büyük kara gücünün japonların kıtaya dair tasarıları için çok daha büyük bir tehdit olarak kabul edilen sovyet rusya hakkında daha fazla endişeliydi.

    daha sonra 1921-1924 yıllarında japonlar için bir dizi aşağılayıcı olay meydana geldi. önce, ingilizler japonlarla aralarındaki ittifakı yenilemeyi nazikçe geri çevirdiler. bu ayrılığa bir ölçüde japonların pasifik'teki çeşitli yayılmacı planlarının emareleri neden oldu, fakat kesin karar güçlü amerikan baskısı altında alındı. japonlar bunu bir hakaret saydı ve beyaz halkın kendilerine karşı bir araya geldiklerine ilişkin bir işaret olarak kabul ettiler. bu kızgınlıkları japon göçünü kısıtlamak için asyalıların göçmenlikten çıkarılması amacıyla 1924 yılı göç yasası'yla sonuçlanan, birbiri ardına gelen amerikan yasama adımlarıyla arttı. bu çift irtibar kaybı zorlarına gitti.

    bu arada ingilizler uzakdoğu'da singapur'da, muharip filoya yeterli bir deniz üssü inşa planları olduklarını duyurmuşlardı. bunun japonlar için bir engel olduğu çok aşikardı. üssün inşası japonlar tarafından bir meydan okuma olarak yorumlandı.

    bütün bu olanlar, 1921 tarihli washington deniz silahsızlanma konferansı çerçevesinde amerikan ve ingiliz muharip filolarına dair 3-5-5 esasını kabul etmeleri nedeniyle artan bir saldırı altında olan japon siyasi liderlerinin aleyhine gelişti. diğer sıkıntılar shantung eyaleri'nin çin'e geri verilmesini kabul etmiş olmaları ve daha sonra 1922 yılında imzalamış oldukları çin'in bütünlüğünü güvence altına alan dokuz devlet antlaşması'ydı.

    gerçekten ve garip olan washington deniz silahsızlanma antıaşması'nın pasifik'te üzerlerindeki kısıtlamaları zayıflatarak japonların müteakip yayılmacı hareketlerine yardımcı olmalarıydı. anlaşma çerçevesinde tasarlanan amerikan ve ingiliz deniz üsleri ya geciktirildiler ya da zayıf olarak tahkim edildiler. japonya'nın anlaşmayı açıkça reddetmeden önceki on üç yıllık dönemde tespit edilen silah ve tonaj özelliklerinden kaçınması kolayına geldi.

    ayrıca daha liberal japon siyasi liderleri, 1929 yılında meydana gelen dünya ekonomik krizinden dolayı sıkıntı çektiler, çünkü japonya bunun sonucunda ordu taraftarlarının, yayılmanın japon ekonomik sorunu için yegane çözüm olduğuna ilişkin tezlerini zorlama konusunu istismar edebileceklerinden dolayı hoşnutsuzluğun artmasıyla ekonomik buhrandan ağır hasar görmüştü.

    eylül 1931'deki "mukden yakası" japon ordusunun bölgesel liderlerine mançurya'ya girmek ve onu kukla mançukuo devleti'ne dönüştürme bahanesi ve fırsatı verdi. anlaşma uyarınca güney mançurya demiryolunu muhafaza eden birlikleri, taarruz tehdidine karşı meşru müdafaa bahanesiyle, mukden'deki çin garnizonu ile komşu garnizonlara saldırdılar ve onları silahsızlandırdılar. gerçekler çarpıktı ve üzeri örtüldü, böylece bu durum japonların bütün mançurya'yı müteakip birkaç ay zarfında işgal etmesine yardımcı oldu. işgal, milletler cemiyeti ya da amerika birleşik devletleri tarafından tanınmamakla birlikte, itirazlar ve yaygınlaşan ağır eleştiriler 1933 yılında japonların milletler cemiyeti'nden çekilmesi için teşvik edici oldu. japonlar üç yıl sonra nazi almanyası ve faşist italya ile birlikte 'na girdi.

    temmuz 1937'de başka oldukça kuşkulu bir vaka, marco polo köprüsü'ndeki sözde bir çatışma, japon kwantung ordusu'nun kuzey çin'i istila etmesine yol açtı. işgal sonraki iki yıl boyunca devam etti ve genişledi, fakat japonlar, yönetimindeki milliyetçi çin kuvvetleriyle yaptıkları mücadelede giderek çıkmaza girdiler. bunun yanı sıra 1937 yılının yazında şanghay'a yaptıkları taarruzda püskürtüldüler. ancak bu sonuç uzun vadede işlerine yaradı, çünkü onları tartışmalı batı mançurya sınır ihtilafı konusunda sovyet ordusu vasıtasıyla maruz kaldıkları yeni bir dersten önce olmasa da, rus-japon savaşı'na uzanan taktik hatalarını ve aşırı güven eğilimlerini düzeltmeye sevk etti. ruslar ağustos 1939'da beş mekanize tugay ve üç piyade tümeni getirdiklerinde, burada nomonhan bölgesinde, yaklaşık 15.000 kişilik bir japon kuvveti askeri çembere alındı ve 11.000'i aşkını kayboldu.

    aynı ay, umulmadık nazi-sovyet paktı haberi ılımlı japon hükümetlerinin geri gelmesine neden oldu. fakat bu tepki ancak hitler'in 1940'ta batı avrupa'yı işgaline dek sürdü ve temmuz 1940'ta, ordu tarafından prens konoye'nin başkanlığında, mihver yanlısı bir hükümet iktidara getirildi. ondan sonra çin'deki japon yayılması hızlandı ve aynı zamanda japonya eylül sonunda, almanya ve italya ile birlikte, bu üçlünün müttefiklere yeni katılan her yeni ülkeye karşı olacaklarını üstlendikleri, başlıca amerika'nın müdahalesine karşı olmayı hedefleyen "üçlü pakt"ı imzaladı.

    japonlar nisan 1941'de kendilerini ayrıca sovyet rusya ile imzaladıkları tarafsızlık anlaşmasıyla garanti altına aldılar. bu anlaşma her ne kadar o zaman bile rusya'dan ve onun planlarından duyulan kuşku nedeniyle japonların bu tür harekatlar için mançurya'da on üç ve çin'de yirmi iki tümen bulundurmalarına yol açmakla birlikte, japon kuvvetlerinin güney istikametindeki yayılmacı harekatları için serbest kalmasına imkan tanıdı.

    japonlar, 24 temmuz'da vichy hükümetinin gönülsüz bir şekilde kabulüyle fransız hindiçini'ni devraldılar. iki gün sonra amerika birleşik devletleri cumhurbaşkanı roosevelt, bütün japon varlıklarını dondurdu, amerika'yı ingiliz ve hollanda hükümetleri takip etti. böylelikle japonya ile ticaret, özellikle petrol alanında durma noktasına geldi.

    japonlar barış zamanındaki petrol tüketiminin yüzde 88'ini ithal ediyorlardı. ambargo zamanında, japonların elinde normal kullanım için üç yıl, tam savaş tüketiminin ise yarısına yetecek kadar petrol stoğu vardı. ayrıca japon savaş bakanlığı'nın araştırması stokların çin'deki savaşı bitirmesi için gerekli olduğu hesap edilen üç yıldan önce tükeneceğini göstermişti, o nedenle oradaki zafer çok önemli görünüyordu. kalan mevcut yegane kaynak hollanda doğu hint adaları'ndaki petrol yataklarıydı ve hollandalıların oradaki tesislerini ele geçmeden evvel tahrip etmeleri imkan dahilinde olmakla birlikte, ülkedeki stoklar çok fazla eksiltilmeden bunların onarılabilip kullanıma sunulacağını hesap ettiler. cava ile sumatra'dan gelen petrol durumu kurtarmış olacak ve çin'in zaptının tamamlanması sağlanacaktı.

    malaya dahil bölgenin işgali, japonya'yı dünya kauçuk üretiminin beşte dördünü ve kalay üretiminin üçte ikisinin sahibi yapacaktı. bu japonlar için sadece çok kıymetli bir kazanç olmayacak aynı zamanda düşmanlarını, petrolün kaybından daha kötü bir şekilde vuracaktı.

    bunlar japon liderlerin ticaret ambargosuyla karşılaştıklarında dikkate almak zorunda kaldıkları başlıca etkenlerdi. amerika bu ambargoyu kaldırmaya ikna edilemedikçe, japon liderler ihtiraslarını terk etmek -ki o zaman bunu ordunun darbesi takip edebilirdi- ya da petrol yataklarını ele geçirmek ve beyaz güçlerle savaşmakla yüz yüze kalacaklardı. güç, kötünün iyisi bir seçenekti. şayet, çin'deki sefere devam ederlerse, ne var ki bu kez hindiçin'den çekilecekler ve güneye doğru yayılmalarını durduracaklardı. ambargoyu biraz hafifletebilirlerdi, ancak bu sefer japonya'nın kendisi zayıflayacaktı ve amerika birleşik devletleri'nin herhangi yeni bir talebine daha az dayanabilecekti.

    ya hep ya hiç seçimindeki doğal tereddüt, japonların taarruza geçmede neden bu kadar yavaş davrandıklarını ve dört aydır karardan kaçındıklarını açıklayabilir. ayrıca askeri liderlerin hazırlıkları tamamlamak için yeterli zamanı arzu eden doğal içgüdüleri ve benimsenecek stratejiye ilişkin uzayan tartışmalar vardı. bir düşünce okulu, şayet japonya kendisini hollanda ve ingiliz topraklarını ele geçirmekle sınırlarsa, iyimser bir şekilde amerika'nın kenara çekilmeye devam edebileceğini umut bile etmiş ve ileri sürmüştü.

    japonlar 6 ağustos'ta amerika birleşik devletleri'nden ambargoyu kaldırmaları için ricada bulundular. aynı ay savaş vukuunda amerika'nın bütün filipinler'i elde tutma kararı ve japonların buraya amerikan takviyesinin sevkinin durdurulması isteği çıkageldi. iki ay devam eden dahili tartışmalardan sonra, prens konoye hükümeti, general başkanlığındaki hükümet ile değiştirildi. bu muhtemelen belirleyici bir olaydı. yine de, başka uzayan tartışmalar vardı ve 25 kasım'a kadar savaş kararı alınmadı. bir hızlandırıcı etken ise toplam petrol stoklarının nisan ve eylül ayları arasında dörtte bir oranında azaldığını gösteren rapor oldu.

    o zaman bile, japon birleşik donanması komutanı amiral yamamoto'ya, washington'da devam eden görüşmeler bir ihtimal başarılı olursa, pearl harbor saldırısının iptal edileceği emredildi.

    aralık 1941'de pasifik'teki deniz kuvvetleri;
    -ingilizlerde 2 ana muharebe gemisi, 1 ağır kruvazör, 7 hafif kruvazör ve 13 muhrip,
    -abd'de 9 ana muharebe gemisi, 3 uçak gemisi, 13 ağır kruvazör, 11 hafif kruvazör, 80 muhrip ve 56 denizaltı,
    -hollanda'da 3 hafif kruvazör, 7 muhrip, 13 denizaltı,
    -özgür fransa'da 1 hafif kruvazör,
    -japonya'da 10 ana muharebe gemisi, 10 uçak gemisi, 18 ağır kruvazör, 18 hafif kruvazör, 113 muhrip ve 63 denizaltı.

    burada dikkati çeken asıl nokta, iki taraf birçok açılardan birbirine yakın bir dengede olmakla birlikte, japonların çok önemli bir silah olan uçak gemisinde büyük avantajı olmasıdır. ayrıca böyle bir çizelge nitelik farklılıklarını gösteremez. japon kuvvetleri küçük ve iyi eğitimlidirler, özellikle de gece muharebelerinde; müttefiklerde olduğu gibi komuta ve dil sorunlarına maruz kalmadılar. müttefiklerin iki ana üssü pearl harbor ve singapur arasında 6.000 mil boyunca uzanan bir okyanus vardır. japon donanınası silah ve gemi açısından çok daha iyiydi. donanmanın çok daha fazla yeni gemisi vardı. bunların birçoğu oldukça iyi silahlarla donatılmış ve daha hızlı gemilerdi. ana muharebe gemilerinden sadece bu açılardan daha iyi japon muharebe gemileriyle boy ölçüşebilecek durumdaydı.

    ordunun gücüne bakarsak güneybatı pasifik'teki harekatları için toplam elli bir tümenden sadece on birini kullandılar. bu çeyrek milyonun altında muharip birlik demekti ve idari birliklerle birlikte muhtemelen toplam yaklaşık 400.000 kişiydi. müttefiklerin sayıları daha belirsizdi. japonlar taarruza karar verdiklerinde ingilizlerin hong kong'da 11.000, malaya'da 88.000 ve birmanya'da 35.000, toplam 134.000; amerikalıların filipinler'de 11 .000 kendi askerleri ve yaklaşık 110.000 filipin askeri; hollandalıların 25.000 düzenli askeri ve 40.000 milis kuvveti olduğunu tahmin ediyorlardı. yüzeysel olarak bakıldığında, kapsamlı bir taarruzu bu kadar küçük bir üstünlük ile başlatmak cesur bir kumar gibi görünebilir. aslında bu, genellikle deniz ve hava kontrolü japonlara bölgesel sayı üstünlüğü vereceğinden ve bu üstünlük özellikle amfibik çıkarmalarda ve gece taarruzlarında tecrübe ve üstün eğitim nitelikleriyle artırılacağından, iyi hesaplanmış bir kumardı.

    japonlar, havada orduya ait toplam 1.500 adet birinci hat uçağından sadece 700 adedini kullanıyorlardı. ancak bunlar pearl harbor baskını için tahsis edilen 360 uçağın yanı sıra, formoza'da üslenen 11. hava birliği'ne ait 480 adet deniz kuvvetleri uçağı ile takviye ediliyorlardı. başlangıçta uçak gemileri tahsis edilmiş ve güneydeki harekatlara hava örtüsü sağlamak için ihtiyaç duyulmuştu. fakat, neredeyse savaştan dört hafta önce kasım'da mevcut müttefik avcı uçaklarından üstün olan japon zero avcı uçaklarının menzilleri artırıldı, böylece bu uçaklar formoza'dan kalkıp filipinler'e gidip oradan da geri dönmek suretiyle 720 kilometre (harekat yarıçapı) uçabiliyorlardı. bu nedenle uçak gemileri pearl harbor saldırısı için serbest kaldılar.

    bu güçlü japon hava kuvvetlerinin karşısında amerikalıların, filipinler'de uzun menzilli otuz beş adet b-17 uçan kale bombardıman uçağının dahil olduğu 307 adet faal amerikan uçağı vardı fakat bunlar menzillerinin dışında diğer yönlerden daha niteliksizlerdi. ingilizlerin malaya'da çoğu eski model 158 adet birinci hat birliği vardı. hollanda'nın ise topraklarında 144 uçağı bulunuyordu. birmanya'da, o vakit ingilizlerin sadece otuz yedi avcı uçağı vardı. japonların, havadaki sayısal üstünlüğü, özellikle zero avcı uçaklarındaki kalite üstünlüğü ile artıyordu.

    ayrıca, japonlar okyanustaki bu tür adalar ve körfez bölgesi için amfibi muharebeyi geliştirmelerine çok şey borçluydular. tek ciddi zayıflıkları ticaret filosunun nispeten -taşıma kapasiteleri 6 milyon tondan biraz fazla- küçük olmasıydı, fakat bu savaşın son zamanlarına kadar belirleyici bir engel haline gelmedi.

    özetle japonlar savaşa, özellikle nitelik yönünden büyük bir üstünlükle başladılar. ilk safhada, tek gerçek korkuları amerikan pasifik donanması'nın derhal müdahale etmesiydi ne var ki o tehlike pearl harbor baskınlarıyla önceden önlendi.

    istihbarat, güç dengesini belirlemekte nadiren yeterli bir şekilde hesaba katılan diğer bir etkendi. genel olarak, japonlar bölgeleri önceden uzun ve dikkatli bir şekilde inceledikleri için bu açıdan iyi durumdaydılar fakat amerikalılar 1940 yazında japonların diplomatik şifresini çözmüş olduklarından dolayı (albay william f. friedman'ın başarısı) müttefikler muazzam bir avantajdan yararlandılar. bundan sonra, bütün japon dışişleri bakanlığı'nın ve komuta kademesinin gizli mesajları amerikalılar tarafından okunabildi ve amerikalılar savaş öncesi müzakereler esnasında en son tokyo önerilerini, sunulmadan evvel biliyorlardı. japon büyükelçisine sadece harekatın tam tarihi ve yerleri aktarılmıyordu.

    her ne kadar amerikalılar, pearl harbor'da gafil avlanmakla birlikte, japonların şifrelerini bilmeleri tabiatı gereği daha iyi kullanmayı öğrendikçe temel avantaj haline geldi. japon stratejisi, aynı yayılma sürecinde direnişi sürdürmek için ihtiyaç duyacağı ikmal maddelerinden yoksun bırakılacak olan çin'in üstesinden gelmesini sağlayacak gerekli petrol ikmalini emniyete alacak şekilde savunmada ve taarruzda, ikili hedefe göre ayarlandı. potansiyel gücü kendisinden çok fazla olan amerika birleşik devletleri'ne meydan okuma riskini göze alan japon liderler, mihver devletleri'nin şimdi neredeyse bütün kıta'ya hakim olduğu avrupa'daki beklenmedik olaylardan cesaret aldılar ve sovyet rusya hitler'in taarruzu nedeniyle o denli baskı altında idi ki uzakdoğu'ya neredeyse hiç müdahale edemedi. şayet japonlar, kuzeyde aleut adaları'ndan güneyde birmanya'ya kadar uzanan ortak merkezli savunma çemberini tesis ederlerse, amerika birleşik devletleri'nin, savunma hattını yarmak için girişeceği boşuna çabalardan sonra, eninde sonunda japonların fetihlerini ve onların "büyük doğu asya ortak refah alanı" adını verdikleri sistemin kurulmasını kabule yanaşacaklarını umuyorlardı.

    planın, hitler'in arhangelsk'den astrahan'a kadar uzanan asya sınırını kapatan ve kimseyi yaklaştırmayan taarruzi esaslı bir savunma engeli tesis etme kavramıyla temel benzerliği vardı.

    asıl olarak japonların planı filipinler'i ele geçirmek olmuştu; daha sonra da amerika'nın kurtarma hareketini beklemekti -bu manda altındaki adalarından bekleniyordu- bu arada onu püskürtmek için kendi kuvvetlerini yığmaktı (japonlar üç aşamalı plana göre, filipinler'in 50, malezya'nın 100 ve hollanda doğu hint adaları'nın 150 günde ele geçirilmelerinin tamamlanacağını hesap ettiler.) ağustos 1939'da uçak gemilerinin kıymetini takdir eden, ateşli bir taraftar olan amiral yamamoto, japon birleşik donanması'nın komutanlığına atandı. yamamoto zeki bir şekilde "japonya'nın boğazına doğrultulmuş bir hançer olarak" tanımladığı amerika birleşik devletleri pasifik donanması'nın derhal ve baskın şeklinde bir saldırıyla felç edilmesinin gerekliliğini zekice gördü. japon deniz kuvvetleri karargahı tezini oldukça kuşkulu ve gönülsüzce kabul etti.

    ilk taarruz sorunu, zaman çizelgesi ve saat dilimi farklarıyla karmaşık hale geldi (hawaii'de 7 aralık pazar günü iken, malaya'da 8 aralık pazartesi olacaktı). fakat bütün ana harekatlar greenwich saatine göre 17:15 ile 19:00 saatleri arasında başlayacak ve bütün hücumlar yerel saatle sabah erken icra edilecekti.

    amerikan cephesinde uzun süre siyasi olarak filipinler'i terk etmenin üzücü olacağı düşünülmüştü ancak hawaii'deki pearl harbor üssünden 5.000 mil uzakta olan bu adaları savunmanın imkansız olduğu askeri tezi baskın çıkmıştı. bunun üzerine bu plan yalnızca başkent manila'nın yanındaki, luzon'da tahkim edilmiş batan yarımadası'nda bir köprübaşı idame ettirecekti. bununla beraber, ağustos 1941'de plan değiştirildi ve bütün filipinler'in elde tutulması kararı alındı.

    değişiklikteki bir etken 1935 yılından beri filipin hükümetinin askeri danışmanı olan general 'un baskısıydı ve daha sonra temmuz 1941'de tekrar amerika birleşik devletleri ordusuna çağrılarak uzakdoğu genel komutanlığı'na atandı. başkan roosevelt'in macarthur'un kararına değer vermesi, bizzat 1934'te dört yıllık amerika birleşik devletleri kara kuvvetleri kurmay başkanlığı görev süresini bir yıl uzatmasıyla daha önceden gösterilmişti. diğer unsur ise, başkan roosevelt'in, almanya'nın rusya'yı başına bela etmiş olduğunu anladığından petrol ambargosunu koyarken yaptığı gibi japonya'ya karşı daha sert bir tutum takınabilirdi. üçüncü etken ise sadece formoza'yı değil, fakat bizzat japonya'yı vurması umut edilen uzun menzilli b-17 uçan kale bombardıman uçaklarının gelişlerinin neden olduğu iyimserlikti. ne var ki japonya büyük miktarda b-17'nin filipinler'deki hava kuvvetini takviyesini beklemeden saldırdı. üstelik japon pearl harbor baskını amerikan kara kuvvetleri kurmay başkanlığı'nca ciddiye dahi alınmamıştı.

    -ikinci dünya savaşı tarihi, sir 'basil liddell hart'
    #204493 beren and luithen | 4 yıl önce
    0savaş 
  14. ikinci dünya savaşı'nda taraflar gün gün gelişen etkenler ile şekillenirken, savaşın mihver ve müttefik tarafları kimi zaman birbirlerine resmi bir savaş ilanı ederek, kimi zaman da herhangi bir bildiri sunmadan savaşa dahil olmuşlardır. savaşın tarafları ve savaşa giriş şekilleri;

    1 eylül 1939'da almanya, daha öncesinde verdiği ultimatomun ardından polonya'ya savaş ilan eder ve sabaha karşı 04:45'te polonya'yı işgal işgal eder.

    almanya'nın polonya'yı işgale girişip ikinci dünya savaşı'nın açılışını yaptığı bu saldırının hemen sonrasında, yine 1 eylül 1939'da, slovak cumhuriyeti de polonya'ya savaş ilan etmeden işgale katılır.

    polonya işgalinden 2 gün sonra, 3 eylül 1939'da birleşik krallık, londra saatiyle 23:15'te başbakan neville chamberlain'in yaptığı ultimatom konuşmasının ardından almanya'ya savaş ilan eder ve dominyonları avustralya ile yeni zelanda da savaş ilanına dahil olur. aynı gün içerisinde fransa ile himayesi altındaki tunus da almanya'ya savaş ilan eder.

    4 eylül 1939'da kuveyt ve nepal, almanya'ya savaş ilan eder.

    5 eylül 1939'da, tunus'a göre otonomi yönünden daha serbest olan bir diğer fransız mandası fas ile commonwealth mensubu güney afrika da almanya'ya savaş ilan eder.

    10 eylül 1939'da kanada, umman ve bahreyn, almanya'ya savaş ilan eder.

    17 eylül 1939'da sovyetler birliği, polonya'ya savaş ilan etmeden ülkeyi doğudan işgal eder.

    10 kasım 1939'da mavera-i ürdün (transürdün), almanya'ya savaş ilan eder.

    28 kasım 1939'da, 1932 yılında imzalanmış olan saldırmazlık antlaşmasının tek taraflı olarak kaldırıldığı sovyetler birliği tarafından fin hükümeti'ne bildirilir ve 2 gün sonra 30 kasım 1939'da sovyet orduları savaş ilan etmeksizin finlandiya’'yı işgal eder. ()

    9 nisan 1940'ta, almanya savaş ilan etmeden danimarka ve norveç'i işgal eder.

    12 nisan 1940'ta, birleşik krallık savaş ilan etmeden konumunun stratejik önemi sebebiyle faroe adaları'nı işgal eder.

    10 mayıs 1940'ta almanya, lüksemburg, belçika ve hollanda'yı işgal eder. saldırı başlamadan bir gün evvel belçika'nın berlin'deki askeri ateşesi, almanların bir gün sonra saldırmayı planladığını kurmaylara bildirmiştir. işgalin başladığı gün alman elçi dr julius graf von zech-burkersroda, hollanda dışışleri bakanı eelco nicolaas van kleffens'e bir mesaj iletir ama bu mesaj açık bir savaş ilanından çok bir tehdittir. mesaj ile, tıpkı bir ay önce danimarka'nın içine düştüğü durum gibi askeri bir himaye altına gireceğini gören hollanda'nın direnişten vazgeçip teslim olması beklenir. mesaj iletildiğinde alman orduları hollanda sınırını geçmek üzeredir. lüksemburg da herhangi bir savaş ilanı olmadan işgal edilir. yalnızca 425 askeri ve 246 kolluk kuvveti olan lüksemburg, fransa ve ingiltere desteği ile almanya'ya karşı durmaya çalışır.

    almanya'nın benelüks ülkelerini işgal ettiği tarih olan 10 mayıs 1940'ta, birleşik krallık da izlanda'yı savaş ilan etmeden işgal eder.

    10 haziran 1940'ta italya, fransa ve birleşik krallık'a savaş ilan eder. bu ilan ile aynı gün, kanada da italya'ya savaş ilan eder.

    11 haziran 1940'ta güney afrika, avustralya ve yeni zelanda da italya'ya resmen savaş ilan ederler.

    25 haziran 1940'ta birleşik krallık, vichy fransası'na savaş ilan etmeden direkt saldırır. 8 temmuz 1940'ta birleşik krallık, vichy hükümeti ile arasındaki bütün diplomatik ilişkileri sonlandırır ve alman kuklası olan bu hükümeti artık tanımaz.

    9 eylül 1940'ta italya, mısır'ı savaş ilan etmeden işgal eder.

    22 eylül 1940'ta japonya, kuzey endonezya'daki fransız bölgelerini savaş ilan etmeden işgal eder.

    23 eylül 1940'ta birleşik krallık, avustralya ve charles de gaulle'ün liderliğindeki özgür fransa, vichy fransası'nın batı afrika'daki topraklarini savaş ilan etmeden işgal eder.

    ekim 1940'ta karışıklıkları fırsat bilen tayland, savaş ilan etmeden vichy fransası'nın endonezya topraklarını işgal eder.

    28 ekim 1940'ta italya, önceden verdiği bir ultimatomun ardından yunanistan'ı işgal eder.

    5 şubat 1941'de özgür fransa, italya'ya savaş ilan etmeden saldırır. doğu afrika'daki italya toprakları, özgür fransa, sudan ve birleşik krallık tarafından işgal edilir.

    6 nisan 1941'de almanya, yunanistan'da işgali eline yüzüne bulaştıran italyanlar yüzünden yunanistan'a savaş ilan eder ve aynı gün işgal başlar. aynı gün almanya ile italya, yugoslavya'yı da herhangi bir savaş ilanı olmadan işgale girişir.

    7 nisan 1941'de, bir gün önce mihver devletlerince işgal edilen yugoslavya, macaristan'ı işgal eder.

    14 nisan 1941'de almanya, mısır'ı savaş ilanı olmadan işgal eder. kuzey afrika cephesi için afrikakorps'u ve erwin rommel'i bu cepheye süren almanlar, kanal bölgesine doğru harekata başlar.

    2 mayıs 1941'de birleşik krallık, ırak'ı işgal eder.

    8 haziran 1941'de özgür fransa ve birleşik krallık, vichy fransası'nın kontrolündeki suriye ve lübnan'ı işgal ederler.

    22 haziran 1941'de almanya, italya ve romanya, sovyetler birliği'ni işgal ederler. aynı gün tuva cumhuriyeti, almanya'ya savaş ilan eder.

    25 haziran 1941'de finlandiya, sovyetler birliği'ne savaş ilan edip barbarossa harekatı'na kuzeyden dahil olur.

    27 haziran 1941'de macaristan da sovyetler birliği'ne savaş ilan eder ve barbarossa harekatı'nın küçük bir parçası haline gelir.

    25 ağustos 1941'de birleşik krallık, avustralya ve sovyetler birliği, iran'ı işgal eder.

    5 aralık 1941'de birleşik krallık, finlandiya'ya, romanya'ya ve macaristan'a savaş ilan eder.

    7 aralık 1941'de japonya, pearl harbor baskını ile amerika birleşik devletleri'ne saldırır ve bu saldırıdan 1 saat sonra abd'ye savaş ilan eder. bir gün sonrasında da malaya ve hong kong'u işgal edip singapur'u bombalayan japonya, birleşik krallık'ın da karşısında cephe alır.

    7 aralık tarihinde japonya'nın müttefiklere saldırmasının ardından avustralya, kanada, panama ve yeni zelanda, hem japonya'ya hem de macaristan, finlandiya ve romanya'ya savaş ilan ederler.

    8 aralık 1941'de, amerika birleşik devletleri, birleşik krallık, kosta rika, güney afrika, dominik cumhuriyeti, el salvador, guatemala, haiti, honduras, hollanda, nikaragua ve filipinler, japonya'ya savaş ilan ederler. aynı gün moğolistan da almanya'ya savaş ilan eder.

    9 aralık 1941'de çin, jjaponya'ya, almanya'ya ve italya'ya savaş ilan eder. çin ile japonya, 1937'den beri savaş halindedir.

    11 aralık 1941'de almanya ve italya, amerika birleşik devletleri'ne savaş ilan eder. aynı gün içerisinde abd de bu iki mihver devletine savaş ilan eder. yine 11 aralık 1941'de sürgündeki polonya hükümeti, japonya'ya savaş ilan eder ancak japonya başbakanı hideki tojo, polonyalıların özgürlük için savaştıklarını belirterek bu savaş ilanını ingiliz baskıları sonucunda verdiklerini beyan ederek kabul etmez.

    12 aralık 1941'de romanya ile bulgaristan, abd ile birleşik krallık'a savaş ilan ederler. aynı gün hollanda ve avustralya, portekiz'in doğu endonezya'daki kolonisi timor'u işgal ederler. portekiz ise savaş boyunca tarafsız kalacak ancak bölgenin japon işgali sırasında müdafaası için müttefiklerle birlik olacaktır.

    13 aralık 1941, birleşik krallık, güney afrika ve yeni zelanda, bulgaristan'a savaş ilan eder.

    14 aralık 1941'de bağımsız hırvatistan, birleşik krallık ve abd'ye savaş ilan eder.

    15 aralık 1941'de bulgaristan başbakanı, parlementonun ve naibin onayı olmadan, abd büyükelçisine sözlü olarak abd'ye savaş ilan ettiklerini bildirir. büyükelçi, bu ilanı yazılı olmadan yetkililere bildiremeyeceğini belirtir ve bulgaristan 2 gün sonra abd'ye yazılı olarak savaş ilanını bildirir.

    16 aralık 1941'de sürgündeki çekoslavakya hükümeti, almanya, italya, finlandiya, romanya, macaristan, japonya, bulgaristan ve bağımsız hırvatistan'a savaş ilan eder.

    17 aralık 1941'de arnavutluk, abd'ye savaş ilan eder.

    20 aralık 1941'de belçika, japonya'ya savaş ilan eder.

    1 ocak 1942'de arkadya konferansı'nda toplanan milletler cemiyeti, mihver devletleri'ne savaş ilan eder.

    6 ocak 1942'de avustralya, bulgaristan'a savaş ilan eder.

    16 ocak 1942'de ırak, almanya'ya, japonya'ya ve italya'ya savaş ilan eder.

    25 ocak 1942'de tayland, birleşik krallık ve abd'nin pasifikteki kuvvetlerine karşı japonya ile birleşerek saldırır. aynı gün birleşik krallık, güney afrika ve yeni zelanda, tayland'a savaş ilan ederler.

    12 şubat 1942'de peru, almanya'ya ve japonya'ya savaş ilan eder.

    19 şubat 1942'de japonya, portekiz'in doğu endonezya timor'daki topraklarını işgal eder ve oradaki portekiz, avustralya ile hollanda askerlerine saldırır.

    5 mayıs 1942'de güney afrika, hollanda, belçika kongosu ve sürgündeki polonya hükümeti'nin deniz kuvveti desteği ile birleşik krallık, vichy fransası'nın kontrol ettiği madagaskar'ı işgal eder.

    22 mayıs 1942'de meksika, almanya'ya, italya'ya ve japonya'ya savaş ilan eder.

    5 haziran 1942'de abd, macaristan'a, romanya'ya ve bulgaristan'a savaş ilan eder.

    13 haziran 1942'de, birleşik devletler içerisindeki yerliler konfederasyonu olan irokualar birliği, almanya, japonya ve italya'ya savaş ilan eder.

    22 ağustos 1942'de brezilya, italya'ya ve japonya'ya savaş ilan eder.

    8 kasım 1942'de abd ve kanada kuvvetleri, vichy fransası kontrolündeki kuzey afrika topraklarına meşale harekatı ile girerler ve ingilizlere destek olurlar.

    10 kasım 1942'de almanya ve italya, vichy fransası'nın yönettiği güney fransa bölgesini işgal ederler. toluon ve korsika'daki fransız limanları, lojistik açısından önemli konumları sebebiyle ana hedeftir.

    12 kasım 1942'de, meşale harekatı ile kuzey afrika'ya gelen abd kuvvetlerinin hamlesine karşı almanlar, tunus'u işgal ederler. tunus'ta abd yardımı gelene dek direnen müttefikler, bu bölgedeki kilit çatışmalar sonunda mihver kuvvetlerini yenecek ve almanları kuzey afrika'dan çıkaracaklardır.

    14 aralık 1942'de etiyopya, italya'ya, japonya'ya ve almanya'ya savaş ilan eder. yıllardır italyan işgalinde olan etiyopya, birçok bölgesi işgal edilmiş olmasına rağmen vatansever etiyopya hareketi ile birleşen gerilla direnişi sayesinde 1936'da italya'nın ele geçirdiği başkent addis ababa'yı kurtarmış ve resmi bir hükümet kurmuştur.

    20 ocak 1943'de şili, mihver devletleri ile ticari ve diplomatik ilişikleri yoğun olsa da, abd'nin baskısı ile almanya ve italya'ya savaş ilan eder.

    2 nisan 1943'te mihver devletleri'ne savaş ilan eden bolivya, müttefiklere resmi olarak 7 nisan 1943'te katılır. coğrafi konumu ile savaştan kısmen izole olan bolivya, savaşa asker göndermese de zengin kalay madenleri müttefiklerin birçok ihtiyacını karşılamıştır.

    1 eylül 1943'te, wang jingwei liderliğinde 1940 yılında kurulmuş olan çin cumhuriyeti yeniden düzenlenmiş ulusal hükümeti, mihver devletleri'ne savaş ilan eder.

    9 eylül 1943'te iran, almanya'ya savaş ilan eder.

    taraf değiştirmesi ile ünlü olan italya, 13 ekim 1943'te almanya'ya savaş ilan eder. mussolini'nin iktidardan düşmesi üzerine kral tarafından hükümetin başına atanan pietro badoglio, almanya'nın ispanya büyükelçisi aracılığı ile savaş ilanını almanlara iletir.

    26 kasım 1943'te, mihver devletleri ile ticaret halinde olan kolombiya, alman u-bootlarının gemilerini batırması sebebiyle almanya'ya savaş ilan eder.

    17 ocak 1944'te özgür fransa, polonya, kanada, hindistan, yeni zelanda, avustralya, güney afrika, italya, birleşik krallık ve abd, kuzey italya'da kurulan italyan sosyal cumhuriyeti'ni işgal ederler. mussolini'nin iktidardan düşüp tutuklanması üzerine, adolf hitler kendisini kurtarmak için en iyi komandosu 'otto skorzeny''yi gönderir. , meşe harekatı ile kurtarılmış ve kuzey italya'daki albert kesselring komutasındaki almanların kontrol ettiği bölgede bu devleti kurmuştur.

    27 ocak 1944'te liberya, almanya'ya ve japonya'ya savaş ilan eder.

    6 haziran 1944'te müttefikler, kıta avrupası'na batıdan bir çıkarma yaparak almanya'nın yönettiği fransa bölgesini işgal ederler ve avrupa'nın içlerine doğru sarkarlar. paris'in kurtuluşu ile tekrar resmi bir fransız hükümeti kurulur ve almanya'ya savaş ilan eder.

    28 haziran 1944'te romanya taraf değiştirir ve almanya ile macaristan'a savaş ilan eder.

    5 eylül 1944'te sovyetler birliği, bulgaristan'a savaş ilan eder.

    8 eylül 1944'te sovyetlerin savaş ilanından 3 gün sonra bulgaristan da taraf değiştirir ve almanya'ya savaş ilan eder.

    15 eylül 1944'te almanya, finlandiya'nın lapland bölgesini işgal eder. barbarossa harekatı'nı karşılayan ve karşı taarruza kalkan sovyetler birliği, finlandiya'nın direncini kırmış ve iki devlet ateşkes antlaşmasına doğru ilişkiler kurmuştur. bunu gören almanya, savaş ilan etmeden derhal fin topraklarını işgal etmiştir.

    23 eylül 1944'te, japon işgali sonrasında kurulan ikinci filipinler cumhuriyeti, amerika birleşik devletleri'ne ve birleşik krallık'a savaş ilan eder.

    2 şubat 1945'de ekvador, almanya'ya ve japonya'ya savaş ilan eder.

    7 şubat 1945'te arjantin ve paraguay, almanya ile japonya'ya savaş ilan ederler. 15 şubat'ta venezuela ve uruguay da bu iki mihver devletine savaş ilan ederler.

    21 şubat 1945 ise savaşın dönüm noktasıdır çünkü san marino, almanya'ya savaş ilan etmiştir.

    23 şubat 1945'te türkiye cumhuriyeti, japonya'ya ve almanya'ya savaş ilan eder.

    24 şubat 1945'te mısır, 26 şubat'ta da lübnan ve suriye, almanya ile japonya'ya savaş ilan ederler.

    28 şubat'ta suudi arabistan önce almanya'ya, sonra 1 nisan'da da japonya'ya savaş ilan eder.

    3 mart 1945'te taraf değiştiren finlandiya, almanya'ya savaş ilan eder.

    11 nisan 1945'te şili, japonya'ya savaş ilan eder.

    6 temmuz 1945'te brezilya, japonya'ya savaş ilan eder. 9 temmuz'da norveç de japonya'ya savaş ilan eder.

    14 temmuz 1945 tarihinde italya, japonya'ya savaş ilan eder.

    8 ağustos 1945 tarihinde sovyetler birliği de japonya'ya savaş ilan eder. sovyetlerin japonlara savaş ilanı, ikinci dünya savaşı'nın son resmi savaş ilanıdır. sovyetlerin mançurya'yı işgal etmesi üzerine moğolistan da bu işgale katılır ve bu bölgedeki japon topraklarına sovyetler ile birlikte saldırır.
    #205503 beren and luithen | 4 yıl önce
    0savaş 
  15. ortadoğu ve balkanlar'daki yansımaları eksik olsa'da, ww2 ile ilgili izlenebilir belgesel.
    www.netflix.com/...
    #208644 ritsa | 4 yıl önce
    4savaş 
  16. müziği, 'na nazaran daha çok etkilemiş olan savaş.

    belki de insanların sonrasında alışılagelmiş müzikten kaçmalarının altında, hem o anıları yaşamak istememek hem de tekrar nazilerin fikirleriyle karşılaşmamak (sonuçta schönberg, hindemith gibi isimlerin müzikleri aşağılanmış ve müzikte romantizme ve klasizme geri dönüş yüceltilmiştir) yatıyordur.

    ama ciddi anlamda anlayamıyorum işte ben bu ikinci dünya savaşı sonrası müziği. schönberg'i bile anlayabildim az da olsa. ama , , müziklerini ciddi anlamda hafsalam almıyor. insanlar böyle müziklere nasıl kavuştu, nasıl akıl erdirdiler? hadi debussy anlaşılıyor, schönberg anlaşılıyor da , gibi adamları anlayamıyorum.

    bunları anlamadan gibi adamları nasıl anlayacağım, en çok da onu düşünüyorum. daha 20. yüzyıl müziğinden çıkamadım bir türlü.

    bu savaş yüzünden tüm insanlık bir gecede cahil kaldı ve herkes rock'n roll'a yöneldi ondan sonra sanırım. yoksa klasik müziğin bir anda sadece bir grup elitin anlayabileceği bir şey haline dönüşmesi pek mümkün değil gibi. bu savaştan sonraki müziği anlamak için ciddi anlamda birikim gerekiyor sanırım. en azından ben öyle düşünüyorum, dinlediğini hemen anlayan insanlar da vardır belki. onlara saygım sonsuz işte.
    #231894 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    2savaş 
  17. önden edit: yazının görseller ile desteklenmiş versiyonuna blog sayfamızdan ulaşabilirsiniz. (bkz: )

    1940 yılı, ingilizler için karanlık ve tehlikeli bir dönemi temsil ediyordu. aynı yıl içerisinde fransa’nın nazi almanya’sı tarafından korkutucu bir hızda işgal edilmesi (operation sichelschnittn) bu karanlık dönemin başlangıcını temsil ettiği söylenebilir. almanlar tarafından fransa’nın kuzey bölgesinin işgali sonrası güneyde kukla vichy hükümeti’nin kurulması ingilizlerin akdeniz’deki sevkiyat hattının güvenliği için ilk soru işaretlerini ortaya çıkartmıştı. çünkü işgal edilmiş fransa’nın kara ordusu dağılmış olsa da donanması sapasağlam yerinde duruyor ve bu durum fransız donanmasını akdeniz için ciddi bir kuvvet çarpanı haline getiriyordu. eğer fransız donanması almanların veya italyanların kontrolü altına girerse bu durum ingilizlerin akdeniz’deki mevcudiyetinin sonu anlamına gelebilirdi. dolayısıyla ingilizler böyle bir olasılığın olma ihtimalini ortadan kaldırmak için işgal sonrası cezayir’in mers el kebir limanına kaçırılan fransız donanmasına bir operasyon düzenleyerek (bkz. operation catapult) fransız donanmasını akdeniz havzasında bertaraf etme yolunu seçti. fransızların devre dışı kalmasıyla ingilizlerin akdeniz’de en büyük rakibi italyan donanmasıydı. italyan donanması 2. dünya savaşı öncesi ciddi bir modernizasyon ve yeni gemi inşaatına girmişti. bunun sonucu olarak da italyan donanması ve müttefiki nazi almanya’sı akdeniz havzasında bulunan ingiliz sömürgeleri ile askeri üsleri için ciddi bir tehdit oluşturuyordu. bu tehdit özellikle malta adası için diğer bölgelere nazaran daha fazlaydı. bu yüzden savaş boyunca ingiliz sömürgeleri içerisinde malta adası hem stratejik önemi hem de konumu itibarı ile diğer yerlere göre düşman tarafından daha fazla tehdit edilmiş veya saldırı uğramıştı. bunun en önemli nedeni italyanlar ve daha sonra almanların kuzey afrika’da ilerleyişi gösterilebilir. bu yayılımın önünde en büyük engel ise tedarik hatları üzerinde bulunan malta adasının oluşturduğu tehditti. kısaca malta adası bir çıban gibi hem italyan hem de almanları ciddi şekilde rahatsız ediyordu. malta adasının bir diğer önemi ise ingiliz tedarik zincirinin önemli bir halkası olan ve süveyş kanalından başlayıp cebelitarık boğazına kadar süren konvoy hattının ortasında bulunmasıydı. bu nedenlerden dolayı ingilizler tarafından malta adasının korunması ve elde tutulması akdeniz havzasındaki öncelikli konulardan birisiydi. ancak malta adasının 1940 yılı içerisinde savunma ve saldırı için ciddi askeri teçhizat eksiği bulunuyordu. özellikle alman ve italyan avcı ile bombardıman uçaklarını önlemek için sayıca az olan küçük bir grup savaş uçağı tarafından ada savunuluyordu. ayrıca adada bulunan pilotlar bitkin ve uçaklar bakımsız durumdaydı. dolayısıyla acil olarak adaya takviye kuvvet götürülmesi gerekiyordu.

    bu bilgiler ışığında adanın savunmasına yönelik ihtiyaç doğrultusunda bir harekât planlama çalışmasına başlandı. bu harekât planının temelini malta adası için gerekli uçakların nasıl ve ne şekilde ulaştırılabileceği yatıyordu. malta adasının öncelikli ihtiyacı ise hava saldırılarına karşı koyabilecek avcı uçaklarıydı. ancak adaya uçakların ulaştırılması adaya yakın bir konumda ve güvenli bir uzaklıkta karada havaalanının olmamasından dolayı bir hayli zordu. çünkü ingilizlerin müttefiki olan fransızlar devre dışı kalmış ve hali hazırda kuzey afrika’da bulunan fransız sömürgeleri vichy hükümeti’nin kontrolü altındaydı. dolayısıyla kuzey afrika’dan bu operasyonun gerçekleşmesi mümkün gözükmüyordu. bu durumda ingilizlerin önünde bir seçenek kalıyordu. ya cebeltarık’tan yada iskenderiye’den uçak gemilerine yüklenecek uçaklarla gerekli önlemler alınarak bir konvoy oluşturulması ve bu konvoyun malta adasına yeterli mesafeden kalkarak ulaştırılması fikri ön plana çıktı. bu harekatın ilk adımı ise 13 ağustos 1940 günü atıldı. ağustos ayında gerçekleştirilen bu harekatta hms argus uçak gemisine yüklenen hawker hurricanes avcı uçakları başarılı bir şekilde malta adasına ulaştırılarak adanın savunmasına katkı sağlandı. ingilizlerin bu başarısı aslında italyan istihbaratının başarısızlığı olarak da nitelendirilebilir. eğer italyan istihbaratı ağustos ayında düzenlenen bu operasyonu haber alabilseydi; operasyonu önleyecek kuvvetli bir deniz gücüne sahipti.

    ağustos ayında gerçekleştirilen bu başarılı operasyondan birkaç ay sonra, ingiliz donanması aynı harekâtı yeniden denemeye karar verdi ve gerçekleştirilecek bu harekata operation white (beyaz operasyonu) ismi verildi. operation white ise ağustos ayında gerçekleştirilen yöntemle 12 adet hawker hurricane avcı uçağı ve 2 adet blackburn skua bombardıman uçağının hms argus uçak gemisi ile malta yakınlarına kadar getirilip; uçak gemisinden iki etap halinde gönderilecek grupların malta adasına sağ salim ulaştırılmasını amaçlıyordu. bu kapsamda 15 kasım 1940 günü başlatılan harekatta hms argus’a destek olmak için hms renown zırhlısı, hms ark royal uçak gemisi, hms despatch ile hms sheffield kruvazörleri ve 7 adet destroyer eşlik edecekti.

    ancak bu sefer italyanlar, ingilizlerden böyle bir hamleyi bekliyor ve ingilizleri dikkatle izliyorlardı. italyan donanma komutanlığı istihbarat aracılığı ile 15 kasım’da cebelitarık’tan ayrılan bu filonun haberini 4 saat sonra aldı. haberi alır almaz italyan donanma komutanlığı harekete geçmiş ve amiral inigo campioni komutasında bir filoyu napoli’den yola çıkarmıştı. bu filo içerisinde italyan donanmasının en yeni ve kuvvetli savaş gemileri vittorio veneto ve giulio cesare ile birlikte 2 ağır kruvazör ve 16 destroyer bulunuyordu. özellikle vittorio veneto inşa edildiği günden itibaren ilk ve en önemli görevine bu harekât ile başlamış oluyordu. italyan filosunun amacı sardunya adası ile sicilya adası arasında konumlanarak ingiliz görev gücünü pusuya düşürmek ve imha etmekti. italyan donanması bu harekât kapsamında sardunya'nın 35 mil güneybatısında konumlanmış ve doğuya (malta adasına) doğru hareket halindeki ingiliz filosunu beklemeye koyulmuştu. italyanlar, eğer bir çarpışma gerçekleşirse gemilerinin üstünlüğüne güveniyorlardı. burada italyanların tek dezavantajı hava koruması sağlayacak uçak gemilerinin olmamasıydı. ancak bu noktada italyan anakarasına yakın olmaları bu dezavantajı bertaraf ediyor ve italyan anakarasından kalkacak italyan hava kuvvetleri'ne bağlı uçaklara güveniyorlardı. italyanların asıl temel amacı ve umutları ise ingiliz akdeniz filosunun pusuya düşürüldükten sonra belkemiği sayılabilecek iki uçak gemisini batırmak istemeleriydi.

    operation white kapsamında koramiral somerville yönetimindeki filo’da gerekli önlemleri alıyordu. bu önlemler kapsamında hms ark royal uçak gemisinden kalkan keşif, meteoroloji ve denizaltı savunma uçakları çevresel denetimi sağlıyordu. bu keşif uçuşları kapsamında italyan filosunun hareketleriyle ilgili haberler alan amiral somerville, malta’ya götürülen uçakların kalkış emrini verdiğinde italyan filosu ve ingiliz filoları arasındaki mesafe muhtemelen sadece 70 mil idi. bu kararın verilmesine etki eden bir başka olay ise meteoroloji uçağından gelen bilgilerdi. meteoroloji uçağından gelen bilgiler havanın kötüleşeceği ve bir fırtınanın yolda olduğunu gösteriyordu. dolayısıyla koramiral somerville uçakların kalkış emrini vermemiş olsa veya biraz daha gecikmiş olsaydı; muhtemelen italyan donanması tarafından 3-4 saat sonra pusuya düşürüleceklerdi. böyle bir durum söz konusu olduğunda havanın kötüleşmesinden dolayı ingiliz filosu hms ark royal’in hava korumasından mahrum kalacaktı. çünkü kötü hava şartlarında avcı veya torpido uçaklarının o zamanın şartlarında uçak gemilerinden kalkması imkansızdı. hms ark royal’in desteği olmadığı taktirde italyanların modern ve vuruş gücü yüksek gemileri, ingiliz filosuna ciddi zayiatlar verdirebilir ve sonuç olarak operation white’ın hikayesi çok daha büyük bir trajedi ile sonuçlanabilirdi.

    koramiral somerville’in emri üzerine ilk sorti için havalanacak hawker hurricane ve blackburn skua pilotları gerekli hesaplamaları yaptı ve uçuş planlarını tamamladılar. pilotların hesabına göre malta adası 400 mil mesafedeydi ve malta adasına ulaşmaları mümkün gözüküyordu. hatta hurricane avcı uçakları malta’ya vardıktan sonra yaklaşık 45 dakikalık yakıt kalması bile ön görülmüştü. pilotlar için tek sorun, kötü hava koşullarından dolayı yön bulma (görerek uçuş) kabiliyetlerinin az olmasıydı. bu sortilerde uçacak pilotların bazılarının britanya savaşı (bkz. the blitz) gazileri iken, geri kalanı çok az tecrübeye sahip pilotlardı. bu operasyonda en önemli gösterge hava koşulları ve oluşan tehditten dolayı pilot tecrübesi çok önemli bir yer tutuyordu. ayrıca tecrübesi olmayan bu pilotlar daha önce su üstü sefer eğitimini yeterince almamıştı. ingiltere’nin anakarada yaşadığı savaş sırasında kayıplarını hızlı şekilde telafi etmek için pilotlar hızlı bir eğitimden geçiriliyor; sonuç olarak da pilot adaylarına su üstü sefer, yön bulma gibi eğitimler ya hiç verilmiyor yada çok az veriliyordu.

    bu uçuşların iki etapta birer saat arayla yapılmasının nedeni ise hms argus'un güvertesinin uçakların hepsini alacak kapasitede olmaması ve yakıt ikmalinin güvertede yapılmak zorunda olmasıydı. çünkü hms argus her ne kadar modernize edilmiş olsa da 1. dünya savaşı teknolojisi ve o dönemin konsepti ile inşa edilmişti. sortilerde kalkacak uçaklara malta’ya kadar yön gösterecek uçaklar ayarlanmıştı. bu uçaklar malta’da bulunan luga havalimanından kalkarak belli bir mesafede uçak gemilerinden kalkan uçaklarla buluşacak ve malta’ya kadar eşlik edecekti. ilk sortide kalkacak uçaklar malta’dan kalkan short sunderland deniz devriye uçakları ile galite adaları'nın yaklaşık 75 mil açığında buluşacaktı. ikinci sortide kalkan uçaklar ile birlikte gemiden deneyimli bir yön gösterici keşif uçağı kalkacak ve yine malta'dan kalkan ikinci bir short sunderland tarafından karşılanacaktı. bu nedenle, hms argus'tan kalkan uçakların yaklaşık 30 dakika tek başlarına yol alması ve eskort uçakları ile buluştuktan sonra 90 dakika kadar malta'ya uçması bekleniyordu.

    ancak bu ince planlamalara rağmen operasyon başından itibaren istendiği gibi gitmedi. ilk uçuştaki hawker hurricane ve blackburn skua’lar, havanın kötüleşmesinden dolayı kalkışta ve yükselişte zorluklar yaşadı ve rezerv yakıtlarının üçte birini harcadı. ayrıca, bu uçaklar kötüleşen hava ile daha alçak bir rakımda, dalgaların üzerinden sadece birkaç bin fit yükseklikte uçmaları gerekti. dolayısıyla bu durum hesaplanandan daha fazla yakıt tüketimine neden oldu. kısaca evdeki hesap çarşıya uymadı. daha da kötüsü, kalkışta kuyruk rüzgârı alarak havalanan ve belli süre ilerleyen uçaklar, daha sonra burun kısmından rüzgâr almaya başladı. haliyle bu durum uçakların hızlı yol almalarını engellemeye başladı ve yakıt tüketimini çoğalttı. tüm bu olumsuz şartlara rağmen 1. filo yoluna devam etti ve onları galite adaları açıklarında bekleyen short sunderland tarafından başarılı bir şekilde karşılandılar. ancak görünen oydu ki bu filonun yakıtı ya ucu ucuna malta’ya varmaya yetecek, yada uçakların yakıtı deniz üzerinde bitecek ve düşeceklerdi. bu riskli yolculuk esnasında hawker hurricane’lerden birisi luqa havaalanına sadece 12 dakikalık bir mesafede iken yakıtı biterek denize düştü. bu olay üzerine short sunderland, ‘’yön gösterici’’ görevini terk ederek pilotu almak için denize inmek zorunda kaldı. diğer 5 adet hawker hurricane ve 1 adet blackburn skua ise ufukta gözüken malta'ya doğru yoluna devam etti. bununla birlikte, ilk uçağın düşmesinden 4 dakika sonra ikinci bir hawker hurricane'in de yakıtı bitti ve düştü. önceki düşen uçağın pilotunu bularak kurtaran short sunderland ikinci uçağın düştüğü bölgeye gelerek düşen uçağın pilotunu aramayı başladı. ancak sunderland’in yakıtının azalmasından dolayı pilotu bulamadan bölgeden ayrıldı ve malta'ya yöneldi. ikinci uçaktaki pilot ise bir daha asla bulunamadı. geri kalan 4 adet hawker hurricane ve 1 adet blackburn skua bu olaydan yaklaşık 8 dakika sonra malta’daki havalimanına indi. inişten sonra yapılan tespitlerde hawker hurricane’lerin birkaç dakikalık yakıtı olduğu tespit edildi. düşen iki uçağın pilotları yazının başında belirttiğim gibi tecrübesiz ve yeterli eğitim almayan pilotlardı. bu yüzden tecrübesizliklerinin kurbanı olmuşlardı.

    ilk etapta uçan ekip galite adalarının açıklarında yön göstericileri olacak short sunderland ile buluştuğu sıralarda ikinci sortiyi gerçekleştirecek grup hms argus’tan kalkmaya başladılar. bu grupta önceki grupta olduğu gibi 6 adet hawker hurricane ve 1 adet blackburn skua uçağı bulunuyordu. bu grupta aynı birinci grup gibi galite adaları'na doğru yol alacak ve yön gösterici uçakla buluşup, onun eşliğinde malta’ya ulaşacaklardı. ancak hava giderek kötüleşmeye başlamıştı. bu durum pilotların hem yön bulmalarına engel oluyor hem de uçakların daha fazla yakıt tüketmesine sebep oluyordu. bu sebeplerden ötürü ikinci grupta havalanan tüm filo rüzgârın da etkisiyle galite adaları'nı tamamen ıskaladı ve kayboldu. dolayısıyla kendilerine eşlik edecek short sunderland ile buluşmaları başarısız olmuştu. haliyle tüm filo kendi başına kalmış ve yeterli yön bulma eğitimi almamaları veya araçları olmadan, herhangi bir yer ve yer işaretinden tamamen uzak bir şekilde boş denizde kaybolmuştu. uçakların yakıtı biterken, uçsuz bucaksız denizde ufukta malta adası'nın siluetini görme umuduyla yollarına devam ettiler. bu çabalama neticesinde; hawker hurricane’lerin yakıtı birer birer bitti ve denize düştüler. pilotların yardım isteyen telsiz çağrıları, operasyonu yürüten filonun gemilerindeki telsizlerden ve malta adasındaki luqa havaalanından duyulabiliyordu. ancak hem filodaki hem de adadaki kimsenin yapabileceği bir şey yoktu. çünkü luga havalimanında gerekli radar ekipmanı olmadığı için uçaklarla irtibata geçerek radar düzeltmesi yapıp onlara uçmaları için bir yön veremiyordu. uçakların yön bulması için havalandırılacak bir short sunderland ise uçakların yakıtı bitmeden onlara yetişemezdi. radar düzeltme ekipmanına sahip koramiral somerville yönetimindeki filo ise yüzlerce mil uzaktaydı ve uçaklar, gemilerin radar sistemlerinin menzilinin dışındaydı. tüm hawker hurricane uçakları düştükten sonra geriye sadece iki kişilik mürettebatı olan blackburn skua kaldı.

    filodan geriye kalan tek blackburn skua malta'yı ya da en azından daha büyük bir ada olan sicilya adasını bulmak umuduyla kuzeye yöneldi. sicilya adası her ne kadar düşman toprağı olsa da uçağı denize indirmek yerine karaya indirmek hayatta kalmak için daha mantıklıydı. skua'nın pilotu kuzeye doğru uçarken, aniden sicilya kıyı şeridini batı istikametinde gördü. mürettebat sonunda yön tayin edici bir kara parçası bulmuştu. ancak bu noktada gittikleri yönün yanlış olduğunu anlamaları uzun sürmedi. geri dönüp malta'ya inmeye çalışmak için yeterli yakıtları olmadığını anlayınca, pilotlar sicilya adasına inmeye karar verdi. blackburn skua, syracuse kasabasına doğru uygun bir iniş yeri buldu ve indi. ancak karaya yaklaştıklarında italyan hava savunma birlikleri uçağa uçaksavar ateşi açtı. her nasılsa, yakın mesafeden atılan bu mermiler uçağa isabet etmedi. ancak uçakta yangın çıktı. buna rağmen skua başarılı bir iniş yaptı. uçak indikten sonra pilotlar kaçamadan yakalandı ve esir alındılar.

    tüm bunlar yaşanırken koramiral somerville yönetimindeki deniz gücü cebelitarık’ta bulunan filo merkezine doğru yola çıkmıştı. amiral somerville, cebelitarık'a döndüğünde hazırladığı raporda operasyonun "korkunç bir başarısızlık" olduğunu dile getirdi. amiral sommerville’in tespiti doğruydu. çünkü hms argus'dan kalkan 12 hawker hurricane avcı uçağından 8 tane uçak ve 7 pilot kaybedilmişti. aynı şekilde 2 blackburn skua uçağından bir tane uçak ve iki pilot kaybedilmiş ve esir düşmüştü. ancak bu başarısız operasyona rağmen koramiral sommerville’in bireysel başarısını göz ardı etmemek gerekiyor. eğer amiral keşif uçuşlarından gelen raporları hızlı şekilde değerlendirip, karar vermemiş olsaydı; yazının içerisinde bahsettiğimiz gibi operation white daha büyük kayıplar yaşayabilirdi. burada amiral somerville’i eleştirebileceğimiz tek nokta ısrarla operasyonun kilit noktasını oluşturan uçakları erken yola çıkartarak malta’ya ulaşmalarını sağlamaya çalışmasıydı. ancak amiral bu kararını uygulamasaydı malta zayıflayacak ve hem italyan hem de alman pike bombardıman uçaklarından daha fazla zarar görecekti. her ne kadar operasyon başarısızlık olarak görülse de, adaya ulaşan bu az miktardaki uçaklar adanın savunmada biraz nefes almasına yardımcı olmuşlardır. operation white’ın başarısızlığından sonra, ingilizler deniz yoluyla bu çapta riskli başka bir operasyon gerçekleştirmedi. ilerleyen dönemde, adanın hava savunması için yapılacak takviyelerin denizyolu yerine ingiliz kara üslerini kuzey afrika'ya bağlayan bir rota üzerinden uçulması gerektiğine karar verildi.

    bu operasyon ile ilgili italyan tarafına bakacak olursak; italyan deniz gücünün caydırıcılık noktasında görevini fazlasıyla yerine getirdiğini söyleyebiliriz. özellikle vittorio veneto ve giulio cesare gibi modern ve güçlü savaş platformları sayesinde ingilizlerin çekindiği ciddi bir güç olduklarını göstermişlerdi. bu operasyonda da tek bir mermi atmadan düşmana üstünlüklerini kabul ettirmiş ve düşmanlarının başarısız olmalarına neden olmuşlardı. tabi ki bunu sadece italyan donanmasına mal etmek yanlış olur. sonuç olarak italyanlara doğaana’da yardım etmişti. italyanlar hem calabria deniz muharebesinde (bkz. calabria savaşı) hem de bu operasyon sırasında ingiliz donanması ile başa çıkabileceklerini görmüşlerdi. dolayısıyla bu başarılar italyanların özgüvenini yukarı çekmişti. ancak ilerleyen aylarda italyanların bu fazla özgüveni onların sonunu hazırlayacaktı.
    #234155 zerox | 4 yıl önce
    0savaş 
  18. ile birlikte hala devam etmekte olan savaştır.

    japonya ve rusya antlaşma imzalarsa bitecek.
    0savaş 
  19. çeşitli cephelerde sürerken, savaşan ülkelerde de ilginç hadiselerin olduğu savaş.

    -amerikan askerleri japonlarla pasifik'te çarpışırken amerikalı müzisyenler "plak şirketleri teliflerimizi düzgün ödemiyor!" diye 1944'e kadar greve gitmişler.

    -walt disney'in animasyon filmi , ingilizler afrika'da savaşırken londra'da ilk olarak vizyona girmiş.

    şu iki olayın ikinci dünya savaşı gibi ciddi bir savaşta ülkemiz savaşırken olduğunu düşündüm de, sanırım linç ederlerdi bu eylemleri yapanları. "savaş zamanı sırası mı şimdi?!" diye...
    #264557 jean baptiste de la rose et la croix | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0savaş 
  20. Abd'nin Japonya'ya karşı atom bombası kullanmasının sebebi Japonların Samuray kültürünün de etkisiyle topraklarını çok sıkı savunmalarıdır.
    Amerika birkaç adaya çıkarma yapmasına rağmen hesaplarından kat kat fazla zaiyat vermiştir.

    Bunun için japonya'yı durdurabilmenin tek yolunun atom bombasından geçtiği düşüncesinde birleşmişlerdir.

    Japonlar da imparatorlarına dokunulmaması şartıyla teslim olmuşlardır.
    Miğfer devletlerinden kellesi gitmeyen tek lider japon kralıdır bunun için.

    Fakat amerikalılarda tilkilik BİTMEz japon kralını öldüremeseler de çok fena Madara etmişlerdir.
    Japonlar'ın kralları o zamanlar onlar için ilahtan farksız bir şeydir.
    Bu durum Japonların onuru için 1000 atom bombasından daha büyük etki bırakmıştır kesinlikle.

    Şimdinin japonya'sı ordu konusunda abd'nin eyaleti konumundan farklı değildir bu arada.
    Özellikle donanmalarına abd izni olmadan taka katamazlar.
    #264561 migfer tokmakel | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0savaş 
  21. gayet iyi bir işçilikle renklendirilmiş fotoları bulunan savaş.
    #273650 kerem | 3 yıl önce
    0savaş 
  22. Afrika Kıtası’nda Mısır, Libya, Somali ve Etiyopya’da çarpışmalar meydana geldi. Yakındoğu, yani Lübnan, İran, Irak ve Suriye aynı ölçüde savaşa tanık oldu. Güneydoğu Asya da savaştan kendini kurtaramadı: Birmanya, Malezya, Tayland, Çinhindi, Filipinler, Endonezya ve Yeni Gine’de çarpışmalar oldu. Pasifik adalarını saran savaş, Çin ile Japonya’yı derinden sarstı. Çok sayıda insanın (40-50 milyon) ölümüne, eşi görülmemiş maddî yıkımlara ve Yahudilerle Çingenelerin soykırıma uğramasına, başta Orta Avrupa olmak üzere toplumların parçalanmasına yol açtı. Polonya’da Almanlar, ülkenin aydın ve politik kesimlerini sistemli bir biçimde yok etmeye girişti.
    #279442 amarcord | 3 yıl önce
    0savaş