1. 18 yaşına kadar yaşadığım ev denizin dibindeydi. her gün deniz gördüm, hava müsait oldukça karşıdan karşıya geçip denize girdim, bazen günde üç kez. sonrasında da denize yakın yerlerde yaşadım vs. ama denize hiçbir düşkünlük geliştiremedim. bir ömür deniz göremeyeceksin deseler, aman der geçerim. zaten nemi sıcağı sevmem. tatilci basar her sene. vıcık vıcık kalabalık. denizin varlığı iyi tabi ama olmasa da olur benim için. herkes "ankara'da nasıl yaşanır ağbi ya" diye ağlarken benim ankara'yı türkiye'nin en yaşanır yeri olarak görmem de bundan ileri gelir sanırım. denize eh deyip geçmem kolay ulaşılan güzelliğin değerini bilmemek midir nedir?

    öte yandan, orman deyince kalem elden düşüyor bende: anne memleketi artvin bu hayatta en çok özlediğim yer. doğup büyüdüğüm deniz kenarı baba memleketini bir kere rüyamda gördüm mü bilmem, ama artvin sürekli girer rüyama, çok özlerim dağı ormanı çocukluğumdan beri. çocukluğumun en güzel anıları da hep artvin'le ilgili. karşı komşunun evcil ayısı vardı ya. her gece gelir, birkaç somun ekmeğini alır dönerdi ayı. köyün köpekleri de bir şey demezlerdi ona. öyle bir köy. öyle bir coğrafya. koca koca uçurumlar. heslerden önceki çoruh. bir yağmur yağardı, bütün köyü sel alacak sanıp korkudan geberirdim. korku özlenir mi?

    gidemedim bu yıl da artvin'e. denize arkamı döndüm oturuyorum şimdi. görmek istemiyorum seni efendi deniz. piç dağı ormanı istiyorum, tamam mı?
    #230235 istenc | 4 yıl önce
    4şehir 
  2. Önümüzdeki hafta 2 günlüğüne de olsa gerçekleştireceğim iş seyahatinden ötürü, güne enerjik ve mutlu bir şekilde başlamama vesile olmuş şehir, memleket. Gerçi artvin değil de, (bkz: ) desek daha doğru olur sanırım.

    Dünya insanı olma gayesiyle 40 yıldır bu yollarda düşe kalka yürüyen; hariç hiçbir grubun, cinsiyetin, dilin, dinin, ırkın bir diğerine üstün olmadığına inanan birisi olarak yine de artvin, diğerlerinden farklıdır benim için.

    Artvin, her şeyin başında Kazım'ı ve "Kazım gibi sevmek." deyimini kazandırmıştır bizlere. Haritada Türkiye'nin en sağında yer almasına rağmen, politik duruş olarak en solunda yer alan ve diyebileceğimiz yerlerin başında gelir Hopa.

    Yıllar boyunca kanserden çocuklarını, torunlarını, hayallerini kaybetmiş olmasına ve birileri tarafından 'eşkıya' olarak nitelendirilmelerine rağmen, hiçbir zaman toplumsal nezaketini bozmamıştır bu yörenin insanları.

    Çernobil faciası sonrası dönemde, bırakın bakan, bürokrat, yetkili birisi olmayı; duygusu olan herhangi bir canlı olarak bile nitelendiremeyeceğimiz meczupların, bu insanların karşılarına geçip, utanmadan, rezilce kikirdeyerek ve göstere göstere çay içerek "bakın, radyasyon olsa ben içer miyim?" gibi hatırladıkça sinirden titrememe yol açacak söylemde bulunan kişilere karşı bile efendiliğini / hanımefendiliğini bozmamıştır artvin. (bkz: )

    Artvin, devrimcidir. Yukarıda da belirttiğim gibi coğrafi olarak ülkenin en sağında yer almasına rağmen, duruş olarak en solundadır. Statükoya karşıdır, güçlünün karşısında durma gayesi ve ideolojisiyle yetiştirmiştir evlatlarını. O yüzden severler, tutarlar, desteklerler Trabzonspor'u. Özür dilerim; o yılların temiz Trabzonspor'unu. Şimdikini bizler bile sevmiyoruz, reddediyoruz.

    "Trabzonspor’u tutmak sadece o yörenin çocuğu olmakla açıklanabilecek milliyetçi bir davranış değildir. Benim için Trabzonspor, en güçlülere karşı koyan ve herkesi yenen hayali kahramandı. Öyle bir kahramandı ki; statükoyu bile devirmişti."


    Neyse, son dönemler unutuyorum gerçekten. Dikkat eksikliği, geçmişte kafama aldığım darbeler (swh midir ne boksa artık), bok püsür derken gerçekten artık başladığım bir şeyin sonunu getirmekte zorlanıyorum. Yine unuttum ne diyeceğimi ama bu hayatta unutamayacağım yegane şeylerin başında; önüme ışık tutan, hayat istikametime anlam veren, yön veren, cesaret veren Kazım' ı ve onu insanlığa hediye eden Artvin gelir.

    "Bütün dünyanın, bütün toprakları hepimizindir. Bütün şarkılar, dünyadaki tüm insanlarındır. Tüm topraklar da memleketimizdir."

    " Bu arada; hiç başımızdan eksik olmayan gökyüzüne, günün karanlık saatlerine, ara sıra kopsa da fırtınalara, bir gün boğulacağımız denizlere, eski günlere, neler olacağını bilmesek de geleceğe, kötülüklerle dolu olsa bile tarihe, tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara, Donkişotlar 'a, ateş hırsızlarına, Ernesto "Çe" Guevara'ya, yollara-yolculuklara, sevgililere, sevişmelere, sadece düşleyebildiğimiz olamamazlıklara, üşürken ısınmalara, her şeyden sıcak annelere, babalara ve tadını bütün bunlardan alan şarkılara kendi sıcaklığımızı gönderiyoruz. Kötü şeyler gördük. Savaşlar, katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kendi kültürünü, kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya."

    Teşekkürler dünya, teşekkürler Artvin. Görüşmek üzere kazım ağabey, haftaya yanındayım.

    Kazım gibi sevdik, kazım gibi seveceğiz.

    #zugasiberepe
    #241020 becoolnotfool | 4 yıl önce
    0şehir 
  3. Beni bir çok yönüyle diğer Karadeniz şehirlerinden bambaşka şekilde etkilemiş şehir.
    İnsanın kendini memleketinde (Balkan göçmeniyim) hissettiği yerler olur ya bazen 3 saatliğine bile kalsanız. İşte öyle (bence) bu şehir.
    Her sokakta Kazım'ın izlerine rastlamak,onu derinden yaşatmalarına şahit olmak bile bana böyle düşündürdü. Ufak afişlerle düzenli düzensiz asılan sol tandanslı etkinlikler (sol-piknik) (sol dayanışma) vs değişik bir güven veriyor. Şehir çok gelişmemiş misal bir Trabzon kadar (bilerek geliştirmediklerini söylememe gerek yok sanırım)ama bırakın gelişmesin,sellerle ağır tahribat yaşamış bölgeleri gördükçe o emekçi insanlara gıpta ile bakıyorsunuz, ağır bir emekçilik hissediliyor her yerinde zaten..
    İnsanların içtenliği, naifliği, konuşkanligi,hele ki Hopa merkezde bir muhlama yedim , yanında tuzsuz yayık ayranla birlikte ,üstüne de Karadeniz'in aşırı lezzetli çayı (çay tüketmiyorum normalde) o hoş sohbetlerle, samimiyetle ayrı gitti Artvin'de.
    Doğası en sert Karadeniz şehri ve bir o kadar muhtesemlikte,ben ki doğa manyağı insan o balta girmemiş ormanları gördükçe ağladım, ağladıkça mutlu oldum, uzun süredir bu kadar özgür ve mutlu olduğumu hissetmemiştim..
    Söylenecek çok çok şey var Artvinle ilgili fakat böyle kolay kurtulmak yok benden yüce Artvin,elbet bir gün ve çok yakında (yine) buluşacağız!
    Ayrıca ; (bkz: ) (bkz: ) (bkz: )

    ibb.co/...

    #264382 beth lawless | 4 yıl önce
    2şehir 
  4. öncesi küçük moskova olarak adlandırılan, 'un 'dan sonra en örgütlü olduğu il. 12 eylül darbesinden sonra da bir süre ve kırsalında küçük çeteler faaliyet göstermiştir.

    Bir dönem belediyesini ödp'nin kazanması, protestoları, 'nun öldürüldüğü gösteri; hepsi devrimci yol izlerini taşır.
    #230249 bir gocmen | 4 yıl önce
    0şehir 
  5. türkiye'nin doğal güzellikler açısından en güzel illerinden. 'a sınırı vardır.
    #29698 kerem | 8 yıl önce
    0şehir