üçüncü ve son sezonu ile derli toplu bir final yaparak unutmazlar arasına adını yazdıran dizi.
dark, hem senaryo inşası hem de oyuncu seçimleri bakımından çıtayı arşa çıkaran bir dizi oldu. birbirinden farklı yıllarda ve evrenlerde geçen; iç içe geçmiş gerçekliklerin bir arada sunulduğu zorlu bir senaryonun, nihai ve derli toplu bir sona bağlanması zordur. böyle bir senaryonun oyuncu seçimi ise çok daha zordur; ama dark, bu iki sorunun mükemmele yakın bir şekilde üstesinden gelmeyi başarmış.
öncelikle oyuncu seçiminden bahsetmek gerekli ki, darkbu konuda yapılmış en üst düzey işlerden birini ortaya koymuştur. aynı karakterin üç hatta dört farklı versiyonunu bir arada gördüğünüz sahnelerde dark'ın oyuncu seçiminde ne kadar ince eleyip sık dokuduğunu görebilirsiniz. aynı karakterin gençlik - çocukluk veya yaşlılık halini farklı sahnelerde gördüğünüzde, karakterin kim olduğunu anlayacak ve hatırlayacak kadar gerçekçi bir çizgide ilerlemişler. claudia'nın veya martha'nın kendi geçmişi veya geleceği ile bir araya geldiği sahnelerde, adeta bir zaman çizelgesi önünüze koymuş ekip. karakterlerin yüzlerindeki değişimleri, zamanın etkilerini adım adım okuyabiliyorsunuz. bu durum sadece makyajla veya dijital dokunuşlarla üstesinden gelinebilecek kadar basit değil.
ikinci olarak senaryo örgüsünün işlenişi, konusu ve içerdiği bileşenleri son derece karışık olan dark için "alman kalitesi budur" dedirtecek kadar iyi. üç sezonda, bir ev inşa eder gibi adım adım ilerleyip zirveye ulaştırdılar hikayeyi.
dark'ın temel olarak hikayesi iki farklı eksende gelişiyor: zaman yolculuğu ve paralel evrenler. senaryo bu iki ekseni bize tek seferde vermiyor -ki işin püf noktası da burada yatıyor. birinci sezonda zaman yolculuğunu, mağarayı ve zaman yolculuğuna bağlı "mikkel = michael" paradoksu gibi minik paradoksları bize sunan senaryo, ikinci sezonda zaman yolculuğu etkilerini bir adım ileri götürerek uzay - zaman sürekliliği içerisinde yer alan "nedensellik ilkesi"ne ilişkin örnekler sunuyor. bu sırada senaryonun göbeğinde duran "döngü" mevzusunu anlamaya başlıyor ve nedensellik ilkesi içerisinde değerlendirmeyi öğreniyoruz. ikinci sezonun sonunda ise paralel evrenleri ve "ayna dünya" ile oluşan alternatif gerçeklikleri bize yem olarak atıyor. bizi ve senaryoyu üçüncü sezona bağlayan bu adım ile senaryo, aslında o ana kadar hem karakteri hem de izleyici üçüncü sezondaki karmaşaya hazırlıyor.
bu durumu şu şekilde düşüne bilirsiniz: ilk sezonda senaryo size toplama çıkartma gibi temel matematiksel ilkeleri öğretiyor. ikinci sezonda ise bir adım ileri giderek denklem çözmeyi öğretiyor. üçüncü sezonda ise fonksiyonları ve trigonometriyi anlatıyor.
üçüncü sezon, izlemesi ve takip etmesi en zor sezon olabilir; çünkü hem aradan bir yıllık süre geçmiş hem de işler baya karışmış bir haldedir. dizi içerisinde sahnelerin tarihten tarihe, evrenden evrene atlaması işi zorlaştırsa da, paralel evrendeki ayna görüntüsü ve tarihlerin özellikle belirtilmesi gibi durumlar bu karmaşayı biraz olsun azaltmakta. üçüncü sezonun son bölümlerine kadar zaman yolculuğu ve paralel evrenler ikileminde giden senaryo, son 3 bölümde vitesi yükselterek işin içerisine bir de aynı anda var olan birden çok gerçeklik mevzusunu işin içine sokuyor ki, izleyiciye bunu anlatabilmek için schrödinger'in kedisi deneyini kısa bir örnekle açıklaması gerekiyor.
finalde, hollywood geleneği gibi romantik bir bitiş yapmamış olması, yani her hareketin döngüye sebep olması gibi sonuçsuz bir sonuç oluşturmamış olması, üç sezonda inşa ettikleri kaliteye yakışan bir son oldu benim gözümde.
yukarıda saydığım tüm özelliklerine rağmen dark, izlemesi de hazmetmesi de zor bir eser. dark'ın hikayesindeki temeli ve olayları kavrayabilmek için en azından paralel evrenler kuramı ve schrödinger'in kedisi gibi konularda giriş seviyesinde bilgi sahibi olmak gerekli. aksi taktirde "dark diye bir dizi izledim; anladım ki olay almanya'da geçiyor" demekten öteye gidemeyebilirsiniz.