kader, kısmet, nasip. bunları söyleyip işin içinden sıyrılmak ne kolay. her zaman derim, bir şeye inanmamak, inanmaktan daha fazla bilgi gerektirir. çünkü din de böyledir mesela, inanırsın ve kapatırsın. inanmayanda daha fazla argüman olması hep zorunludur.
benim inandığım kader kavramı daha özgül. şu ki, insanlar bir noktada kendi kaderlerini kendileri tayin ediyor diye düşünüyorum. şöyle ki;
şimdi yapacağınız her hangi bir hareketi varsayalım:
mesela çok kızdınız birisine. bu da tanıdığınız, aktif olarak görüştüğünüz biri olsun. sizin için hayatınızdaki yeri mühim değil burada. sevgiliniz olabilir, arkadaşınız veya dostunuz olabilir. bu insana açıp ağız dolusu sövebilirsiniz ve bunun da temelde 3 sonucu olur.
- ya sizi sallamaz, ki zaten sağlam bir ilişki değildir anlamına gelir bu. o zaman formu ne olursa olsun * ilişkinizi zaten tekrar gözden geçirme tekniği ile irdelemeniz lazım.
- size o kadar değer veriyordur ki, söyledikleriniz onu çok incitir. haklı da olsanız kendinizi ifade etmenin doğru şeklinin bu olamayacağını düşünür. ve bu da kendi içinde 2 sonuca gider. ya bu fevri davraşınızı hoş görür ve kendi hatasını sorgular, ya da kendi iç muhasebesini sonraya bırakır ve bu davranışınızı asla hoşgörmez.
- hiç bir şey söylemez. benim de genelde yapmayı seçtiğim yoldur bu. konuşmam ben. küsmek değil ama, hiç konuşmam. öylece çeker giderim.
şimdi bu üç sonucun da açacağı yeni yönler olacak. her biri farklı kombinasyonlanmış katrilyonlarca yeni bir an ve onların sonucunda oluşacak yeni anlar var her birimiz için. ben de bunların her birinin bir yaradan tarafından tayin edildiğine inanıyorum fakat inanmasam da sonuç değişmezdi benim için. çünkü irade bende. benim yapmayı tercih ettiğim şeylerin sonuçları bunları ortaya çıkarıyor.
velhasıl kelam, insanların multi kombine kaderleri var. ve bunların hangisinden yürüyeceğiniz size kalmış.