Page 38 - kulzos dergi - Sayı 2
P. 38

sanat



        Katedrallerin yapımında karşılaşılan zorlukların aşılması
        için,  gönüllü  olarak  yapım  işlerinde  çalışılması,  para
        yardımları gibi halkın yaptığı fedakarlıklar da dikkate
        alınacak olursa, söz konusu yapıların ihtişamı ve mucizevi
        görünüşleri daha da anlam kazanmaktadır.

        Katedrallerin bu kadar ihtişamlı görünmesini sağlayan ve
        tümünde rastlayabileceğimiz yukarı doğru yükselme etkisi,
        sivri çapraz tonoz, yuvarlak yerine sivri kemer ve destek
        kemerlerinin kullanılması gibi, dönemin bir takım teknik
        yenilikleri ile sağlanmakla birlikte, kemerlerin, sütunların   bakıldığında nefes kesici bir yükseklik duygusu uyanır.
        ve kaburgaların yukarı doğru yükselişi, incelikleri ile
        de birleşince yerçekimine meydan okurmuşçasına bir    Yerçekimine meydan okuyan bu yükseliş etkisi kısmen orta
        görüntü ortaya çıkarmaktadır. Yerçekimine karşı  yapılan   nefin gerçek yüksekliğine (bir örnek olarak: 13. yüzyılda
        bu meydan okuma, içinde bulunanların, uygulanan mimari   başlayan en ihtişamlı katedrali yapma yarışı, Beauvais
        detayları görmelerini engelleyerek doruğuna çıkmakta,   Katedrali’nde son haddine ulaşmış, tamamlanmasından
        tonozu taşıyan destek kemerlerinin ve öteki payandaların   12 yıl sonra, 1284 senesinde 47,5 metre gibi rekor bir
        olağanüstü yerleştirilişi, ancak binanın dışında dolaşınca   yükseklikte yapılan tonozlar tahminen rüzgarların yol açtığı
                                                              rezonans  etkisiyle  yıkılmıştır), kısmen  ise yükseklik  ve
                                                              genişlik arasındaki, aşırı dar orantıya bağlıdır (Paris, Notre
                                                              Dame 1:2,75, Köln Katedrali 1:3,8 (Köln, en dar orandır)).

                                                              Gotik bir yapının duvarları olduğu gibi
                                                              çıkarılsa  bile, kilise ağırlığını sütunlar
                                                              ve payandalarla dışarıdan zemine
                                                              verdiğinden  dolayı,  esas  taşıyıcı
                                                              elemanlar olan payanda, sütun
                                                              ve  tonoz  kaburgaları  oldukları
                                                              yerde durabilir. Bu yapım tekniği,
                                                              destek görevi olmadığından duvar
                                                              yüzeylerinin  kemer  ve   büyük
                                                              pencerelerle     doldurulmasına
                                                              imkan verir. Bu nedenledir ki
                                                              katedrallerde, duvarların varlığı
        fark edilebilmektedir.                                hissedilemeyecek kadar azdır.

        Göğe yükseliyormuşçasına bir hafiflik elde edebilmek ve   Gotik katedrallerin en karakteristik
        bu dikeylik duygusunu belirginleştirmek için, dış duvarların   özelliklerinden  birisi,  iki  yanında
        yoğunluğu taçkapı, pencere, kemer ve heykel sıraları ile   kulelerin bulunduğu, taç kapı, batı
        boş alanların üstünlük kazanacağı şekilde parçalanmış,   kapısı veya ön kapı olabilen büyük ve
        yatay çizgilerle şekiller, dikey oranlarla dengelenmiştir.   süslü kapıları  ile, iki yanındakilerden
        Üslubun anavatanı Fransa’da yer alan bütün katedrallerde   daha yüksek olan batı cephesindeki taç
        rastlanabileceği  gibi  batı  cephesinin  her  iki  yanında   kapının, ikisinin üst kısmına yakın bir yerde
        bulunan  kuleler  ile  bu  göğe  yükselme  etkisi  daha  da   konumlandırılmış gül penceresidir (rose
        arttırılmış ve bu etki kulelerde kullanılan koni veya piramit               window).
        şekilli külahların zarif çizgileri ile son bulmuştur.
                                                                                       Genelde  neflerle bölünmüş
        Dini mimaride uygulanan bu teknikler, aynı devirde farklı                      transeptlerin kuzey ve güneye
        yapı tiplerinde de örneklerini göstermeye devam etmiştir.                      bakan kütlevi cepheleri de
        Kale, ev, belediye binaları ve hastanelerde göze çarpan ilk                    büyük taçkapılar,  kemerler,
        özellik, yüksek bir kulenin bulunmasıdır.                                      heykeller  ve  bir  veya  birden
                                                                                       fazla  gül  pencereler  ile
        Gotik katedrallerin tipik özelliklerinden birisi, iç mekanda                   süslenirdi. Gül pencerenin batı
        doğu - batı ekseninde olacak şekilde bir haç planı                             cephesinde konumlandırıldığı
        (transept) uygulanmasıdır. Bu plan tipinde iç mekan, daha                      bazı pencerelerde tanrının
        yüksek ve geniş olacak şekilde, diğerlerinden bir sıra ince                  cennet ve dünya üzerindeki
        sütun  ve yarım sütunların  üstünde  yükselen  sivri kemer   egemenliği anlatılırken, bazen ışığında merkezine İsa’yı
        dizileriyle ayrılan orta nef ve (sayısı bazen dörde çıkabilen)   alıp, etrafında onu sarmalayan, aydınlattığı, ışıklar içindeki
        yan neflerle birlikte 3 bölüme ayrılmıştır. Bu planda sunak   havari, peygamber, aziz ve melek figürleriyle kıyamet günü
        masası genellikle doğu uçta Kudüs’e bakacak şekilde   işlenmektedir. Transept sonlarındaki gül pencerelerde de
        konumlandırılmıştır. Kateral içinde, bu orta nefe aşağıdan   Meryem Ana’ya adanmış figürler bulunmaktadır ki zarif


               36
               36
   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42