Page 25 - kulzos dergi - Sayı 2
P. 25
sinema
HUNT FOOR RED OCTOBER - 1990
Tom Clancy’nin Jack Ryan evreninde geçen aynı adlı romanından
aktarılmış, başrollerinde Sean Connery (Kaptan Ramius) ve Alec Kızıl Ekim’in, sığınma talebinde bulunacak Ramius’la birlikte
Baldwin’in (Jack Ryan) oynadığı, John McTiernan’ın yönettiği 1990 Amerikalıların eline geçeceğinden korkan Ruslar elbette ki tüm
yapımı film, sinemada da Jack ryan’ın kendisine yer bulduğu ilk film. donanmayı Ramius’un peşine takıyor. Bununla birlikte, bir de
Amerikan denizaltısı USS Dallas takılınca Kızıl Ekim’in peşine,
The Hunt For Red October, her özellikle finalde işin tadı kaçıyor. Aksiyonla birlikte gerilimin
ne kadar hikâyenin başrolüne dozunu yükseltmeye çalışırken, atılan torpidolardan kaçınmak için
bir denizaltıyı koysa ve denizaltı yapılan hamleler denizaltı filmi gerçekliğinin oldukça uzağında,
filmlerinin kalburüstü örneklerinden belki “Hızlı ve Öfkeli”
biri gibi gösterilse de, Tom Clancy tarzı filmlerin araç
romanı uyarlaması olmasının kovalama sahnelerinde
getirisiyle soğuk savaş karşımıza çıkabilecek
döneminde geçen bir ciddiyetsizlikte olmuş.
casusluk filmi olarak
çok daha başarılıdır. Denizaltı içinde
(özellikle de Kızıl Ekim)
Kızıl Ekim adındaki sürekli yüksek rütbeli
son teknoloji subaylarla haşır neşir
ürünü (sonarlarda olduğumuzdan, Ramius
belirlenemeyen) Rus ve ikinci kaptan Borodin
balistik denizaltısının dışında bir karakterle
Kaptan Ramius’un komutası fazla yakınlaşma şansı
altında Amerika’ya sığınma bulamıyoruz, ki filmin
macerasını anlatan film, en büyük eksikliği
ekrana yansıyan devasa iç denizaltıda bir grup
mekân boyutları nedeniyle rütbelinin haberdar olduğu bu sığınma planından diğer askerlerin
denizaltıdan çok, uzay gemisini haberdar olmaması için verilecek uğraşının üzerinde yükselecek taş
andıran Rus ve Amerikan denizaltılarını, araç kovalama gibi bir gerilim. Aslında bunun için doğru karakterler de mevcutmuş;
sahnelerindeki gibi kullanmasıyla da (inandırıcılık yönünden) iyi denizaltıda kimliğini gizlemeyi başarmış bir adet Rus askeri
değerlendiremiyor. İşin politik gerilim – soğuk savaş kısmında istihbarat üyesi ve meraklı bir doktor. Sonuç olarak, her ne kadar
ise Amerikan şovenizmini neredeyse rahatsız edici boyutlarda Ramius ‘un Amerika’ya sığınma talebinde bulunmasının arkasındaki
kullanıyor. Özellikle Rus büyükelçinin Amerikalılar ile farklı zaman motivasyonun, eşini kaybetmesi olduğunu bilsek ve Borodin ile
dilimlerinde yaptığı görüşmelerde önce Kızıl Ekim’in, sonra da Kızıl yaptığı Amerika hayalleri konuşmasını dinlesek de, film hızlı akan bir
Ekim’in peşine taktıkları Rus Alfa denizaltısının izini kaybettiklerini casus filmi tanımına sarılıyor ve belirttiğim gibi denizaltıda geçiyor
söylemesi, Amerikan alaycılığının tavan yaptığı sahneler oluyor. olmasının avantajını kullanmıyor. Oysa ki, tekrar etmekte fayda
Neticede Jack Ryan, Ramius’un denizaltıyla Amerika’ya savaşmaya var; hikâyenin akışında sığınma ile ilgili planları saklama gayretinin
değil yanaşmaya geldiğine üstlerini ikna eden, bir nevi gene savaşı de getirdiği denizaltıda sıkışmışlık hissi pekâlâ kullanılabilirdi. Bu
önleyen kahraman, Ruslar denizaltılarına sahip çıkamayan, kendi açıdan, roman uyarlaması olduğunu da göz önünde bulundurmak
ülkelerine sırt çeviren hain (veya tam tersi kendi insanına sırt gerekir ama iyi bir denizaltı filmi değil, keyifli bir casusluk filmi
çeviren) devlet oluyor. olarak izlenmeli The Hunt For Red October.
PATRIOT GAMES - 1992
Tom Clancy’nin Jack Ryan karakter evreninde geçen romanından
uyarlanmış ve yönetmenliğini Phillip Noyce’un yaptığı 1992 tarihli
filmde, The Hunt For Red October’da Alec Baldwin tarafından
canlandırılmış Jack Ryan rolü, Patriot Games’den iki sene sonra
çekilecek Clear And Present Danger’da dâhil olmak üzere, bu kez
Harrison Ford tarafından canlandırılıyor.
Bir konsferans için ailesi ile Londra’da bulunan CIA eski analisti
Jack Ryan, tam da konferans çıkışı İngiliz kraliyet ailesi üyelerinden
birisine, IRA’nın içinden çıkmış ancak başına buyruk hareket etmeye
başlamış bir grup tarafından düzenlenen suikasti önler. Ancak bunu
yaparken teröristlerden birisinin (Sean Bean) kardeşini öldürmek
zorunda kalır. Filmin bundan sonrası da beklenildiği gibi teröristin
kardeşinin intikamını almaya çalışması ekseninde gelişiyor.
1990 tarihinde gösterilmiş The Hunt For Red October’ın aksine soğuk
savaş değil, terörizmle ilgili bir Jack Ryan filmi Patriot Games. Haliyle
politik gerilimden ziyade intikam temasının getirdiği hayatta kalma
gerilimi filmi ayakta tutuyor. Hikâyede merak edecek, gizli saklı bir
taraf bulunmadığı için, izleyeni biraz sıkabilme potansiyeli olsa da,
hayatta kalma paranoyasının getirdiği gerilim, filmi iyi sürüklüyor.
Filmde “genç” Samuel L. Jackson’ın da ufak bir rolü var.
23