fukushima nükleer santrali'nin kurbanları hakkında sansür uygulayan ülke.
bir arkadaşımdan duyduğuma göre radyasyona maruz kalanlara "bir şeyin yok senin" deyip hastaneden gönderiyorlarmış. medyada da çok fazla dile getirilmiyormuş.
kağıt üretimini çok ucuza getirdikleri için eskiden bu konuda avrupa'nın hep önünde olmuş olan ülke. günümüzde de durum çok farklı değil.
mesela 18. yüzyılda o kadar çok ihtiyaç fazlası kitap basılmış ki, artık japonlar bazı kitapları ambalaj kağıdı olarak kullanmaya başlamışlar. o dönemlerde de japonlarla tek ticaret yapabilen ülke hollanda olduğu için ve orada da kağıt acayip değerli olduğu için hem ambalaj kağıtlarını atmamışlar hem de ihtiyaç fazlası kitapların büyük bölümünü hollanda'ya götürmüşlerdir.
bu sebeple ne zaman japonya'da tarihi belgelerin yok olmasına sebep olacak bir felaket olsa, hollanda'ya gidip oradaki kopyaları alırlarmış.
kağıt üretiminin bu kadar fazla olması kültürü de etkilemiş elbette. origami'nin japonya'dan çıkma sebebi tamamen bu kağıt bolluğudur. çünkü bir turna kuşu yapmanız için bile belki 1000'lerce kağıt üzerinde pratik yapmanız gerekir. türkiye'de deneyin bakalım neler oluyor.*
bir de japonların pencere ve kapı gibi ev bölümlerinde kağıt kullanması da bu sebepten. hem şık duruyor, hem de fazla kağıtlar değerlendiriliyor. ayrıca bu kağıt kapıların üzerlerine şiir de yazılıyor bazı evlerde. haliyle tam bir artistlik söz konusu.
kağıt kapıların üzerlerinde genelde hyakunin isshu şiirleri bulunurmuş.
Hakkında az şey bildiğim ama bir gezegen olduğunu düşündüğüm ortam. Bi de şey, yıllar önce rüyamda japonya'ya uçakla giderken birine aşık olmuş, tokyo'nun ortasına düşmüştüm onunla. sonra aramız falan bozuldu ben türkiye'ya döndüm falan derken hasretine dayanamayıp japonya'ya giderken uçakta karşılaştım tekrar. bu da böyle bi rüyamdı. ve japonya.
insanlar hayat pahalılığı ve iş manyaklığından internet kafelerde yaşamaya başlamış. Önceleri akşam eve, sabah işe geç kalanlar için yatak ve duş servisi vermeye başlamış kafeler, sonradan oda kiralamaya dönmüşler. Arada bir kap yemek falan da veriyorlarmış muşterilerine.
Lan sırf 'masabaşı olsun, şirkette çalışıyor desinler' diye çekeceğine moğolistan'da zehirlenerek yaşa daha iyi be. Gerçi aynı saçmalık nice istanbul sevnde de var.
"Mış"lı anlattım pek kaynağıñı, detaylarını araştıramadığım için.
gidip görmek istiyorum, mümkünse bir müddet orada yaşamak istiyorum. Bir arkadaşım zamanında şöyle demişti; “aşırı bir gruplandırma var orada. Seni bir sınıfa dahil ederler ve ne kadar çabalarsan çabala, o sınıfın dışına çıkmak çok zor.”
tabii japonlar değil de daha çok bu ülkede bulunan yabancılar istemiş böyle bir şey olmasını.
ikinci dünya savaşı çıkınca mason locaları lağvedilmiş.
ikinci dünya savaşı'ndan sonra ise general mcarthur'un da mason olması sebebiyle tekrar mason locaları faaliyete geçmiş.
aslında bu ülkede masonluğun türkiye'deki kadar popüler olmamasının sebebi japonların zaten masonluk benzeri yapıları içermesi. haliyle adamlar bir de kendi kültürlerine ait şeyleri daha çok sevip avrupa'ya ait şeyleri pek sevmeyince masonluk japonlar tarafından çok da ilgiyle karşılanmamış.
Geçen sene yaz aylarında gitmeye niyetlendiğim tarihi, kültürü ve duyduğum kadarı ile insanları ile göz dolduran ülke. En başta kendim gitmeye niyetlendim ancak yol bilmem, yordam bilmem diye biraz korktum. Ardından tur ile gideyim diye internetten araştırma yaptım gördüğüm fiyatlar karşısında şaşırıp kaldım. 4 bin dolarlar, 3 bin dolarlar.. 1 hafta gidip gezmek 15-20 milyar gibi bir paraya mal olacak demek ki.. Aslında baktığınızda çok pahalı değil ama dolar 4 tl, euro 5 tl olunca insan bir durup düşünüyor..
Şimdilik içimizde ukde olarak kalsın bu memleket gün gelir gideriz belki.
uzay programları için 100 milyar yen (9.5 milyar dolar civarı) risk yatırımı yapmış olan ülke. hükümet bu parayı 5 yıl için jaxa'ya (nasa'nın japon versiyonu) yatırmış. yani 5 yıl sonra jaxa "para bitti" derse bir daha yatırım yapılacak.
bazı istisnalar dışında teknoloji üretmeyen ama teknoloji geliştirmeyi çok iyi bilen insanların ülkesi.
japon tarihine baktığınızda çok az mucit olduğunu görürsünüz. ama teknolojiyi onlara verdiğinizde o teknolojiyi daha da geliştirip size verirler. bu sebeple japonya'da taklit ürün çok fazladır. ayrıca yaptıkları taklit, orijinalinden çok daha güzel oluyor genelde. %100 replika olmuyor.
mesela bazı kopya gitarlar var, gitarın orijinalinden bile iyi ses veriyor.
aynı şekilde adamların silah teknolojisi de hep taklit etmek üzerine kurulu. mesela ikinci dünya savaşı'nda kullanılan nambu tüfekleri, mosin-nagant ile mauser'in gayrımeşru çocuğundan başka bir şey değildir. aynı şekilde nambu tabancaları da alman tabancalarının "az değiştirek de telif yemiyek" tadında yeniden yorumlanışıdır. yoksa tekoloji luger teknolojisi.
tam hatırlamıyorum ama galiba portekiz gemilerini de taklit edip portekizlilerden daha iyi gemi yapmışlardı. hatta bir ara bazı avrupa ülkeleri de okyanus filolarını japonya'da yaptırmış şeklinde bir şey okumuştum.
konu hakkında daha detaylı bilgiye masakazu yamazaki'nin Individualism and the Japanese: an alternative approach to cultural comparison isimli kitabından ulaşılabilir.