geçen gün bir şeyler ararken bir çekmecenin dibinde lise zamanından kalma mektuplar buldum*.
saklamışım. yaz tatillerinde herkes başka bir yere dağılır, yaz boyu kankalarla iletişim mektuplarla sağlanırdı. başka bir şey yoktu ki. telefon desen o bile yok. şimdi bir saat telefonsuz kalsak yoksunluk duygusuna kapılıyoruz.
mektup yazardık biz. ama öyle a 4 kağıda filan değil. bir yaratıcılık yarışı vardı o zamanlar. ilaç prospektüslerinin arka yüzünden tut, kenarı işlemeli mendile kadar her türlü şeye yazılmış bir mektup yığını var elimde. cicili bicili kagıtlardan evde yapılan zarflar içinde gönderilmiş. hatta, hatırlıyorum bir tanesini postacı sinsi sinsi gülerek getirmişti. iki densiz bir araya gelip mektup yazmışlar, bir de üstüne hacı misi dökmüşler. kimbilir posta torbasında kimlerin mektuplarına sindi o koku.
nereden baksan 35-40 yıllık bu mektuplar, içleri de günlük lafazanlıklarla dolu. edebi bir tür olarak mektup denen şeye örnek teşkil etmezler yani. yine de kıyamadım. tekrar koydum aynı yere. sonra aklımdan geçti. bu devirde mektup yazan, okuyan kalmış mıdır diye.
Telefonda konuşamam bilirsin Mektuplarıysa ertelerim hep, belkide yazım çirkin diye. Çok düşündüm, çok kurdum Karar verdim hep vazgeçtim,ama sana yazabilirim nihayet. Aslında söz vermiştim,duygularımı kilitlemiştim, ta ki sen açana dek. Korkma sevgi dilenmeyeceğim ama bilirsin beni işte Bitiririm her şeyi bir dikişte
Napim? Aşk bu, savaş bu binlerce yıldır sürüp giden Aşk bu, savaş bu kadın ve erkek arasında
Artık saymıyorum yılları, bana deyip geçen hayatları Zaten pek de sevmem insanları Ama kimi dostlar var sevdiğim, sokak köpekleri beslediğim Bazı güzel anılar biriktirdiğim Tutku garip bir şey ve çok vahşi Ve çok hırslıydım zaten bende o yüzden de yağmaladım seni... Kolay değildir bilirim,bir aşkı bir kalbe koymak Hele bir başkasını severken sen
Teşekkürler, bir zamanlar beni çok sevdiğin için Bu mektup da olmadı,kelimeler toparlanmadı, işte şimdi çöpe gidiyor Yine de mektubuma son verirken Seni her zaman çok seven Ben