antik roma ve bizans'ın mirasçılarının ülkelerine/şehirlerine uygun gördüğü sıfat.
örneğin türklere göre üçüncü roma, osmanlı ve devleti ve istanbul iken; ruslara göre rusya ve moskova'dır. osmanlı ve rusya hep bizans'ın mirası üzerinde hak iddia etmiştir.
osmanlı devleti, mirası istanbul üzerinden sahiplenmekte; rusya ise soy üzerinden sahiplenmektedir.
örneğin bizans imparatoru ix. konstantinos (aya sofya'da mozaikleri vardır bu abinin), akrabası anastasia'yı kiev knezi i. vsevolod yaroslavich ile evlendirmiş ve bu çiftin çocuğu olan vladimir, bizans imparatoru soyundan (monomachos ailesi, makedon hanedanı) kabul edilmiştir. bu sebeple de vladimir, yaroslavich soyadını değil de "monomakh" soyadını kullanmaya başlamıştır. haliyle monomachos ailesi ve makedon hanedanı rusya'dan devam etmiştir.
ayrıca iii. ivan, son bizans imparatoru xi. konstantinos'un yeğeni zoi palaoilogina ile evlenince bir de rus hükümdarların palaoiologos hanedanı'yla akrabalıkları olmuş ve ortada da bizans kalmadığı için iii. ivan, "yeni bizans biziz!" deyip "çar" (caesar) ünvanını kendine yakıştırmıştır.
ama işin tuhaf yanı, palaiologos hanedanı'nın erkek varisi (tahtta ilk olarak erkeklerin hakkı vardır) kendi veraset haklarını aragon kralı ii. fernando'ya ve kastilya kraliçesi i. isabel'e satmıştır. ispanyollar da bayraklarına ve şehir armalarına bizans kartalı kondurmuşlardır.
haliyle ortadaki mirasçısı sayısı üçe (osmanlı, rusya, ispanya) çıkmıştır. ama rusya "ispanyollar ortodoks değil bikerem!" deyip aradan sıyrılmaya çalışmıştır.
bir diğer palaiologos hanedanı üyesi olan andreas palaiologos, paraya sıkışınca bizans tahtı üzerindeki haklarını fransa kralı viii. charles'a satmış ve miras kavgasına fransa da hiç yoktan dahil olmuştur.
buraya kadar olanlar doğu roma üzerine olan miras kavgasıydı. bir de işin batı roma boyutu var.
batı roma imparatorluğu yıkılınca, kaos dolu yıllardan sonra, yerini şarlman liderliğindeki karolenj imparatorluğu almış ve şarlman da "biz roma'nın devamıyız" demiştir. böylece kutsal roma imparatorluğu'nun temelleri atılmıştır.
kendilerini kutsal roma imparatorluğu'nun ardılı olarak görülen alman devletleri de (avusturya, alman imparatorluğu) kendilerini roma'nın devamı olarak görmüş ve alman imparatoru kendisine "kaiser" demiştir.
1861 yılında italya siyasi birliğini tamamlayınca "ne oluyor lan! asıl roma biziz! hem başkentimizin adı roma bir kere!" demişler ve böylece kıta avrupası'nda roma mirasçısı olduğunu iddia etmeyen ülke kalmamıştır.
evet meriç nehri'nin batısından portekiz'in okyanus kıyılarına kadar roma imparatorluğu'nun mirasçısı olduğunu iddia etmeyen ülke gerçekten de pek azdır.
yoktur. bırakın üçüncü roma için hak iddia eden avrupa devletlerini bizzat köklerini ilk imparatorluktan devralmış olan ikincisinin dahi ne kadar romalı olduğu tartışmalıdır. ikinci roma için eski imparatorluk sınırlarını ele geçirmeye çalışan imparator i. justinianus döneminden sonra (565) romalılıktan eser de kalmamıştır. imparator herakleios (610) döneminde ise zaten halk arasında kullanılmayan ama elit sınıf belirtisi olan latinceye de son darbe vurulmuştur. bu dönemden itibaren halkın ve kilisenin dili olan yunanca resmi olarak imparatorluğun da dili haline gelmiştir. romalı idari teşkilatlara ve ordudaki latince rütbelerin kullanımına da son verilmiştir. son hamle olarak da hükümdarlar için kullanılan caesar, augustus gibi ünvanlar kaldırılmış yerine yunanca basileios kullanılmaya başlanmıştır. hele 1261-1453 arasında bırakın roma imparatorluğunu herhangi bir imparatorluk olamayacak kadar küçük mora, trabzon, epir ayarında küçük bir yunan krallığıdır.
yukarıda saydığım sebeplerden ötürü tarihçilerin imparatorluğun yaşadığı dönemde hiç kullanılmamış olsa bile ilkinden ayrılması için ikincisine ''bizans imparatorluğu'' dediğini görürüz. diğer büyük bir farklılık ise roma imparatorluğu pagan bir imparatorlukken bizans imparatorluğu bir hristiyan imparatorluğudur. yani, din konusunda bile ikisinin arasında ortaklık yoktur. bunun yanı sıra ilki başta hukuk, şehir yapılanması ve devlet yönetimi olmak üzere çoğu konuda bugün ab'yi oluşturan değerlerin temelini atmışken bizans imparatorluğu döneminde atina'yı köy haline getirecek kadar felsefe düşmanı, halkı ekseriyetle kaderci ve bağnaz -ki bu durum onları çöküşe götürmüştür-, dünyevi konulardan çok ''yunan mistisizmi'' diyebileceğimiz teolojiye odaklanmış bir imparatorluktur. i. justinianus döneminden sonraki bizans imparatorlarının çoğu da sofu ve becereksiz imparatorlardır. belki de bu yüzden günümüz yunan toprakları hariç imparatorluğun yönettiği toprakların büyük bölümü günümüzde başka kültürlerin eline geçmişken kilisesi (rum ortodoks patrikhanesi) hala varlığını sürdürmektedir.
bunlar haricinde üçüncü roma olduğunu iddia eden devletlerin hiçbiri -hatta ikinci imparatorluk da dahil- roma imparatorluğunun sınırlarının tamamına ulaşamamışlardır. bu yüzden üçüncü roma değil ancak romanın oğlu ya da kültürel mirasçılarından birisi olabilirler.