1. En rahatıdır. Asıl zor olan 'tır.
    #140929 robert frippin sandalyesi | 6 yıl önce (  6 yıl önce)
    0tespit 
  2. çoğu kişi için sadece "kendine müslüman" olmaktır.

    gerçekten dindar olan (ve benim gibi olmaya çabalayan) kesimi bu sözlerimin dışında tutacağımı belirterek başlayayım. ancak hepimizin malumu olan ve dindar değil "dini dar" yani "dinci" olan tayfa için söyleyecek birkaç şeyim var elbette.

    yurt dışına hiç çıkmadım. dolayısıyla başka ülkelerde nasıldır bilemem. fakat bizde insanlar, bir kula düşmeyen her şeyi kendilerine vazife edinerek, hâşâ ALLAH rolüne soyunmakta bir beis görmezler. din neyi emrediyorsa tersini yapmaktan çekinmezler.

    Örnekler;
    " Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler: Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz, derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez. " ( Zümer sûresi, âyet 3) açık ayetine rağmen cemaat liderlerini taparcasına sever ve her şeyin üzerinde tutarlar.

    dini konularda son karar ve hüküm merciinin ALLAH olduğu bilindiği halde, insanları "cennetlik" ya da "cehennemlik" diye kafalarına göre ayırırlar.

    "Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı? İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, Onlar namazlarını ciddiye almazlar! Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar." (Maun Suresi) ayetlerine rağmen, hak yiyen birini sırf başı secdeye değiyor diye mübarek adam olarak görürler. Hz. Ömer'in “Kişinin namazı, orucu sizi aldatmasın. Dileyen oruç tutar, dileyen namaz kılar. Fakat güvenilir olmayanın dini de olmaz.” sözünü akıllarına bile getirmezler.

    "Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle dâvet et!” (en-Nahl, 125) ayetine rağmen, karşılarındaki insanın inançsız olduğunu ve yanlış yolda gittiğini düşünüyorlarsa etmedik küfür bırakmazlar. ağızlarını bozmaktan hiç çekinmezler. güzel ve gönül alıcı konuşup İslâm'a ısındırmak yerime islamiyet'ten iyice nefret ettirirler.

    "Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun, adaletle şahitlik eden kimseler olun. Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin. Adaletli olun; bu, takvâya daha uygundur. Allah’tan korkun. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır." (Mâide - 8) ayetlerine rağmen haksızlık yapmaktan, iftira etmekten, adaletsizliğe göz yummaktan kaçınmazlar. kendilerine kinlendikleri insanlara kötülük etmeyi bâtıl ile savaşmak, ALLAH yoluna hizmet etmek olarak görürler ve bunun caiz olduğunu zannederler.

    ...

    aslında daha sayılacak çok şey var, ama bu kadarı örnek olması bakımından yeterli.

    bu ülkenin %99'unun müslüman olduğu iddia edilir. fakat sadece Müge Anlı'nın programını izleyerek bile o oranın hiç de öyle olmadığını görebiliyoruz. insanlar heves ettikleri şeyler uğruna başkalarını ezip geçmekten, sabah akşam oturup milletin namusuyla ilgili dedikodu yapmaktan, canlarını sıkan herhangi birini öldürüp bir kenara atmaktan hiç çekinmiyorlar.

    bir de, özellikle son zamanlarda, biraz da siyasetçilerin etkisiyle, karşısındaki müslüman insanlara kafir demekten utanmayan insanlar türedi. bu konuyla ilgili hükümler açık ve net olarak bellidir. alıntı geliyor (islamveihsan adlı bir sitede buldum):

    "Kim bir adamı ey kâfir diye çağırır veya ona ey Allah’ın düşmanı derse, o adam da böyle değilse, bu söz, söyleyenin kendisine döner. Bir müslümana kâfir demek yasaklanmış olup, böyle bir sözü söylemek câiz olmadığı gibi, bu şekilde inanmak en büyük günahlardan sayılır."

    evet alıntıdan da gördüğümüz gibi, karşısındakini kafirlikle suçlayan insanlar aslında kendi topuğuna sıkıyor. dinden, dinin hükümlerinden, ALLAH'ın yapılmasını ve yapılmamasını istediği şeylerden bihaber olarak bir şeyleri hayata geçirmeye çalışınca, işte sonu böyle kendi bindiği dalı kesmek olabiliyor. yani özetle müslümanım diyen insanların çoğu öldüklerinde çok kötü sürprizlerle karşılaşacaklar diye düşünüyorum. aslında normalde sürpriz olmaması gereken şeyler bunlar. ALLAH uzak durulması gereken her şeyi güzelce bildirmiş insanlara. fakat bizim okumaz, araştırmaz, anlamaz insanlarımız için bilerek ya da bilmeyerek gerçekleştirdikleri bu eylemlerin sonucu, cennet beklerken belki de cehennemle karşılaşmak olacak. yine en doğrusunu ve herkesin kalbinde gerçekte neyin yattığını ALLAh bilir tabi ki.

    sözlerimi 2 konuya daha değinerek bitireyim. bunlardan ilki, sabah akşam kafasına göre fetva üreten, fakat bu fetvalara bakıldığında en ufak mantıklı ya da dine uygun bir yanı olmadığı görülen, âlim geçinen insanlar. hatırlarsanız mısır'da birkaç sene önce, müslüman erkekler ölen eşleriyle ilk 6 saat daha seks yapabilsinler gibi bir talebi hiç utanmadan parlamentoya götürmüşlerdi. fetva değil belki, ama böyle bir şeyi istemek bir müslümanın aklından dahi geçmemeli. neyse konuya döneyim. olur olmaz fetvalar verenlerin ve bunların yönlendirdiği kişilerin durumuna ilişkin:

    ""Allah Teâlâ, ilmi kullardan soymak suretiyle çekip almaz. Ancak ilmi, âlimleri almak suretiyle ortadan kaldırır. Allah hiçbir âlim bırakmayınca da, insanlar bir takım cahil başlar edinirler ve onlara sorular sorarlar, onlar da ilimsiz fetva verirler. Bu yüzden de hem kendileri saparlar hem de başkalarını saptırırlar." (Buhari, İlim, 34; Müslim, İlim, 13, 14; Müsned, 2/162)"

    ikinci konu; sadece kendi yaşadığı dini doğru zannedip, başkalarını beğenmeyen kişi ve mezheplere gelince:

    "“Yahudiler yetmiş bir (71) fırkaya ayrıldılar, biri hariç diğerlerin hepsi cehenneme girer. Hristiyanlar yetmiş iki (72) fırkaya ayrıldılar, biri hariç diğerlerin hepsi cehenneme girer. Bu ümmet de yetmiş üç (73) fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi cehenneme girer.”(Ebu Davud, Sünnet, 1; Tirmizî, İman,18; İbn Mace,Fiten, 17; İbn Hanbel, 2/332)."

    mutlaka şunu da yazayım diye düşünüp unuttuğum şeyler vardır. onları da sonradan editleyebilirim. olmazsa diğer arkadaşlar illa ki tamamlayacaktır diye düşünüyorum.

    bu arada, ateist arkadaşlara da söylemek istediğim bir şey var yeri gelmişken. türkiye'de olup bitenlerden sorumlu olan başlıca şey din değil, cehalet. eğer her kötülüğün başı din olsaydı mesela İslâm'ın altın çağı diye bir dönem olmazdı. ayrıca bugün teknoloji ve bilimde son derece ileride olan toplumlar da %100 inançsız toplumlar değil. museviler, hristiyanlar ya da herhangi başka bir şeylere illa ki inanıyorlar. ancak bu onların okuyup araştırmalarına ve kendilerini geliştirmelerine engel değil. bu dünyada da karşılığını gayet güzel alıyorlar bu nedenle.

    o yüzden lütfen bazı şeylere öfkenizi kusarken ben ve benim gibi bilimle uğraşan, haksızlığa, yalana dolana vb şeylere sonuna kadar karşı olan, toplumsal ahlak konusundaki birçok şeyde sizinle hemfikir olan, kısacası iyi bir müslüman, iyi bir insan olmak için gayret eden, kimseye zararı dokunmayan insanları da aklınıza getirin ve sözlerinizin bizi incittiğini bilin. eğer din olmasaydı da cahil bir toplumu başka şeylerle etkiniz altına alabilirdiniz. terör örgütleri, mafya vesaire gibi... bu nedenle önemli olan tek şey cehaletten kurtulmak. gerisi zaten çorap söküğü gibi gelecektir.
    #140874 kokosh | 6 yıl önce
    0tespit 
  3. her din gibi zamanla insanların kendi cehaletinden dolayı içi boşaltılmış gibi görünen, halbuki içi boşaltılanın yetiştirilen insan olduğu farkedilmeyen olguya dikkat çekerek başlamak isterim.

    dinin içeriği boşaltılmaz. çünkü yazılıp, çizilip, yaşanılıp aşaması sonlandırılmış olmasına rağmen devamlılığı yaşam felsefesi olarak vardır. onu yaşatmak, hayat felsefesi haline getirmek, takip etmek isteyenlerin yapması gereken şeylerin aşamaları düzgünce araştırmalar yapmak, okumak, düzgünce yorumlamak, zaman farklarını göz önünde bulundurarak zamana uyarlamaktan geçer.

    türkiye'de müslüman olmak zordur. hatta başka dinden olmaktan daha zordur. çünkü çoğunluğun müslüman diye nitelendirildiği bir ülkede; müslüman olduğunu düşünen, ezberlerden veya farklı sebeplerden dolayı -mış gibi davranan, kalıplarının dışına çıkamayan çıkınca dışlanmaktan korkan vb gibi bir sürü çeşidiyle aynı genellemeye dahil olmayı ve onlarla ve onların karşısında yaşama göğüs germeyi gerektirir.

    aslında gerçek müslümanlar da azınlıktır ülkede. çünkü yukarıda bahsedilenler müslüman sayılmaz da sadece gerçekten bilincinde olup da gereklerini yapanları baz alınırsa, aslında dindar kesimin az olduğu gözlemlenebilir. sanırım ve kelimelerinin çıkış noktası da budur.

    eminim ki çoğu müslüman aynı dertten muzdariptir. ancak buna karşın kendileri de maalesef bu gruplara dahildirler farkında olmadan. müslüman olmayı çok farklı algılayıp yaşatırlar. şöyle ki:

    - başkalarının yaptıkları yorumlu çevirilerden yola çıkarlar: dini kitabı okumamak/okuyamamaktan kaynaklıdır. öğrenilmeye yeltenilmez. başkasının aklıyla yola çıkılır.

    - şartları ezber olarak yorumlayarak kalıp şeklinde uygularlar ancak şartlardan bihaberdirler: nedir? ezan okununca müzik dinlenilir mi dinlenilmez mi? ca gitmenin, vermenin, tutmanın manası nedir? ne iş yapar? kıyafetin amacı nedir? zamanında yaşanan olaylardan yola çıkılan kavramlar, günümüzde nasıl uygulanmalıdır?

    - saygı algısı çok farklı işler: bir söz vardır; kendine yapılmasını istemediğin şeyi bir başkasına yapma. en çok da görmezden gelinen şeydir , yeteneği bu kadar yüksek olan bir ümmette. kendinden farklı düşünen, kısaca farklılıkları olan diğer canlı veya cansız varlıklara davranış şekillerinin saygı çerçevesi nedir? çevresinde bulunan insanlara davranış çerçevesi nerede biter?

    - başkasını yargılamak, kendini yargılamamak: kendisine uymayan her şeyi kendisine benzetmeye çalışmak liği yüksektir. kendi yaptığını doğru ezberleyip, sorgulamaz, sorgulatmaz, ayrıştırır, ayrı olanı ayıplar ve kendi kalıplarına sokmak için baskı kurmaya çalışılır. yapılan kötülüklerde sırf kendinden olduğundan dolayı kötüyü savunmak yani ilkesini benimsemek de burada işlenebilir.

    - , , vb kalıpları altında bildiğini okumak: kafasına göre yorumlamalarla diğerlerine yaptırım yapmak, işine geleni mübah, işine geleni günah saymak, işine gelmeyene ayıp damgası yapıştırmak, bütün bunları kendisine bir türlü yakıştıramamak ise ayrı bir konu hikayesidir.

    olarak eğer kişinin; dilinde dininden çok başkaları zikrediliyorsa, yaptığı işlerde dinin gereklerinden çok dünyevi şeyler varsa, düşüncelerinde dinin öğretilerinden çok ne yaparsam günah olmaz, herkes yapıyor ben de yapabilirim nasılsa geçiyorsa, yaşantısı dininden değil de belirli kalıp şartlardan oluşuyorsa, o kişi dindar değil dincidir bildiğin bence. ha bu iyi veya kötü bir şey mi denirse; iyi kötü karşılaştırmasını yapmak bana düşmez belki ama kendilerini olmadıkları bir gruba dahil etmeye çalışmaları özentiliği kelimesini kullanmakta yanlış olmaz.

    bir kaç söz vardır kapanış olarak konusunu geçirmek amacıyla bırakayım şuraya:

    - , gibidir. herkeste bir tane vardır. ancak her yerde gösterilmemeli ve bahsedilmemelidir.

    bu sözden de yola çıkarak; gösterenlerin ya işi onu göstermektir veya da şov yapmaya, övünmeye çalışıyorlardır denebilir. ama övülmek kişi kendisi yaptığında değil, başkası onun için yaptığında değer kazanır. bu durumda işiniz mi yoksa şovmen misiniz karar sizdedir.

    - garaja girebiliyor olmanız sizi araba yapmaz.

    bu sözden yola çıkarak da; ye gidebiliyor, dini şartları biliyor, bazılarını uyguluyor olmak insanı o dinden yapmaz. aldanmayın, aldatmayın.

    not 1: içinizden kısık bir sesle de olsa bir gıdım da olsa doğru olmadığı geçiyorsa bazı konular, o sese güvenin.

    not 2: türkiye'de gerçek müslüman olanlara, bunca şeyin içinde saf kalabilmeleri ve öğretilerine sahip çıkabilmeleri konusunda sabır ve kuvvet diliyorum.

    not 3: doğrunun günyüzüne çıkması gibi kötü huyu vardır bunun en güzel destekçisi de eğitimdir. eğitimden öğrenimden şaşmamak lazım. çünkü , her zaman ve her şartta.

    not 4: konudan ara ara sapmış olunabilir, olunmayadabilir. kelime, cümle, anlatım hataları için anlayış veya düzeltimler kabul edilir.
    #140855 Angel Spy | 6 yıl önce
    0tespit 
  4. diğer birçok ülkedeki gibi kendi iradenizle seçmediğiniz bir durumdur.
    bu durumu ya sorgulamayıp zihninizi her zaman meşgul eden bir sorundan kurtulacaksınız ya da sorgulayıp iki arada bir derede kalacaksınız. yeri gelecek orucunuzu bira ile açacak kadar bir çıkmazın içerisine gireceksiniz.
    #140831 iskiski | 6 yıl önce
    0tespit 
  5. Her ne kadar 2000 yılları çocuğu olsam da eskiden bur değeri olduğunu bildiğim ve inandığım şey. İslami bir çevrede yetişen biri olarak söyleyebilirim ki islamiyet'in ve müslümanlığın 90'lı ve 80'li yıllarda daha çetin ve daha kaliteli (ibadet, ahlak, hak hukuk, vs vs) olduğu bariz

    Evet belki bugün İslami camialar birçok konuda özgür ve rahat, ancak sürekli bahsedilen İslami kavramların ve islam ahlakının içi boşaltılmış durumda. Belki geçmişte islami camialar ve bu davaya gönül veren kişiler birçok zorlukla karşılaştı ancak mevcut iktidarın ve camiaları birçok fiili geçişte kendilerine yapılanları aratmayacak düzeyde.

    İçi boşaltılmış kavramlardan birine örnek vermek istiyorum. Bu da hepimizin bildiği gibi baş örtüsü; eskiden bir kıymeti, ağırlı olan, giyenin ne işin giydiğini bildiği baş örtüsünün bugün sadece bir elbiseden başka bir şey ifade etmediği belli. Hatta amcamın (din kültürü öğretmeni ve 90'lı yıllardan beri İslami çevrede olan biri) yengeme "keşke bugün de baş örtüsü yasak olsaydı da baş örtüsünün bi kıymeti olsaydı" dediğini anlatmışlığı vardır. bu arada yengem ve amcamın dört kızı da kapalı.

    Kısaca sadece ibadetin yetmediği, "iyiliği emret, kötülükten men et." felsefesinin tekrar yerine oturmasını dileyelim. yoksa bu fiillerle dine mesafeli kesimin (haklı veya haksız) öfkesi ve kini zamanla artacaktır.
    #140807 albaykus | 6 yıl önce
    0tespit 
  6. Büyük çoğunluğu sözüm ona müslüman milletimiz, son 17 yıldır yaptığı gibi her şeyi yarım yapma alışılagelmişliği ve iğrenç kazanımını bırakmamak için çabalıyor, son radde de din. hiçbir bireyin dini tercihlerine ve de kararlarına karışmam ancak; bir şeyi yapıyorsan en azından gerekliliğini yerine getir, yok getirmiyorsan; muş gibi davranma. (bkz: )
    Buradan kasıt ibadet etmek değil ha, iyi insan olmak!
    türkiye’de müslümanlık -veya büyük çoğunluğu müslüman olan ülkede din- namaz kılıp (bkz: ) ardından her haltı yiyip, namaz kılmayanlara çamur atmakla taçlandırılan bir gönül rahatlatma aktivitesidir. zira ülkemizde çok nadir insan vardır ki dini, yaradana yaklaşmak ve de vicdanıyla, kalbiyle, beyniyle iyi bir birey olmak için doğru yönde kullansın. size şah damarınızdan daha yakınım diyen bir yaratıcının müslüman kulları; para, şan, şöhret için her haltı yedikten sonra hani bunun laciverti, getirin onu da yiyelim diyebiliyor.
    Misal; elindeki tesbihle bir yandan “sübhanallah” çekerek komşunun kızına, akrabanın tavuğuna, yabancının kazına laf atan ve de olmayanı olmuş gibi anlatan müslüman teyzeler var. Cuma namazına giderken, nereye gittiğim belli olsun diye kıyafetiyle birlikte bir varil suyun içine kendini daldırıp çıkaran amcalar var. Üstelik aynı amca ''cumaya gelmiyon mu mübarek” diye bağırıp, yan dükkandaki komşunun dini kişiliğini de sorgulama haddini kendisinde buluyor. Sonra da bi’ koşu sevap almaya gidiyor. amca, bunu yaparken teyze de dedikodu tuşu basılı kalmış şekilde aktivitesine devam ediyor. Teyzenin çektiği her sübhanallah ile; amcanın da camiye giderken, cami cemaatinde bulunan x kişisine ''ya hu Hüseyin'i çağırdım, gelmedi camiye'' diyerek attığı her adımı ile günah kasmaya devam ettiğinden bir haber olması da ayrı bir mesele. ha bu arada amcanın kılacağı nın, cuma namazı olarak kabul görmesi için verilen ı dinleme şartı olduğundan da haberi yok. cumalara hep son dakika gidiyor oysa ki...
    yo yo!
    kime sorarsanız sorun. onlar çok iyi birer ...
    Yani sözün özü: Türkiye'de istediğiniz her türlü pisliği yaptıktan sonra ibadet ettiğinizi karşı tarafa ispat ederseniz ve bunu da kendi vicdanınıza yedirebilirseniz, sizden iyisi yoktur.
    Müthiş gizli bakınız: , ...
    #140787 proct | 6 yıl önce (  6 yıl önce)
    2tespit