umberto eco'nun il nome della rosa adlı romanından uyarlanmış 1986 yapımı film.
yayınlandığında romanı okumuştum. filmin çekildiğini duyduk sonra. gelir gelmez sinemada izledim seksenli yıllarda. sonra kulzos film topluluğu için tekrar izledim geçtiğimiz günlerde. neredeyse otuz yıl geçmiş üstünden. film aynı ama bakan göz değişmiş, bakış açıları değişmiş, değerlendirme kriterleri değişmiş. neyse tekrar izlemek güzel bir deneyim oldu.
ilk izlediğimde filmden pek hoşlanmamıştım. kitapla örtüşmeyen detaylar vardı ve tabii ki çok eksikti.
kitaptan başlayayım önce. polisiye denebilecek bir olay örgüsü var. yalnızca gözüyle okuyup katil kim konusuna odaklananlar için küçük bir öykü bu. ne var ki kitap altıyüzküsur sayfa. olayların yaşandığı 14. yüzyılda dinin yeri ve kilisenin önemini irdeleyen, kilisenin ve dindarların yaşadığı kafa bulanıklığı ve sapmaları anlatan bölümler esas olan. dinler tarihine dair bir altyapınız yoksa sıkılıp atlaya atlaya okuyup çabucak bitirebilirsiniz. böylece katilin kim olduğunu öğrenirsiniz belki ama o cinayetlerin neden işlendiğini de anlamazsınız. dahasını yazsam spoiler olacak. filme geçeyim.
öncelikle şunu belirtmek gerek. bir hollywood yapımı değil bu film. avrupa ülkelerinden seçme oyuncularla kotarılmış bir ortak yapım. yönetmen jean-jacques annaud. daha çok bu filmden iki yıl sonra çektiği l'ours* filmiyle ünlenmiş bir yönetmen. filmi tekrar izlediğimde gayet başarılı olduğu kanaatine vardım. öyle bir romandan çıkarılabilecek en iyi filmi yapmış.
film karlı kış mevsiminde dağların tepesinde bir manastırda geçiyor. karanlık, rutubetli, kasvetli. izlerken burnuna küf kokusu geliyor insanın ve ağustos sıcağında dahi seyretsen üşüyorsun. genel atmosferi oluşturma konusunda çok başarılı. karakterler muhteşem. her biri ayrı ucube. aktörlerin hepsi de çok başarılı.
şimdi sağdan soldan okuyarak toparladığım bazı bilgileri aktaracağım. filmin esas adamı sean connery tarafından canlandırılan william of baskerville. bu karakterin ismi çok oyuncaklı. bir yanda bir dedektif hikayesi var. sir arthur conan doyle'un sherlock holmes hikayelerinin en bilinenlerinden biri olan baskerville'lerin köpeği hikayesine gönderme. öte yandan willam ismi ockhamlı william'dan geliyor. şu usturası olan ockham. bütün karakterler resmi geçidi içinde aklı selimi temsil eden tek kişi olarak öne çıkıyor.
öte yandan büyük bir ikiyüzlülük var hikayenin içinde. manastırda süregiden tartışmaların başında isa'nın yoksul olduğu ve iyi hristiyanların da böyle yaşaması gerektiği konusu var. ne var ki manastırın altında yer alan ve ağır bir açlık ve yoksullukla mücadele eden köyden sürekli yiyecek taşınıyor buraya. köylünün kendi açlığı pahasına getirdiği yiyecekleri ham ham yiyip yoksulluk konusunu konuşuyorlar.
filmde küçük bir de cameo var. tam cameo sayılmaz ama başka bir terim de yok. manastırın kütüphanesinde willam efendinin kapağını açıp heyecan yaptığı bir kitabın yazarı umberto of bologna. bologna üniversitesinde ders veren umberto eco işaret ediliyor.
dönemin çok dilli yapısı gereği farklı dilleri duyuyoruz ama film ingilizce çekilmiş. avrupalı bir ortak yapımda ingilizce kullanılması da ilginç. öte yandan olayların geçtiği dönemde egemen dil latince nasıl bütünleyici bir özellik sergiliyorsa günümüzde de ingilizce aynı güce sahip. yine de film avrupa'da gayet güzel gişe yaptığı halde amerika'da pek ilgi görmemiş. amerikan seyircisinin sinema anlayışına biraz ağır geldiği için olsa gerek diye kendi yorumumu katmadan edemedim burada.
filmde bir sevişme sahnesi var. manastırın altındaki köyde yaşayan ve valentina vargas tarafından canlandırılan kız filmin tek kadın karakteri. willam'ın çırağı adso'yu baştan çıkarıyor. adso'yu canlandıran aktör christian slater çekimler sırasında yalnızca 15 yaşında. bugün böyle bir film çekilse 18 yaş altı bir aktöre böyle bir rol vermek çocuk istismarı olarak nitelenebilir. dünya değişiyor.
filme dair söylenebilecek çok fazla şey var ama benden bu kadar. dahası için izleyin. amerikan seyircine hitap etmemiş ama güzel film.
İtalyan yazar Umberto Eco'nun aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan filmi. Yönetmenliğini Jean-Jacques Annaud'un üstlendiği, Ortaçağ Avrupasındaki tarikatlara ve bir tarikatın bağnaz yapısını korumak adına işlediği cinayetlere odaklanan bu film, toplumun bağnazlığa tarikat adı altındaki yapılar eliyle nasıl sürüklendiğini, Avrupa toplumunun bir kısmının bu yapılara bağlanarak nasıl halktan koptuğunu, akıl ve bilimden nasıl uzaklaştığını gözler önüne seren bir başyapıttır.