ülkede olumsuz giden herşeye dış güçleri, olumlu giden herşeye ise cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan'ı gösteren kesim.
kendileri ile gayet seviyeli bir şekilde konuşuyorum, soru soruyorum cevapları " e dış güçler rahat bırakmıyor" diyorum ki " bu ülkeye dış güçler sürekli oyunlar oynuyor, 17 yıldır bu adamlar iktidarda demekki bunlar dış güçler ile başarılı bir şekilde mücadele edemiyor" karşıdan ses gelmiyor tabi ben devam ediyorum " yalansa yalan de, ya bu adamlar dış güçler ile iyi mücadele edemiyor ya da ülke yönetmeyi bilmiyor ya da her ikisi birden" sorularım karşısında biraz düşündükten sonra " yol, hastahane, köprü, milli savunma sanayiyi geliştirdi " sonra ben devam ediyorum " madem öyle ülke ekonomisi neden kötüye gidiyor " cevap " dış güçler " hadi buyur! hepten başa sarıyoruz.
Dolardaki artışı yorumlamayı dahi bilmeyen güruh.
Bunun için ekonomist olmana gerek yok. Dolar artarken cebinden çıkardığın paraya bakman yeterli. Cebinde 100 TL olsun, onların deyimiyle dolar artsın, bir gün sonra cebindeki 100 lirayı çıkar, bak; o 100 lira, yabancı para artışından ötürü 50 liraya dönüşmediyse dolar artmamıştır.
''Adam/kadın sanıyor ki dolar artınca; 1 dolar, 2 dolar oluyor. Ya da 1 dolar, 4 dolar oluyor. Dolar arttığı için ve benim param aynı kaldığı için böyle oluyor. Bak bak bak bak bak düşünceye bak.''
Hiçbir para birimi (bkz: nicel) artış göstermez, gösteremez. Değer kazanır ya da kaybeder.
Olayın tüm özeti; senin para biriminin, yabancı paralar karşısında değer kaybetmesidir. Ya da yabancı para biriminin, diğer para birimleri karşısında değer kazanmasıdır.
Örneğin bu yolla, senin ülkende, yabancı paranın satın alabileceği şey artarken; yine senin ülkende, senin para biriminin satın alabileceği şey azalır(bkz: enflasyon). Yani 1 dolar, yine 1 dolar iken; 1 TL yine 1 TL'dir. Sadece karşılıklı bir değer kaybı/artışı durumu yaşanır. Birinin değeri azaldığı için; diğeri artıyormuş gibi gözükür ya da tam tersi. (bkz: gına geldi)
#114053 numaralı girdide de yazıldığı üzere, bunlara hiçbir şey anlatılamaz. Sonuçta bunlara göre ülkede iyi olan her şey akp tarafından, kötü olan her şey dış güçler ve cehape tarafından yapılıyor.
Ulan Allah'tan bulun be ! Tekrar (bkz: gına geldi).
artik yerlerini chp secmeninin doldurdugu, bir zamanlar yerden yere vurdugum kisilerdir.
bu adamlara comar diyoruz ama, diger parti secmenlerinin, ozellikle chp secmeninin de bunlardan farki yok. belki en cok eksilenecegim, mehlenecegim girdim bu olacak ama gelin nedenini birkac kelam ederek anlatayim.
oncelikle artik bir parti taraftari degilim ve simdiye kadar hep vatandaslik gorevini yapip secime katilan biriydim. ama son secimden sonra kim ne hali varsa gorsun diyorum. sadece siyasetcilere degil, ulke insanina kiziyorum ve bunlarim basinda o elit ve kulturlu tabaka olarak gecindigimiz chp secmeni var. yahu egitim duzeyi yuksek diye hep kendini hakli gormek nasil bir duygu durum bozuklugudur bilemiyorum. ve kurucusundan dolayi kurmaylarinin bes para etmedigi bir partiye oy verilmesi bana gore buyuk eksiklik. bir ideoloji yok, sadece laiklik ve atatürk güzellemesi yapilip ekmegini yiyor bu bastaki ahlaksizlar. bilmem kac secimdir (son uc secimi cikiyorum) kaybeden ve argumani zerre tatmin etmeyen bir partinin secmeni, eger o kurmaylari koltuklarindan kalkmasini isteyip de kaldiramamana ragmen, tepki koyacagina tekrar gidip o cebini dolduran insanlara oy veriyorsunuz. ben artik bu comarligin icinde olmak istemedigimden oy vermiyorum.
akp secmeni en azindam kazanan bir partiye oy veriyor. ulkenin tum topragi satilsa da, binlerce yolsuzluk, ahlaksizlik yazsak da buraya, once kendimizi duzeltemezsek baskasini elestirme hakkimiz kayboluyor. adamlar en azindan makarnaya, komure, sucuk ekmege, kazanma istegine (ahlaksizliklari da savunuyorlar, orasi ayri) oy veriyorlar. ezilmisliklerini boyle kompanse ediyorlar. peki ya biz? laiklik? cumhuriyey? ulu önder atatürk'ün partisi? biz once kendimizi duzeltelim, her basi sikistiginda hukumete yardim etmeyelim, secimde birbirlerine karsiymis gibi bir tiyatroya inanmayalim, yillardir tek bir hukuksuzlugu onleyememis kurmaylarin dediklerine inanmayalim ve onlarin basarisizliginda degistirme gucune sahip olalim, ondan sonra baskalarini yerden yere vuralim.
üç beş sene öncesi, kastamonu mitingi : "davutoğlu kalabalığa 'türkiye 2001'de tank yapabiliyor muydu?' diye sorduğunda kalabalık "hayır" diye yanıtladı. bunun ardından kalabalığa bu sefer 'peki kim iktidardaydı?' diye sorduğu an kalabalığın hep bir ağızdan 'ak parti' diye bağırması üzerine davutoğlu bir an şaşkınlık yaşadı. bu sloganla cevap veren kalabalığı yine davutoğlu düzeltti. davutoğlu halka 'hayır, 2001'de üçlü koalisyon iktidardaydı' diyerek uyarıda bulundu."
çiğ süt alım fiyatı 1,70tl marketlerde paketli hali minimum 4,5 tl aradaki fark kartona mı gidiyor, ulaşıma mı, soğutmaya mı yoksa cebe mi ülkede ekonomi iyidir ihtiyaç olmadan yol yeniletirler, otobüs alırlar birilerin cebi dolar ülkede kriz vardır eflasyon tavan yapar ama maaşlar artmaz birilerinin cebi dolar eğitim durumu düşük insanlar bunları duymak istemez, duysa bile inanmaz inkar eder, inansa bile umursamaz çünkü onlar ülkeyi en iyi yöneticek partiyi seçmiyorlar onlar takım tutar gibi kendi tuttukları tarafı destekliyorlar yani fanatikler fanatizmin en kötü yanı da bu anlamsız bağlılıktır, beter de olsalar aç da kalsalar bu bağlılık devam eder
Acaba bu görüntülere ne diyecekler nasıl savunacaklar. Ret oyu veren milletvekillerinin sırıtışına bakın sonra bide öneri reddedildikten sonraki alkışlamalarına bakın yüzsüz herifler. Ha benim umrumda mı değil beter olsun %70-%80 oy çıkaranlar. Bundan sonra onlar için acımak üzülmek yok.
ak partinin ülkedeki yaklaşık 35 milyon kişinin desteğini almasının yegane sebebi, tabiiki de ak partinin kampanyaları ve çalışmalarıdır. somut örneklerle üç parti üzerinden açıklıyorum:
1- cumhuriyet halk partisi genel olarak milli bayramlarda sokağa inerken, lüks otellerde sabah kahvaltıları ve davetler düzenlerken, ak parti toplumun ayağına giderek saha çalışmaları düzenlemektedir (makarna ve kömür olayını es geçiniz, güncel konuşuyorum). ülkede doksan tane parti sadece seçim zamanları sokağa inip çalışmalar yaparken, halkın nabzını ölçerken, ak parti her zaman sahada durmuş, her daim halkın nabzını ölçmüş ve seçim dışında da adımlarını buna göre atmıştır. bu ister seçim zamanı olsun ister olmasın, ak partinin adımları kurulduğu ilk tarihten beri devam etmiştir. yani seçimlerde çıkayım millete sallayayım gibi bir önermeyle iktidar olamazsınız...
2- milliyetçi hareket partisi de (her ne kadar şu anda ittifakta olsa da) ülkücü bozkurtlarının çıkarttığı kavgalar sebebiyle zamanında çok seçmen kaybetmiştir. şu anda birçok şubesi yararlı faaliyetlerde bulunsa da, adları çıkmıştır dokuza, inememektedir sekize...
işte ak parti burada da akılcı davranıyor. şu güne kadar ak partinin herhangi bir teşkilatına üye olup da kavga çıkarmış, adam dövmüş insan çok az görürsünüz. gördükleriniz de genel olarak kendi sinirlerinin kurbanı olmuşlardır. çünkü ak parti teşkilatı, bu konuda şöyle ilerlemektedir: "herkes devlet büyüklerimiz gibi davranırsa, bu parti ayakta durmaz." yani ak partinin alt tabakasındaki kişiler, üstlerinin dediklerini eksiksiz yerine getirmekte, halkla ilişkilerini koparmamakta ve laf dinlemektedirler. ak partiyi ülkü ocaklarından ve mhp'den ayıran en önemli şey belki de budur.
3- recep tayyip erdoğan ve ak parti teşkilatındaki kişiler kendi etrafındaki insanları ve astlarını seçmede çok yetenekli kişiler... bunu tarafsızca söylemem gerekiyor, çünkü yiğidi öldür hakkını yeme demişler. bu durumu diğer partilerde de göremiyorum mesela... yine ak parti burada da arpayı topluyor.
ayrıcaaa; her topluluğun bir cahili olduğu gibi, bir bilgini de olur. bu sebeple ak parti seçmenlerini "tamamen yobaz, tamamen cahil" olarak ya da "tamamen bilgin" olarak değerlendirmemiz yanlış olur. her kesimde çatlak olur. her kesimin içerisinde bozuk çarklar olur.
bir ak parti seçmeni var ki, bu kişi siyasi alanda entellektüel bilgi birikimine sahip, genel kültür açısından kendini geliştirmiş, üniversite (hatta yüksek lisans) mezunu ve toplumsal statü olarak üst statüde bir kişi...
başka bir ak parti seçmeni var ki, bu kişi üniversite mezunu ve belli bir entellektüel bilgi birikimine sahip olsa da statü olarak orta sınıfta kalmış, amma velakin kazandığı parayı ailesine yetirebilen ve sıkıntısız geçinebilen bir kişi...
ve yine başka bir ak parti seçmeni var ki, bu kişi ne entellektüel açıdan, ne bilgi birikimi bakımından, ne de eğitim bakımından kendini geliştirmemiş/geliştirememiş toplumun alt tabakasında diyebileciğimiz işçi sınıfından bir kişi...
bu üç kişi de, bakınız, ak parti seçmenidir.
ben ne ak parti seçmenleri gördüm, atatürk hakkında chp'lilerden daha fazla bilgiye sahip olan...
ne ak parti seçmenleri gördüm, lozan antlaşması'nın 2023'te biteceğine inanan...
işte sizin dalga geçmekte olduğunuz ve "çomarlar" diye alay ettiğiniz 35-40 milyonluk kesim bu yüzden ak partiyi desteklemektedir. halk istediği kadar cahil veya bilgin olsun, gözüyle gördüğüne inanmaktadır. bu dediğim yol meselesi değil, veya köprü inşaatları değil... halkımız, içgüdüsel olarak her zaman kendisiyle ilgilenen liderleri sevmiş ve benimsemişlerdir. bu iş öyle meclisin duyuru salonuna geçip özgür özel gibi konuşmakla olmuyor işte...
ak parti seçmeni değil de, recep tayyip erdoğan seçmeni diyelim biz ona. reis, chp'ye oy verecekseniz dese, ak parti nal toplar önümüzdeki seçimde bana kalırsa.
Toplum içinde savunamayacakları şeylerin peşinde koşarlar. Şey diyorum, zira savundukları bir ideoloji yok. Bugün beş dakikalığına dinlenmek için bir parkta oturdum. Yanımdaki bankta iki kişi ufaktan siyasete konuyu getirmiş olacaklar ki şöyle bir etraflarını kolaçan ettiler, acaba kimse onları dinliyor mu diye. Sonra beni fark ettiklerinde ise birisi diğerine, bu lafa karışır mı dedi ve diğeri de karışmaz gibisinden bir şeyler geveleyip, o köprü senin, şu mihrak benim deyip başladılar ayine. Böyle gizli kapaklı yapma gereği duydukları bir muhabbete ayinden başka bir şey diyemem zira. Adam fikirlerini ! (Şeylerini) başkalarıyla paylaşsa, biliyor ki itirazla karşı karşıya kalacak ve kendini savunamayacağı için tatmin olamayacak. Bu tatminden uzak kalmamak için yandaki bankta oturan kişiyi tartip ona göre başlıyorsa kişi konuşmaya gerçekten orada bir problem var. Anormal bir durum.