18 mart 1915 de gerçekleşen, çanakkale zaferi olarak kutlanan, çanakkale savaşları'nın en ünlü bölümü.
bugün siyasi gündem altında kutlanamadığını görmek üzüyor. sabah cumbaba'nın çanakkale de konuşması vardı. 15 dakika çanakkale dediyse 45 dakika 15 temmuz, afrin falan dedi. milliyetçiliğin kabartıldığı dönemlerden geçiyoruz eyvallah da böyle de olmaması gerekirdi diye düşünüyorum.
mustafa kemal'in parladığı bir savaş olmasının yanında, inönü savaşlarından önce milletin makus talihinin yenilgiye uğratıldığı yerlerden en önemlisidir bana göre.
çanakkale ziyaretlerimde gördüklerim hep bol bol hamaset, ajitasyon, din iman vatan millet oldu. yahu bir milletin hiç mi içinden analitik bir şeylere bakıp buna göre değerlendirmek geçmez ? bu kadar gazla çalışmaya, hislenmeye meraklı bir millet olmamıza, buna dönüşmüş olmamıza da şaşırıyorum, bunlar türklerin orta asya kültüründen değil ortadoğu kültürenden gelen şeyler. iran etkisi de denebilir. garip.
artık üstünden 100 yıl geçtiğine göre biraz daha soğukkanlı ve akılcı bakmak lazım olaya. çanakkale zafer değil katliamdır. çökmekte olan bir imparatorluğun tefessüh etmiş siyasetçilerinin kimbilir ne hesaplarla girdikleri bir savaşta, elinde silah, ayağında postal, karnında lokma olmayan memleket evlatlarını gayet donanımlı bir ordunun önüne bariyer olarak yığması ve memleketin yetişkin erkek nüfusunun, işgücünün, evlatların, kocaların, kardeşlerin kurbanlık kuzular gibi can vermesine seyirci kalmasıdır. bir de üstüne üstlük, peşinden imzalanan mondros var. sen memleketi masada verecek idiysen bu canlar niye gitti. çanakkale kıyımdır, katliamdır. bunun resmi tarih yazıcıları tarafından halen zafer olarak pohpohlanması rezalettir. ulusal yas günü olması lazım çanakkale'nin. orada mezarsız yatanlardan özür dilenmesi lazım.
edit: mondros mütarekesi: www.ataturk.net/... fazla okumaya gerek yok. birinci madde.
104 yıl önce bugün, bir ulusun geleceğinin temelinin sağlamca atıldığı, dünya sahnesine bir liderin çıktığı ve orada savaşmış ne kadar mehmetçik varsa hepsinin ölümsüzleştiği savaş.
Atalarımızın, gelecek için, yani bizler için kanlarıyla topraklarımızı suladığı savaştır. Bir kahramanlık durumudur. Kadını, erkeği, çocuğu; hepsi birer kahraman gözümde. Hepsinin üzerimizde hakları var. Umarım bizlere haklarını helal ederler. Hepsi nurlar içinde uyusun efendim. Buradan Türk'ün atası, Gazi Mustafa Kemal'e de selam olsun. Yaptıkların, büyük eserlerin unutulmayacak paşam. Şu cümle ile noktayı koyalım: Conkbayırı'nı sürünerek çıkan yüz binlerce kertenkele, gördü; ne imiş Çanakkale!
"çanakkale içinde vurulanların, ölmeden mezara konulanların" hatırasına henüz savaşın üzerinden 3 yıl geçmeden mondros ve sevr'i imzalayarak ihanet edenleri bugün politik kaygılarla yüceltip de, ömrünün büyük kısmını savaşlarda sırtını yurda dayayıp göğsünü düşmana siper edenleri alçaltma politikası içinde olanların ağzına almaması gereken kanlı ama emperyalizme karşı alınabilmiş şanlı bir direniştir. keşke çok daha iyi idrak edip ettirebilsek ve birileri de politikaya alet etmese...
edit: ayrıca gökten inen yeşil sarıklılar falan yoktu. orda canlarını veren askerlerin hatıralarına hakaretten başka bir şey değil bu sav. bi'şeyi de ilahi kaynaklı menkıbelerle açıklamayın amk, oğuz kağan destanı mı bu! kimseler yardıma gelmedi, türkler canları pahasına yurdu savundu...
sadece bir kaç yıl önce küçücük balkan milletlerinden dayak üstüne dayak yiyen ve büyük savaşla beraber öldü zannedilen "hasta adam"in zaferiyle sonuçlanmıştır.
o zamana kadar kendini beğenmişliğiyle, sürekli sorun çıkarmasıyla, hiç bir şeyden memnun olmaması ve huzursuzluğuyla bilinen zaten adı da askeri ve siyasi çevrelerin dışında pek duyulmamış olan mustafa kemal bu savaşla tarih sahnesine çıkmıştır.
ancak mustafa kemal'in çanakkale'deki rolü aslında yoktan var edilen bir roldür. kazandığı başarılar, üstlerini dinlememek, zorla insiyatifi ele almak pahasına kazanılmıştır.
hatta, çanakkale'deki görevine kendi ısrarları sonucu atanmış olup öncesinde sofya'da ateşe militer olarak görev yapıyordu. çünkü kendisinden haz etmeyen ancak potansiyelini bildiği için de içten içe kendisinden çekinen enver, mustafa kemal'in savaş döneminde ordudan uzak tutulmasında fayda görmüştü.
ülkesi ölüm kalım savaşı verirken sofya'da ateşe olarak bırakılmayı vatanseverliğine hakaret sayan mustafa kemal ise savaşa katılmak için istanbul'a telgraf üstüne telgraf yağdırmaya başlamış, sonuç olarak, ancak uzun uğraşlar, yazışmalar, ısrarlar üzerine ordudaki yerini alabilmiştir.
bir yarbay olarak başladığı savaşta, kendisine verilen görevle yetinmemiş, savaşın acı gidişatı karşısında tabiri caizse rahat durmamış, doğrudan doğruya üstlendiği rol ile savaşın seyrini değiştirmiştir.
konunun aslında herkes tarafından bilinen ayrıntılarına girmek istemiyorum ama tek bir kişinin yetkisini aşarak verdiği kararlarla böyle büyük bir savaşın seyrini değiştirdiğinin örneği tarihte yok gibidir. (idam edilmeyi göze alarak, söz dinlemeyerek, başına buyruk davranarak insiyatifi eline alması da zaten enver'in onu neden ordudan uzak tutmak istediğini açıklıyor.)
evet normal koşullarda eşi görülmemiş bir çılgınlık tuhaf bir şekilde gerçek bir kahramanlık hikayesine dönüşmüştür. savaş kaybedilseydi, ki bu kesin gibiydi, kurşuna dizilecek olan mustafa kemal, yarattığı mucizeyle, doğu dünyasının en büyük kahramanı olarak birden bire ün kazanmıştır. şöhreti, bütün dünya'ya mazlum milletlere, özellikle müslüman dünyaya yayılmış ancak bir utanç vakası olarak anadolu'da zafer için bastırılan ve üzerinde resimlerinin olduğu afişler ''sarıkamış fatihi'' enver tarafından toplattırılmıştır.
diğer yandan çanakkale savaşı kurtuluş savaşının başlangıcı ve onun zorunlu olarak belirleyicisidir. mustafa kemal bu savaşla efsaneleşmeseydi asla kurtuluş savaşına önderlik yapmaya ehil görülmeyecek, planlarına en yakın arkadaşları bile gülecekti. bu durumun sonucunu tahmin etmek zor değil. (m. kemal'e değil alternatif olabilecek, onun zeka kırıntısına sahip tek bir adam yoktu ortada!)
savaşın bir diğer sonucu, rusya'daki devrimi kolaylaştırmasıydı. nitekim çıkarmanın en büyük gerekçelerinden birisinin çarlık rusya ile itilaf devletleri arasındaki bağlantıyı sağlamak olduğu kesin olarak biliniyor. yani mustafa kemal savaşı kazanarak daha sonra kurtuluş savaşında dayanacağı temel güç olan sovyet rusya'nın da harcını atmıştır.
çarlık devam etseydi ne çok ihtiyaç duyulan yardım sağlanabilir ne de iki cephede sıkışma durumundan kurtulunabilirdi. oysa çarlık yıkılınca hem sovyet desteği kazanılmış oldu (bu da aslında çok kolay ve hızlı olmadı) hem de doğu cephesinde karşımızda kolayca alt edebileceğimiz ermenileri bulduk.
ekleme: bu savaşta bu kadar kayıp vermemizin nedeni alman genelkurmayının yanlış savaş planıdır. m. kemal ise savaş başlamadan, çıkarmanın nereden olacağına kadar doğru öngörülerde bulunmuş, gerekli uyarıları yapmış, kendi hazırladığı savunma planını sunmuş ancak bir yarbay olarak yaptığı öneriler ciddiye alınmamıştır. benzer şekilde daha sonra görev alacağı, güney cephesinde de almanlarla ve bütün orduyu almanların ihtiyaçlarına sunan enverle gerginlikler yaşamıştır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, silah arkadaşlarının ve ölüme can atarak giden nice mehmetçiğimizin ruhu şad olsun. Hepsine sonsuz şükran ve minnet duyuyor, onların hatırına memleketimi terketmeyi ne olursa olsun aklımdan bile geçirmiyorum.
7 düvele karşı geçemeyeceksiniz arkadaş! diyerek müthiş bir deha önderliğinde kazanılan bu zaferi iliklerime kadar kutluyorum. Aynı müthiş bir hissiyat ile bu savaştan birkaç sene sonra şehr-i istanbul'un anahtarını gözleri parlayarak teslim eden zevatı da kınıyorum. ateşleri seyit onbaşı'nın mermisinin ateşinden kat be kat fazla olur umarım.
Tarihin gördüğü en delikanlı savaşlardan biridir. Savaşın bir etiği vardır, saygısı vardır.
Yaralıları geri çekmek için molalar verilir mesela. Hatta o molalarda yeri gelir birbirinin yaralısına yardım edersin.
Neyse hatta bir defasında...
Siperlerin arasi 20 metre falan zaten. Gece vakti, hafiften de sis mis derken... bizim katırla su taşıyan sakalardan birisi yanlışlıkla düşman hattına girer.
Neyse... salağa yatar. El kol işaretiyle "bunları bizim komutan size gönderdi" diye.
Karşıdakiler de teşekkür edip, katıra sigara, konserve vs yükleyerek geri salarlar sakayı.
dünya ve türk tarihi'ni yeniden yazan savaştır aynı zamanda. hem türk milleti, hem de dünya'da sömürge altındaki milletler için azim, zafer, bağımsızlık ve milli bilincin tohumları, çanakkale zaferi ile yeşerir.
türklerin "biz bitti demeden bitmez" savaşıdır. tüm dünyaya dev bir dalga olarak "siktirin gidin ülkenize" demiş şehitlerin kanıyla tarihteki yerini almıştır.
winston churchill'in planları doğrultusunda gerçekleşen savaş. eğer ingiizler bu operasyonda başarılı olsaydı, osmanlı birinci dünya savaşı'nda saf dışı kalacak; bulgaristan'ın ve yunanistan'ın ingiltere ile müttefik olmasının yolu açılacak ve almanya her taraftan çevrilerek birinci dünya savaşı'nın sonu getirilecekti. tabii operasyon başarısız olmuş ve almanya, osmanlı'dan daha önce havlu atmıştır orası ayrı.
operasyonun başarısız olma sebepleri ise nazilerin stalingrad'da başarısız olmasının sebeplerine benzer. fransa, 1914 yılının kasım ayında operasyonu gerçekleştirmeyi teklif etse de, churchill kusursuz bir operasyon yapmak için süreyi uzattıkça uzatmıştır. bu da osmanlı'nın çanakkale boğazı'nda gerekli önlemleri alması için yeteri kadar süre vermiştir.