grup yorum'un 1987 yılı tarihli "sıyrılıp gelen" albümünde yer alan bir şarkıdır. şarkı, grup yorum'un 1997 yılı tarihli "marşlarımız" albümünde "beyaz gelinlik" adıyla yeniden yorumlanmıştır ve daha çok da "beyaz gelinlik" adıyla bilinir.
"hayat yeşilde, yeşil yosunda/yosunlar boy veriyor kuytuluklarda"
*
Hayat damla damla berraklaşıyor kara tende
Hayat ılgıt ılgıt esip gidiyor işkencede
Baskı mapus zulüm kan ile örülü
Seti yıkıp aşıyor derya ırmaklar
Hayat yeşilde yeşil yosunda
Yosunlar boy veriyor kuytuluklarda
Düşmesin kirpiklerinin gölgesinden başka gölge
Doğacak yarının şafağı olan gözlerine
Sımsıkı yumruk misali sevdiğim
Yarının sahibi o gözlerine
O gözlerinde çizgilenecek
Sevdamızın yarını alın yazısı
o gözlerinde çizgilenecek
bebeğimin yarını alın yazısı
Zincire vurulmuş sevdamızın incecik bileği
Bekler sevdayla kin ile korlanmış gözlerini
Gözünde çakan şafağın kızıllığında yunup
Silah sesleriyle halaya durup
Beyaz gelinlik giydireceğiz
Kendi ellerimizle vefalı yare
beyaz gelinlik giydireceğiz
Kendi ellerimizle cennet vatana
***
şarkının 1997 yılı versiyonu sözleri,
*
hayat damla damla berraklaşıyor kara tende
hayat ılgıt ılgıt esip gidiyor işkencede
baskı, mapus, zulüm, kan ile örülü
seti yıkıp aşıyor derya ırmaklar
hayat yeşilde, yeşil yosunda
yosunlar boy veriyor kuytuluklarda
düşmesin kirpiklerinin gölgesinden başka gölge
doğacak yarının şafağı olan o gözlerine
sımsıkı yumruk misali sevdiğim
yarının sahibi o gözlerine
o gözlerinde çizgilenecek
sevdamızın yarını alın yazısı
o gözlerinde çizgilenecek
bebeğimin yarını alın yazısı
zincire vurulmuş sevdamızın incecik bileği
bekler sevda ve kin ile korlanmış gözlerini
gözünde çakan şafağın kızıllığında yunup
silah sesleriyle halaya durup
beyaz gelinlik giydireceğiz
kendi ellerimizle vefalı yare
kızıl gelinlik giydireceğiz
kendi ellerimizle özgür vatana
1962 yılında yayınlanmaya başlayan haftalık aktüalite ve magazin dergisi. 1980lerde bitti. ayrıca aynı yayınevi tarafından hazırlanmış ansiklopedi ve sözlükler de vardı. www.google.com.tr/...
gafil!.. sen ki bilinmez bir kuvvete esirsin çelimsiz varlığınla neyine güvenirsin? hiçiz.. sadece hiçiz.. kulaklarına girsin: yularımız tutan mukadderin elidir...
hayat ki akıp gider bulanık bir su gibi korkulu rüyalarla geçen bir uyku gibi... çabalama... kabul et bunu olduğu gibi! hayattan fazla bir şey bekleyenler delidir...
hakikat ,sanat, ilim masaldan ibarettir, aşk iki cinsin beyninde tutkaldan ibarettir insanlar ki bir sürü aptaldan ibarettir! gülmeli, kahkahayla bunlara gülmelidir...
*****
-mefkûreci-
hayat ne fazla gülmek ne de yasa girmektir, mevzuatı çiğnemek, talihi devirmektir... dünyayı parmağının ucunda çevirmektir... yaşamak, yatağında seller gibi taşmaktır.
insan ki gelip geçer dünyadan nefes gibi; ne büyük ıstıraptır yaşamak herkes gibi?.. "yükselsin!" tatlı bir ses olamaz bu ses gibi yaşamak; kartal gibi göklerde dolaşmaktır.
hâlik ki het mahluktan başka yarattı bizi zaman bir avuç toprak yapsa da cismimizi kainat hayretlerle anmalı ismimizi yaşamak, asırları bir hamlede aşmaktır.
*****
-bedbin-
ölü bir külçesiyim şimdi kemikle etin, dimağım pençesinde sonsuz bir rehavetin. beyhudedir ey gönül, beyhudedir gayretin! kıvılcım bile yokken ocak körüklenir mi?
zaten ne bulmuşum ki yaşamakta tat diye gönlüme çok söyledim can yükünü at!.. diye sorarım sana gafil hiç insan hayat diye omuzları çökerten bu yükü yüklenir mi?
kimse baş çevirip de bakmayacak gebersem, bilmem gönül ne cevap verecek şöyle dersem: gayen ne bu manasız yaşayışta a sersem, böyle paçavra gibi ömür sürüklenir mi?
"yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana"
Aceleye gelmiyor işte, sindire sindire yaşamak gerekiyor. Bir de incelikli. Galiba püf noktası bu. Hatta olmazsa olmazı. Ve Ayrıntılar. Ayrıntılar önemli. Küçücük bir soruda gizli bazen ya da bir gözyaşı damlasında.
Eh hayat. Heyhat! Sorularıma yanıtlar hazırlamadın biliyorum. Acılarımı da önemsemiyorsun. Çünkü incelikli yaşanmıyorsun tıpkı diğer her şey gibi.
Solgun bir akşam üstü, kırık bir masanın ucuna iliştirilmiş eski bir aynadan yansıyan kızıl bir gökyüzü şimdi tüm hikaye. Benim acıklı hikayem.
Zaman izafi olduğu gibi hayat da izafidir. Sen olgunluk dönemine girerken o yıkılmış yıkıntıları arasında tutunmaya çalışıyor oluyor. Onun bahçesinde begonviller yetişip çocuk sesleri yükselirken sen hala kaldırımlarda bir şeyler arıyorsun. Onun kaldırımlarda bir şeyler aradığı zamanda, o zaman için onun eski sevdiği olan bir tür huzura yelken açmış oluyor. Herkes için her şeyin başka bir zamanı oluyor. Bir zaman için sikmişim aşkı da evliliği de diyen münzevi yalnız bir bakıyorsun ekose desenli örtüler içinde yaz bahçelerinde çiçekli elbiselerle sevdiğinin yolunu tutuyor. Sen bu sefer ondan boşalan münzevi evine taşınıyorsun. Sen başını alıp başka yerlere gitmenin arefesinde iken bir başka sevdiğinin geçtiğin yollara doğru yol aldığını görüyorsun. Hayat hepimizin aynı açısal ivme ile döndüğü bir ahenge sahip değil. Momentumlarımız değişiyor. Bu yüzden kıyas, insanın kendine yapabileceği en büyük kötülüklerden biridir. Yasalara tabii bir dünya düzeni içindeyiz ve ömrümüz de sonsuz deneme hakkına sahip değil biliyorum. Önemli olan kendi momentumuz, kimin nerede ne yaptığı değil. Olmamalı.