2000'de her şeyi olan stephan forte tarafından kurulan, her albümlerinde kendilerini geliştirme amaçları güttükleri oldukça açık olan fransız senfonik ve progresif metal grubu. bu gruba metal grubu demek haksızlık. zira, epica'nın bu denli popüler olduğu, nightwish'in adeta tanrılaştırıldığı bir metal ortamında, kendileri "orkestral metal grubu" olarak nitelendirilmeli, eğer böyle bir tür varsa.
son albümleri life 'ı dinledim; daha doğrusu, halâ dinliyorum ofiste. baştan sona ilk dinleyişte sevip sevmediğimi anlayamadığım albüm sayısı çok az oluyor. müzik dinlerken "ya sev ya terk et" mottosunu seviyorum sanırım. life'ı ilk dinleyişte ne tamamen sevebildim ne de anlayabildim. forte'nin soloları yngwie malmsteen'i andırıyor. bunu bilerek mi yapıyor, yoksa solo tarzı böyle olduğu için benzerlikler mi hemen dikkat çekiyor; anlayamadım. koca albüm için "anlayamadım" yazıp bitirsem bu girdiyi, daha iyi olacak ama biraz daha açıklamaya çalışayım. belki ilginizi çeker.
çok sık solist değiştiriyorlar. 5 albümlerinde 4 solistle çalışmışlar ve şu anki solistleri kelly sundown carpenter'ın gruba katılma serüveni de çok garip. donminate ve archangels in black albümlerinde kullandıkları solist gus monsanto bir japonya turnesi için vize alamıyor ve gidemiyor. carpenter'ı apar topar japonya'ya çağırıyorlar ve böylece grubun iki solisti oluyor. gus ile yollar ayrılınca, carpenter grubun tek solisti olarak devam ediyor.
fazlasıyla dolu bir grup. kemanlı, güzel sololu, james labrie*'ye benzer vokalli güzel müzik yapıyorlar. öneririm. anlarsanız, gelin buraya uzun uzun girdiler bırakın hatta. bırakın ki, ben de okuyup anlayabileyim.
müzikte yavaş tempoyla çalınması gereken eserleri tanımlayan terim. tomaso albinoni'nin g minor adagio'su efsanedir. çok sayıda filmde dizide fon müziği olarak kullanılmış olduğundan olsa gerek kimse ismini bilmese bile kulaklar tanır. youtu.be/...
dakikadaki vuruş sayısı 66 ve 76 arasında değişen tempo türü.
tabii metronomu bulan şahıs olan johann nepomuk maelzel'in yaptığı gibi, birileri size bozuk metronom satarsa belki adagio yerine farklı tempolarda da çalıyor olabilirsiniz kim bilir... bu adam yüzünden otantik performansçılar kafayı yiyor.
yaşamın vişne rengi dudakları vardır sevgilim öpüşün kadar sıcak ve tatlı özgürlük türküleri de soylenir bu dudaklarla sevda türküleri de vişne rengi dudakları vardır sevdanın gülümser dudakların gibi titrek ve dokunaklı okyanus olur sarar dunyayı ölümün visne rengi dudaklari kimi kez dudaklarınca içten ve inançlı ölüm asude bahar ulkesi değildir o zaman
ölüm: yigit ve sevecen bir yaşamın mutlu günlere sunulmasıdır canlı bir gül gibi somut ayrılık yoktur artık zaman içinden yaşamın ve sevdanın, ölümün kimi kez de öpüsün kadar sıcak ve tatlı vişne rengi dudakları vardır sevgilim...