evin içine tamamen özgür iradesiyle girip sonra sanki siz onu zorla içeride tutuyormuşsunuz gibi hüzünlü hüzünlü -ya da bana öyle geliyor- pencereden dışarıyı seyretmesi
Dün sabah saat 5:30 gibi evden çıktım. Çöp kovasının yanında bir kedi hayata gözlerini yummuştu. Başka bir tanesi yanında oturmuş, gözlerini dikmiş hüzünlü hüzünlü ona bakıyordu. Ciğerim parçalandı, sanki dili olsa ağıt yakacak gibiydi. Kafasını çevirip bana baktı, bir şeyler söyledi ama anlamadım.
Benimki de "emir erim ramazan" gibi yerimden kalksam pesimden geliyo. Uyukurken bile kalkiyor. Sirf ona kıyamadığım için işemeye gitmediğim oldu yataktan çıkıp.
bizim kediyi eve ablam getirmişti. nedense o beni seçti birlikte uyumak için. geceleri benim yatağımda yatardı. sıcak havalardaysa tek başına uyurdu.
çiftleştirdik. yaşı epeyce küçüktü ve düşük yaptı. düşük yaparken acıyla miyavlamaya başladı. normalde dibimden ayrılmayan kedi anneme gitti hemen. sanki "sen annesin, sen anlarsın benim halimi belki" der gibi... ayaklarına sürtündü bağıra bağıra, yardım ister gibi. annem de -tam isabet- tahmin etti ve veteriner yolu göründü.
onca zaman, arada bir kucak istemek dışındaki hemen hemen her işi için bana gelen kedinin, söz konusu olay hamilelik olunca anneme gitmesi ilginçti bence.
***
bir başka ilginç yanı daha vardı kokoş kızımın; kendisine kızılmadığı, bağırılıp çağırılmadığı halde, istenmeyen bir davranışı bilmek ve yapmamak.
annem evde kedi fikrine aslında karşıdır. mutfak tezgahlarına zıplayan, olur olmaz yerlere giren, yataklara çıkan bir şey, ne kadar cici olursa olsun annem tarafından hoş karşılanmaz. ancak kokoş'la işler epey değişti, çünkü kokoş bir şekilde, annemin onu yatağında istemediğini en başından beri biliyordu. evdeki koltuklara, sandalyelere, ablamın yatağına ve tabi ki benim yatağıma teklifsizce atlayıveren uslu kız, annemin yatağına hiçbir zaman çıkmadı. bazen şöyle şeyler olurdu mesela: sabah gelip beni uyandırır göğsüme yatardı gırıl gırıl gırıldayarak. sonra gidip annemi uyandırırdı kapısından içeriye fazla girmeden, ama onun yatağına çıkıp göğsüne yatmazdı. annem kalkıp benim yanıma gelip benim yatağıma uzandığında o da yatağa hoplayıp bu kez onun göğsüne yatardı. hiçbir zaman kendi odasında uyandırdığı annemin kucağına, annemin odasında zıplamadı. 7 yıllık kısacık hayatı boyunca da mutfak tezgahına sadece 1 kez çıktı ve diğer tüm uslu davranışları nedeniyle annem tarafından affedildi. sadece 1 kez "in ordan" dedik ve bir daha da adımını atmadı oraya.
kadınlara karşı cesur ve şımarık davranışlar, erkeklere karşı çekingen ve utangaç davranışlar sergilemesi.
en azından benimkisi öyle. kadın-erkek ayrımı yapabiliyorlar demek ki bunlar. ne zaman bir kadın ev sınırları içine girse sapıtmaya başlıyor hayvan. çanta, giysi, insan falan demiyor hepsini parçalamaya çalışıyor.
şu discovery'de mi nerede çıkan bir kedi psikoloğu vardı. ondan lazım bizimkine.
Her mama verişimde yemeden önce kendisini sevdirmesi. Bir nevi mama yemek için izin istiyor sanki. Çok aç olduğu zamanlarda çok az yedikten sonra sevdirmek için geliyor. Sevdiğim zaman mamasını bitirene kadar yiyor. Bu zamana kadar hiç sekmedi fakat hala şaşırtır.
3 kedi ile bir evi paylaştığınızda sizi değil 3. kişileri şaşırtan davranışlardır.
örnek olarak, belgesel izlemek verilebilir. Evde en çok izlenen şey kedi belgeseli. çünkü neden? kavgayı engelliyor. ya da kalabalık bir arkadaş grubunun bende kaldığı gece saat 4te herkesi uyandırmaya çalışan bir kedi. çok büyük bir kelebek yakalamış hanımefendi, hava atmak istemiş hepimize. ayrıca bu entryi yazmamın sebebi hasta ve yaşlı olan kedimin moralini yerine getirmek için aldığım cips. 14 yaşındaki kedi şu anda 14 yaşındaki bir çocuktan çok daha hareketli.
Bir kaç gündür sulamadığım çiçeklerimin saksılarından birisinin toprağının nemli olması.
4 büyük saksıda salon çiçeklerim var. Bugün sulamak için başlarına gittiğimde sadece 1 tanesinin nemli olması aklıma başka bir şey getirmiyor. Gün içinde evde yalnızken can sıkıntısından değişiklik aramış belli ki! "Bunlarla hep oynuyorum. Bir de işeyim"
Diğer en büyük keyfi kitaplıktaki kitapları yere saçmak. Daha önce de - 2-3 gün üst üste- eve geldiğimde bu manzara ile karşılandım.
her birinin ayrı karaktere sahip olmaları ve buna uygun davranmaları. şimdiye kadar bir düzine kediyle dostluk yaptım 4 tanesiyle (şimdi 3 oldu) aynı evde yaşadım hiç biri diğerine karakter olarak benzemiyordu. bütün kediler için ortak olan bir miktar özelliği dışarıda bırakırsak hepsi farklı "kisiler", bunu bir kaç kediyle dostluk yapanlar hemen anlayacaktır. aslında bu bütün hayvanlar için (kedi, köpek, domuz, inek vs) geçerli olsa gerek. durum kediler için bile böyleyken insanların gözümde giderek birbirine benzemesi hayvanlara sevgimden mi yoksa insanlara kızgınlığımdan mı kaynaklanıyor, bilmiyorum.
genel örneklere bakılırsa ilk kez ayna gördüklerinde sergiledikleri davranışlar bir hayli şaşırtıcıdır,
ancak tecrübemden dolayı, her kedinin farklı farklı şaşırtan davranışları olabileceğine inanıyorum. misal diş fırçalarını ısıran mı dersin, girdiği odaya beni çağıran mı dersin bayağı kendi kişiliklerine has özellikleri var bu hayvanların.
Kill Bill'in soundtracki "the lonely shepherd" çalınca önce bir aranıyor ve evde dolaşıyordu. Bir gün yine açtım bu şarkıyı ve uzun süre ortalıkta gözükmedi. Evde onu ararken, mutfak tezgâhının altına girip en uzak noktada pusmuş halde buldum. Sonra kendisiyle anlaştık ve bir daha açmadım şarkıyı.
yıllar önce bir iran kedim vardı. yavruyken veterinerden bulmuştum, patisini köpek parçalamıştı. her şeyden çok korkuyordu dolayısıyla ve korkuyu hiç atamadı ama acayip geveze bir kediydi. bıcır bıcır konuşurdu benimle, kuşlarla falan. bi ara oturduğum ev 3. kattaydı. 20 metre kadar önünde kargaların yuva yaptığı dev bir ceviz ağacı vardı. kargalar yavrularımı yiyecek korkusuyla, pisicik balkona çıktığında pike yaparlardı üstüne. o da çok korkardı tabii. bir gün balkona çıktığında arkasından kapı kapanmış, kalmış balkonda. karga da gelmiş balkon demirlerinin üstüne konmuş, benimki de yerde. başladı konuşmaya kargayla. sesine geldim, izledim. 10 dakika falan konuştu o kargayla. karga da dinledi. sonra da uçtu gitti. ve bir daha balkona pike yapmadılar. kızım da rahat rahat korkmadan oturdu balkonda. tabii bu "kargaların şaşırtan davranışı" da olabilir ama konuşan kediydi. ne dediyse artık kargaya...
gözlerini dikip saatlerce bir şeye odaklanabilmeleri. sonra da hiçbir şey olmamış gibi gözlerini yumup uyumaları. eve geleceğiniz zamanı bilip kapıda beklemeleri.
öğle aralarında şirketin bahçesine çıkınca yanımıza gelen ara ara beslediğimiz hayvanın tikli olduğuna ikna oldum.normal dört ayağı üstünde yürürken aniden arka iki ayağı üzerine kalkıyor.olduğu yerde sabit dururken de ön ayaklarını sırayla kaldırıp içe doğru bükmesi bana bunu düşündürttü.
benimkilerden bir tanesinin su manyağı olması. her gördüğü su bardağına musallat oluyor. evin her odasında onlar için dev su kapları var. elini sokup, sokup su içiyor devamlı. başı boş bardak gördüğü anda eli daldırıyor içine. hayır deyip itersen de, mızırdanıyor, itiraz ediyor. oyuncaklarını da devamlı yıkıyor. oyuncağı kutusundan aldığı gibi hooop cumburlop suyun içinde. bulaşık yıkarken devamlı dibimde bitiyor. duşa girmeye korkuyor henüz ama kalan sularla şıpır şıpır oynamaya bayılıyor. aileden biri balıktı herhalde. *