Her mama verişimde yemeden önce kendisini sevdirmesi. Bir nevi mama yemek için izin istiyor sanki. Çok aç olduğu zamanlarda çok az yedikten sonra sevdirmek için geliyor. Sevdiğim zaman mamasını bitirene kadar yiyor. Bu zamana kadar hiç sekmedi fakat hala şaşırtır.
kadınlara karşı cesur ve şımarık davranışlar, erkeklere karşı çekingen ve utangaç davranışlar sergilemesi.
en azından benimkisi öyle. kadın-erkek ayrımı yapabiliyorlar demek ki bunlar. ne zaman bir kadın ev sınırları içine girse sapıtmaya başlıyor hayvan. çanta, giysi, insan falan demiyor hepsini parçalamaya çalışıyor.
şu discovery'de mi nerede çıkan bir kedi psikoloğu vardı. ondan lazım bizimkine.
bizim kediyi eve ablam getirmişti. nedense o beni seçti birlikte uyumak için. geceleri benim yatağımda yatardı. sıcak havalardaysa tek başına uyurdu.
çiftleştirdik. yaşı epeyce küçüktü ve düşük yaptı. düşük yaparken acıyla miyavlamaya başladı. normalde dibimden ayrılmayan kedi anneme gitti hemen. sanki "sen annesin, sen anlarsın benim halimi belki" der gibi... ayaklarına sürtündü bağıra bağıra, yardım ister gibi. annem de -tam isabet- tahmin etti ve veteriner yolu göründü.
onca zaman, arada bir kucak istemek dışındaki hemen hemen her işi için bana gelen kedinin, söz konusu olay hamilelik olunca anneme gitmesi ilginçti bence.
***
bir başka ilginç yanı daha vardı kokoş kızımın; kendisine kızılmadığı, bağırılıp çağırılmadığı halde, istenmeyen bir davranışı bilmek ve yapmamak.
annem evde kedi fikrine aslında karşıdır. mutfak tezgahlarına zıplayan, olur olmaz yerlere giren, yataklara çıkan bir şey, ne kadar cici olursa olsun annem tarafından hoş karşılanmaz. ancak kokoş'la işler epey değişti, çünkü kokoş bir şekilde, annemin onu yatağında istemediğini en başından beri biliyordu. evdeki koltuklara, sandalyelere, ablamın yatağına ve tabi ki benim yatağıma teklifsizce atlayıveren uslu kız, annemin yatağına hiçbir zaman çıkmadı. bazen şöyle şeyler olurdu mesela: sabah gelip beni uyandırır göğsüme yatardı gırıl gırıl gırıldayarak. sonra gidip annemi uyandırırdı kapısından içeriye fazla girmeden, ama onun yatağına çıkıp göğsüne yatmazdı. annem kalkıp benim yanıma gelip benim yatağıma uzandığında o da yatağa hoplayıp bu kez onun göğsüne yatardı. hiçbir zaman kendi odasında uyandırdığı annemin kucağına, annemin odasında zıplamadı. 7 yıllık kısacık hayatı boyunca da mutfak tezgahına sadece 1 kez çıktı ve diğer tüm uslu davranışları nedeniyle annem tarafından affedildi. sadece 1 kez "in ordan" dedik ve bir daha da adımını atmadı oraya.
Benimki de "emir erim ramazan" gibi yerimden kalksam pesimden geliyo. Uyukurken bile kalkiyor. Sirf ona kıyamadığım için işemeye gitmediğim oldu yataktan çıkıp.
Dün sabah saat 5:30 gibi evden çıktım. Çöp kovasının yanında bir kedi hayata gözlerini yummuştu. Başka bir tanesi yanında oturmuş, gözlerini dikmiş hüzünlü hüzünlü ona bakıyordu. Ciğerim parçalandı, sanki dili olsa ağıt yakacak gibiydi. Kafasını çevirip bana baktı, bir şeyler söyledi ama anlamadım.
evin içine tamamen özgür iradesiyle girip sonra sanki siz onu zorla içeride tutuyormuşsunuz gibi hüzünlü hüzünlü -ya da bana öyle geliyor- pencereden dışarıyı seyretmesi
"açlıktan ölüyorum, yemek ver laaaan!!!!" diye etrafta gezerken, yemeğinin hazırlanma sürecinde bir böceğin dikkatini dağıtması ve yemeği tamamen unutup böceğin ardından gitmesi.
hani açlıktan ölüyordun? minicik böcek mi doyuracak karnını?
hıyardan korkmaları küçükken çok oyuncu olup büyüyünce yataktan kalkmamaları mamaları yemeyip doğasına aykırı olan mısır patlağı, makarna gibi şeyleri yemeleri her gördükleri kitabın köşesini ısırmaları. el verince ısırıp çiğneme oyuncağı verince ısırmamaları. yatağımın hep aynı noktasına(yastığın hemen önü) yatması
kuyruklarının hem en yakın arkadaşları hem de en azılı düşmanları olması. sabahtan beri kuyruğuyla sevişiyor dövüşüyor, sonu nereye varacak çok merak ediyorum.
almanca öğrenmeye çalışırken kedimin google translate’de bana yaptığı küçük oyun, utanmadan sonu gelmeyen zilyon tane sımayl koymuş. nah Almanca öğrenirsin der gibi. Lütfen bi bakın yaptığına. Ulan zor değil mi bunu yapması?
alakasiz bir noktaya gozlerini dikip, dakikalarca gozlerini kirpmadan oraya bakmalari. o noktada kimse yada hicbir sey yokken ama sanki orada birisi varmiscasina.
kendi halimde ders çalışırken patileriyle sandalyeme tırmanıp masaya çıkmak istemesi, benim dersime engel oluyor ama onun canı sağolsun ah bir de kendini severken sıkılıp yatakların altına girmese.