mülteci sorununun ileride türk milletinin başına açacağı sorunları çok güzel bir şekilde ifade eden kısa film. youtu.be/...
yayınlanalı daha bir gün olmadan solcu ve islamcı kesim tarafından linç edilmeye başlanmış. ne gairptir ki bu iki kesim de kadıköy, beşiktaş, levent gibi nezih semt ve ilçelerin en baba dairelerinde oturuyor. kendilerini esenler, bağcılar, fatih gibi türkçe’nin ikinci dil olarak konuşulduğu ilçelere davet ediyorum. orada dolaşsınlar mini etekle veya şortla aynı şekilde orada kızlarını, çocuklarını yalnız başına sokağa çıkarmaya çalışsınlar belki o zaman mültecinin ne demek olduğunu anlarlar.
çarpık, sınırsız ve kayıtsız halde ülkeye sokulan, sayıları 10 milyonu geçen mülteci sorunuyla alakalı kısa film.
özellikle 2011'i anlatan kısımlarındaki oyunculuklar gerçekten berbat olmuş. 2011'de lümpen hayatlar yaşayan, sucuktaki işlenmiş gıda ayrıntısına takılacak kadar hayatın diğer zorlayıcı ayrıntılarını (geçim sıkıntısı, işsizlik, gerçek enflasyon, adalet mekanizmasının temel sorunları) halletmiş bir ailenin kısacık özetini anlatmasıyla başlaması hata olmuş bence. aynı yıllarda, kenar mahallelerdeki hayatlarla ilgili de birkaç ayrıntı görebilsek, 2 ekmek yerine 1 ekmek+1 yol parası tercihini yapmak zorunda kalanları izleyebilsek daha tutarlı olurdu. söz konusu lümpen kesimin bile mülteci sorunundan etkilenmesinin 20 yılı bulacağını da sanmıyorum. şimdi bile hissedenleri vardır illa ki. o yüzden tutarlı bir kurguya sahip olduğu iddia edilemez.
yapımcısı ve son 3 dakikasında türklük çağrısı yaptığını gördüğümüz hande karacasu'nun bu kısa filmi ümit özdağ ve zafer partisi'nin desteğiyle yaptığı, filmin senaryosunun da bizzat özdağ tarafından "onaylandığı" kesinleşmiş . sipariş falan demiş bi' de ya. madem siparişle hazırlatıldı ve doğrudan bir parti propagandasıydı, o zaman filmin ending credits kısmında neden özdağ'ın ya da partinin adını göremediğimizi de merak ettim. bu yönüyle dincilerin laiklik karşıtı kara propagandalarından bir farkı yok; onların da taktiği çoğunlukla "görünmez"miş gibi davranarak perde arkasından laf sokmaya çalışmak oluyor hep. sessiz istila da, doğrudan bir parti propagandası olduğunu açıklamayarak (karacasu gözaltına alındığında özdağ bu tweet'i atmış. yani milyonlarca kez izlendikten sonra parti işi olduğunu anlıyoruz) aynı yolun yolcusu olduğunu göstermiş oluyor bence.
parti ekseninden çıkarsak, filmde gösterilen ve şu anda bile kıyamet sonrası* bir kurgu olamayacak kadar gerçek ayrıntılar barındıran, "görün artık lan şu sorunu!" diye bas bas bağıran bir kısa film olarak baya cesur buldum. sondaki atatürk eklemesi gereksiz olsa da, mülteci sorununun ırkçılık, faşizm ya da ayrımcılık değil, doğrudan vatan savunması olarak tartışılması gerekliliğine parmak basması da nefis. 10 dakikada bundan daha vurgulu olarak "mülteciler hepimiz için bir sorun!" mesajı verilemezdi.
dün tramvayda 10 yaşından daha küçük olduğu belli olan, pale bir "suri bum bum", tüm tramvaydakilerin anasına bağıra çağıra sövdü. yanındaki minimal çete mensubu diğer paleler de, aynı "türkçe" hakaretlerle genç-yaşlı, kadın-erkek demeden -sözlük anlamıyla- herkesin içinden geçti. şu olay izmir'de değil, başka bir yerde yaşansaydı, bugün haberlerde şuna benzer bir başlık görebilirdiniz: "tramvayda yolculuk eden insanlara hakaretler ederek toplu ulaşımın aksamasına neden olacak seviyede taşkınlık çıkaran 5 suriye uyruklu çocuk, tekme tokat dövülerek tramvaydan dışarı atıldı". fazla tevazu ahmaklıktır.
mülteci sorununa parmak basması açısından 10 numara 5 yıldız, alt metinleri itibariyle türkçülük goy goyundan bir adım ileri gidemeyecek seviyede sığ bir kısa film bu. neresinden bakmak isterseniz, o tarafı sizi memnun edebilir. ben cesur buldum.
AKP sığınmacı, mülteci vb adı ne boksa artık problemini "din kardeşlerimiz" eksenine çekmeye çalışıyor birkaç gündür. Biliyorlar ki kendi tabanında problemin bu yönü karşılık bulacak. Seçim stratejisi açısından ekonomi dışında ak partiye konuşacak alan açan her cephe gene ak partiye kazandırır, muhalefete kaybettirir. havanda su dövmektir.
Şimdi bunu niye yazdım; çünkü ümit özdağ çıktı bu filmin herşeyi bana ait, fikir babası da finansörü de benim dedi. Ümit hocayı sevip sayarız ama iktidarı sığınmacı polemiğinin içine çekecek, ekonomik kriz gündeminin önüne geçecek her türlü pratik benim açımdan iktidarın ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değil.
Ümit özdağ da çok iyi biliyor ki muhatabı seçimden 4 ay önce ohal ilan edip yeni bir hendek savaşıyla beraber bütün mültecileri ülkesine postalar. Biz de o 4 ay boyunca ohal'de seçim olur muyu tartışırız. Sonra Tayyip abisi de bakın mültecisini de, sığınmacısını da evlerine biz gönderdik, problemi biz çözdük der, seçimde %51i patlatır. Bu nedenle alevi harlarken ak partiye seçim kaybettirecek tek krizin ekonomi olduğunu unutmamak lazım. 7 düvele hükümdarlık yapma hayaliyle yaşayan adam için suriyelisi falan anca Osmanlı tebaasıdır, bu filmi bir de bu gözle değerlendirmek lazımdır.
Türklük vurgusu yaptığı için kötü bulunan kısa film.
Ahmet Vefik Paşa'dan Bir Anı
Ahmet Vefik Paşa, Bursa Valisi iken kaymakamları teftişe ve halkla münasebetler kurarak dertlerini dinlemeye çıkar. İnegöl''e gelir. Paşa, şehrin dışında karşılanır. Gelip şehrin ortasında koyu gölgeli bir çınarın gölgesinde sandalyeler üzerine otururlar.
Paşa, iri kıyım, altın köstekli ve bacak bacak üstüne atıp keyfince tam karşısında oturan şahsa sorar:
-Beyefendi siz kimsiniz? Hangi millettensiniz? -Ben, şehir eşrafından Kiremitçiyan Oğullarından zeytin tüccarı Bogosum, Paşa Hazretleri.
Paşa, sağında oturan şahsa döner: -Ya siz beyefendi? -Ben, İnegöl eşrafından Pastırmacıyan Oğullarından zeytinyağı tüccarı Artinim, Paşa Hazretleri. Paşa, solunda oturak şahsa döner: -Siz beyefendi? -Ben Paşa Hazretleri, şehir eşrafından Kasapyan Oğullarından koyun ve sığır tüccarı Popopalas''ım...
Bu sırada Paşanın gözü, arkalarda kırık bir iskemlenin üstünde oturan üstü başı dökülen, saçı sakalı birbirine karışmış bir ihtiyara ilişir. Parmağını uzatarak sorar: -Ya siz babacığım, siz hangi millettensiniz?
İhtiyar, bir Paşa, bir Vali tarafından kendisine sual sorulacağını hiç ümit etmediğinden, sualin kendisine değil etrafında bulunanlardan birine sorulduğunu zannederek etrafına bakınır.
Paşa, "Babacığım size soruyorum!" diye tekrar eder.
İhtiyar tereddütle kendi kendini işaret eder: -Bana mı soruyorsunuz Paşa Hazretleri? -Evet, Babacığım sana soruyorum. Sen hangi millettensin? İhtiyar yavaş yavaş ayağa kalkar. Elini avucunu ovalar, kekeleyerek: . -Ben Paşa Hazretleri, ben Paşa Hazretleri ben haşa huzurdan Türküm, der. Paşa gülercesine konuşur. -Be babacığım, bu memlekette Türk olmak, Türküm demek suç mudur ki, böyle konuşuyorsun. Ben de Türküm.
İhtiyar koşarak Paşanın yanına gelir, yerden bir temenna ile eteklerine ellerine sarılarak hem öpmek ister, hem de "Sahi mi Paşa Hazretleri sen de Türk müsün Paşa Hazretleri, Türk'ten Paşa olur mu Paşa Hazretleri?" diyerek Ahmet Vefik Paşa'nın elini öper, Paşa, "Babacığım Paşa olmak ne ki. Yedi cihana baş eğdiren Padişahlar da Türk'tür, anladın mı?" derken gözleri yaşarır. Rahatça ağlayabilmek için sırtını kalabalığa dönerek yürür gider.
günümüzde yaşananların gelecekte yansıma nasıl olur onu göstermiş sadece ama buna bile dellenip gözaltına alabilmişler insanları. altı üstü grafik okumak gibi... gün gelecek bir tarafımıza kaçacak işte bu göçmen konusu.
Filmin başındaki fonda duyulan haber anonsunda, Rusya dışişleri bakanı lavrov diyeceğine, Suriye dışişleri bakanı demesi biraz beni dumura uğratsa da, ben verdiği mesajı sevdim. Sondaki atamın sert bakışı da açıkçası tüylerimi diken diken etmedi değil.
Genel manada verilmek istenen mesaj verildikten sonra, sondaki tirad elbette iktidar tarafından halkı galeyana getirmeye yönelik bir çağrı olarak manipüle edilecekti. Ümit özdağ'ı sevmem ama, eğer bunu parti propagandası olarak kullanacak olsa idi, en önce zafer partisi ya da kendisi tarafından paylaşılması gerekirdi. (Yapıldıysa uyarın, ben düzelteyim. Paylaşım sonradan oldu ise de, ilk yayılmasını onlar saglamamistir.) Fakat hande hanım göz altına alındığında, biraz sorumluluğu almak zorunda kaldıkları için, yani insanların başına birşey gelmesin diye açıklamak zorunda kaldılar diye düşünüyorum. Yoksa, a veya b partisi, buna çok açık ve kolay bir şekilde, en azından parti logosu ekleyerek prim yapabilirdi.
Biraz abartı mi? Evet. Peki, olmaz diyebiliyor muyuz? Elbette hayır.
Ama inanın bana, 2043e kadar ne bunlar kalır burada, ne bunları buraya sokanlar.
kulzos bir boku beğenmeme timi tarafından negatif yönde eleştirilmiş. oyunculuklar, kurgu, ışık bla bla bla... akademi ödülü adayı bir film gibi eleştirmişler lan. gerçekten kıçımla güldüm.
neyse ki anlaması gereken ortalama yurdum insanının alması gerekeni aldığı ve daha fazla da alamasın diye yapımcısının gözaltına alındığı (ben yargılandığı demiştim ama sağ olsun konunun uzmanı @lake of the hell düzellti) bir kısa film olmuş.