çarpık, sınırsız ve kayıtsız halde ülkeye sokulan, sayıları 10 milyonu geçen mülteci sorunuyla alakalı kısa film.
özellikle 2011'i anlatan kısımlarındaki oyunculuklar gerçekten berbat olmuş. 2011'de lümpen hayatlar yaşayan, sucuktaki işlenmiş gıda ayrıntısına takılacak kadar hayatın diğer zorlayıcı ayrıntılarını (geçim sıkıntısı, işsizlik, gerçek enflasyon, adalet mekanizmasının temel sorunları) halletmiş bir ailenin kısacık özetini anlatmasıyla başlaması hata olmuş bence. aynı yıllarda, kenar mahallelerdeki hayatlarla ilgili de birkaç ayrıntı görebilsek, 2 ekmek yerine 1 ekmek+1 yol parası tercihini yapmak zorunda kalanları izleyebilsek daha tutarlı olurdu. söz konusu lümpen kesimin bile mülteci sorunundan etkilenmesinin 20 yılı bulacağını da sanmıyorum. şimdi bile hissedenleri vardır illa ki. o yüzden tutarlı bir kurguya sahip olduğu iddia edilemez.
yapımcısı ve son 3 dakikasında türklük çağrısı yaptığını gördüğümüz hande karacasu'nun bu kısa filmi ümit özdağ ve zafer partisi'nin desteğiyle yaptığı, filmin senaryosunun da bizzat özdağ tarafından "onaylandığı" kesinleşmiş . sipariş falan demiş bi' de ya. madem siparişle hazırlatıldı ve doğrudan bir parti propagandasıydı, o zaman filmin ending credits kısmında neden özdağ'ın ya da partinin adını göremediğimizi de merak ettim. bu yönüyle dincilerin laiklik karşıtı kara propagandalarından bir farkı yok; onların da taktiği çoğunlukla "görünmez"miş gibi davranarak perde arkasından laf sokmaya çalışmak oluyor hep. sessiz istila da, doğrudan bir parti propagandası olduğunu açıklamayarak (karacasu gözaltına alındığında özdağ bu tweet'i atmış. yani milyonlarca kez izlendikten sonra parti işi olduğunu anlıyoruz) aynı yolun yolcusu olduğunu göstermiş oluyor bence.
parti ekseninden çıkarsak, filmde gösterilen ve şu anda bile kıyamet sonrası* bir kurgu olamayacak kadar gerçek ayrıntılar barındıran, "görün artık lan şu sorunu!" diye bas bas bağıran bir kısa film olarak baya cesur buldum. sondaki atatürk eklemesi gereksiz olsa da, mülteci sorununun ırkçılık, faşizm ya da ayrımcılık değil, doğrudan vatan savunması olarak tartışılması gerekliliğine parmak basması da nefis. 10 dakikada bundan daha vurgulu olarak "mülteciler hepimiz için bir sorun!" mesajı verilemezdi.
dün tramvayda 10 yaşından daha küçük olduğu belli olan, pale bir "suri bum bum", tüm tramvaydakilerin anasına bağıra çağıra sövdü. yanındaki minimal çete mensubu diğer paleler de, aynı "türkçe" hakaretlerle genç-yaşlı, kadın-erkek demeden -sözlük anlamıyla- herkesin içinden geçti. şu olay izmir'de değil, başka bir yerde yaşansaydı, bugün haberlerde şuna benzer bir başlık görebilirdiniz: "tramvayda yolculuk eden insanlara hakaretler ederek toplu ulaşımın aksamasına neden olacak seviyede taşkınlık çıkaran 5 suriye uyruklu çocuk, tekme tokat dövülerek tramvaydan dışarı atıldı". fazla tevazu ahmaklıktır.
mülteci sorununa parmak basması açısından 10 numara 5 yıldız, alt metinleri itibariyle türkçülük goy goyundan bir adım ileri gidemeyecek seviyede sığ bir kısa film bu. neresinden bakmak isterseniz, o tarafı sizi memnun edebilir. ben cesur buldum.