31 temmuz 1980 tarihinde doğması itibarıyla birkaç saat önce 44 yaşına giren, çocukluk kahramanı, büyücü, quidditch oyuncusu, yiğit bir savaşçı ve gönüllerde taht kurmuş olan sağ kalan çocuk.
private drive 4 numaralı evin merdiven altındaki odasında yaşayan 11 yaşındaki harry potter'ı tanıdığımda 12 yaşımdaydım. felsefe taşı'nın ilk sayfalarından itibaren harry'nin yaşantısıyla kendiminki arasındaki benzerliği gördüm. merdiven altındaki odada yaşamaya mahkum edilen harry de tıpkı benim gibi ite kakıla büyümüş, yaşadığı çevrede sığıntı muamelesi görmüş, yaşıtları arasında adamakıllı arkadaş edinememiş ve dışlanmış, john lennon gözlüğü taktığı için ''dört göz'' diye açık hedef haline gelmiş, hayatta kimi kimsesi olmadığı için de bir yerden sonra ''böyle gelmiş böyle gider'' tribine girerek yaşadıklarını kabullenmişti. evet felsefe taşı'nın ilk başlarından itibaren gördüm bunu.
öyle ki 11. yaş gününü dahi kendi kendine kutlayacaktı. benim 12. yaş günümü kendi kendime kutladığım gibi... derken rubeus hagrid diye karl marx kılıklı dev bir adam geldi ve işlerin hiç de öyle olmadığını gösterdi. o gün harry sadece büyücü olduğunu öğrenmedi, tıpkı tüm çocuklar gibi, keşfedilmeyi bekleyen bir cevher olduğunu anladı. ayrıca hogwarts cadılık ve büyücülük okulu'nda okumaya hak kazanmıştı. ve evet... anne babasının nasıl öldüğünü de, alnındaki yara izinin sebebini de, cümle alemin öcü gibi korktuğu lord voldemort'u nasıl alt ettiğini de bizzat hagrid'den öğrenmiş oldu. daha 1 ay önce dudley ve ailesinin elinde sığıntı gibi yaşayan, kırık gözlükleriyle ve dudley'nin eskimiş kıyafetleriyle ortalıkta ruh gibi dolanan ve dudley ile çetesinin kum torbası gibi muamele ettiği harry potter meğer alemin kralıymış da haberi yokmuş! sonra nasıl oldu da voldemort'la her karşı karşıya gelişinde biraz daha çelikleşerek, biraz daha kahramanlaşarak, biraz daha yiğitleşerek çıktı... ölüm yadigarları'nda öldüren büyüyle* ikinci kez karşılaşmasına rağmen efsaneleşerek bir kez daha dirildi. arafta dumbledore'la karşılaştı son bir kez... dumbledore demişti ya: ''bizi biz yapan yeteneklerimiz değil, seçimlerimizdir'' diye... bir bütün olarak seri bunu anlatıyor aslında. yoksa private drive 4 numaradaki evin merdiven altındaki dolabında sığıntı gibi yaşayan harry, büyücü dünyasının mangal yürekli kahramanı olur muydu?
işte tüm bu özellikleri ve çelik gibi karakteriyle harry; başlı başına bir kuşağın idolü olması bir yana, bu kuşağa bizzat adını veren kişidir. (bkz: harry potter kuşağı)