popülist ülkemizde bazen kelimeler de popüler oluyor. "araf" kelimesi de türkiye'de ulaştığı popülerlikle beni rahatsız eden ilk kelime. şu anki kelime ise "naif".
İnsanın duygu durumunu ifade eden bir durum da olabilir pek ala.
Ne yaşıyorsun, ne ölü. Ne mutlusun, ne de üzgün Ne kalmak istiyorsun, ne de Gitmek; çünkü ne kalacak yerin var ne de gidecek. Ne cennettesin, ne de cehennemde.
Öyle ortada bir yerde diyeceğim ama o da değil. Ne ortadasın, ne kenarda.
Aynı bedende yaşayan iki ayrı insan gibi desem o da değil; bir üçüncüsü içeriden kafayı kaldırıp 'hoop ayıp oluyor, ben de varım' diyecek. Korkarım ki dördüncüsü uyanıp 'beyler lütfen sessiz olun' diyecek.
Boktan bir duygu diyeceğim ama yok. Vallahi değil. Tadı da güzel, ama pis.
Başrollerini neslihan atagül, Barış Hacıhan ve özcan deniz'in paylaştığı 2012 yapımı bir yeşim ustaoğlu filmi. yaşantıları monotonlaşan iki gencin yaşadıklarını anlatmaktadır. ayrıca zehra karakterinin yaşadığı tuvalet sahnesi de bu zamana kadar gördüğüm en başarılı sahneydi. izlerken 4 ay, 3 hafta 2 gün filmi gelmedi değil aklıma
hristiyanlık inancında, cennete gitmeye hak kazanan ama ruhları tam arınmamış kişilerin bulundukları yer. burada arınmadan geçtikten sonra cennete giderler.
Bu öğreti Kutsal Kitap'ta sözü edilen ölüler için dua etme adetine dayanıyor: "Bu nedenle, (Yahuda Makkabe) günahı bağışlatmak umuduyla ölüler için bu kurbanı sunmuştu; amacı, ölülerin günahlarının bağışlanmasıydı" (2. makabeler 12: 46). Kilise ilk zamanlarından beri ölülerin anısına saygı gösterip onlar için şefaat diledi, özellikle de arınıp Tanrı’nın mutlu kılıcı vizyonuna erişebilmeleri amacıyla onlar için Efkaristiya kurbanını sundu. Kilise ayrıca ölüler için sadaka verilmesini, endüljans almayı ve tövbe eylemlerinde bulunmayı salık vermektedir.
Ataerkil toplumlarda ve özellikle gelir ve eğitim düzeyinin daha düşük olduğu coğrafyalarda Kadının toplumdaki yerini, kadın olmanın zorluğunu, kız çocuklarını eğitmenin ne denli elzem olduğunu 3 farklı kadın üzerinden, ancak zehra'ya (neslihan atagül) daha çok yaklaşarak anlatan, bir kadın yönetmenin elinden çıktığı belli ve bir kadın olarak izlemenin daha da zor olduğu, oldukça etkileyici bir film.
Çok uzaktan hatta çoğumuzun belki de küçümseyerek baktığı o zor hayatlara ait acıların insana böylesine rahatsızlık vermesi filmin amacına ulaştığının da kanıtı sanırım.
Filmdeki birkaç sahne oldukça etkileyici, bir sahne ise travmatik. Film çekilirken henüz 20 yaşında olan Neslihan atagül'ün performansını beğendim. Zaten hem ulusal hem de uluslararası pek çok festivalden ödülle dönmüş atagül. Salya sümük ağlama konusunda aşmış oyuncumuz nihal yalçın ve hüznün hep çok yakıştığını düşündüğüm yasemin çonka da her zamanki gibi çok iyiler.
bazı kusurlarına, eksiklerine rağmen benim açımdan iyi bir film. Sanki hiç canımız sıkkın değilmiş gibi Biraz daha canım sıkılsın, biraz daha karnım ağrısın ve biraz da ağlayayım diyorsanız buyrun izleyin.