arjantinli müzisyen, oyuncu, tango bakanı. takma adı "el zorzal criollo" (kreol ardıçkuşu). arjantin'de adeta bir halk kahramanı. dünyaya damgasını vuran güzel insanlardan biri. [1] ne yazık ki, genç yaşta güzel atlardan birine binip gitmiş.
---
Charles Romuald Gardès, 1890 yılında toulouse, fransa'da doğmuş ve kendisi çok küçükken bekar annesiyle birlikte arjantin'e göçmüş. çocukluğu sokaklarda geçmiş. liseyi bırakıp şarkı söylemeye başlamış. Jose Betinotti adlı bir şarkıcı kendisine kol kanat gerince, kısa zamanda civardaki kafelerde, restoranlarda sahneye çıkacak kıvama gelmiş. 1910 yılında bir kafede düzenli bir iş bulmuş ve adını da resmen "carlos gardel" olarak değiştirmiş. 1912 yılında columbia ile ilk kayıtlarını yayınlamış [kayıtlardan biri] . sonraki yıllarda bir müzik grubuyla arjantin senin, brezilya benim, uruguay öbürsünün gezerek turneler yapmış.
gardel, 1915 yılında, bir kulüpte çıkan bir tartışma sonucu göğsünden vurulmuş. vuran kişinin Ernesto Guevara Lynch (yoksa? evet: che guevara'nın babası) olduğu söyleniyor. [3] bunun uydurma olduğunu öne sürenler de var. [4] gardel'in doktorları ameliyatın çok tehlikeli olacağını düşünmüş ve mermi, ömrü boyunca şarkıcının akciğerinde kalmış. tamamen iyileşen gardel, 1916'da sahnelere geri dönmüş.
1917'de, başka bir müzisyenin gaz vermesiyle ve çevresindeki müzisyenlerin itirazlarına karşın, sahnede sözlü bir tango parçası söylemeye karar vermiş. uzun zamandır birlikte çaldığı arkadaşı jose razzano bile "ben yokum, sen tek başına söylersin hacı" diyerek onu yalnız bırakmış. gardel tek başına söylemiş ve dinleyiciler ba-yıl-mış. kısa süre sonra, "Mi Noche Triste" (hüzünlü gecem) kaydedilen ilk sözlü tango şarkısı olmuş.
"mi noche triste" sayesinde "en iyi çıkış yapan sanatçı" haline gelen gardel, yine 1917 yılında, ilk kez bir sinema filminde oynamış ("Flor de Durazno" adında sessiz bir film ). buradan sonra alıp yürüyen gardel, 1922 yılına kadar razzano ile birlikte güney amerika'da ve ispanya'da turneler gerçekleştirmiş ve arjantin'de düzenli olarak radyoya çıkmaya başlamış. 1924 yılında razzano'nun şarkıcılığı bırakmasıyla, gardel soloist olarak devam etmek zorunda kalmış ve çok da başarılı olmuş.
1928 yılında paris'te ilk kez sahneye çıkmış. champs-elysees'deki Theatre Femina'da düzenlenen bu hayır işi konserinden sonra, iyiden iyiye uluslararası bir yıldız haline gelmiş. fransa'da piyasaya çıkan kayıtları peynir ekmek gibi satan gardel sonraki yıl arjantin'e döndüğünde, tango müziği batı avrupa'da popülerlik kazanmış ve paris'in yüksek sosyetesinde moda haline gelmiş durumdaymış.
izleyen yıllarda turnelerine devam eden gardel, 1931'de "artık global süperstar olayım bence" diyerek birkaç sinema filminde oynamış. 1931 yılında, "Las Luces de Buenos Aires" (Buenos Aires'in ışıkları) adlı ilk uzun metrajlı ve sesli filmini çekmiş. 1931 ve 1932 yıllarında avrupa turnelerine devam eden gardel, fransa'da charlie chaplin ile de ahbaplık etmiş. yine buenos aires'e dönen gardel, 1933 yılında "Madame Ivonne" adlı son tangosunu kaydetmiş. arjantin'den ayrılarak barselona, paris ve abd'de sahnelere çıkmış. bu yıllarda plaklar olsun, filmler olsun, çok çalışmaya devam etmiş. bir dönem abd'nin nbc kanalında düzenli olarak çıkmış.
gardel'in hayatı ne yazık ki çok acı bir şekilde son bulmuş. 24 haziran 1935'te, kolombiya'nın medellin şehrinden cali şehrine gitmek için müzik grubuyla birlikte bindiği uçak, kalkış sırasında yoldan çıkarak, yakındaki başka bir uçağa çarpmış. iki uçak da havaya uçmuş ve kazadan neredeyse kimse kurtulamamış. elbette, buenos aires'teki cenazesine de binlerce kişi akın etmiş.
---
gardel ve frank sinatra'nın yollarının kesiştiği ilginç bir hikaye var. gardel 1935 yılında new york'ta hem bir filmde oynamakta hem de bir radyo için konserler vermekteymiş. o dönemde eli iş tutmayan, başı da beladan kurtulmayan sinatra'nın sevgilisi, onu gardel'in bir konserine götürmüş ve konserden sonra zorla kulise sokmuş. kızcağız gardel'in koluna yapışıp, "nolur şuna bir şeyler söyleyin yoksa bok yoluna gidecek" demiş. gardel de sinatra'ya kendi sorunlu gençliğini anlatmış ve şarkı söylemenin hayatını kurtardığını ve onu üne kavuşturduğunu söylemiş. sinatra "hocam ne yapayım peki?" diye sorunca, gardel bir müzik yarışmasından bahsetmiş. sinatra da kendi müzik grubuyla yarışmaya katılmış ve kazanmış. kariyeri de böyle başlamış. çok sonra, 1981 yılında buenos aires'te konser veren sinatra, daha sonra konserde tüylerinin diken diken olduğunu söylemiş. gardel'in mezarını ziyaret etmiş ve başında ağlamış.
---
bir diğer tango devi astor piazzolla ile de yolları kesişmiş. bu olaylar sinatra'nın hikayesiyle aynı dönemde gerçekleşmiş. yine 1934 yılında new york'tayken bandoneon çalacak birini arayan gardel'e 13 yaşındaki piazzolla'yı getirmişler. o dönemde tangoyla ilgisi olmayan ve klasik bir şeyler çalan çocuğu dinleyen gardel, "ispanyol gibi çalıyorsun" demiş. küçük astor, gardel ile arkadaş olmuş ve kah rehberliğini kah çevirmenliğini yapmış. gardel giderken turnede çocuğu da yanında götürmek istemiş. babası gitmesine izin vermemiş ve reşit olmadığı için zaten yasal olarak da mümkün değilmiş. gitseymiş, o uçakta belki piazzolla da olacakmış. [5]
---
gardel kariyeri boyunca 514 tango dahil olmak üzere yüzlerce plak kaydetmiş. tango denince akla gelen ilk müzik de elbette onun eseridir: por una cabeza[youtube]