1. zamanla diziyi yanlış anladığımı fark ettim; aslında dizi 6 arkadaşın bir kahve dükkanında oturup, aynı evi paylaşıp yaşadıkları komik ve bazı duygusal olayları bize aktarması değilmiş.

    ilk bölüm ilk sahneyi hatırlayalım. rachel çok zengin bir ailenin büyük kızı, hayatı boyunca çalışmamış, ev işi yapmamış, yemek yapmayı bilmeyen, babasının kredi kartını kullanan, az daha zengin bir adamla evlenecekken korkup kaçan, hayat tecrübesi olmayan şımarık bir kız çocuğu olarak hayatımıza girdi.

    peki sonra ne oldu;

    "welcome to the real world, its sucks you gonna love it."

    rachel kendini bulmak için cesur bir adım attı, evinin bahçe duvarlarının gerisinde güvenli, konforlu hayatını bırakıp bilinmezlerin olduğu hayata balıklama atladı. gerçek hayatlar yaşayan gerçek problemleri olan insanla tanıştı. ilk yaptığı şey iş bulmaktı .hayatı boyunca çalışmamış ve etrafındaki insanlardan bir şeyler talep etmiş şımarık kızımız artık kahve servis ediyordu. 20'lerinin başında olan rachel paranın ne kadar zor kazanıldığını, tecrübenin ne kadar değerli olduğunu öğrenmeye başladı.


    zamanla rachel kızımız büyüdü; bağımsız olmayı öğrendi, kendi problemlerini kendi başına çözebildiğini gördü. büyük bir şirkette asistan oldu ardından yönetici oldu. iş hayatının zorluklarını da gördü artık şımarık kız çocuğundan tuttuğunu koparan bir iş kadınına dönüşmüştü.

    bir yandan çalkantılı ilişkileri de vardı. bir çoğu ross ile oldu gerçi ama evlendi, boşandı, genç yaşta çocuk doğurdu , tekrar evlenip boşandı. ilişkilerinde mutluluğu, aldatılmayı, ayrılmayı, yalanları gördü fakat yılmadı denemeye devam etti.

    artık rachel green; evini, çocuğunu ve kariyerini elinde tutup hepsini idare edebilen bir kadına dönüştü. bu dönüşüm bir çok yanlış adım ve öğrenilen tecrübeler, dersler sayesinde oldu. aslında dizinin ilk sezonu rachel'in yetişin olma çabasıydı ve dizinin vermek istediği asıl mesaj da buydu. hayat zor ve yetişkin olmak çok karışık bir iş, hayata uyum sağlar kendine ve arkadaşlarına güvenirsen başarırsın.

    dizi aynı zamanda madalyonun öteki yüzünü de gösteriyor, rachel'in kız kardeşi amy . eğer rachel evini, müstakbel eşini terk etmeseydi ne olurdu sorusunun cevabı amy'dir. hatta alternatif gerçeği de sunuyor. rachel barry ile evlenip yaşlansaydı annesi gibi olacaktı. yaşadığı hayattan keyif almamış, sıkılmış, tatmin olmamış gençliğini kaybetmiş bir kadın olabilirdi. "you didn't marry your barry, but i married mine"

    ross ile ilişkisinde duygusal olarak büyüdüğünü görebiliriz. lisede tanıdığı nerd, tipsiz, zengin ve karizmatik olmayan ross'a karşı sevgi beslemeye başladı. sevgisi büyümeye başladıkça daha derin duyguları olan yetişkine evrilmeye devam etti. 2. ve 3. sezonda ross ile güzel bir ilişkileri vardı fakat "we were on the break " ile feci halde dağıldılar. bu dağılma aslında rachel için zor lakin güzel oldu. hayatta her istediğine sahip olamazsın fakat hayat kendini bulman için sana birden fazla fırsat veriyor. dizinin sonlarına doğru artık kızımız ne istediğini bilen biriydi ve ross'u tercih etti.

    bana kalırsa rachel green friends dizindeki örnek alınabilecek karakterlerden biri. korkuları olan genç kadın büyük şehre gelir çok çalışır zamanla karakterini oluşturur ve kendi adına bir şeyler başarır. öte yandan 90'lar modasını öyle güzel yansıtır ki adeta moda ikonu olur.





    #212443 naberlansozluk | 4 yıl önce (  4 yıl önce)
    0dizi