1. gün itibariyle teknik direktörü görevinden istifa etmiş ve kulüp tarafından da istifası kabul edilerek göreviyle ilişkisi kesilmiş teknik direktör.

    kasımpaşa maçından sonra yaptığı açıklamalar şurada . ardından başkan 'in kendisi ve teknik ekibi de ilgilendiren açıklamaları burada . bütün bunların üzerine, istifa ettiğini açıkladığı açıklama da şurada . umarım kendisini bir daha göztepe'nin teknik direktörü olarak görmem, zira tamlamasına cuk oturan bir insanın futbol anlayışını göztepe'de görüp kahrolmaktan kabuk bağlamış bir yüreğim olsun istemiyorum artık.

    kendisinin iki göztepe macerasında da aynı yanlışları sürekli yapmaya devam etmesini ve "gelecek çok güzel olacak" yalanlarıyla laf salatası yaptığı röportajlarını izlemekten gına gelmişti. bayram günü gelen istifası beni müthiş mutlu etti. neden mi?

    - çünkü bağnaz bir teknik direktördür. ben bunu futbol bağnazı olarak nitelendirmeyi tercih ediyorum. her maçı tek tek, kendi içinde düşünmekten acizdir, sahaya çıkardığı ilk 11 ve sonradan oyuna dahil olmasını istediği 3 yedek, o maçtan önce aklındadır. şablon halinde aylarca yinelemekten bıkmadığı "top rakipteyken alan daraltma, topu kazanınca illa ki defanstan oyun kurma" mantığı söz konusu maç 3-0 yenik halde sürdürülse bile değişmez.

    - çünkü genç futbolcuları geliştirmektense, takımın "papaz" olarak bilinen, yaşı belli bir sınırın üzerinde, takım içinde de "abi" olarak bilinen futbolcularını sahada ne yaparlarsa yapsınlar ilk 11'de tutmaya bayılır. içinde bulunduğu ligin en çok genç oyuncu transferi yapmış olan takımında olduğunu sezon öncesi kampında övmekten bıkmaz ama sezon içinde, bağnazlığını genç futbolculara destek vermeyerek (ve hatta onları takım kadrosuna aylarca almayarak) gösterir. söz konusu gençler başka bir takıma kiralandığında ya da transfer olduğunda "burada kendini yeterince geliştiremedi, umarım önü açık olur" gibi kendini bu denklemden muaf tutan açıklamalarını sıralar.

    - çünkü taraftar baskısını hissetse bile, bildiğini okumayı sürdürür. ne alt lig maçları hatırlıyorum, taraftarın ıslıkladığı oyuncuyu laps diye oyundan çıkaran teknik direktörlerin gene de eleştirildiği. bir de, sahada tel tel dökülmesine rağmen, tutucu sisteminde alternatifini bulamadığı için öyle ya da böyle maçın tamamında sahada kalmak zorunda olan oyuncular bellemiş teknik direktörler var işte. taraftarın söz konusu takımı 25 yılı aşkın bir süre sürekli gözlemlediğini kulak arkası edip takım dengelerini plastik koltukta götü donarak yıllarca oturmuş insandan daha iyi bildiği martavalını atarak kulaklarını da tribünlere tıkamak oldukça ahmakça.

    - çünkü skora bağlı oyun oynatmayı da, skordan bağımsız oyun zevki aşılamayı da bilmez. 1-0 öne geçen takımını doğrudan savunmaya çekip skoru korumayı düşünür, sahadaki futbolcularına da bunu öğütler. 1-0 geriye düşen takımına topla tüfekle saldırmaları gerektiğini bağırır ve böylece takımın savunma zaaflarını cümle aleme rahat rahat gösterir. dengeli oyun mantığını aklının bir köşesinde hiçbir zaman tutmaz, bildiğini okumayı "benim imzam bu" mottosuyla göstermeye çalışır.

    - çünkü stajyer hoca olarak kalmaya mahkumdur. bunun temel nedeni, takımdan önce kendi kariyerini düşünmesi olarak ön plana çıksa da, aslında kendini ispatlamayı takımın, taraftarın, futbolcunun, semtin, yönetimin önüne koymasıdır. yukarıda saydığım bütün olumsuz özelliklerinin beslendiği ama kendisinin hiçbir zaman göremeyeceği canavar da aslında budur.

    sevdiğiniz takımın başına geçmesi ile ilgili bir iddia ortaya atılırsa, umarım başınıza ne geleceği hakkında az da olsa bir fikriniz olur bundan sonra. yoksa üzülen, önünde sonunda, tamer tuna değil, siz olacaksınız.
    #164098 lake of the hell | 5 yıl önce
    3teknik direktör