eski milli futbolcu, siyasetçi. türkiye liglerinde attığı 240 golle 'türk futbol tarihinin en golcü oyuncusu' unvanını almıştır. futbolculuk yaşantısında tek kırmızı kart görmüştür.
türk tarihinin en skorer futbolcusuydu, en kariyerli futbolcularından biriydi. futbolculuk hayatında tek kırmızı kart görmüştür. ama yaptığı ihanet kendisinin "vatanından kırmızı kart görüp atılmasına" sebebiyet vermiştir.
keşke hep futbolcu hakan olarak kalsaydın, yeri gelip kral yeri gelip şaban deseydik ama türk televizyonlarında adın bile anılmayacak raddeye gelip de galatasaray'daki uzun boylu forvet diye anlatılır olmasaydın... bok vardı di mi o amına koduğumun sümüklü hoca kılıklı hain cia papazının götünde! bok vardı di mi!
flu tv'de ilker canikligil ve mustafa seven'in karşısına geçip röportaj vermiş olan, fetö ile ilgili her tartışmada adı en başta anılan isimlerden biri. hele ki oğuzhan uğur'un babasının etkisiyle kendisine yaptığı röportaj teklifini adeta tarihten silmesinin üzerine canikligil'in bu işin üzerine "hemen" atlaması müthiş olmuş. ekşi'de de canikligil'in bu işe atlamasını "üç beş dallama tarkovskiciyi kışkırtmaktan başka bi' şeyler yapmaya başlaması güzel" şeklinde görenler olmuş (ilgili entry ). müthiş hoşuma gitti çünkü ben de canikligil ve şakşakcılarına böyle bakıyorum. seven kim, bilmiyorum ve ilgilenmiyorum bile halâ.
şükür'ün fetö ile ilgili bir şeyler anlatabileceğini düşünüyorsanız (iç işleyiş, kadrolara sızmanın gerekçeleri ve amaçları gibi) ne bu cemaatçileri anlamışsınız ne de bu tür tarikatların terör örgütü olma sınıfına zaten kuruluşlarıyla birlikte yükseldiğini görebiliyorsunuz demektir. adam sadece kendisini anlatma ve daha geniş bir çerçevede dinlenilme gayesini gerçekleştirmiş. aradığınız şey buysa, açın izleyin. yoksa uzaklaşın ve "o da dev fetöcü zaten, amerika'ya kaçtı, zenginlik içinde yaşıyor işte" deyip durun.
röportaj doğrudan şükür'ün hukuka ve hayata bakışını anlatıyor. aslında tam olarak hiçbir şey anlatmıyor bence, kırıntıları birleştirdiğinizde elinizde kalanı bu "bakış"a benzetebiliyorsunuz. milletvekili olup meclisin arka odalarını görmüş bir şöhretli futbolcunun dinin inançlarını bile isteye (ya da kendi deyimiyle "hiçbir şeyi bilmeden; çünkü yetki sahibi olmadan") kötüye kullandırmasını hiçbir zaman inandırıcı bulamayacağım. "bunları bu kötülükleri yapanlara sorun" mantığını hayatın her alanına yayabilir, içine bulaştığınız her türlü pisliğin üzerini bu "vicdan kumu"yla örtebilirsiniz zaten. bu yönüyle röportaj, klasik bir dini tarikat sözcüsünün ağzından çıkabileceklerden farklı hiçbir şey vaad etmemeli zaten. gene de, şükür'ün kendisini entelektüel olarak geliştirmiş olmasını, bir konuşup 3 şeyi işaret etme kolaycılığına kaçmasına yeğledim.
aklımda kalan ve eğer ki bu röportaj silinirse (17-25 aralık sürecindeki tapelerin buhar olması gibi), tarihe not düşmek adına not aldığım yerlerini yazayım aşağıya. peşinen uyarayım: bu girdi hiçbir terör örgütünü övmek için yazılmamış, hiçbirine yarar sağlama amacı gütmemektedir.
- arif erdem'in yunanistan'da değil, amerika'da yaşadığını söyledi. yunanistan'da baya baya kaçak göçek yaşadığını sanıyordum ben. şükür'ün erdem'in amerika'ya gelmesinde bir şekilde payı olabileceğini düşünmemek elde değil. keşke canikligil bunu da sorsaydı.
- okan buruk ve emre belözoğlu gibi isimlerin zaten fetö'ye bulaştığını biliyorduk. yargılanma safhasında bir anda temize çıkmalarının arka planını öğrenmiş olduk: politikaya yönelmemiş olan eski futbolcuların üzerine gidilmemiş. bu noktada erdem'in de bir yerinden politikaya bulaştığını anladım ben. göksel gümüşdağ'ın falan zaten nasıl bir kapalı kutu olduğunu sıradan vatandaş olarak anlamamız mümkün değil.
- zafer biryol'un medyanın bangır bangır yayınladığı haliyle "bir anda yakalandığını" yalanlayarak belözoğlu ile biryol'un görüştüğünden ve bu görüşmeden sonra biryol'un tutuklandığından bahsetti. hakkında kesinleşmiş 6 yıldan fazla hapis cezası bulunan ve yerel olarak da, birçok taraftar grubu tarafından da tanınan, bilinen bir futbolcunun hapisten kaçmak için evinde oturması mümkün mü ya (şükür, biryol'un kendi evinde yakalanmadığını da ima etti gibi geldi bana)?
- şükür'ün amerika'daki hayatının aslında sıkıntılı geçtiğini az çok biliyorduk ama özellikle oturma izninin olmamasına rağmen, ticari izinle amerika'nın california'sında yaşamasının nasıl gerçekleştiğini bilmiyorduk. amazon'da şirket kurup internetten ürün satmak ve çocuklara futbol öğretmenliği yapmakla bu hayatı yaşadığını anlatmasını benim gibi kimse inandırıcı bulmamıştır herhalde. benim dikkatimi çeken asıl nokta ise, amerikan polisinin ailesiyle birlikte kendisini sürekli soruşturması kısmı. bunun stres yükünü sadece onlar bilebilir bence.
- türkiye'de adına açılmış bir dava yok, soruşturmalar da düzenli aralıklarla tekrarlanıyor herhalde; ben böyle anladım. babasının yargılanma sürecinin ne kadar çarpık ilerlediğini de az çok tahmin ediyordum. anlattığı haliyle hiç şaşırtmadı.
- kendisi '90'lı yılların tamamen askeri vesayetle geçtiğini, 2000'lerle birlikte de sivil vesayetin toplumu düzenlediğine kesinlikle inanıyor. bunu söyledikten sonra, milletvekilliğini iktidar partisinin yamacında kalarak nasıl temellendirebildiğini merak ettim. ibrahim kutluay ile egemen bağış'ın akraba olması ve rte ile yaptığı uzun milletvekilliği görüşmesi bunlara cevap vermekten uzak örneklerdi. olsa olsa, kendi saflığını anlatmak için kullandığı birer araç olabilir.
genel olarak "çok konuşup hiçbir şey anlatmayan" biri imajı çizdi. zaten kendi sosyal medya kanallarında yazdıklarından ve çektiği videolardan da bunu anlayabiliyordunuz. bu röportaj da fazlası değil. bazı noktalarda "ben sadece kendi yaptıklarımdan sorumlu tutulabilirim" mantığını tekrar tekrar söyledi. evrensel hukukta böyle bir şeyin var olabileceğine inanmasını saygıyla karşılarım ama hiçbir ülkede terör suçlaması yöneltilen, resmi olmayan, tarikatçılığın ana damarlarından beslenen karanlık bir örgüt üyeliği bu kadar hafife alınmaz. buna inanmamanızı size de önermiş olayım.